Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı (1/596) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 17 .02.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ben yasanın genel mantığıyla ilgili birkaç şey paylaşmak istiyorum.
Bir kere, tabii, daha önce de yani sanırım Sayın Elkatmış döneminde çok ciddi bir çalışma yapıldı. Hem ombudsman kurumuyla ilgili hem de insan hakları kurumuyla ilgili uluslararası iki toplantı düzenlendi ve bu toplantılarda dünya deneyimleri bizatihi o kurumların temsilcileri tarafından paylaşıldı. Yani, kaygılar, tecrübe ve nerelerde tıkandı, hangi kurumlar daha başarılı, etkili, buna dair çok ciddi bir birikim vardı. Ama sanırım, ciddi bir zaman baskısı var. Dolayısıyla da bu reform takviminin aslında bu yasayla ilgili de yeterince tartışma yapmadan ve tam da varlık sebebi olan konuyu çözmeden yasalaşması durumunda, belki, evet, bir kurum kurmuş olacağız ama daha kurulur kurulmaz meşruiyeti tartışmalı ve uluslararası arenada da akreditasyon elde etmemiş bir kurum ortaya çıkaracağız. Bu çok ciddi bir risktir. Yani, dünyada bu konuda çok saygın, çok ciddi tecrübesi olan kurullar var ve bu kurullar Türkiye'de kurulan kurumu eğer yapılanma biçimiyle itibarıyla o nitelikte görmezse, sonra o kurullarda emek sarf edecek insanların da belki çok değerli çalışmaları heder olacak. Dolayısıyla da bu akreditasyonu elde etmek ve hem toplumsal meşruiyeti hem uluslararası meşruiyeti yakalamak açısından ben sadece kurulun oluşum biçimiyle ilgili bir iki şeye değineceğim, çok da uzatmayacağım. Çünkü, ben de sivil toplum örgütlerinin bu konuda dinlenmesini önemseyenlerdenim.
Yani, bu "Paris Prensipleri" diye ifade edilenin -ki önemsendiği zaten Sayın Bakan tarafından da paylaşıldı, ifade edildi- en temel esprisi bence şu: Yani, bir taraftan kamu gücünü kullanma yetkisine sahip olmak yani kamu adına, kamu otoritesi adına insan hakları ihlalleriyle mücadele etme gücüne sahip olmak ama bir taraftan da insan hakları sorunları tam da devlet ile bireyler arasında, toplum arasında bir gerilim alanı olduğu için de sivil mantıkla, insan hakları mantığıyla, özgürlükler ekseninde bir inisiyatif alabilmesini sağlamak yani bu dengeyi sağlamak -kamu gücünün sağladığı imkânlarla- ama sivil düşünmenin, özgürlükçü, insan haklarından yana düşünmenin zorunluluğunu birlikte sağlamak.
Şimdi, kurul üyelerinin oluşumuyla ilgili eğer bu temel espriyi sağlayacak bir mekanizma kurulmazsa yani tipik bir bürokrasi içerisinde bir aygıt, bir mekanizma oluşturma pozisyonu doğarsa bunun en büyük riski insan haklarının devletleştirilmesi konusudur. Yani, bu çok köklü bir tartışmadır, burada buna vakit yok. Ama yani insan hakları alanını bu kadar devletin hiyerarşisi, bürokrasisi içerisine dâhil ettiğinizde hem ihlallerle mücadele mümkün olmaz -bütün deneyimler bunu gösteriyor- hem de bir süre sonra -yani bu kurulların varlık sebebi boşa düştüğü için bizim de çok sıkça yaşadığımız- yeni kurullar oluşturma, yeni kurumlar kurmaya dair arayışa gireceğiz. Çünkü, ihtiyaç çözülmemiş olacak, toplumsal talep devam edecek. Yani, sadece şeyi ifade etmek isterim: Bu kurulların oluşumunda iki yöntem mümkün.
Bence Türkiye'de insan hakları alanında mücadele eden sivil kuruluşlar zaten rüştünü ispat etmiştir yani son derece zor dönemlerde tarafsızlıklarını, bağımsızlıklarını koruyan bir yaklaşım ortaya koymuşlardır. Bu kurulların oluşumunda tabii ki baroların, meslek örgütleriyle birlikte insan hakları alanında çalışan sivil örgütlerin doğrudan doğruya kendi arasından seçmesi ve sadece prosedürel onay yetkisinin, belki Bakanlar Kuruluna ya da yani başka mekanizmalara verilmesi söz konusu olabilir.
İkincisi de böyle bir yolu yani sağlayabildiğimiz kadar, içinde, sayısal anlamda mümkün olduğu kadar temsil ettirmeliyiz.
Üçüncüsü de yani dünya örneklerinden bildiğimiz, Parlamentoya, dolayısıyla farklı siyasi görüşlerin temsilini sağlayarak kurulun tarafsızlığını yani bağımsızlığını sivil toplumun sağlaması mümkündür. Tarafsızlığını da partilerin temsil haklarının sağlanması sağlar. Dolayısıyla da ben Bakanlar Kurulunun, Cumhurbaşkanının değil, sivil toplumun ve Parlamentonun kurulun oluşumunda asıl inisiyatif sahibi olması gerektiğini, bunu önemsememiz gerektiğini, bunu küçük bir ayrıntı gibi görmeyip bu kurumun meşruiyeti, varlık sebebi ve bundan sonraki performansı açısından önemsememiz gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.