KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Değerli Dışişleri bürokratları; ben birkaç soru soracağım müsaadenizle.

İlk sorum Amerikan seçimlerine dair. Birinci Trump dönemi ekonomik tehditlerden Türk yargısına müdahaleye, Halkbank davasında Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınmasına ve en önemlisi de CAATSA yaptırımlarına kadar çeşitli sancılarla geçti. Sayın Bakan, gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi Trump'ın tekrar seçilmiş olmasından gayet memnun. Bu döneme dair gerçekçi beklentiniz nedir? Türkiye'yle ilgili gerçekçi olarak ne bekliyoruz biz?

İkinci sorum birincisiyle de biraz ilişkili. 19 Eylül 2024 tarihinde Anadolu Ajansı'nın "Editör Masası" programına Sayın Bakan konuk oluyor ve orada CAATSA yaptırımlarına gerekçe oluşturan S-400'lerle ilgili... Doğrudan S-400'lerle ilgili söylemiyor ama "CAATSA yaptırımları" ifadesi altında ifade ediyor "ayak bağı" ifadesini kullanıyorsunuz. Aynı söyleşide bu ayak bağının çözülmesi için yaratıcı formüllerden söz ettiniz ki bugün de aslında bahsettiniz, kendi konuşmanız sırasında bahsettiniz. Bu yaratıcı formüller ne? Yani nasıl formüller açıkçası? Bir de Amerikan basınında S-400'lerin sınırlı kullanımına dair Türkiye'nin teklif verdiği iddiası yer aldı. Bu, sizin yaratıcı formüllerinizden biri midir? Ya da Amerikalılara sınırlı kullanım teklifinde bulundu mu Türkiye Cumhuriyeti? Bulunduysa "sınırlı kullanım"dan tam olarak neyi ifade ediyoruz, ne anlamamız gerekir "sınırlı kullanım" ifadesinden.

Üçüncü sorum: Az önce ifade etmiş olduğum S-400'lerin alınması yüzünden parasını ödediğimiz ve ortağı olduğumuz 5'nci nesil F-35 uçakları projesinden çıkarıldık; bu, malumunuz. Bu süre zarfında Amerika Yunanistan'a F-35, Fransa ise Rafale uçakları sattı. Ege'de Yunanistan bize karşı hava üstünlüğü kurarken Doğu Akdeniz'de ise Rum Yönetimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne karşı askerî üstünlük kurma peşinde. Ada basınında Rum Yönetiminin NATO harici önemli müttefik olacağı yazılıyor. Dengenin aleyhimize işlemesi karşısında nasıl bir siyaset planlanıyor? Doğrudan F-35 uçaklarını almak bununla da çok alakalı, Türkiye'nin F-35 uçaklarına ulaşımı da erişimi de çok alakalı. Doğu Akdeniz'de ABD, Avrupa Birliği, İsrail ve Mısır hattı karşısında Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yalnızlaşmasını nasıl gidereceğiz?

Diğer sorum: Amerika'daki yönetim değişimi F-16'ların modernizasyon takvimi ya da Almanya'daki erken seçim kararı Türkiye'nin Eurofighter'ları satın alma takvimini etkiler mi?

Bir diğer sorum Hamas'la ilgili. Pazar günü "The Times of Israel" gazetesi Arap bir diplomata dayandırdığı haberinde Hamas'ın üst düzey yöneticilerinin Katar'dan ayrılıp Türkiye'ye geldiğini yazdı. Bunun üzerine Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamas liderlerinin Türkiye gibi NATO müttefikleri dâhil hiçbir yerde rahat yaşamaması gerektiğine inandıklarını söyledi. Dışişleri Bakanlığımız kaynakları bu iddiaları yalanladı. Hamas'ın siyasi bürosunun Türkiye'ye taşınması yönünde bir hazırlık yapılıyor mu? Filistin direnişinde sizin tek muhatabınız Hamas mı? Filistin direnişinin Hamas'tan önce başladığını, Hamas'tan sonra da süreceğini hesap ediyor musunuz?

Altıncı sorum BRICS'le ilgili. Avrupa Birliğine Türkiye'nin katılımı bir devlet projesi fakat nedense söz konusu olan BRICS olduğunda biz BRICS'e bir başvuru yaptığımızı Ruslardan öğreniyoruz, o başvurunun olumlu sonuçlanmadığını Almanlardan öğreniyoruz. BRICS konusu Türkiye kamuoyunda ciddi bir şekilde konuşulmuyor. BRICS konusunun Türkiye kamuoyunda konuşulmuyor olmasını ya da neden konuşulmadığını neye bağlıyorsunuz? Bunun tartışılmasının sakıncası ne? Yani kamuoyu bunu tartışsa, Türkiye de açık bir şekilde gidip BRICS'e başvuru yaptığını ilan etse -sonuçta olur ya da olmaz, başka bir şeydir ama- Türkiye kamuoyu bununla ilgili gereken entelektüel tartışmayı da yapabilse bunun sürece bir zararı var mıdır?

Son soru... Sayın Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'la ilgili yapmış olduğu bir çağrı var. Partiniz bu çağrıya, Bahçeli'nin Öcalan'ı Meclise davet eden çağrısına itiraz etmedi. Yapılan çağrıdan siz ya da partiniz önceden haberdar mıydınız? Ya da bu çağrıyı, içeriğini, şeklini Türkiye'nin Suriye ve Irak'la olan ilişkilerinde nereye koyuyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.