Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Sosyal Güvenlik Kurumu ç) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2024 |
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Değerli Komisyon üyeleri, değerli halklarımız; şimdi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi genelde çok fazla takip edilen bir bütçedir çünkü Türkiye'nin aslında en önemli sorunu olan işsizlik, yoksulluk, kayıt dışı güvencesizlik, ekonomik krizle ilgili önlemlerin alınması gerektiği, uygulamaların yapılması gerektiği bir Bakanlıktır ve bütçesi takip edilir. Ancak bu Bakanlık bütçesinin hiç buna uygun hazırlanmadığı, en önemlisi de böyle bir yaklaşımın olmadığını biz yıllardır görüyoruz, bu sefer de gördük.
Şimdi, bakıyoruz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinde cari transferler hariç toplam bütçenin içindeki payı on binde 3 ama cari transferler dâhil edildiğinde bu yüzde 5,4'e çıkabiliyor. Bu cari transferlerin büyük çoğunlukla sermaye kesimine yapıldığını çok iyi biliyoruz. Yani işverenlerin, patronların yükümlülükleri halkın vergileriyle finanse ediliyor, bunu görüyoruz. Peki, aslında bu paralar nereye gitmeliydi? En başta -hani böyle "emekli yılı" olacaktı ya 2024- emeklilere gitmeliydi. Bakıyoruz, SGK'nin bütçe içindeki payı gitgide düşüyor.
Biraz sonra o rakamlara da yer vereceğiz ama neredeyse on yılların felaketi gibi bir EYT meselesiyle uğraştık. EYT'liler örgütlendiler, seslerini çıkardılar, gündem oldular ve bir EYT düzenlemesi çıkarıldı ama bu EYT düzenlemesiyle bir günle on yedi yıl kaybeden insanlar var. Akıllara zarar bir uygulama. Yıllardır ses çıkarıldı, bir düzenleme yapıldı, sanki bir şey bahşedilmiş gibi. Ancak ortaya çıkan manzaranın da pek çok uygulamada olduğu gibi dengesizlikler içerdiğini ve hiçbir yaraya derman olmadığını görüyoruz. Bir kazanılmış hak olan emekliliğin bu şekilde geriye dönük gasbedilmesi de bu Hükûmetin garabetlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir EYT düzenlemesi yapıldı, ondan sonra da bin pişman olundu. Çok farklı açıklamalar var. Şimdi hepsine ben yer veremeyeceğim. Mesela Maliye Bakanı dedi ki: "Muhalefetin popülist iteklemesiyle seçim sürecinde bunu yaptık, hay Allah! Tüh tüh..." falan açıklamaları yapıldı ve aslında yapılması gereken şu anda, o bir günle on yedi yıl kaybedilmesi meselesine bir çözüm geliştirilmesidir. Şimdi, bütçeden SGK'ye aktarılan paylara baktığımızda 2008'den bu yana bu payın gitgide düştüğünü görüyoruz. 2008'de bu yüzde 15-20 iken 2024 bütçesinde bu yüzde 10'a düşmüş sevgili arkadaşlar yani bu kadar bariz. Yani şunu yaptık, bunu yaptık diye bize burada yalandan rakamlar açıklanıyor. Hatta biz bu rakamları yine kendi kurumlarından elde ediyoruz. Bizim özel, maalesef böyle bağımsız kurumlarımız şu an yok. Kendi açıkladığınız rakamlara göre bile SGK'nin payı gitgide düşmüş.
Şimdi ne oldu? Emekli yılı olacaktı 2024. Emekliler, kirasını ödeyemediği için ya çocuklarının yanına sığınıyor ya da huzurevlerine ve bakımevlerine başvuruyorlar; yaşayamıyorlar, yaşayamadıkları için çalışıyorlar ve 78 yaşındaki bir inşaat işçisi daha iki gün önce bir iş cinayetinde hayatını kaybetti. Bunlardan hiç utanç duyulmuyor, hiçbir şekilde bunlara çözüm geliştirilmiyor. Bakın, 2022'de ortalama emekli maaşının kişi başına gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 46,4'ken bu, 2024'te yüzde 27,7'ye gerilemiş. Yani çok kaba söyleyeyim, neredeyse yarıya gerilemiş yani yirmi iki yıl boyunca iktidardasınız ve bu iktidarınız boyunca emekli aylığının kişi başı gayrisafi millî hasılaya düştüğü oran yarıya düşmüş. Emekli yılı böylece ne oldu? Aslında emekliler için bir cehennem yılına dönüştü. İnsanlar artık konuşmaktan, sesini yükseltmekten başka bir çare bulamıyorlar.
Şimdi, bir de dünya oranlarına bakalım. Hani bizi çok kıskanan Avrupa var ya, sürekli bizi kıskanıyor, kıskançlığından ne yapacağını bilemiyor. Şimdi, emekli harcamalarına en az kaynak harcayan ülkelerden biri Türkiye. Bakın, çok ciddi rakamlar var bu konuyla ilgili ve çalışan oranı... Şimdi bir de şöyle bir durum var: Bizde bir kavram var "çalışan emekli" diye, başka bir ülkede olsa derler ki bunun dili sürçtü herhâlde, böyle bir şey mi olur, emekli mi, çalışan mı, nedir bu. Bizde zaten böyle kavramlar. Şimdi, çalışan ve iş arayan emeklilerin oranı yüzde 55'e çıkmış. Bakın, bu oran yüzde 20'lerden, yüzde 55'e çıkmış, bu da 2 katına çıkmış. Böyle artık rakamları söylemekten biz yoruluyoruz ama aynı şeyleri yapmaktan ve çalışandan, emekliden, bütçeyi gitgide kısarak patronlara aktarmaktan siz yılmıyorsunuz. Bu böyle nereye kadar gidecek?
Şimdi, asgari ücretin altında, açlık sınırının altında ve yoksulluk sınırının altında kaç milyon emekli var? Bu rakamlara ulaşamıyoruz. Biz bu rakamların açıklanmasını istiyoruz. Bakın, asgari ücretin altında 12.500 lirayla geçinmeye çalışıyorlar. Asgari ücret zaten açlık sınırının altında yani açlık sınırının altında olan asgari ücretin altında da emeklileri yaşamaya mahkûm ettiniz. Daha önce, bundan işte yirmi yıl kadar önce neredeyse asgari ücretin 1,5 katı olan emekli maaşı şu anda asgari ücretin çok çok altında. Bir de "kök maaş" diye bir şey çıkardınız. Bu kök maaşa zam yapıyorsunuz, sonra "Yok düzenliyoruz, yok size lütuf veriyoruz, düzenledik; efendim, Erdoğan açıkladı." diye lütfeder gibi, aslında insanların yıllarca çalışarak biriktirdikleri primleri insanlara sanki lütuf gibi sunuyorsunuz. Bunun da kesinlikle kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, bakın, peki, "Bu bütçede para yok." diye ağlıyorsunuz. Peki, bu paralar nereye gidiyor bakalım. Kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında şirketlere milyarlarca lira aktarılıyor ve bu kapsamda bütçeye göre gelecek yıl garanti ödemeleri için şirketlere 202,3 milyar TL ödenmesi öngörülüyor. Bu rakamlar bize gerçekleri gösteriyor. Bunlar emeklilere ve çalışanlara ayrılmalı.
Sevgili Komisyon üyeleri, şimdi, çok önemli bir gündemimiz var. Asgari ücret. Şimdi, asgari ücret aslında istisnai olması gereken bir ücrettir yani genel çalışanların içindeki oranına bakılır. Dünyada böyle yapılır ve bu oran yüzde 1-2 en fazla 5 olur. Bakın, bizi çok kıskanan Yunanistan'da bu oran yüzde 4'ü, 5'i beşi geçmez, genel çalışanlar içinde asgari ücretlilerin oranı ama bizde bu oran yüzde 50'dir sevgili arkadaşlar. Yani asgari ücret bizde ortalama ücrettir ve asgari ücret sadece asgari ücret değildir; asgari ücret pek çok şeyi belirler. Neyi belirler? Örneğin, emekli maaşlarına yapılacak zammı, SGK primlerini, GSS primlerinden pek çok şeyi belirler asgari ücrete yapılacak olan zam, şimdi, bakın, biz Avrupa'nın en yoksulları arasında yer alıyoruz bu asgari ücret konusunda ve bizde temmuz ayında asgari ücrete zam beklenirken bu yapılmadı ama Avrupa'da yapıldı ki enflasyon oranları biliyorsunuz çok çok daha düşük olmasına rağmen Avrupa ülkelerinde yılın ikinci yarısında asgari ücrete zam yapıldı. Bizde bu asgari ücret 17 bin lira ancak asgari ücretin altında çalışanlar da var. Sınıf çalışması yapan arkadaşlar, sendikalarla görüşenler bilirler, özellikle belli bölgelerde çok yapmak istediğiniz bölgesel asgari ücret uygulaması fiilen uygulanmaktadır. Resmen asgari ücret yatırılıp bir kısmı elden geri alınmaktadır patronlar tarafından ve bunlar kesinlikle denetlenmemektedir. Çok açık bir şekilde hızla ifade edelim: Asgari ücret bir yaklaşım olarak yoksulluk sınırının en az yarısı olmalıdır. Şu günkü rakamlara göre 35 bin TL olmalıdır ve yılda en az 2 kere güncellenmelidir. Ekonomik krizin -biz buna "bölüşüm krizi" diyoruz aslında çünkü büyüyen büyüyor, kârlarını büyütüyor yüzde 600'lere kadar büyük patronlar- bu bölüşüm krizinin boyutlarına göre ise yılda 4 kereye kadar güncellenme geliştirilebilir diye düşünüyoruz.
Bakın, bu koşullar altında emekçiler ne yapıyorlar? Asgari ücretle çalışıyorlar, güvencesiz çalışıyorlar, iş güvenliği olmadan çalışıyorlar. Bakın, bu ülkede kadınlar katlediliyor, çocuklar katlediliyor, emekçiler de katlediliyor. İş cinayetlerinde AKP'li yıllarda en az -en az diyoruz çünkü ulaşabildiğimiz rakamlara göre- 34.156 işçi hayatını kaybetmiş, sevgili arkadaşlar, savaş gibi yani savaşlarda ancak böyle rakamlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bize gösteriyor ki, bizim ülkemizde bir sınıf savaşı var. Ve örgütlenen, hakkını arayan ücret hakkı için, iş güvenliği için, yaşayabilmek için örgütlenen, sendikalaşan işçilere ne yapılıyor? İşten atılıyor. Kod-29'du, sonra "46" falan dediniz, o kodları düzenlediniz ama bu işçileri işten atıyorsunuz. En son FERNAS işçilerini gördük, şu anda direnen Akplas işçileri, Polonez işçileri insanca yaşayabilmek için ve yaşayabilmek için, iş güvenliği önlemleri için sendikalaşıyor ancak anayasal bir hak olan sendikalı olma hakkı ellerinden alınıyor. "Kader, fıtrat" diyorsunuz ancak iş cinayeti diyoruz biz buna çünkü dinimiz de söyler; önce tedbir, sonra tevekkül. Tedbir almadan tevekkül edemezsiniz, önce tedbir almanız gerekir sevgili arkadaşlar. O yüzden bizim bunlara karnımız tok. Kader, fıtrat değil, bu, sermayeyi büyütmek için, esnek çalışmayı geliştirmek için yaptığınız bir uygulama ve bir ucuz iş gücü cenneti hâline getirmeye çalışıyorsunuz ülkemizi, biz kesinlikle bu politikaların karşısında olduğumuzu bir kere daha size buradan ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Tamamlıyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Konukçu.
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Şimdi, bakın, bütçe halktan yana bir bütçe olmalı, emekçilerden yana bir bütçe olmalı. Bu ülkede son yirmi iki yıl boyunca trilyonlarca dolar -yanlış hatırlamıyorsam 3 trilyon dolar- vergi toplanmış ve pek çok patronun, büyük patronun vergi borcu silinmiş. Peki, bu bütçe nereye aktarılmalı? Bu bütçe paranın sahiplerine aktarılmalı. Bu paranın sahipleri de bu ülkede büyük oranda çalışan emekçi halklardır, emekçi halklara aktarılmalı, bu ne savaşa aktarılmalı ne de patronlara aktarılmalı. Biz emekçiden yana bir bütçe mücadelesinde, tüm emekçi halkların bir araya geldiği, mücadele ettiği bir yaklaşımla kesinlikle bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Emekten yana, emekçiye aktarılan bir bütçe için mücadeleyi sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim.