KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle bir konunun altını çizmekte yarar var. Ülkemizde hukuksuzluk hukuka dönüştü. Burada da görüşülen kanun tekliflerinde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeler var. Bu maddeler iki yıl süreyle uygulanıyor, daha sonra tekrar komisyonlarda görüşülüp tekrar teklif olarak gelip kanunlaşıyor. Bu, benim gördüğüm kadarıyla, Anayasa’nın ihlali, aynı zamanda hukuksuzluğun hukukunu da yaygınlaştırıyor. Son bir ayda bu yolda komisyonlarda yaklaşık 60 tane kanun teklifi maddesi yeniden görüşüldü. Hem Meclisin zamanı alınıyor hem komisyonların zamanı alınıyor hem de Anayasa Mahkemesinin iptal edeceğini bile bile bu kanun teklifleri çıkarılıyor; birinci tespit bu.

İkincisi, bu kanun teklifi torba teklif olarak geliyor, milletvekili arkadaşlarımız adına bu teklif sunuluyor ama bunun da gerekçesi, son değiştirilen Cumhurbaşkanlığı sisteminde Anayasa'yla ilgili değiştirilen hükme dayandırılıyor. Oysa bakanlıklarda hazırlanıyor. Bir milletvekilinin bir torba yasayı bu kadar detaylı çalışıp buraya getirebilme olanağı yok. Bunun adını doğru koymak lazım; bakanlıklardaki bürokratların hazırladığı kanun teklifleri milletvekili arkadaşlarımız tarafından komisyonlara getirilip sunuluyor, daha sonra da kanunlaşıyor, uygulamaya giriyor; bunu da bir düzeltmekte yarar var, bu işin sahibi bakanlıklar, bakanlıklar bu işi buraya sunmalı, Bakan Bey burada olmalı ve bunlarla ilgili Meclis düzenleme yapmalı ve böylece torba kanun teklifi yerine temel kanun olarak da kanunlar görüşülmeli.

Şimdi, Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili içeriğin içinde ziraat odalarıyla ilgili bir düzenleme var. Bu düzenlemenin esas amacı, pandemi döneminde çok yurttaş sokağa çıkamayınca gidip bağı, bahçesi varsa ziraat odalarına kaydoldu, bu sayede sokağa çıkma olanağı elde ettiler. O süreçte, bunlara "Bu işin kayıtlısısınız." diye farklı uygulamalara gidildi, bunlara bir yasal zemin herhâlde hazırlanıyor çünkü Sosyal Sigortalar Kurumunda 550 bin civarında çiftçi prim ödeyebiliyor, çiftçiler içinde bulunduğu koşullarda primlerini ödeyebilecek gelire sahip değiller, sıkıntı yaşıyorlar. Buradaki madde de ziraat odasına kayıtlı olanların tamamının bu işi yapıyormuş gibi görülerek kapsam içine alınmasından ibaret; bu, ziraat odalarından, bir, üye kaçışını getirir. İkincisi, buradaki herkes kendisi tarla sahibi olsa da ekim yapmıyor, devlet desteklerini her ne kadar tarla sahibine veriyorsa da kiralayanlar tarafından tarımın sürdürülürlüğü var. Bu durumda, bu maddeyle ortaya çıkabilecek problemlerin oluşacağını düşünüyorum, ziraat odalarının bu konuda fikri alınmalı. Şu an, ziraat odalarında yaklaşık 5 milyon civarında kayıtlı üye var ama "ÇKS" diye uygulanan sistemde de 2 milyon 300 bin Türkiye'de kayıtlı çiftçi var, öyle olunca arazisi olduğu hâlde 2 milyona yakın çiftçilik yapmayan var, bu düzenleme bunları da kayıt altına almayı amaçlıyor.

Biraz evvelki tartışmada gündeme geldiği için altını çizmekte yarar var, Türkiye'de iş yaşamı birazcık modern köleliğe döndü Sayın Bakanım, siz bunu en iyi bilen ve çözüm üretmeye çalışan bir bakandınız, belli konularda da çalışmalarınızı yakinen izledik. Örneğin "Toplum Yararı Projesi" diye bir proje var, bu projede çalışanlar işçi sayılmıyor, proje elemanı sayılıyor ve bu insanlar on iki ay, on bir ay çalıştırılıp, işten çıkarılıp, kıdem tazminatı yok, güvencesi yok ve bu, sömürü.

Şimdi, biraz evvel siz sorduğunuz için, güncelleyelim, "staj mağdurları" dediğimiz, bizim de "hakları verilsin" dediğimiz kesim, bunları TÜİK işçi sayıyor, Bakan Bey'e de soru önergesi verdim, "Bunlar öğrenci." diyor. Bunlar işe başladığı gün yaşlılığa esas sigorta başlamıyor, TÜİK genç işsizliği düşürürken bunları işçi göstererek Türkiye'de genç işsizliğin azaldığını belirtiyor ve sayıları 1 milyon ile 1 milyon 200 bin aralığında, sonra "Bunların niye yaşlılık sigortası başlatılmıyor?" dediğimizde, Bakan Bey "Bunlar öğrenci." diyor. Onun için, bunların yaşlılık sigortası başlatılmıyor, ucube bir sistem bu. Burada olması gereken şu: Sigorta kapsamında işbaşı yaptığı gün tüm çalışanların yaşlılık sigortasını esas olacak düzenleme sağlanmalı. Bakınız, bu yıl 10'a yakın staj öğrencisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi, çok acı bir şey yani öğrenci gidiyor, staj yapıyor, ona iş yerleri ekonomik krizin de etkisiyle büyük bedene yüklenen iş neyse o yaptırılıyor ama onların emekliliğe esas hakları tanınmıyor. Daimî işçi statüsünde on ay çalıştırıp iki ay işsiz kalanların durumu var, bunlar özellikle Millî Eğitim Bakanlığında. Bakınız, eğitim sistemindeki aksaklıkların içinde bunun da ciddi bir payı var. Eskiden, "hademe" diye tanımlanırdı ve küçümsemek anlamında değil de onların tanımı oydu ama bir öğretmen kadar öğrenci üzerinde etkiliydi. Şimdi, bu sistem değiştirildi, bunları yeniden Millî Eğitim Bakanlığı geçici süre çalışan alıyor, sonra da bunlar işten çıkarılıyor. Okulda uyuşturucudan tutun da çocuğun iyi yetişmesine kadar çok önemli etkileri olan bu çalışan kesim de yok edildi, bu kesimin yokluğu da ayrı bir sorun. Burada, daimî işçi değil, sürekli işçi çalıştırılacak uygulamalar geliştirilmeli.

Bu emeklilikte intibak düzenlemesini tüm arkadaşlarımız söylüyor. 2000 öncesi, 2000-2008 aralığı, 2008 sonrası 3 ayrı maaş uygulanıyor emekliye. Bu 3 maaşın uygulanmasında 2008 yılında katsayının yüzde 70'ten yüzde 30'lara düşürülmesiyle aylık bağlama oranının düşmesi sonucu bugün emekli hak ettiği ücreti o yolla da alamıyor, emekli olmak da bu ülkede zorlaştı, emekli yaşamak da zorlaştı, onun için bunun intibak düzenlemesinin de mutlak surette gerçekleşmesi gerekiyor.

Yine, ilaç katkı payıyla ilgili Suriyeliler geliyorlar, onlara ilaç katkı payı almıyoruz ama Türkiye'deki emekliden ilaç katkı payı alıyoruz, burada da bir adaletsiz durum var, bunun da düzeltilmesi gerekiyor. Biraz evvel, sayın vekilim söyledi, ben kanun teklifi de verdim, kadınlar bir gün çalışırsa onların o bir günden sonra annelik süreçleri emekliliğe sayılıyor, onunla ilgili hakları var ama hiç sigortalı değil, "Annelik süreci sigortalı olduktan sonra sayılsın." denildiğinde mevzuat "Hayır, senin o sürecini saymam." Ya, bir gün çalışana o hak tanınıyor da niye ona, öbürü de tanınmıyor, o soru işareti, bunun giderilmesi gerekiyor. Kanun tekliflerimiz de Mecliste bekliyor, bu gerçekleştirilmeli.

"Emeklilikte adalet arayanlar" kavramı, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanunda yapılan düzenlemede bir günle, on günle, bir ayla hak mağduriyeti yaşayacaklar, o gün kanun teklifi görüşmelerinde gündeme gelse de dikkate alınmadı. Bunların da yaşadığı önemli sorunlar var, bu sorunların burada değerlendirilmesi ve çözüm üretilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Maddelerde de süre yeter, zaman olursa düşüncelerimi ifade etmek isterim çünkü bu çalışma yaşamı bu ülkede yaşayan 85 milyonun tamamını ilgilendiriyor; her değişikliğin içeriği, özü, özelliği farklı farklı ele alınmalı. Sendikacılıkla şöyle bir şey var Sayın Başkan: Bir virgülün yerini değiştirirsiniz, biliyorsunuz anlam ve içeriği değişir. Onun için, buralarda satır aralarını iyi okuduğumuzda toplum yararına olan her şeye biz muhalefet olarak destek veririz ama sonra problem yaratan konuları da iyi irdelemenin yararlı olduğunu, özellikle komisyonlarda muhalefetin söylediklerinin teklif sahipleri tarafından da dikkate alınmasını ve Meclisten çıkacak kanunların tartışmaya mahal bırakmadan, Anayasa Mahkemesinde yeniden iptale yol açmayacak biçimde yapılmasının yararlı olduğunu düşünüyor, teşekkür ediyorum.