KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçen sene bütçe görüşmelerinde, 2024 bütçe görüşmelerinde ben Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üzerine konuşmuştum, gene onun üzerine konuşma yapacağım.

Şimdi, elimde bir gazete haberi var, BirGün gazetesinin haberi. "Halkbanktan, mafyaya kredi." Bu, Timur Soykan'ın haberi, şöyle diyor: "Ayhan Bora Kaplan soruşturulmasında MASAK skandalın boyutunu ortaya koydu. Halkbank Kaplan'ın para akladığı şirketlere 550 milyondan fazla kredi vermiş." Bakın, bu, ciddi bir iddia, ciddi bir skandal esasına bakılırsa. Kaynak neresi? Kaynak MASAK'ın raporu ve bu haberden sonra hemen habere erişim engeli konuluyor birdenbire, hızlı bir şekilde. Neden yapılıyor bu? Yani haber yanlış mı? Yani MASAK raporu sahte mi? Değil. Yanlış mı? Değil ama nedense birdenbire, apar topar bu habere erişim engeli konuluyor. Neden diye bakıyorsunuz: Bu skandalın olduğu banka Halkbank ve RTÜK'ün Başkanı da Halkbankta yönetici konumunda. Peki, yayın yasağı var mı bu konuyla ilgili? Hayır, herhangi bir yayın yasağı yok. Daha sonra ne oluyor? Daha sonra RTÜK Başkanı Şahin'in talimatıyla büyük ihtimalle haberin yayınlanmaması için medya kuruluşları tek tek arattırılıyor. Sonra RTÜK Başkanı Sayın Şahin bir paylaşım yapıyor, paylaşımda şunu söylüyor: "RTÜK iletişim merkezi gibi çeşitli kanallar üzerinden medya hizmet sağlayıcı kuruluşların asılsız, yanlış ve yalan haber yaptığı ihbarları RTÜK'e ulaştığında, görevli uzman personelimiz tamamen ilgili yayıncının lehine olacak şekilde gerekli uyarıları yapmaktadır. Uyarılar sansür değildir, yayıncı kuruluşun lehine olacak yapıcı ikazlardır."

Şimdi, biz, daha sonra "Bu yapıcı ikazlar nedir?" diye bir soru önergesi vermişiz. Bu soru önergemize verilen cevapta üst kurul şöyle diyor: "Yapıcı ikaz şeklinde bir uygulamamız yoktur, olamaz da çünkü yayınların önceden denetlenmesi, müdahale edilmesi sansürdür." diyor. Yani bakıldığı zaman, kurul kendi kendini ihbar ediyor, kendi kendine sansür uyguladığını söylemekte ve anladığım kadarıyla, Ebubekir Şahin'in açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla bu genel bir uygulama yani RTÜK'ün yapmış olduğu şey genel bir uygulama. Neden sansür yapma gereği duyuyor Sayın Şahin? Çünkü Şahin'in bir koltuğunda 2 tane karpuz var, hem Halkbank Yönetim Kurulu üyesi hem de bağımsız bir kurulun başkanlığını yapıyor ve ne yazık ki Sayın Şahin burada bir tercihte bulunuyor; önemli bir skandalın üzerini örtmek için başka bir skandala imza atıyor ve sansür uyguluyor. Skandallar ne yazık ki bitmiyor.

Şimdi, Sayın Bakan, belgelere dayanarak yazılan, doğruluğu ortaya çıkan çok sayıda haber kişilik hakları gerekçesiyle mahkemeler tarafından engelleniyor. Bunun en son örneği gene Sayın Ebubekir Şahin'le ilgili. "Becerikli Başkan Ebubekir Şahin bacanağını ve kayınbiraderini RTÜK'e aldı." başlıklı haber oldu ve bu haberden hemen sonra haberin erişime engellenmesi ve silinmesi istenmiş. Gerekçe olarak da RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin'in kişilik haklarının ihlal edildiği öne sürülmüş.

Şimdi, ben buradan sormak istiyorum Sayın Şahin'e: Sayın Şahin, haberdeki gibi kayınbiraderiniz ve bacanağınız RTÜK'te çalışıyor mu çalışmıyor mu? Yani bakın, bu kurum, Türkiye'de nepotizmin en fazla olduğu kurumlardan bir tanesi. Geçtiğimiz sene de benzer insanlarla alakalı, eş dost, akraba hısım işe alımlarıyla alakalı sorular sormuştuk, cevap alamamıştık.

Ben şimdi Başkana direkt kendisiyle alakalı olduğu için soruyorum: Sayın Başkan, kayınbiraderiniz ve bacanağınız şu anda kurumda çalışıyor mu?

RTÜK BAŞKANI EBUBEKİR ŞAHİN - Hayır, çalışmıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Çalışmıyor...

RTÜK BAŞKANI EBUBEKİR ŞAHİN - Mahkeme kararını da o yüzden aldım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Çalışmıyor, öyle mi?

RTÜK BAŞKANI EBUBEKİR ŞAHİN - Yok.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam. Onu sormak istemiştim, bu haber doğru mu değil mi? "Değil." diyorsunuz. Tamam, ben sizin beyanınızı doğru olarak kabul ediyorum.

Şimdi, RTÜK'ten devam ediyoruz. Geçen sene de konuşmamda şuna ağırlık vermiştim: Ne yazık ki bağımsız yayın kuruluşlarına ceza yağdığından bahsetmiştim. Bu seneki rakamlara baktım, değişen bir şey yok ve "yandaş" diye tabir ettiğimiz kanallarda herhangi bir ceza olmadığı, cezasızlık olduğunu ve özellikle geçen bütçede de "gündüz kuşağı" dediğimiz o yayınlardan şikâyetçi olmuştuk, "Onlara niye ceza verilmiyor?" demiştik. Ancak bu bütçede sırf bunu demememiz için belki kasım ayında 4 tane, 5 tane kanala ceza verilmiş. Koca sene boyunca durulmuş, kasım ayında ceza verilmiş ama bir gerçek var, bakın, mesela Halk TV'ye "Sunucusu gülümseyerek Sayın Bahçeli'yi eleştiren konuğa destek verdi." diye idari para cezası verilmiş. Ya, bu olmaz, olmayacak bir şey bu. NOW TV'ye "Sunucusu kayyum atamalarını eleştirirken sesini yükseltti." diye idari para cezası verilmiş ve bakıyoruz ilk on aya, Tele 1'e 4 kez idari para cezası uygulanmış, 493 bin lira; NOW TV'ye 4 kez idari para cezası, 28 milyon lira; Halk TV'ye 1 defa idari para cezası uygulanmış; Flash TV'ye 3 defa idari para cezası ve 6 program durdurma; Show TV'ye 1 kere; Açık Radyo'ya da yüzde 5 idari para cezası, 3 program durdurma ve lisans iptali. E, bakıyorsunuz bağımsız yayın kuruluşlarına, burada hakikaten de çok ciddi şikâyetler var, cezalar var ve bunu her sene biz dile getirmeye devam edeceğiz gibi gözüküyor. Burada çok ciddi bir adaletsizlik var.

Şimdi, seçim dönemlerinde de çok tartışılıyor. Nedir? Kamu yayıncısı olan TRT muhalefet partilerinin genel başkanlarını, muhalefet partilerini ve belediye başkan adaylarını yok sayıyor, geçtiğimiz seçimde de aynı şekilde oldu. Mesela bir rakam vereyim size, TRT Haber'de kırk günlük canlı yayın karnesi: Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ'ye bin dokuz yüz kırk beş dakika yer verilmiş, Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisine yirmi beş dakika yer verilmiş. 6/2/2024, yirmi dört saatlik yayın: Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ'ye altı saat kırk iki dakika yer verilmiş. Bakın, yirmi dört saatlik yayında altı saat kırk iki dakika yer verilmiş. Devlet Bahçeli ve MHP'ye otuz sekiz dakika, Meral Akşener ve İYİ Partiye bir dakika elli üç saniye, Özgür Özel ve CHP'ye sıfır.

Adaylarda ne olmuş? Bakıyorsunuz İstanbul, Ankara ve İzmir adaylarına: 12 Şubatta Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul adayı Murat Kurum'a on üç dakika on dokuz saniye yer verilmiş TRT'de. Gerçi öyle bir şey ki anladığım kadarıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı göstermekten bunlara da zaman kalmamış. Yani baktığınız zaman on üç dakika zaman verilmiş. Ekrem İmamoğlu'na ne kadar zaman ayrılmış? Sıfır. Turgut Altınok, TRT yayın süresi 12 Şubatta on iki dakika on iki saniye, Mansur Yavaş sıfır. Hamza Dağ beş dakika otuz saniye, Cemil Tugay sıfır. Bakın, yani bu konuda da bizim şikâyetlerimiz olmuş sizin Kurula, herhangi bir işlemde bulunulmamış ne yazık ki!

Bir soru sormak istiyorum size. Şöyle bir iddia var, doğru mu değil mi? Demirörenin Euro D, İhlas Grubunun TGRT EU'nun uydu yayın lisanslarının olmadığı, Acun Medya 8,5 TV'nin HD lisansının olmadığı, Apple TV'nin de lisanssız faaliyet yaptığı söyleniyor. Bunlar doğru mu? Bu kuruluşların lisanssız faaliyet göstermesine eğer doğruysa neden izin veriyorsunuz ve bu konuda kamu zararı var mı, varsa neden göz yumuyorsunuz?

Ayrıca, biliyorsunuz Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulduğu günden beri tepkilere neden oluyor, kimi tepkiler de bizatihi Alevi-Bektaşi inancına sahip yurttaşlarımızın tepkisi ve şunu söylemekteler: "Bu Başkanlık bizi temsil etmiyor, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz." diyorlar. "Alevi inancını folklorik bir yapı gibi göstermek ve Kültür Bakanlığına bağlamak Alevi inancını yok saymak demektir." diyorlar.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Toparlıyorum.

"Devlet bizim ibadetimize, ibadethanemize, inancımıza karışmasın." diyorlar ve bunu bir dayatma olarak görüyorlar ve bunu bir asimilasyon olarak görmekteler ve kurulduğu günden bugüne kadar da ciddi eleştiriler var. Yani bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bakanlığınız bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.