Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2024 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim.
Şimdi, 2002'de 12 milyon aktif sigortalı var Türkiye'de, 2024'ün sekizinci ayında 25 milyona çıkmış; 2 katından fazla. Yani cumhuriyet tarihi boyunca, AK PARTİ dönemlerinden önce üretilen istihdamın üzerine, o seksen yılda geçenden daha fazlasını yirmi küsur yılda oluşturmuş ve 25 milyonun üzerine taşımışız. Kayıt dışı istihdam oranlarımız düşmüş, yüzde 52'lerden bugün yüzde 26,25'lere düşmüş, iş gücümüz artmış, istihdamımız artmış, eğitimli insan sayımız artmış. Kadınlarımız dün evlerinde ev hanımıyken bugün "Çalışma hayatına katılmak istiyorum." demiş.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - "Kadınlarımız" yok, kadınlar.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kadınlar, bu ülkenin kadınları, kardeşlerimiz, ablalarımız, bacılarımız. Siz de bizden bahsederken "kardeşlerimiz" diyebilirsiniz yani. Dolayısıyla, burada hiyerarşik bir cümle yok, burada bir ve bütünlük ifadesi var. Her şeyi ayrımcı bir dille, hiyerarşik bir dille algılama geleneği oluşmuş.
Dolayısıyla, kadınlar demiş ki: "Ya, ben dün ev hanımıydım ama artık çalışmak istiyorum, aile ekonomisine katılmak istiyorum. Ey ülkem, ey devletim, bana istihdam alanı oluştur." İş gücümüzdeki artışa bu da büyük bir ivme katmış. Dolayısıyla, bütün bu iş taleplerini... Engellilerimiz artık demiş ki: "Ben evimde oturmak istemiyorum ey devletim, bana iş alanı aç." Mahkûm çıkmış cezaevinden, demiş ki: "Ya, ben ceza yedim, mahkûm oldum, bana iş verilmiyor. Hayatta bir şey yapmam lazım yeniden o çukura düşmemek için. Ey devletim, bana bir imkân oluştur." Devlet ona imkân açmış, kotalar koymuş. Bu kadar güzel işler yapılmış ama arkadaşlarımın hiçbirinin altını çizmeye niyetleri olmadığı gibi, her şeyi kötü göstermek gibi bir alışkanlıkları da var bütün muhalefet gruplarının. Erdin Bey, sen de bile o var, seni de kınıyorum bu arada.
Şimdi devam edelim. Sosyal güvenlik kapsamını yüzde 99'a çıkarmışız, yüzde 99 sosyal güvenlik kapsamı... Bize dün Sayın Usta burada "Dünyada biz ihracatta şu aşamaya geldik." deyince diyordu ki, bir zekâ katıyordu, eleştirici zekâ: "Tamam, gelmiş olabilirsin ama emsallerinle ne durumdasın?" Sayın Usta burada olsa veya sizler buradasınız, emsalleri ile Türkiye ne durumda ya, yüzde 99'unu biz bu ülkenin sosyal güvenlik kapsamına almışız. Peki, nedir o kalan yüzde 1? O da çalışma hukuku gereği bankaların kendilerine ait özel sandıkları var. O hukuk gereği, o sandıklarda sosyal güvenceleri devam etmek durumunda olan insanlar yani onlar da sizin hukuk mevzuatınız içerisinde sosyal güvence kapsamında, aslında toplumun yüzde 100'ü sosyal güvence kapsamında.
Bugün GSS primini ödeyemeyen vatandaşa "600 TL ödeme yapabilirsen, sadece sen değil bak, bakmakla yükümlü olduğun kim varsa; çocuğun, eşin, varsa bakmakla yükümlü olduğun annen, baban, hepsini bu primden dolayı seni sosyal güvence kapsamına alıp bütün sağlık giderlerini karşılayacağım." diyen bir devlet var.
Geçtim onu, ya, bunu da ödeyecek gücün yoksa... Ki evet, bu toplumda sosyal yardım alan insanlar var, ekonomik olarak ayağa kalkamayan; uğraştığımız, kaldırmaya çalıştığımız bir nüfus da var, onlara da "Sen ödeyemiyorsan biz onu devlet olarak senin adına öderiz." diye, bu anlamda sosyal güvence priminin devlet tarafından ödendiği 6 milyonun üzerinde vatandaşımız var. Yüzde 99'unu biz kapsam dışına almışız. AK PARTİ iktidara geldiğinde 3 bin küsur olan, ödenen ilaç sayısını bugün 7-8 binlere çıkarmışız. Bize diyorlar ki: "Yurttaşların SGK kapsamına alınmasıyla... Ama aldınız ama ne oluyor? İlaçlar karşılanmıyor."
SERKAN SARI (Balıkesir) - Almanya'da 12 bin, Fransa'da 15 bin sayısı.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Tip-1 diyabetliler ne oldu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kanser ilaçları karşılanmıyormuş ya, burada bu cümleler kuruldu ya, yazık ya! Ya, kutusu yüzlerce bin dolar olan, kutusu milyon dolar olan ilaçları ödüyor bu devletin sosyal güvenlik sistemi. Yeter ki, yeter ki...
SERKAN SARI (Balıkesir) - Avrupa ülkelerinde bunun yüzde 50 fazlası ödeme kapsamında.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - SMA'lılar ne oldu?
SERKAN SARI (Balıkesir) - Bizi kıskanan Avrupa ülkelerine bak!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz bakın Avrupa kıskanıyor mu, kıskanmıyor mu. Devlet şunu söylüyor, diyor ki: "Dünyanın herhangi bir yerinde ruhsatını almış ilaç ve onunla ilgili uygulandığı yerde, tedavide bir gıdım aşama katedilmiş olsun yeter ki; bu, bilimsel olarak ispatlansın yeter ki, ben onu hastama alırım, veririm arkadaş." diyen bir sosyal güvence sistemimiz var.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Yeni nesil ilaçlardan sadece 6 tanesi Türkiye'de ruhsatlı, 160 tanesi Türkiye'de yok.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Siz Amerika'da, orada burada daha yeni çıkmış, henüz ruhsat dahi almamış "Bu, şu kansere iyi geliyor." diye birisi bir tevatür uydurmuş, daha hiçbir ülkede ruhsatlanmamış, hiçbir ülkede satışa çıkmamış ilacı "Ne de olsa Türkiye'nin sosyal güvence sistemi çok güçlü, onlar alır." diye, gelip burada nümayişler yapıp devlete kazık atmaya çalışıyorsunuz ve devletinizi suçluyorsunuz. Bırakın bu işleri!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Ya, ne nümayişi! 167 tane yeni nesil ilaç var, 6 tanesi Türkiye'de, yüzde 3,5'u!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Arkadaşlar, lütfen... Milletvekili arkadaşlarım, lütfen...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben o işi iyi biliyorum.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Üçüncü dünya ülkesi hizmeti yapıyorsun. "Hizmet yaptım." diye övünme.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bırakın o işleri, bırakın.
SERKAN SARI (Balıkesir) - İnsanlar mağdur, mahkeme kapılarında ilaçlara ulaşmaya çalışıyor, davalarla kendi hakkını almaya çalışıyor.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Orhan Bey, yanlış konuşuyorsun.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - SMA hastalarını anlatın.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Değerli vekillerim, bir dakika...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, bir dakika...
SERKAN SARI (Balıkesir) - 167 tane yeni nesil ilaç var.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Adam eczacı, haklı.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Ağbaba, sayın vekillerim, böyle karşılıklı bir yere varamayız.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Yüzde 3,5...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Vekilim... Sayın Vekilim...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, müsaade edin, laf atsın biraz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ama konuşmacı konuşmasını bitirsin.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Yetim ilaç konusunu daha açmadım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakanlığa müracaat etsin, tıbbi cihaza gitsin ilacını ruhsatlasın, gelsin geri ödeme için masaya otursun, bak o ilaç nasıl ödeniyor!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Otursun o zaman. Niye ruhsat vermiyorsunuz?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Niye ona verilmiyor?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, karşılıklı konuşma hâline getirmeyelim, lütfen.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Niye ruhsat vermiyorsunuz mahkemelerde kaybettiğiniz ilaçlara? En azından geçici ruhsat verin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Mahkeme işe endikasyon açısından mı bakıyor zannediyorsunuz ya!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey...
SERKAN SARI (Balıkesir) - En azından geçici olarak takibe alın.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Vekilim...
SERKAN SARI (Balıkesir) - Bu hastaların umutlarıyla oynamayın. Yazıktır, günahtır!?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Sarı...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakan açıklasın, mahkeme işe endikasyon açısından mı bakıyor.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Literatürler ortada, kaynaklar ortada; açsın, kaynaklara baksın Bakanlık!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Sarı, söz talebiniz var, o zaman konuşalım. Şimdi böyle biz götüremeyiz yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama şimdi, öyle şeyler söylüyor ki insan kendini...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Ağbaba, siz de söylediniz, siz de söylediniz, o da söyleyecek.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Ağbaba, ben sizin gibi 2-3 tane doğrunun üstüne 10 tane yalan katmıyorum, bildiğim doğruları söylüyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Orhan, üslup doğru değil, üslupta sorun var.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika...
SERKAN SARI (Balıkesir) - Yanlış bildiğin için düzeltiyoruz zaten.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, Sayın Yegin... Arkadaşlar...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bak, bekleyen Tip 1 diyabetlilerin sensörü için...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Vekilim, oturur musunuz lütfen!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ednan Bey de mi eczacı?
SERKAN SARI (Balıkesir) - Mağdur yahu, adam mağdur.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çocuğu Tip 1.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Konuşalım, konuşalım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Vekilim, Sayın Arslan, oturur musunuz!
EDNAN ARSLAN (İzmir) - İnsanlar mağdur, konuşuyorsunuz ya!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Hocam, değerli vekillerim; burada bütün arkadaşlar konuştu, fikirlerini beyan etti, bu taraf da dinledi. Şimdi o konuşuyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama tahrik ediyor, tahrik ediyor. Bir de doğru söylemiyor.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ya, her konuşmada istersek tahrik var ama sürelerimiz gidiyor, konuşmanın insicamı bozuluyor, birbirimizin kalbi kırılıyor. Lütfen...
Orhan Bey, konuşmanıza devam edin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Özel hastanelere ödenen rakam artıyormuş diye burada konuşmalar oldu. Doğrudur, AK PARTİ'den önce özel hastaneye gidebiliyor muyduk? Kim gidebiliyordu özel hastaneye? AK PARTİ geldi, devlet memurlarına...
SERKAN SARI (Balıkesir) - AK PARTİ'den önce özel hastanelerde çocuklar katledilmiyordu, böyle çeteler yoktu. Bu muydu önerin?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Böyle mi yapacaksınız hep, hep böyle mi yapacaksınız? Sizin tartışma üslubunuz bu mu?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, konuşmanızı yapın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, AK PARTİ geldi...
VELİ AĞBABA (Malatya) - AK PARTİ'den önce elektrik mi vardı, ampul mü vardı?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ağbaba...
VELİ AĞBABA (Malatya) - AK PARTİ gelmeden önce Boğaz'da karşıdan karşıya sandalla geçilirdi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ağbaba, AK PARTİ'den önce hangi BAĞ-KUR'lu özel hastaneye gidip herhangi bir katkı payı ödemeden muayene olabiliyordu, ameliyat olabiliyordu? Hey gidi hey, hey gidi hey!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Televizyonu siz icat ettiniz, buzdolabını siz icat ettiniz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Şu anda emekli özel hasteneye gidebiliyor mu? Evinden çıkamıyor ya, özel hastaneden bahsediyorsunuz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hocam, siz bilirsiniz, AK PARTİ'den önce SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ayrımı çok katı bir şekilde vardı.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Bu emekli özel hasteneye gidebiliyor mu, 12.500 lira verdiğiniz emekli?
ORHAN YEGİN (Ankara) - SSK'li, Emekli Sandığının gittiği hastaneye, özel hastaneye gidemezdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi de gidemiyor. Şimdi gidebiliyor mu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - AK PARTİ geldi, bütün hastaneleri birleştirdi, bu anlamda, hizmet sunma anlamında ve dedi ki: "SSK'li de özel hastanede ameliyat olabilir, muayene olabilir, ücretini devlet olarak ben ödeyeceğim."
SERKAN SARI (Balıkesir) - Parası olana hizmetiniz çok, doğru, doğru. Zengine fazladan fazladan hizmetiniz var. Emeklimiz, asgari ücretlimiz senin dediğin hizmetleri alabiliyor mu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - O yüzden, gerçekleri çarpıtmayın. Sanki AK PARTİ özel hastanelere çok para ödemek için faturaları şişiriyormuş gibi bir ima oluşturmayın. O ödemelerin de artmasının nedeni, AK PARTİ'nin vatandaşı ayırt etmeden, BAĞ-KUR'lu, Emekli Sandıklı, SSK'li ayrımı yapmaksızın özel hastaneleri herkese açması ve herkesin oradan aldığı şifada ameliyatta bedelini devletin üstlenmesidir.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Kim gidebiliyor? Halka inin, halka sorun, vatandaşa sorun.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Özel hastaneler kimin, bakalım hep beraber.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, benim, aslında anlatmak istediğim çok şey var, lütfen, dinlerseniz..
SERKAN SARI (Balıkesir) - Bizim de çok şey var ama neyse.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bakın, neler neler yapıldı: Şu kavramlar AK PARTİ hükûmetlerinden önce var mıydı arkadaşlar Allah'ınızı severseniz: Memur sendikacılığı diye bir şey var mıydı; toplu sözleşme diye bir şey var mıydı; ilköğretim çağına gelene kadar çocukları, memurlara kısmi süreli çalışma diye bir şey var mıydı; birinci doğumda altmış, ikincide yüz yirmi, ikinciden sonra yüz seksen gün yarı zamanlı çalışma diye bir şey var mıydı? Arkadaşlar, kısa çalışma ödeneği diye bir şey, nakdî ücret desteği, işsizlik ödeneği, iş kaybı tazminatı, yarım çalışma ödeneği, denkleştirme; arkadaşlar, izinlerin parça parça kullanılmasının imkânı, telafi çalışma süreleri... Ya, bunlar var mıydı? Ya, siz ne anlatıyorsunuz ya?
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Biz halkın yaşadığını anlatıyoruz.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Siz ne anlatıyorsunuz? Biz de sizi hayretle dinliyoruz, hayretle.
ORHAN YEGİN (Ankara) - AK PARTİ'nin neler yaptığından, AK PARTİ'nin neleri başardığından, Ak PARTİ'nin bu ülkede çalışma hayatında, sağlık hizmet sunumunda, ilaçlara erişimde vatandaşın ayrıma tabi tutulmaksızın devlet tarafından önemsenme derecelerini ortadan kaldırarak, herkese eşit yurttaş, eşit vatandaş, eşit insan, bu ülkenin gerçek bir ferdi muamelesi yapmasında neler yaptığından bihabersiniz arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yahu, ne salladın Orhan, ne salladın, yürü!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Rüya âleminde yaşıyorsun ya, bir uyan rüyandan. Günaydın! Gel aramıza, çık sokağa, biraz vatandaşların yanına gel.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, lütfen tamamlayalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, 2002'de 6,5 milyon emekliye ödeme yapan bir sistem, bugün 16 milyonu aşan emekliye ödeme yapıyor, 16 milyonu aşan emekliye ödeme yapıyor.
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Asgari ücret?
KAYIHAN PALA (Bursa) - Asgari ücretin yarısı kadar.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Asgari ücret düşük, kabulümüz. Cevap veriyorum: Biz "Bu asgari ücret yeter." demiyoruz, "Bu emekli maaşı yeter." demiyoruz; biz bu milletin her bir ferdinin çok daha fazlasına layık olduğuna inanıyoruz, bunu gerçekleştirmek için mücadele veriyoruz, her tarafta mücadele veriyoruz.
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - İktidara gelince yaparsınız!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Daha çok üretmeye, daha çok gayret etmeye, memleketimizde daha çok ihracat oluşturmaya, daha çok yatırım çekmeye çalışıyoruz ama siz bunların hepsine mani olacak konuşmalar ve siyaset yapıyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Huzurevi ücreti 1.750 liradan 8.700 liraya çıkarıldı, dulun aldığı maaş 4.700 lira. Sokakta yatacak vatandaş.
ORHAN YEGİN (Ankara) - CHP Grubunda korkunç bir tutarsızlık var. "Kapanan hastaneler isim değiştirip devam ediyor." diyor, kapanan hastaneler fiziken orada duruyor; sahipleri, ceza alanları yasaklanıyor, sahipleri değişiyor, isimler değişiyor, fiziken devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Süreniz doluyor, lütfen tamamlayalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bizi hukuki bir şey yaptığımız için suçlayan CHP, defalarca kapanan siyasi partiyle iş tutuyor. Nasıl tutarsınız siz işi ya!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, selamlayın.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Ay, ne alaka ya!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Ya, siz de yolsuzluk yapan firmaları koruyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizinki nasıl bir tutarsızlık ya?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, Sayın Yegin, selamlayın. Kapatıyoruz, bitiyor.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Soysuzluk yapan, yolsuzluk yapan, hırsızlık yapanlarla kol kola girmişsiniz; utanmadan onları mı savunuyorsunuz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Kapanan hastaneler yeniden açılıyor." deniliyor, kapanıp kapanıp yeniden açılan siyasi partilerle iş tutuyorsunuz. Ya, siz ne kadar tutarsız insanlarsınız.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Siz de hırsızlarla iş tutuyorsunuz, yolsuzlarla iş tutuyorsunuz, ahlaksızlarla iş tutuyorsunuz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Yegin, teşekkür ediyorum.
Süreniz doldu, sağ olun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Selamlayın, kapatayım. Lütfen, karşılıklı...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kendi söylediğine inanmıyorsun. Kendini aştın Sayın Orhan Yegin.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Güldüysen kendine mi gülüyorsun? Kime gülüyorsun?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Bakanım, o kadar çok yapılan şey var AK PARTİ dönemlerinde, bugün sizin Bakanlığınız döneminde yapılan da çok şey var ama ne sizin ne bizim konuşmamıza müsaade etmezler çünkü konuşursak çok mahcup olacaklar, o yüzden böyle bağıra çağıra bastırırlar bizi.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyorum Sayın Yegin.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Mahcup et bizi ya, mahcup et, Allah aşkına mahcup et! Tiyatro oynamayı bırak, rüya görmeyi bırak, sen bizi mahcup et!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Orhan, ya beş senede nasıl bozuldun, sen çok efendi bir adamdın ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Konuşalım seninle.