Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Nurettin Alan, Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ve 39 Milletvekilinin Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2616) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 23 .10.2024 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, önümde iki metin var, iki metnin gerekçeleri var. Bu birinci metin, yargı paketi olarak daha önce önümüze getirilen ve 22’nci maddede ortaya konulan etki ajanlığıyla ilgili olarak gerekçeler var, bir de şu andaki 16’ncı maddede getirilen, yine imzacı arkadaşlarımızın sunduğu casusluk suçuyla ilgili gerekçeler var. Şimdi aldım, karşılaştırdım; bundan üç ay önce gelen kanunla 22’nci maddeyle diğeri arasında ne var? Arkadaşlar, paragrafları yer değiştirmemiş, cümleler aynı, sadece üç ay önce gelen düzenlemede “diğer faaliyetler” olarak suçun anlamı konulmuş, burada ise suçun anlamı daha farklı olarak konulmuş; “devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme” kenar başlıklı olarak belirlenmiş. Bir de yazılan gerekçeler de bakıyorum, burada “diğer faaliyetler” diye yazılan noktalar burada suç teşkil eden fiiller olarak ortaya konmuş yani başka bir değişiklik yok. Bakıyorum, 22’nci maddede etki ajanlığı düzenlemesinde -üç ay önce gelende- açıkça şunu söylüyor: “Maddeyle devletin iç ve dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması kabul edilmektedir.” Burada ise “Devletin iç ve dış siyasal yararına yönelik -bugünkü düzenlemede- gerçekleştirilen ve suç teşkil eden fiillerin cezalandırılması.” diyor, altında da devam ediyor ve diyor ki: “Bu kapsamda -orada da aynı- iktisadi, mali, askerî, millî savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknoloji, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç ve dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir.” Bakıyorum, şimdi gelen, üç ay önce değil şimdi gelende de aynı şekilde “...iktisadi, mali, asgari millî savunma, kamu sağlığı, kritik altyapılar...” Aynı, aynı sözcükler aynı şekilde devam ediyor. Ya, arkadaşlar, yeni gelen şimdiki baktığımız casusluk, biraz önce Sayın Karaman Milletvekili İsmail Vekilimin söylediği gibi casusluk maksadıyla suç işlenmesi ve casusluk faaliyetleriyle etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Şimdi, burada MİT’ten gelen bir kardeşimiz var. Üzüldüğüm bir noktayı söylemek durumundayım. Yasamanın etkin bir şekilde görevini devam ettirebilmesi için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yer alan memurların; MİT Başkanı da memurdur, bakanlar da memurdur. Burada Anayasa’nın 106’ncı maddesinin -bakalım- beşinci fıkrasında görüldüğü gibi “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar Cumhurbaşkanına karşı sorumludur.” diyor. Yani Mecliste bir Adalet Komisyonu toplanmış, “casusluk” denilen bir madde tartışılıyor, üç ay önce “diğer faaliyetler” adı altında etki ajanlığı vardı, şimdi casusluk ve maddenin en önemlisi, kullanılan durumu açık ve net şu ve ne diyor maddede “Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin...” lafının geçtiği ve bu konuda casusluk faaliyetlerinin cezalandırılacağına ilişkin bir gerekçe konulmuş. MİT Müsteşarı denilen İbrahim Kalın Beyefendi AKP’ye gidiyor, MYK toplantısında sunum yapıyor, geliyor burada Adalet Komisyonunda en önemli kanun düzenlemesinde arkadaşımız MİT Hukuk Müşavirini gönderiyor, yok böyle bir şey. İşte, bu ne demektir? Şu andaki sistemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bakanların ve daire başkanlarının, MİT Başkanının yasamaya, Türkiye Büyük Millet Meclisine bakış açısıdır. AKP’nin MYK’sine gidip de bir konuda dün açıkça brifing veren MİT Müsteşarı burada neden yok, burada neden yok? Bu “casusluk faaliyeti” adı altında düzenlenen bir suçta ve yabancı ülkelerin ve iştiraklerinin Türkiye’de cirit atması ve Sayın Genel Müdürümüzün dün deyişiyle “Yüzyıl önce casusluk faaliyetleri farklıydı, şimdi artık ülkeler birbirine gidiyor, bilgi, belge toplanması değildir bu, dijital anlamda bir çalışmadır.” dediği en önemli madde de neden yok? Galiba MİT Müsteşarımızın şu anda başka işleri vardı, onlarla uğraşıyordu. Bu nedenle, bu çerçevede, MİT’ten gelen arkadaşımıza soruyorum: Bu maddeye niye ihtiyaç duyuldu? Yani bu maddeye niye ihtiyaç duyuldu? Bu konu bizim için önemli. Bari, MİT Müsteşarı buraya gelmiyor, Adalet Komisyonuna, gelinen en önemli yasa yapma yetkisini haiz bir yasama komisyonuna gelmiyor, bunu sizden duymak istiyorum. Bu birinci sorum. İkinci sorum: Değerli arkadaşlar, hep kafamda bulanık gidiyor, şimdi bu casusluk suçu ya, gerekçe öyle ya gerekçe açıkça diyor ki: Casusluk maksadıyla -suç kastı- suç işlenmesi ayrı suç olarak düzenlemekte, casusluk faaliyetleriyle daha etkin mücadele edilmesi amaçlamaktadır. Ya anlamıyorum ben; casusluk vatan hainliğidir, dün de sordum, vatan hainliği yapan, yabancı bir ülkeye memleketini satan, faaliyetlerde bulunan kişi üç yılla yedi yıl arasında yargılanır mı? Yargılanır mı yani benim kafam almıyor bu işi. Ondan önceki suç şekillerinde, casuslukta -Sayın Uzun’un dediği gibi- Bakanın iznine ihtiyaç yok, doğrudan doğruya, resen cumhuriyet savcıları soruşturma yapıyor. Burada ise Bakanın iznine ihtiyaç var. Bakan kim? Anayasa 106/4’e göre Cumhurbaşkanına sorumlu bir memur; bize karşı sorumlu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu değil. Göremiyoruz, Bakanı göremiyoruz, Adalet Komisyonu toplantılarında yasa yapma tekniğinde sayın bakanları göremiyoruz. İşte, hükûmet sisteminin geldiği nokta bu. Neden iznine ihtiyaç var? Çok güzel soru sordu Sayın Uzun, niye iznine ihtiyaç var? Bakacak Sayın Adalet Bakanı, siyasi bir figür... Yani 106 ve devamı gereğince hakkında yapılacak soruşturmalarda da katbekat beşte 2’ler, beşte 3’ler yani soruşturulması mümkün değil, Cumhurbaşkanına sorumlu yani buradan farklı soruşturmalarda o şeyi bulamayız, yakalayamayız. Ne yapacak? İstediğine izin verecek, istediğine izin vermeyecek yani casusluk konusunda istediğine verip istediğine vermeyecek. Bakın, şunu söylemek istiyorum: Dün iklim değişti arkadaşlar, dün iklim değişti. Geçen, yirmi gün önce de iklim değişmişti. Hatırlar mısın, elli iki gün önce Narin’in vahşice katledilmesinden önce iklim neydi? Devamlı telefonlara geliyordu, infaz indirimi, özel af, genel af, yok ehliyet affı, yok sürücü affı, o affı, bu affı deniliyordu. Sonra ne oldu? Narin cinayetinden sonra, İstanbul’daki kadın cinayetleri, çocuk istismarları gündeme oturduğu zaman cezasızlık olgusu girdi. İklim değişti, paniklendi, Adalet Bakanı açıklamalarda bulundu. Ya, cezaevlerini nasıl boşaltıp da infaz indirimine gideceksin, cezasızlık demek cezaevine insan koymak demektir. Şimdi de “ülkenin iç ve dış yararları” kelimesiyle beraber “devletin güvenliği” lafını içeren fiillerle üç yıldan yedi yıla yönelik casusluk suçuyla ilgili olan madde geçen hafta cuma günü Meclise geldi ama bugün çarşamba, dört günde çok şey değişti arkadaşlar. Şimdi, bakıyoruz, Sayın Devlet Bahçeli’nin dün açıklamış olduğu sözler devletin iç ve dış yararları ve devletin güvenliği açısından çarşamba günü edilseydi herhangi bir muhalif, herhangi bir muhalif milletvekili tarafından, herhangi bir muhalif parti organları tarafından, herhangi bir muhalif yazar tarafından edilseydi ne olurdu? Aynı gün evinde basılırdı, aynı gün götürülürdü ve tutuklanırdı. Demek ki devletin iç ve dış yararları, devletin güvenliği kişilerin yapacağı siyasi kararlara göre endekslenecek bir şey değildir; böyle bir şey olamaz. Hukuk vergi kuralları ile yasa, TCK kuralları, CMK kuralları farklıdır. Biz mali müşavir arkadaşlarla oturduğumuz zaman hep konuşuruz, devamlı tebliğ yayınlanır Maliye Bakanlığından, onlar da sabahtan akşama kadar tebliği okurlar, ona göre düzenleme yaparlar. Yahu, “Siz rahatsınız.” derlerdi bize. Yok, TCK kaç yılda bir değişecek, CMK kaç yılda bir değişecek, kavramlar kaç yılda bir değişecek? Ama öyle bir hâle geldik ki, memlekette yirmi iki yılda hukuk devletini bitirdiniz. Demokrasi, özgürlükler gitti, anayasal hak ve özgürlükleri kullanma hakkı kalmadı; kullanan cezaevine giriyor, muhalifler oraya giriyor. Ne hâle geldik? Devletin güvenliği, iç ve dış yararlarını dört günde değiştirdiniz, dört günde, dört günde değişti. Şimdi, valla, millet ne diyeceğini şaşırdı. Bir de yazmışsınız gerekçeye, çok hoşuma gitti, “Devletin güvenliği kavramı, devletin varlığının korunmasını ve tehlikeyle karşı karşıya bırakılmamasını ifade etmektedir.” Çok güzel, çok güzel. Yahu, aynı şeyi üç ay önce de yazmışsınız, etki ajanlığında aynı şeyi söylüyor. Devletin güvenliği kavramı devletin varlığının korunmasını ve tehlikeyle karşı karşıya bırakılmamasını ifade etmektedir. Aklıma birden kim geldi? Gazi Meclisin, cumhuriyeti kuran Gazi Meclisin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan 2024’teki başkanı geldi. Hemen açtım, bir baktım, 2’nciyi maddeye geldim, -3’üncü madde- “Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” diye 3’üncü maddesine geldim. Şimdi, buradan yola çıkarak diyorum ki yani bu işte bu getirilen maddeyle neyi amaçlamaktasınız? İç ve dış yarar nedir? Devletin güvenliği nedir? 3’üncü maddeyle ilgili geçen gün söylediğim için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, Gazi Meclisin Başkanı olan bir kişi, cumhuriyet kuran bir Türkiye Büyük Meclisi Başkanı 3’üncü maddede devletin ülkesiyle milletiyle bölünmez bütünlüğünü tartışmaya açtırmamaktadır. Yani bunu açtırmakla açıkça Anayasa suçu işlemiştir; bunu söylemek zorundayım. NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Bülbül, orada 3’üncü madde şeyi yok. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Şimdi, Mehmet Uçum’un söylemesine gerek yoktu. NURETTİN ALAN (İstanbul) - 3’üncü madde yok orada Sayın Bülbül. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Mehmet Uçum’un söylemesi... Orada da devlet var. Bakın, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü... Yahu, Abdullah Öcalan’ın gelip de Mecliste DEM grubunda konuşma yapmasını bir muhalif kişi, bir muhalif milletvekili isteseydi siz devletin, milletin bölünmez bütünlüğünden bahsetmeyecek miydiniz? Yapmayın eylemeyin. Demek ki “Devletin, ülkenin iç ve dış yararları konusu farklı karar.” diyor. NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Bülbül, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü Anayasa’da 7 yerde geçiyor. BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Alan, ben sonra size söz vereceğim. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Buradan yola çıkarak Mehmet Uçum açıkladı. Sayın Alan, Mehmet Uçum açıkladı. Ya, Mehmet Uçum’a kaldı ya. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanının açıkladığı 3’üncü maddedeki açıklamasını düzeltmek Mehmet Uçum’a kaldı. Geldiğimiz noktaya bakın ya, Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının açıklamasından nerelere geldik? Arkadaşlar, bu madde açıkça muhalifleri Türkiye’de sizden farklı “devletin iç ve dış yararları” denilen, üç günde dört günde değiştiği belirlenen noktalarda görüşlerini açıklayan, ifade özgürlüğünü ortaya koyan, basın özgürlüğünü ortaya koyan, STK’leri de örgütlenme özgürlüğünü ortaya koyan, tüm farklı düşünenleri hapsetmeye yani korku ikliminde susturmaya yönelik dezenformasyon kanunun devamı niteliğinde bir maddedir. Siz son yıllarda özellikle “basına sansür yasası” denilen, dezenformasyonla başlayıp arkasından seferberlik ilanına ilişkin 1983 yılında açıklanan ve yeniden düzenlemeyle vatan haini olarak ilan edilip hakkında soruşturma açılan, KHK’leri askere alma dâhil düzenlemelerle kısmi seferberlikler ilan etme yetkisini Cumhurbaşkanına vererek, arkasından etki ajanlığı, arkasından casusluk gibi maddelerle Türkiye’de kendi iktidarınızı devam ettirmek için muhalif kesimi susturma amacıyla bu düzenlemeleri yapıyorsunuz; bu, açık ve net. Şimdi sormak istiyorum Sayın Genel Müdüre... Sayın Genel Müdürüm, afiyet olsun, afiyet olsun. Size bir şey sormak istiyorum. Bakınız, şimdi, iki üç... MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Milletin yediğine içtiğine de karışıyorsun. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bizim her şeyimize karışıyorsunuz ya. Bizim karışmadığınız yerimiz kalmadı ki yani her adım attığımızda karışıyorsunuz. Cezaevleri yani bizlerle doluyor, farklı düşüncede olan muhaliflerle doluyor, ifade özgürlüğünü kullananlarla doluyor. Sayın Genel Müdür, ikinci fıkra, üçüncü fıkra, yukarıdaki casusluk suçuyla birlikte işlendiği takdirde, maddelerde, o zaman hangisi uygulanıyor? Yukarıdaki 227/10’lar uygulanıyor ama bunlar dışında bir suç oluştuğu takdirde, yazmışsınız da yani kişi özgürlüğünü engelleme suçunda, ondan da ceza veriliyor, bundan da ceza veriliyor. Yahu, bu memlekette hangi suçlar... Geldi, bizim Karaman Milletvekilimiz İsmail Bey sordu, net, o suçlar nelerdir, o suçların içerisinde yani iki suç işlendiği zaman, bu suç da işlendiği zaman, bu suçla beraber Cumhurbaşkanına hakaret suçu var mıdır? Suçu övme var mıdır? Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet var mıdır? STK’lerle ilgili birçok suç var mıdır? Basın özgürlüğü çerçevesinde Dezenformasyon Yasası’yla getirilen suçlarla basın Sansür Yasası’yla getirilen suçlar var mıdır? Ne suçlarıdır bunlar? Bir açıklayın da biz de rahatlayalım. “Fiiller.” demişsiniz. Filler nedir? Yahu, suçta ve cezada hukuki belirlilik vardır arkadaşlar. Fiilin açık ve net olarak açıklanması lazım. Geçen getirdiğiniz yasada, 22’nci maddede orada gene biraz açıklık vardı, orada ne diyordu? Orada şunu söylüyordu: “Türk vatandaşları ve kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan ve yaptıranlar, Türkiye’de suç işleyenler...” diyordunuz. Şimdi onu değiştirmişsiniz, dış faaliyetleri değiştirmişsiniz. Diyorsunuz ki: “İç ve dış yararları aleyhine yabancı devlet ve organizasyonun stratejik çıkarları ve talimatı doğrultusunda suç işleyenler...” Fiiller işleyenler... Hangi fiiller bunlar? Bu fiiller belli mi? Değil. Yani burada fiilin açık ve net şekilde kanun düzeyinde tanımlanmaması “yargı” makamı dediğimiz siyasallaşan yargıda, sizin parti üyesi olarak getirip de hâkim savcı yaptığınız yargıda keyfî uygulamalara neden olacak. Çıkacak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiline hakaret eden bir kişi olduğu zaman savcı korkusundan takipsizlik kararı verecek, bunları yaşıyoruz. Gelen şikâyetçinin kimliğine bakacak, mağdurun kimliğine bakacak. E, bu durumda siz sınırsız takdir yetkisi vereceksiniz, ondan sonra çıkacaksınız, bunda yani fiilin açık ve net biçimde kanun düzeyinde tanımlanmadığı şekilde yargı makamları sınırsız takdir yetkisiyle bakan da izin verirse al, iki tane suçtan dolayı ceza olacak. Failler, biraz önce dedim, herkes failler arkadaş. Muhalif olan herkes failler ama burada 3 fail olabilecek kesimi söylemek istiyorum. Gazeteciler, Allah, onlara kolaylık versin arkadaşlar. Yahu, gazeteciler yazarken kendilerine sansür uyguluyorlar, otosansür uyguluyorlar. “Acaba hangi maddeyi girersem başım belaya girer, hangi şeyi yazarsam, hangi cezaevine girerim?” diye. Bari onlara cezaevi seçme hakkı verin de dosdoğru cezaevlerine gitsinler. Bir öneri daha getireyim. Yap-işlet-devret sistemi var ya, araçlara garanti veriyorsunuz, cezaevlerini de açtığınız cezaevlerini de mahkûm garantili yapın da ona göre vatandaşlar yazacakları şeyi bilsinler. Nereden nereye geldik arkadaşlar ya? Şimdi, yaptırım üç yıl, yedi yıl hapis cezası; orantısızlık var. Arkasından, bu madde, son olarak söylüyorum, bu madde açık ve net söylüyorum, Anayasa’ya tamamen aykırıdır. Sayın Başkanım, geçen maddeyi getirdiniz, aynı laflar gerekçelerde, aynı 22, aynı laflarla getirdiniz, bir iki kelimeyi değiştirmişsiniz. Çektiniz, çekin, çekin, bu millete fazla yani ceza vermeyin. Bakınız, Anayasa’ya aykırı olduğu açık ve net. Demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı. “Demokratik hukuk devleti ilkesi” deyince, Anayasa lafta ya, Anayasa 153 geliyor aklıma, o da lafta. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı, eşitlik ilkesine aykırı, ölçülülük ilkesine aykırı, suç ve cezada orantılılık ilkesine aykırı, ifade özgürlüğüne aykırı, uluslararası anlaşmaların iç hukuka etkisi olan suç ve cezaların kanuniliği ilkesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nin 15’inci maddesine, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırı; her şeye aykırı, bu maddenin kesinlikle çekilmesi lazım. Bu madde, açıkça siyasi iktidarın muhalefete karşı yargı sopasını kullanacağı bir maddedir. Bu madde, Türkiye’de ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve açıkça muhalif olma özgürlüğünü zedeleyici bir maddedir; bunun çekilmesini talep ediyoruz. Teşekkür ederim.