| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2024 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Şimdi, ben tabii -bu vakte kadar epey bir mesele konuşuldu- eğitim uzmanı da değilim zaten, eğitimin temel meselelerine falan girmeyeceğim ama konuya biraz daha iktisatçı gözüyle bakmak istiyorum. İktisatçı diyorum çünkü Sayın Cumhurbaşkanı "ekonomist" kelimesini kullandıktan sonra "Ben ekonomistim." dedikten sonra artık ben ekonomistim demiyorum aynı pozisyonda, aynı statüde olmamak için. Dolayısıyla iktisatçı gözüyle meselesi şey yapacağız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Olamazsın zaten.
ERHAN USTA (Samsun) - Hemen hopladınız değil mi? Orhancığım, idare et, yarın göreceksin hazine ve maliye bütçesinde; millî eğitim alanımız değil nihayetinde.
Bu arkadaşların huyu beni konuşturmama yönünde oluyor.
Şimdi, eğitim istihdam planlaması eksikliği Sayın Bakanım, tabii, bu konuyu biliyorsunuz. Biz bu konuyu planlamadayken de çok çalıştık. Hani iktisatçı gözüyle bakacağız filan dedik ya, hakikaten ülkemizin büyümesini çok ciddi anlamda sınırlandırıyor bu. Yani bu planlama yapılmadığı zaman... İşte geniş tanımlı olarak şu anda 10 milyon 271 bin işsiz var, çok genç işsizimiz var. Çocuk mezun oluyor, üniversite mezunu, diploma var fakat beceri zayıf. Dolayısıyla, bir yandan bakıyorsunuz, sanayici "Ben eleman arıyorum, eleman bulamıyorum." diyor, iş arayanlar var, iş bulamıyorlar. Tabii, işsiz gencimizin fazla olması bir yandan da ücret seviyesini aşağı çekiyor. Dolayısıyla, ücret de bir gelir unsuru olduğuna göre düşük ücret bir defa zaten düşük büyüme, düşük refah demek. Dolayısıyla, bu meselenin çözülmesi lazım artık. Yani herkesin de üniversite mezunu filan da olması gerekmiyor. Zaten bu her ile bir üniversite kampanyası veya o seferberlik çok yanlış bir şeydi ama bunlara biraz daha yapısal olarak bakmak lazım. Hani geçmişte böyle dedik, şimdi buradan makas değişikliği nasıl olur falan diye meseleyi düşünmemek gerekir diye düşünüyorum. Burayı çok iyi yapmadığımız sürece yani piyasanın talep ettiği veya ekonominin talep ettiği, toplumun talep ettiği ihtiyaçlarımıza yönelik bir insan yetiştirmediğimiz sürece hep sıkıntı çekeceğiz. Bir yandan, işte, arz-talep dengesi oluşmayacak, ücret düşecek, düşük ücret seviyesinde de insan istihdam etmeye çalışacağız. Bugün asgari ücret açlık sınırının altında zaten, biliyorsunuz, 3.400, 3.500 lira altında, yıl sonuna kadar 4 bin lirayı geçecek. Dolayısıyla, bu meselenin bir boyutu bu.
İkincisi, büyümeyle... Tabii siz hep şununla övünüyorsunuz, bu bir yere kadar haklı, bu sadece sizde değil sağlıkta da böyle, adliyede de böyle. "Ya şu kadar bina yaptık, şu kadar inşaat yaptık." Yani eğitimin inşaattan, sağlığın inşaattan, adaletin inşaattan ibaret gibi görüldüğü aslında bir dönem yaşadık. Bakıyorsunuz, tabii, Türkiye'de derslik sayısı epeyce arttı, efendim, derslik başına düşen öğrenci sayısında iyileşme var, bunların hepsi oldu fakat eğitimin kalitesinde ne kadar bir düzelme oldu diye baktığımızda... Bugün aslında başka bir konuyu çalışıyordum ama PISA 2022 Türkiye Raporu'nun bir kısmına baktım, bayağı büyük bir rapor, güzel de bir rapor. Şimdi, oradan da baktığımız zaman, aslında şu andaki durum için, evet, bir gelişme var ama hâlâ tatminkâr değil, tatminkâr olmadığı gibi hâlâ çok düşük. OECD ülkeleri için bakmak uygun olur çünkü işte 81 ülkeye çıkmış, OECD'den olmayan ülkeler de var. Ben onlarla mukayese, hele geçmişle mukayese ettiğimizde bunun bizi çok doğru bir yere götüreceğini düşünmüyorum.
Şimdi, matematikte bakıyorsunuz, Sayın Bakan, 37 OECD ülkesi içerisinde 32'nci sıradayız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Hangi yılda?
ERHAN USTA (Samsun) - 2022.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - O zaman 81 ülke içerisinde.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır efendim, siz beni dinlemiyorsunuz, 81'e bakmıyorum diyorum; ben OECD sıralamasına bakıyorum diyorum. Raporunuzdan söylüyorum bunu. Rapor ikisini de yapıyor zaten, siz belli ki raporu incelememişsiniz. Raporda OECD sıralaması da var, 81 ülke sıralaması da var. 81 ülkede 39'uncu sıradayız, işte, o yüzden bakmıyorum. Ya Filistin var, şimdi ben Filistin'in üzerine çıksam ne çıkmasam ne(!) Filistin'i küçümsediğimiz için değil ama Filistin'de insanlar yaşayamıyor ki eğitim görsün. Yani öyle bir şey olabilir mi(!) Bunun gibi başka ülkeler de var. Dolayısıyla, burada doğru mukayese OECD ülkeleri içerisinde, bizim de sınıfımız onlar yani gitmeye çalıştığımız yerin de en azından bir kısım OECD ülkeleri olması gerekir diye değerlendiriyorum. Şimdi, 37'de 32'yiz yani Meksika, Şili filan olmasa zaten en sonda olacağız, Allah'tan onlar var, onlar bizi kurtarıyor.
Şimdi, yine matematikte bakıyorsunuz OECD ortalamasının altında performans göstermişiz ancak değişkenlik olarak yani hani bir ivme var yukarıya doğru, bu OECD ortalamasının üzerinde; bu da normal çünkü aramızda çok ciddi bir puan farkı var. Zaten tavana gelmiş, Singapur daha nereye gidecek yani o değişmiyor ama biz küçük küçük adımlar atıyoruz ama o adımlar yeterli değil. Yani 37'de 32'yiz. Daha da tuhaf bir şey var. Şimdi, şuna baktım mesela, bu analiz de pek yapılmıyor: Yani 32'yiz ya, 1'inciyle aramızda, 1'inciyle 32'nci arasında 122 puan fark var; bizden 32 altta olanla yani 64'üncüyle aramızda 70 puan fark var. Yani üsttekilerle aynı sıralamayı yaptığımız zaman puan farkı daha yüksek, daha açık.
Şimdi, aynı şeye fen üzerinde baktığımızda da 37 ülkede 29'uncuyuz. En üstle puan farkımız yani 29 üstümüzdekiyle puan farkımız 85, 29 altımızdakiyle puan farkımız 67. Yani yukarıyla puan farkımız daha açık, aynı sıralamayı esas aldığımda. Okuma becerilerinde de yine 37'de 30'uz. Puan farkı da yukarıyla 87, aşağıyla 64. Dolayısıyla, aşağıya daha yakınız. Elbette bir gelişme var ama şu anda unutmayın ki yirmi iki yıllık bir iktidardan bahsediyoruz. Yani bir yıllık, iki yıllık iktidar olsanız ya eğitimin kalitesini niye artıramadınız, PISA sonuçları niye böyle düşük kardeşim filan... Bu, kısa sürede olacak bir şey değil ama yirmi iki yıllık bir iktidara biz şunu sorarız: Arkadaş, siz bizi OECD'nin en altlarında olmaktan niye kurtarmadınız? Bu sorunun cevabını da sizden bekliyorum Sayın Bakanım, niye kurtarmadınız bizi OECD en altlarında olmaktan? 1-2 basamak kurtardınız ama bunun yeterli olmadığını siz de takdir ediyorsunuz.
Şimdi, OECD'nin çalışmaları var. OECD diyor ki: Fiziki koşullar ile büyüme arasında çok fazla bir ilişki yok ama eğitimin kalitesi ile büyüme, kalkınma arasında ilişki buluyor panel veriyle yapılan çalışmalarda, OECD ülkeleri içerisinde yapılan çalışmalarda. Orada da bizde, işte, PISA sonuçlarımızda eğitimin kalitesinde skorumuz belli olduğu için o yüzden Türkiye'nin büyümesi de, bu anlamda baktığımızda toplam faktör verimliliği üzerinden büyümemiz de maalesef çok kısıtlı olmak durumunda kalıyor.
Şimdi, bu taşımalı eğitim meselesi hakikaten sıkıntılı bir meseleydi. Bundan şimdi bir miktar vazgeçmeye çalışıyorsunuz. "Köy okulları açılacak." dediniz, geçen yıl herhâlde bir program başlatıldı. Hemen onu da bir soru olarak sorayım aklımdayken: Bugüne kadar kaç köy okulu açıldı, açıldı mı, ne yaptınız, o iş nasıl oldu? Tabii, köylerin boşalmasının getirdiği ciddi sorunlar oldu. Yine, iktisatçı gözüyle baktığımızda çocuklar taşımalı eğitimle gitmesin diye ailesi de onunla birlikte ilçeye, şehre taşındı; köyler boşaldı, köylerde çalışacak insan bulamıyoruz. Dolayısıyla, tarımın millî gelir içerisindeki payında da zaten ciddi bir düşüş var.
Bu öğretmen maaşı meselesi, yine, kamu maliyesi açısından baktığımızda önemlidir. Yani bizim Türkiye'nin en parlak zihinlerinin, zekâlarının bu ülkede öğretmen olması lazım, öğretmen olmayı talep etmesi lazım. Bu, bir, atanmasıyla, iş bulunmasıyla alakalı; iki, ücretiyle alakalı. Yani "ücret" dediğiniz mesele -daha önce bunları konuştuk- yani işte toplumdaki saygınlığı da beraberinde getiriyor. Yani limon satan bir öğretmeni öğrencisi öyle gördüğünde o öğretmenin saygınlığıyla ilgili de problem oluşuyor. Dolayısıyla, bu ücret meselesinde biz sizin tarafınızdayız Sayın Bakan. Sizin karşınızda Hazine ve Maliye olacaktır ama hakikaten bunu yapmak da sizin ısrarlı, kararlı, tutumunuzla olur; başka türlü olmaz, bunu yapmanız lazım, bunun peşinde sizin koşmanız lazım.
Devlet okullarında veliler ile okul arasındaki alışveriş, müşteri ilişkisi hâlâ devam ediyor. İşte "Şunun için para ver, bunun için para ver." Şimdi, harcamalarınıza bakıyoruz, diyorsunuz ki konuşma metninizde: "Kamu harcamalarının içerisinde eğitimin payı bizde 10,7; OECD'de 10, OECD'yle uyumlu." Uyumlu değil Sayın Bakan, OECD yaş ortalamasına bakın, öğrencilerin toplam nüfus içerisindeki paylarına bakın, bizim çok daha yüksek olması lazım, uyumluluk ancak öyle olur. İki rakamın birbiriyle benzer olması uyumlu olduğu anlamına gelmez. Çok fazla öğrencimiz var, genç nüfusumuz var. Bu genç nüfusa rağmen OECD ortalaması kadar kamu harcamalarından eğitime pay ayırıyoruz, bu düşük. Mesela sağlık harcamalarında da OECD ortalamasından düşük olmamız lazım. Niye? Nüfusumuz genç yani öbür nüfus yaşlanmış, nasıl onun sağlık giderinin daha fazla, orada sağlık harcamasının daha fazla olmasını beklersek bizde de eğitim harcamalarının fazla olmasını beklemek lazım ama düşük. Dolayısıyla, öğrenci başına harcamalar da -arkadaşlar da söyledi, benim notlarımda da var- son derece düşük. Eğitim bütçesinin daha da yüksek olması lazım. Eğitim bütçesinin yüksekliğiyle hep övünülüyor. Tabii, sadece yüksek para vermek yetmez -kendimle çelişmiyorum, başka yerde bu eleştirileri getiriyorum ben çünkü- paranın yüksek olması, fazla para vermek bir şey değil; o fazla parayla da iyi çıktı elde etmek lazım. Tabii, bunu kaliteye yansıtmak gerekir.
Şimdi, iki küçük ve kısa konu var, onları dile getireceğim izninizle. Bir tanesi şu: Geçen bir heyet beni ziyaret etti. Bu 20 bin sözleşmeli öğretmen meselesi. Temmuz ayında bunların sınavları oldu, henüz açıklanmamış. Sorun şu: Şimdi, mülakat zaten başlı başına yanlış bir şey de, iller arasında ve illerdeki komisyonlar arasında ciddi farklılıklar var Sayın Bakan. Bakın oturdum, dünya kadar dökümü -şu kadar klasör- tek tek inceledim neredeyse, açığa düşmeyeyim diye. Nasıl farklılıklar? Mesela bir komisyon, bir il KPSS puanı ne ise aynısını vermiş. Mesela İzmir, Diyarbakır ne yapmış; KPSS puanının hep 9 puan, 10 puan üzerinde vermiş. Diyelim ki, orada giren herkese aynı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, ilave bir dakika veriyorum, toparlayın.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - İlave değil, ilk bir dakika, zaten yarım dakika da baştan gitti Başkanım.
Şimdi, komisyonlar arasında, iller arasında ve il içerisindeki komisyonlar arasındaki küçücük farklar bile... Şeylere baktım ya, 0,1'le bir öğrenci içeride kalabiliyor, dışarıda kalabiliyor. Buna bakmak lazım. Bence bu mülakatı iptal etmek lazım Sayın Bakanım. Emin olun, ben bakın şunu demiyorum yani orada hile yaptınız veya birilerini kayırdınız, kendi adamınızı filan demiyorum; komisyonlar, iller arasındaki komisyonların puanlama anlayışındaki farklılıktan dolayı ciddi bir mağduriyet var. Yani kimisi tamamen bütün öğrencilere o ilde KPSS'si neyse onu vermiş, öbürü 8-10 puan üstünde vermiş. E, şimdi...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Öyle değil.
ERHAN USTA (Samsun) - Var. Peki neyse onu da şey... Artık sürem bitiyor.
Bir de şu müfettiş meselesi var. Bu eğitim müfettişleri ziyaret etti beni. Bunlar daha çok işte taşradaki müfettişleriniz. Makam tazminatları yok bunların. Baktım 657'ye, makam tazminatı olmayan tek müfettişler bunlar. Yazıktır, günahtır. Yani bunların makam tazminatı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, hemen bitiriyorum...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, teşekkür ediyorum. Herkese aynısını yaptım.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam o zaman, peki. Teşekkür ederim Başkanım, sizi zorlamayacağım.
Yani bu eğitim müfettişlerinin makam tazminatı meselesini halletmek lazım. Belki Bakanlıktaki kadar 3000 verilmese de hiç olmazsa 2000'lik bir makam tazminatı verilmesinin ben çok doğru olacağını düşünüyorum.
Bütçenizin tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum.