KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; hoş geldiniz.

Ben de sunum için teşekkür etmek istiyorum, oldukça detaylıydı.

Şimdi, ben öncelikle şeyi belirtmek istiyorum, burada hepimiz bugün sorularımızı sormak için bir aradayız ve sorularımızı Sayın Bakana soruyoruz yani değerli arkadaşlar, soruların ilgili olup olmadığı bizim bakış açımızla ilgili. Dolayısıyla biz burada konuşmak için bugün bir aradayız, çözüm üretmek için ve çözüm odaklı bir tartışma yürütmek için bir aradayız. O nedenle ben birbirimize karşı eleştirel olmak yerine daha çözüm odaklı yaklaşmamız gerektiğini düşünüyor ve öneriyorum.

Şimdi, bu kapsamda öncelikle Sayın Bakan, kadın örgütleri ve dernekleri aslında birazcık sitemlerini ilettiler çünkü pek çok kadın derneğiyle görüşerek bu toplantıya geldim. İstanbul'da Mor Çatı, Kadın Kolektifi; Diyarbakır'da Rosa Kadın Derneği, Türkiye genelinde 400 kadın örgütünün olduğu EŞİK Platformu; onlarla birtakım görüşmeler yaptım. Ülkemizde neredeyse her gün 3 kadın öldürülüyor ve şiddet çok devasa boyutlara ulaştı, elbette ki hepimizin amacı bunun önüne geçecek birtakım politikaları birlikte üretmek. Ama ne yazık ki hem ortaklarınız açısından, şiddetle mücadele konusundaki partnerleriniz yani İçişleri Bakanlığı, Aile Bakanlığı, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları arasında bir koordinasyonsuzluk söz konusu hem de sivil toplum ve kadın örgütleriyle bir iletişim zayıflığı söz konusu. Çünkü sahadan gerçekten uygulama konusunda nasıl aksaklıklar yaşandığına dair oralardan size bilginin akması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle, ben özellikle yargı paketleri hazırlanırken yani... Hani cezaların artırılmasıyla ilgili sürekli işte birtakım sunumlar yaptınız, evet, oldukça önemli, özellikle de ısrarlı takip meselesi ama asıl mesele var olan yasanın yani 6284'ün ve Ceza Kanunu'nda var olan yasaların etkin olarak nasıl uygulanacağını sağlamamız, bunu konuşmamız gerekiyor. Konuşmamız gereken şey bunların ne yazık ki tam da saydığım diğer Bakanlıkların personeli tarafından etkin olarak uygulanmadığı.

Bir de şu çok önemli: Hukuk sistemimiz, ceza sistemimiz toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmüyor yani bu eşitliği sağlamak asıl mesele ama hem söylemlerimiz açısından -özellikle de bunu iktidar mensubu bütün yöneticilere atfederek söylüyorum- kadın-erkek eşitliğini esas alan bir yaklaşımdan ziyade, aile meselesini ön plana çıkararak bu bağlamdan, bu söylemle kurulan, ortaya konan politika ne yazık ki kadın cinayetlerini destekler nitelikte, erkekleri özendirir nitelikte yani böyle bir kısır döngü yaratıyor.

Şimdi, ŞÖNİM'lerle ilgili ben de birkaç bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, İstanbul Sözleşmesi'nde de vurgulanıyor, bütüncül bir ele alış gerektiriyor kadına karşı şiddetle mücadele. Mesela, ŞÖNİM'lerin böyle bir işlevi var yani koordinasyonu ve izlemeyi yerine getirme işlevini ŞÖNİM'ler yerine getirmiyor. Bir diğer mesele, mesela kadınlar ihtiyaç duydukları sosyal desteğe ne yazık ki ŞÖNİM'e gittiklerinde erişemiyorlar yani hukuki, psikolojik desteklere. Dolayısıyla, bu konuda mesela baro kadın hakları merkezinin adli yardım birimleri destek sağlıyor, özellikle hukuki desteği ya da kadın örgütleri psikolojik destek sağlıyorlar ama bu da yetersiz. Neden? Çünkü bu konuda ayrılmış olan bütçe ne yazık ki asla yetmiyor, bu konuda baroların yürüttüğü birtakım çalışmalar da var, zaten size yansıdığını biliyorum.

Bir de kadınların şikâyet sürecine dair prosedüre ilişkin birkaç bir şey söylemek istiyorum. Prosedür o kadar zor ve o kadar yıldırıcı ki zaten şiddet görmüş bir kadın, şiddetin döngüselliğini de esas alırsak yani psikolojik, hani o korkma hâli, koca ya da eski koca tarafından sürekli tehdit altında olma hâli ve failin şiddeti artıracağına dair korku, prosedürün zor olması... İşte, bu konuda az önce ne güzel sunum yaptınız, bir sürü mekanizmamız var. Bu mekanizmalara dair kadınların bilgisinin olmaması, bu konuda yani şikâyet konusundaki o mercilere ulaşma konusunda kadınlar açısından en önemli engellerden biri, hatta kadınlar çoğu zaman zorlanıyorlar, yılgınlığa kapılıyorlar ve ne yazık ki şiddetin dozu arttığı için geri çekilebiliyorlar.

Bir diğer mesele, süre meselesi yani makul sürenin olmayışı. Şikâyetle başlayan soruşturma sürecinin tamamlanabilmesi için en azından müşteki ve şüphelinin ifadesinin alınması ve asgari delillerin toplanması gerekiyor. Müşteki başvuru sırasında ifade veriyor ama şüphelinin ifadesinin alınması ne yazık ki -biliyorsunuz erkekler ortadan kayboluyorlar bu tür durumlarda ve bu konuda- şikâyet edilen mercinin yani savcılık soruşturmasının etkin yürütülmemesi veya makul süre içerisinde yürütülmemesi söz konusu. Bazen bir yılı buluyor mesela. Ya, bu çok yıldırıcı ve kadınları şiddet açısından yine hedef hâline getiren konulardan biri. Prosedürün işletilmediğini görüyoruz.

Bir diğer mesele, kovuşturma aşamasına geldiğimizde yargılamalar çok uzun sürüyor yani istinaftı, Yargıtaydı derken bazen şiddete maruz kalan kadın veya öldürülmüş olan kadının ailesi psikolojik şiddete maruz kalıyorlar ve faille yargı aracılığıyla on yıl boyunca muhatap olmak durumunda kalıyorlar. Mesela, bu da çok önemli meselelerden biri olarak, şu anda yargı sistemimizin içerisinde var olan sorunlardan biri olarak duruyor.

Bir diğer mesele, savcılıklar, ceza ve aile mahkemeleri defalarca kadına yönelik şiddet içeren suçları işleyen failler hakkında ne yazık ki risk analizi yapmıyorlar. Dolayısıyla kadınlar da üç ay verilen koruma ve tedbir kararlarını yenilemek için her defasında bu prosedürü dolaşmak zorunda kalıyorlar. Bu da çok önemli bir caydırıcı ve yıldırıcı etki, kadınlar açısından söylüyorum bunu. Kolluk tarafından uygulanan bir risk değerlendirme formu var. Buna rağmen bu değerlendirmenin görevliler tarafından yapılıp yapılmadığı da denetlenmiyor, yapılsa bile 6284 sayılı Kanun kapsamında alınan kararlara yansımadığını görüyoruz.

Bir diğer mesele, yakalama kararlarının uygulanmasında sadece GBT'ye bakılması. Yani suç işleyen erkek ne yazık ki elini kolunu sallayarak yine ortadan kayboluyor, bu konuda etkin yürütülen bir şey yok yani başka bir şey olsa... Bu da fiilî cezasızlığa yol açan yöntemlerden biri yani kolluğun yakalama konusundaki rahat davranışı. Sadece GBT'ye bakılıyor veya otel konaklamasında, yurt dışı çıkışlarda rastlantısal olarak denk geldiklerinde erkeği yani faili gözaltına alabiliyor kolluk, onun dışında ne yazık ki uygulanan bir şey yok sistematik olarak.

Verilen cezaların caydırıcı olmamasının da... Evet "Cezaları yükseltiyoruz." dediniz. Bir kere, biz sadece ceza sistemine bağlı olarak arttığını düşünmüyoruz yani cezaları artırmak bu suçları önlemekte yeterli değil. Bununla ilgili olarak da hâkimler daha güçlü delil beklentisi içerisine giriyorlar ve süreç uzuyor. Çoğu zaman da ne yazık ki ceza vermiyorlar ya da daha düşük ceza vermek eğilimi görülüyor. Bu nedenle, cezaların artırılması cezasızlığa sebebiyet veriyor. Bir de zaten, evet, önleyici ve koruyucu tedbirler konusunda Bakanlığınıza düşen birtakım sorumluluklar var, bununla ilgili yoğunlaşılması gereken konu bu.

Bir de cezalar genellikle alt sınırdan verilmekte ve takdiri indirim yani iyi hâl indirimi yapılmaktadır. Kasten yaralama, tehdit, hakaret suçları için genellikle hükmedilen indirimli hapis cezası adli para cezasına çevrilmekte, ardından hükmün geri bırakılmasına çevrilmekte ve para cezasını dahi fiilî olarak ödememekte fail. Bu da tabii ki yine bir tür fiilî cezasızlık durumu yaratıyor.

Hızlı hızlı geçiyorum, kusura bakmayın, biraz kopuk olabilir. Takdiri indirim meselesiyle ilgili, evet, bir düzenleme yapıldı ama bu düzenleme yapıldıktan sonra mahkemelerde bunun uygulanmasıyla ilgili nasıl bir tablo açığa çıktı? Yani özellikle kadına karşı, çocuğa karşı işlenmiş suçlarda takdiri indirim uygulanıp uygulanmadığına dair bir araştırmanız oldu mu, bir veriye sahip misiniz? Bu çok önemli bir şey.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Tahrik değil de takdiri indirim...

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Evet, takdiri indirim. Hani değişiklik yapıldı ya, değişiklik yapıldıktan sonra...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Tahrik indiriminde değişiklik yapılmadı.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Demin sunumda da vardı, bununla ilgili somutlaştırılan yani...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Takdiri indirim yapıldı.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Evet, iyi hâl indirimi, onu söylüyorum tam da. Bundan sonra nasıl bir gelişme gösterdi mahkemelerde? Yani hâkimlerin verdiği kararlardan bahsediyorum.

Haksız tahrik indirimi kanundaki düzenlemeye aykırı olarak ne yazık ki cinsiyetçi bir uygulamayla sürüyor. Özellikle de kadınların barışma ve evlilik teklifini reddetmesi gibi sebepler hukuken haksız bir eylem olarak mahkemeler tarafından tanımlanıyor ve buna dair haksız tahrik indirimi uygulanıyor; bu, asla kabul edilemez. Yani bu konuyla ilgili buradan bir kez daha düzenleme yapılması gerektiğini ifade edelim. Özellikle kadına ve çocuğa karşı işlenmiş suçlarda haksız tahrik indirimi uygulanmamalı. Yine, cezasızlığı yaratan durumlardan biri...

Sonuca geleyim: Kadına yönelik şiddet kapsamında işlenen suçlar sebebiyle kadınlar şikâyetçi olmakta zorlanıyorlar, şikâyet ettiklerinde gerekli destekleri alamadıkları için yargılama süreçlerinde yalnız kalmaktalar. Şikâyette bulunmanın işe yarar bir sonuç vermesi için gerekli bilgiye ve desteğe erişimin olmadığını görüyoruz. En önemlisi, bu şiddetle mücadele konusundaki koordinasyonsuzluk ikincil bir mağduriyet yaratıyor kadınlar açısından çünkü dediğim gibi orada çok ciddi bir sorun var, psikolojik, sosyal ve ekonomik zararlara maruz kalıyorlar. Bunların hepsi de ne yazık ki çözülmesi gereken konulardan biri.

Bir de Sayın Bakan, birtakım yargı kararları var, mesela, infaz düzenlemesine dair de sunumunuzda birtakım bilgiler vardı, evet ama şimdi "Yargı mensuplarına eğitim veriyoruz." diye de ifade etti değerli arkadaşımız sunum yaparken. Mesela, üst düzey mahkemelerdeki hâkimlere de bu eğitimler veriliyor mu? Çünkü yargı kararlarına bakıyoruz, Yargıtaydan çıkan kararlar, boşanma davasında erkek şiddeti ile büyü ve sosyal medya paylaşımlarını eşit kusur saymış mesela, bununla ilgili Yargıtay 2. Dairesinin verdiği bir karar var. Yine, kadının, eşinin akrabalarıyla görüşmesini reddetmesi ve Bursa'da da "anne" "baba" diyerek hitap etmemesini, mesela, kadınları bu konularla ilgili kusurlu sayan yargı kararları var. Mesela, bunlar tamamen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan durumlar.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Bu, şiddettir aslında.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Evet, şiddettir net olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Onun dışında, yine, 15 yaşından küçükken sistematik olarak istismar eden Serhat Serbes'in cezasını Yargıtay onadı ama fail tutuklanmadı yani bir de Yargıtayın onadığı kararlar var ama faillerin tutuklanmadığı kararları görüyoruz.

Yine, mesela, cinsel taciz nedeniyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Gözaltında 55 kişi işkence ve cinsel tacize maruz kalmış, bunlardan 40'ı kadın, 1'i çocuk ve 14 trans kadın yani mesela, bununla ilgili veriler var. İstanbul Protokolü'ne uygun davranılmıyor, polis ya da jandarma görevlilerinin doktor muayenesi sırasında odada bulunması protokole aykırı olmasına rağmen yaygın bir uygulama olarak devam ediliyor. Süngerli oda uygulaması cezaevlerinde ne yazık ki devam ediyor. Mesela, bu konuda Garibe Gezer Kandıra Cezaevinde yaşamını yitirdi. Bir diğer mesele, kadınlar cinsel şiddete maruz kaldığında ne yazık ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sayın Kaya, bir süre koymadık ama süreyi siz kendinize koyarsanız...

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Son iki sorumu sorup hemen toparlıyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Tamam, buyurun.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Bakan, cinsel şiddet kriz merkezi veya cinsel şiddet gören kadınların başvurabileceği merkezler, bununla ilgili bir çalışmanız var mı? Çünkü kadınlar ne yazık ki hastane koridorlarında ya da karakollarda herkesin gözünün önünde birtakım ikincil şiddet fiillerine maruz kalıyorlar. Ya, bu çok önemli bir mesele, bu konuyla ilgili derhâl harekete geçilip tedbir alınması gerekiyor.

Ben sorularımı hızlıca sorayım. Aslında, bunu size vereceğim, o nedenle sadece bir soruyu sormak istiyorum: Bir acil eylem planınız var mı bu konuyla ilgili yani şiddeti önleme ve koruyucu tedbirler konusunda yine ortak bakanlıklarla birlikte hayata geçireceğiniz?

Bir diğer mesele, kadınlara karşı şiddet ve cinayet iddiaların üzerinin kapatılması meselesi var, özellikle de failler kolluk görevlisi ise ya da siyasal olarak ya da ekonomik olarak nüfuzlu kişilerse. Mesela, bunlardan birisi Yeldana Kaharman, Nadira Kadirova, İpek Er ve görüyoruz ki bu tür durumlarda yargı asla mağdur lehine kararlar vermiyor. Bununla ilgili, Bakanlığınızca bu tür kişilerle ilgili açılmış bir soruşturma ya da aldığınız bir tedbir var mı, bunu bilmek istiyorum, bu tür davaların aydınlatılması meselesiyle ilgili olarak.

Ve son sorum: Türkiye'de H.K.G. gibi çocuk yaşta ve zorla evlendirilen kaç çocuk olduğuna dair yani cinsel istismar dâhil kaç çocuğun taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde tanımlanan istismar türlerine maruz kaldığına, bu duruma göz yuman ailelere ve görevini yerine getirmeyen başta Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KAYA (Diyarbakır) - ...ve Bakanlığınız personeli de dâhil olmak üzere kamu görevlilerine dair başlatılan idari, yasal bu işlemlere ve bu çocukların şu an hangi şartlarda yaşadığına, bu konuda alınması gereken önlemlere dair yapmış olduğunuz bir çalışma, alınmış bir tedbir mevcut mudur; bunu sormak istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Teşekkürler Sayın Kaya.

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Lanzarote Sözleşmesi'nin etkin bir şekilde uygulanmasıyla ilgili, Bakanlığınızca yapılmış bir planlama var mı?

Sayın Bakan, sorularım var; ben bunu size böylece vereceğim çünkü EŞİK Platformundan ve diğer kadın örgütlerinin üyesi olduğu örgütlerden aldım, onlar size ulaştırmamı istediler.