KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri; öncelikle şunu söyleyeyim: Biraz önceki konuşmanızda Sağlık Bakanlığının bütçe konuşmasındaki konuşmanızı tekrar ettiniz. "Ortada para hırsıyla 12 bebeğin canına kasteden, insanlığını kaybetmiş suç örgütü vesaire..." "Komisyon tüm siyasi partilerin eşit katkı ve denetimiyle şeffaf, tarafsız ve etkin şekilde çalışmalarını sürdürecektir." dediniz. Ancak o Sağlık Bakanlığı bütçe konuşmanızda söylediğiniz bir şeyi burada söylemediniz, o dikkatimi çekti. Orada "Sağlık Bakanlığımızın ne denli ciddi ve nitelikli çalıştığını biliyorum." demiştiniz Sayın Başkan. Şimdi, gündeme geçmeden önce söz isteme sebeplerimden biri budur. Burada, Sağlık Bakanlığımızın ne denli ciddi ve nitelikli çalıştığını biliyoruz. Sağlık Bakanlığımız ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğümüz hemen harekete geçip sağlık, emniyet, yargı birimlerimizin çok yakın iş birliğiyle masum bebeklerimizin hayatını kaybetmesine yol açan kim varsa, hangi sağlık kuruluşu varsa hepsiyle ilgili adli ve idari işlemleri gecikmeksizin yapmıştır." demiştiniz o konuşmanızda. Bununla birlikte, konuşmanızın geneline baktığımız zaman, Sağlık Bakanlığının hem bu yenidoğan süreci hem de genel olarak sağlık sisteminde âdeta kusursuz olduğunu düşündüğünüz ortaya çıkıyor yapmış olduğunuz konuşmadan.

Öncelikle, mevcut yargılama hakkında bilgi sahibi olmadığınızı düşünüyorum çünkü dava dosyasındaki pek çok belge, sizin konuşmanızda iddia ettiğinizin aksine, Sağlık Bakanlığının da bazı ihmallerini ortaya koymakta. Örneğin, iddia ettiğiniz gibi mesele CİMER başvurusuyla ortaya çıkmamıştır; başvurudan aylar önce özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde sorunların tespit edildiği, bebeklerin aynı şekilde ölmesinin şüpheli görüldüğüne dair raporlar var. Bakın, bunları ben kendim söylemiyorum, raporlarda yazan cümleler. Örneğin, birini okuyayım: "2023 yılının Ocak ayında yapmış olduğumuz hastane denetimleri esnasında bazı özel hastanelerin, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde doldurulması gereken defterlerin doldurulmadığını gördüm. Ayrıca, bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiilî sağlık durumlarının uyuşmadığını, örneğin, entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük." diye dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü özel hastanelerin denetiminden sorumlu biriminin yetkilisi Doktor Malik Türkay Esin'in ifadesi var. Sayın Başkan, yine bu ifadenin içinde "Kulağımıza gelen duyumlarda 112 nakil birimi çalışanlarından bazılarının resmî kanaldan yapmaları gereken bu görüşmeyi kendi özel telefonlarıyla yaparak, istedikleri hastaneye yönlendirerek çıkar sağladıkları ve yapmış oldukları usulsüzlükleri gizlemeye çalıştıklarını öğrendik. Bu duyumdan sonra, bu duyumlarla aynı nitelikte olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinin 27/3/2023 tarihi (2302695203) başvuru numaralı isimsiz ihbar İl Sağlık Müdürlüğümüze geldi." Yani diyor ki: "Biz daha önce bu duyumları aldık, bunları tespit ettik ancak sonrasında CİMER başvurusu İl Sağlık Müdürlüğümüze geldi. Biz de bu durumu Emniyete bildirme ihtiyacı hissettik." Yine, aynı şekilde, dosyasında, dosyanın içerisinde bulunan -hemen onu da izah edeceğim, anlatacağım, bir saniyenizi rica ediyorum- Anadolu Ambulans Koordinasyon Merkezinin "NKB" denen biriminin 2022 yılının Eylül ayında yaptığı dinlemelerde, kayıtlarda... Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan dinlemeler bunlar ve hepsinin kayıtları tutuluyor. Eylül 2022'de, Aralık 2022'de bu dosyanın sanıklarından Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahsın kendisini "Doktor Ali" olarak tanıttığı, kendisini "Doktor Fırat" olarak tanıttığı, hastanelere usulsüz sevklerin yapıldığı Sağlık Bakanlığı tarafından tespit edilmiş durumda. Mesela, şu an yargılanan sanıklardan kendisini doktor olarak tanıtan, hasta sevki yapan, 112 çalışanı olan kişi hakkında CİMER başvurusundan dokuz ay sonra, 25/12/2023 tarihli bir inceleme yapılmış; inceleme sonunda kişinin kendisini doktor olarak tanıttığı, 2022 tarihine ait Nakil Koordinasyon Biriminde kayıtlı ses kayıtlarının olduğu -biraz önce söylediğim gibi- ortaya çıkmış. O dönemin İl Sağlık Müdürü, günümüzün Sağlık Bakanı, kişiyle ilgili işlem yapılması için bu kayıtlardan dört ay sonra olur vermiş, 27/3/2024 tarihinde olur yazısı vermiş; CİMER başvurusundan bir yıl sonra da durum savcılığa bildirilmiş.

Ayrıca -yine dosyasında- Sosyal Güvenlik Kurumu raporları, 2007'den beri bazı hastanelerin yüz milyonlarca dolar Kurumu zarara uğrattıklarını tespit etmiş; bunları raporlara yazmışlar, raporların içerisinde var, hepsi ayrı ayrı geçiyor. Bu raporun İl Sağlık Müdürlüğüne ve Sağlık Bakanlığına mevzuat gereği gönderilmiş olması gerekir, doğal olarak da Sağlık Bakanlığının bu işten haberdar olduğunu varsaymamız gerekir.

Ayrıca, sizin söylediğiniz gibi gecikmeksizin harekete geçmiş olsalardı 10 bebek belki de hayatını kaybetmeyecekti çünkü 10 bebek, dinlemeler yapılırken hatta İl Sağlık Müdürlüğü denetime de gitmişken bu ara sürede hayatını kaybetmiştir. Bakın, savcılık ve Emniyet teknik ve fiziki takip yapıyor; tape kayıtlarını tek tek okuduk. Bu teknik ve fiziki takip esnasında bebeklerin... Hatta bir ifadede şöyle bir cümle geçiyor: "Öldür bebeği." "Öldüreyim öldürmesine de öldürsen bir dert, öldürmesen bir dert." Emniyet savcılığa bildirim yapması gerekirken yapmış mıdır, yapmamış mıdır bilmiyoruz, savcılık bir ara yakalama niye yapmamıştır, bunu bilmiyoruz ama sizin konuşmanızda tüm birimlerin en hızlı şekilde harekete geçtiği -özellikle Sağlık Bakanlığının- geçiyor.

İl Sağlık Müdürlüğü denetçileri Eylül 2023 tarihinde yaptığı denetimlerde, iddiaya konu olan hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerinde usulsüzlükler tespit etmiş; 2023 Eylülden bahsediyorum. Peki, hastaneler ne zaman kapatıldı Sayın Başkan? 2024 yılının Ekim ayında ruhsatları iptal edildi yani bir yıl sonra ve bu süreçlerde bu hastanelerde bebekler hayatını kaybetti. Bakanlık hastanelerle ilgili tek bir yaptırımda bulunmadı bu ara süre içerisinde.

Bakın, bunların hepsini bilgi vermek için söylüyorum ve tüm bunlar ortadayken siz hem İl Sağlık Müdürlüğünü hem de Sağlık Bakanlığını kusursuz görüyorsunuz ve buna ilişkin konuşma yapıyorsunuz. Yaptığınız bu konuşmanın üzerinden yirmi dört saat bile geçmeden de burada Araştırma Komisyonuna Başkan seçiliyorsunuz Sayın Başkan. Sizin, Sağlık Bakanlığıyla ilgili bu tavrınız ihsasıreydir, bunu açık açık söylememiz gerekir. Nasıl mahkemelerde hâkimler taraflarını belli edecek konuşmalar yapmaktan kaçınmaları gerekiyorsa sizin de tarafsızlığınızı ortaya koymanız gerekir ancak Sağlık Bakanlığının bütçesinde yapmış olduğunuz konuşmada -ki o o konuşma esnasında Başkan değildiniz ancak Komisyon üyesiydiniz, seçilmiştiniz- ihsasıreyde bulunmamanız gerekir. İhsasıreyde bulunursanız, Sağlık Bakanlığını veya diğer bakanlıkları veya ilgili kişileri; bu denetimleri yapması gereken, denetimlerin gereği gibi yapılmamasına göz yuman ilgili kişileri kusursuz olarak gösterirseniz konuşmanızda, bu bir ihsasıreydir ve üzülerek söylüyorum ki sizin Başkanlığınızda yürüyecek bu Komisyonun ne yazık ki tarafsızlığı sorgulanmaya mahkûm olacaktır çünkü bu Komisyonda, sadece kamuoyunda gündeme gelen -tırnak içinde söylüyorum- çeteler değil, sizin de biraz önce belirttiğiniz gibi, sistemin yanlışları, eksikleri, ihmali olan kamu görevlilerinin -ki buna Bakanlar, Bakanlık personelleri, denetimi yapmakla sorumlu olanların hepsi dâhildir- bunların hepsi burada gündemimizin konusu olabilir; bunları tespit etmek ve yapılması gerekenleri belirlemek için buradayız. Bizler bir bataklığı kurutmak için buradayız hep beraber, bütün Komisyon üyeleri olarak. Dolayısıyla tarafsız olmak bizim zorunluluğumuz değil, tarafsız olmak hepimizin görevidir. O nedenle, Sayın Şan, Komisyon Başkanlığı görevinden ayrılmanız gerektiği kanaatindeyim, kanaatindeyiz. Bunu kendi iradenizle yapmanız bu Komisyonun gerçekten tarafsız, bağımsız işleyeceğini gösterecektir.

Kayıtlara geçmesi açısından detaylı olarak izah ettim, takdir Komisyon üyelerinindir.