KOMİSYON KONUŞMASI

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Öncelikle herkese merhabalar tekrar.

Önce yerelden bir soruyla başlayacağım. Şırnak Cizre'de Dicle Nehri üzerinde Cizre Barajı ve HES projesi yıllardır söylenip bekletilen bir meseleydi. Uzunca yıllar Devlet Su İşlerinin usulsüz kamulaştırmalarıyla gündeme geldi ancak bu sene bu proje için düğmeye basıldı ve şu an ilgili baraj tıpkı Hasankeyf'in sular altında kaldığı gibi, Cizre'nin sembolü olan, doğal sit alanı olan, "Kesin Korunacak Hassas Alan" ilan edilmesine rağmen Kasrik Boğazı'nı da içinde bırakan ilgili projeye başlandı. Dicle Nehri aynı zamanda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi için de büyük bir su kaynağı. Türkiye ve Irak arasında güvenlik bakış açısıyla son yıllarda yürütülen ilişkiler ve sözleşmelerde Dicle Nehri suyunun kullanımıyla ilgili nasıl bir protokol ve anlaşma yapıldı? "Su, gelecek dönem için en büyük savaş gerekçelerden biri." diye ifade edilirken siyasi bir araca dönüştürülen Dicle Nehri suyunun nasıl olacak da halklar ve devletler arasında barışçıl bir politikaya zemin sağladığı savunulabilecek.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Siz Dışişleri olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere, uluslararası arenada Türkiye aleyhine verilmiş olan uluslararası mahkeme kararları ya da verilen raporlarla ilgili olarak sadece Adalet Bakanlığının mı sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz? Dışişleri Bakanlığının ilgili kararların uygulanması ya da dış politikadaki etkisini nasıl yorumluyorsunuz? Çünkü şu an Türkiye'de iç hukukta ya da iç siyasette tartıştığımız her konuyla ilgili, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olmak üzere, Birleşmiş Milletlerin, ilgili komitelerin kararı var. Cezaevlerindekilerin ailelerinden uzak yere sevkinden tutalım faili meçhullerin yüzleşme davaları, etkin soruşturma ihlali ve yaşam hakkı ihlallerine, haksız gözaltı, tutuklama kararlarının gerçekleşmesine, terör mevzuatının belirsiz ve keyfî bir biçimde gerçekleştirildiğine, yine "İfade Özgürlüğü" başlığında gazetecilerin tutuklanmasından siyasi partilerin ve insan hakları savunucuları üzerinde olan baskılara, yine uzun yıllardan sonra, madde 18, Türkiye'nin özgürlük ve güvenlik hakkını siyasi amaçla ihlal ettiğine dair Demirtaş kararına, yine dünyada artık tek tük örneği kalan ömür boyu cezaevinde kalma olan, "umut hakkı" diye ifade ettiğimiz Öcalan kararına kadar verilmiş olan, iç siyasetin bir yansıması olan dış siyasetteki bu kararla ilgili Dışişleri Bakanlığının sorumluluğu ve yerine getirmesi değil -aynı zamanda ilgili Bakanlar Komitesinin bir üyesi ve temsilcisisiniz de- ilgili kararlarla ilgili Bakanlar Komitesinin bu kararların gündeme alınması ya da alınmaması üzerinden yürütmüş olduğunuz bir lobi ya da baskı hâli var mı? Çünkü şu an görülen, Bakanlar Komitesi önünde bekleyen 2020'de 624, 2021'de 510, 2022'de 480 dava var. 2023 ve 2024 verileri olmasa bile bunun gittikçe arttığını aynı kararın takibinden biliyoruz. Ancak ne hikmetse Bakanlar Komitesindeki kararlarla ilgili süreci ikili yönetme sürecinizde iç hukuktaki bu baskı ve inkâr, imha siyasetinin dış ilişkilerde ve ilgili kararda da kendini gösterdiğini ifade edebilir miyiz?

Geçen sene bütçe görüşmeleri sırasında kuzeydoğu Suriye'de, Rojava'daki bazı valiliklerin yapmış olduğu iş ve işlemlerden bahsetmiştik ve sizler de sunmuş olduğunuz sunumlardan böylesi bir çalışmanın olmadığını ifade ettiniz. Ancak dönemin Antep Valisi, şu an Hatay Valisi olan Mustafa Masatlı'nın Gaziantep Üniversitesine bağlı Afrin Eğitim Fakültesinin mezuniyet törenine katılıp diploma ve plaket takdim ettiği ve mezun olanlara hediye sunduğu söyleniyor. Şu an Türkiye'ye bağlı valilik, üniversite ya da farklı bir idari birime bağlı kuzeydoğu Suriye'nin herhangi bir yerinde faaliyet gösteren kaç birim ve hangi çalışma alanlarında faaliyet yürüten birim hâlen çalışmasını sürdürüyor? Yine, kuzeydoğu Suriye'yle ilgili 2023'te siz -bayağı tartışmalı- sivil alanları, yerleşim alanları -ekmek, elektrik gibi alanları- hedef yapacağınızı söylemiştiniz. Maalesef ki o günden bugüne kadar Türkiye'nin, bu tarz yerlere, sivilleri de hedef alarak yapmış olduğu saldırılar var. Hayatını kaybeden çocuk, genç, kadın, yaşlılarla ilgili, sivil ölümlerle ilgili, Hükûmetin yaptığı bu saldırılarla ilgili hâlâ sorumluluk üstleniyor musunuz? Bu kararların arkasında mısınız? Yine, kuzeydoğu Suriye'de, burada geri gönderme merkezlerinde tutulan kimi mapusların ilgili yerlerdeki "Suriye Millî Ordusu" diye ifade ettiğiniz yerlere teslim edildiği, bunların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)