KOMİSYON KONUŞMASI

NECMETTİN ERKAN (Kırşehir) - Sayın Komisyon Başkanım, Sayın Bakanım, kıymetli milletvekilleri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dışişleri Bakanlığımızın 2025 yılı bütçe görüşmelerinin vatana, millete hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bir ülkenin dış politikasını analiz edebilmek için hususi bir bilgiye, çağlar açacak bir perspektife ve en önemlisi de kuram ve yaklaşımlarıyla belirli bir düşünce disiplinine ihtiyaç vardır. Pek çok bileşeni olan bu alanın mümkün olduğunca günlük tartışmalara dâhil edilmemesi gerekir. Zira, Türkiye gibi bin yıllık insan ve güç birikimini elinde tutan ve iddiası olan bir ülkenin dış politikasının, milletinin geleceği ve bekası adına sadece bugünü değil yarını da tasarlama mecburiyeti vardır. Bu anlamda, Sayın Bakanımıza, Komisyonumuzda yaptığı, yukarıda belirttiğim derinlikte ve uzmanlıktaki açıklamalar için milletimiz adına teşekkür ediyorum. Bense konuşmamda uluslararası ilişkiler bağlamında inşa edilen ülke kimlikleri üzerine vaktinizi almadan düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye iç meselelere hapsedilemeyecek kadar büyük, dış tehditleri görüp önlem alacak kadar basiretli, her türlü meydan okumalara karşı da güçlü ve dirayetli bir ülkedir. Belirtilen güç ve dirayet, uluslararası arenada inşa ettiğiniz kimliğiniz ve kimliğinizin bir tecellisidir. Bu tecelli, kaynağını bin yıllık şanlı tarihimizden ve kadim kültürümüzden almaktadır. Nüvesini necip milletimizin oluşturduğu bu kimlik, Türkiye Cumhuriyeti'ne hedef koyan, yön veren ve en önemlisi de geleceği tasarlayan en büyük mirasımızdır. Bu kutsal miras, aynı zamanda o ülkenin dış politikasının rotasını belirlemektedir. Öyle ki bizim bin yıllık hariciye mirasımızda hoşgörü, adalet ve huzur varken bugün dünyaya nizam vermeye çalışanların miraslarındaysa sömürü ve kölelik vardır. Rotasını sömürüye çeviren dünün emperyalistleri, bugün dünyaya parmak sallamakta, hak, hukuk dersi vermekte, dahası ülkelerinden binlerce kilometre uzaklıktaki coğrafyalara namlularıyla sözde barış götürmektedirler. Onların barış politikasından anladıkları, kendilerinden olmayanlara savaştır, çatışmadır, kandır, gözyaşıdır. Bugün Filistin'de yaşananlar, bu tahammülsüzlüğün, açıkgözlülüğün ve politik çıldırmışlığın bir tecellisidir. İşgal edilen Filistin'de yaşanan insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluk, hukuksuz yerleşim faaliyetleri, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Kudüs'ün statüsüne yönelik girişimler ve Mescid-i Aksa'da yaşananlar, bölgede kalıcı barış umutlarını zedelemektedir. Tüm bunlar yaşanırken İsrail'i yüreklendirenlerse Orta Doğu'da olmasına rağmen ona Batı devleti payesi verenlerdir.

Değerli. Komisyon üyeleri, çatışma ikliminin hâkim olduğu siyasi belirsizlikler ve ekonomik zorlukların yaşandığı bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz. Sadece bu yıl, çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 300 milyondan fazla insanın acil insani desteğe ihtiyacı olduğu tahmin edilmektedir. İşin acı tarafı ise kanın aktığı ve gözyaşının hâkim olduğu coğrafyaların büyük bölümünün Müslüman coğrafyası olmasıdır. Sadece bu rakamlar bile gösteriyor ki insanlığı bu noktaya taşıyan dünya düzeni artık tükenme noktasına gelmiştir. İflasın eşiğinde olan müesses nizam kendisine yeni bir çıkış yolu aramakta, teorisyenleri küresel düzeyle güçlerini koruyamayacak yeni bir düzen hayali kurmaktadır. Bu düzenin ilk sınırı Filistin'de çizilmeye çalışılmaktadır. Aynı elin Suriye'nin kuzeyi ve doğusunda çizdiği harita masada durmaktadır. Bu yeni düzen heveslilerinin bölgedeki en büyük engelleri ise jeopolitik ve jeostratejik önemi her geçen gün biraz daha artan, bin yıllık tarihî birikimi ve kimliği olan Türkiye'dir. Türkiye Cumhuriyeti işte bu nedenledir ki sahada ve masada güçlü olmak zorundadır. Sahada güçlü olmak istiyorsanız sadece Orta Doğu'da değil, giderek yükselen ve yıldızı parlayan Orta Asya ve Kafkaslarda da olmak zorundasınız. Sahada varlık göstermek istiyorsanız sadece Balkanlarda değil, her türlü rekabetin kıyasıya yaşandığı Afrika'da da varlık gösterme mecburiyetiniz vardır. Türkiye 261 temsilciliği ve saha hâkimiyetiyle uluslararası düzeyde bu gücü kanıtlamış nadir ülkeler arasındadır. Bu vesileyle bize bu gururu yaşatan, Türkiye'yi hem sahada hem masada güçlü hâle getirerek bugün olduğu gibi geleceğini tasarlayan başta Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan olmak üzere tüm Dışişleri mensuplarına teşekkür ediyorum.

Bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.