| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Helal Akreditasyon Kurumu c) Rekabet Kurumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .11.2024 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, bürokrasimizin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmelerimizin, bütçenizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, tabii, biz yine teknisyenliğe devam ediyoruz. Ben de izniniz olursa bir sunum yapmak istiyorum. Biraz teknik olacak konuşmam. Şimdi, temel olarak, Sayın Bakan, sizin iktidarlarınızın yani AK PARTİ iktidarlarının sizin konunuzla ilgili olarak -başka bir konuda bir iddiası yok zaten de- iki tane iddiası var. Bunlardan bir tanesinde "Ya, biz kesintisiz ihracatı büyüttük, ihracatı şuradan aldık, buraya getirdik, 36 milyar dolarlardan 250-260 milyar dolara getirdik." şeklinde bir iddianız var. Öyle midir? Doğrudur. Ama bu hiç irdelenmiyor, bunu bir irdeleyeceğiz şimdi; bu, birincisi. Ben sunumu anlatmaya çalışıyorum, daha çok dış ticaret üzerinde duracağım.
İkincisi de... Bunu ara ara söylüyorsunuz, bu dönemde de söylüyorsunuz, daha önce sizin seleflerinizden de bunu söyleyenler olmuştu, onlar mahcup oldu, siz de mahcup olacaksınız. Keşke mahcup olmasanız ama mahcup olacaksınız. "Cari açık düşüyor." hatta siz çok iddialı bir laf ettiniz -gelirken trafikte biraz geç kaldım, kusura bakmayın, Çetin Emeç'i kapatmışlardı ama takip ettim sunumunuzu, arkadaşlar sürekli söylediğiniz her şeyi bana yazdılar, sonra da kitaba baktım- "Cari açık sorun olmaktan çıkmıştır." ifadesini kullandınız.
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Bugün için.
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, "bugün için" kullandınız. Bu, çok iddialı. Bu ancak cehaletle açıklanır Sayın Bakan, kusura bakmayın. Şimdi, buna bakacağız, teknik olarak ben size bunu açıklayacağım, siz sonrasında aynı şeyi söyleyeceksiniz.
Şimdi, şöyle bir bakalım: Cari açık, dış kaynak kullanımı... Yani Türkiye burada yirmi bir yıllık dönemler... AK PARTİ öncesi yirmi bir yıl ve AK PARTİ'li yirmi bir yılı mukayese ediyoruz Sayın Bakan. Maviler neyi gösteriyor? Cari açığı gösteriyor, millî gelire oran olarak yıllık ortalama cari açığı; turuncular da büyümeleri gösteriyor. Sizden önceki yirmi bir yıllık dönemde -aynı dönemi alıyorum ki hiçbir şey olmasın yani bir yılı eksik, fazla falan yapmıyoruz- Türkiye yüzde 4 büyümüş. Bunu kaçlık cari açıkla yapmış? 0,63'lük bir cari açıkla yani millî gelirin yüzde 1'inin altıda bir cari açıkla ortalamada yüzde 4'lük bir büyümeyi Türkiye gerçekleştirmiş. Şimdi niye cari açıkla ilişkisini kuruyoruz? Onu biliyorsunuz yani cari açık dediğimiz şeye millî gelire özdeşleşmesi açısından baktığımızda, tasarruf-yatırım farkıdır, değil mi? Yani büyümek için tasarrufa ihtiyacınız var, yatırıma ihtiyacınız var. Kendi tasarruflarınız yetmiyorsa dış tasarruf kullanıyorsunuz. Cari açık aslında o, bir anlamıyla millî gelire özdeşliği. Sizden döneminizde, evet, büyümemiz 4'ten 5,4'e çıkmış ancak cari açık 0,6'dan yüzde 4'e çıkmış, yıllık ortalama verdiğiniz yirmi bir yılın ortalaması cari açık. Dolayısıyla, burada baktığımızda büyümemiz çok fevkalade bir şekilde dış kaynağa bağımlı hâle gelmiş. Şimdi, mesela bundan hiç bahsetmiyorsunuz. Biz soru olarak soruyoruz: Bu tespitinde bir yanlışlık var mı?
Şimdi bunun biraz daha detayına geçelim. Bu da ne? Yine bir dış finansman ihtiyacımız var, bir de dış finansmanı bir şekilde karşılıyoruz değil mi? Bu sol blokta dış finansman ihtiyacını yapıyoruz, temel olarak bir cari açığımız var, bunu finanse etmemiz lazım. İki, yine burası, burası da yirmi bir buçuk yıllık bir dönem. En son elimizdeki millî gelir rakamları 2024 ikinci çeyrek olduğu için, anlatabildim mi, yani burası da yirmi bir buçuk yıllık bir dönem, sizin döneminiz sadece burası. Şimdi, toplam 695 milyar dolarlık bir net finansman gerçekleştirmişsiniz, finansman ihtiyacı doğmuş daha doğrusu; bunun 622 milyar doları cari açıktan gelmiş, 73-74 milyar doları da rezerv artışından gelmiştir bu dönemde rezervlerin artması nedeniyle. Tabii, bunun bir finanse edilmesi lazım. Burada rakamların detaylarına girmeyeceğim. Burasını söyleyeyim hemen başlangıçta, nominaldir. Aslında bu kadar uzun dönem nominal rakamları dolar da olsa üst üste toplamak çok doğru değil, bunları reel dolara getirmek lazım ama o alışkanlık pek fazla olmadığı için onu yaptığımız zaman anlaşılmıyor, o yüzden ben bu şekilde söyledim. Mesela, biraz sizi coşturacak rakam söyleyelim yani yirmi bir buçuk yıllık dönemde 3,2 trilyon dolarlık ihracat yapmış Türkiye sizin döneminizde ama bunun karşılığında 4,6 trilyon dolarlık da ithalat yapmış, buradan hiç bahsetmiyorsunuz. Sizin selefleriniz de öyleydi, siz de öylesiniz. Sanki bir ithalatla ilgili sizin hiçbir fonksiyonunuz yok, ödemeler dengesi dediğimiz mesele sadece ihracattan ibaretmiş gibi davranıyorsunuz. Şimdi, bunu nasıl finanse etmişiz? Tabii, bu bir finansman gerektiriyor. 380 milyar dolar net dış borç stokumuz artmış yani 130 milyar dolarla aldığınız dış borcu, 510 milyar dolardı yanlış hatırlıyorsam, oraya getirmişsiniz. 189 milyar dolarlık bir net doğrudan yatırım girişi olmuş, bu güzel bir şey. Bunun kötü yanı da şu: Yani kriz dönemlerinde kelepir fiyatına giden firmalarımıza yabancının gelmesine sevinecek bir durumumuz yok. Dolayısıyla, hani "brownfield" olursa tamam da bu, şey, yani bazıları bunun da böyle el değiştirme... O kötü bir şey ama yine de doğrudan yatırım, işte, genel olarak bakıldığında literatür olarak da iyi olarak söyleniyor.
Şimdi, gayrimenkulümüzü satmışız, 2006'dan itibaren -2006 öncesi detayını vermiyor Merkez Bankası- 70 milyar dolar bu ülkenin taşını toprağını satmışsınız cari açığı finanse etmek için. Cari açıkla ne yapmışsınız? Çok büyük bir de şahlanış mı var? Hayır, yok. Yani cari açık yaptık, dış kaynağı kullandık, konutları yeniledik, araçları yeniledik, sizin yanlış politikalarınız nedeniyle taşa toprağa yatırım yaptı Türkiye. O yüzden bugün Türkiye tıkandı ve bunları yapabilmek için de net 70 milyar dolarlık gayrimenkulümüzü yabancılara sattık, araziler var bunun içerisinde, daireler olsa sadece çok fazla problem değil. Diğer sıcak paradan da net 56 milyar dolar civarında bir giriş olmuş. Dolayısıyla, bu tabloyu iyi okumak lazım Sayın Bakan, öyle her şey güllük gülistanlık falan değil.
Şimdi, gelelim bu cari fazla hikâyesine, şurada tabloya sadece yüzeysel olarak bakın. Bu cari fazla bugünün hikâyesi falan değil. Şimdi geçmiş bilinmeyince, ya, bugün oluyormuş gibi zannediliyor, geçmişte de 90'lı yıllarda cari fazla verdiğimiz dönemler olmuş ara ara. Bu dönemlerin iki tane karakteristiği vardır Sayın Bakan, cari fazla verdiğimiz dönemlerin. Bir, büyüme yavaşlar veya ülke krize girmiştir, eksiye dönmüştür veya yavaşlamıştır bir önceki döneme göre. İkincisi de turizm aylarıdır, turizm aylarında cari fazla durumu olabilir. Şimdi, biraz daha bunun detayına bakalım devam eden slaytta. Biraz anlaşılması zor ama bak şurada aylar ve yıllar var yani 96'dan 2024'e kadar. Dikkat ediyor musunuz pembe alan işte, turizm ayları. Koyu mavi olanlar cari fazla verdiğimiz aylar, cari fazlaları gösteriyor, rakam göstermiyor, sadece cari fazla olduğunu gösteriyor. Dikkat edin, cari fazlamızın önemli bir kısmı zaten o pembe alan içerisinde olmuş. Şimdi, bir iki ay onun üzerinde veriyoruz, onun da birazdan detayına bakacağız. Dolayısıyla yani bu cari fazlanın önemli olan kalıcı olup olmadığı meselesi. Ya, defalarca vermişiz, işte, 98-99 Mart arasında on bir ay üst üste cari fazla vermiş Türkiye. Ne olmuş, Türkiye'nin başı göğe mi ermiş? Niye? Kriz dönemi. 2001 Mart-2001 Kasım; kriz dönemi, dokuz ay cari fazla vermiş. 2019 Mayıs-2019 Kasım yedi ay üst üste cari fazla vermiş. İlk kez olmuyor bunlar, buralara çıkıp da hele hele bir de "Cari açık sorun olmaktan çıkmıştır." diye bir şey sizi göreceksiniz çok mahcup edecek, çok mahcup edecek, çok mahcup edecek.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz mahcup olacaksınız inşallah.
ERHAN USTA (Samsun) - Keşke ben mahcup olsam Orhancığım. Siz daha önceden de mahcup oldunuz, Bakan da bunları yeni duyuyor, o da mahcup olacak.
Şimdi gelelim büyüme, cari açık ilişkisine. Bakın arkadaşlar, bu öyle hikâye değil. Bak, grafik okumayı biliyorsanız şayet her şey burada; büyüme ile cari açık ilişkisi. Cari açık mavi olan, sol eksenden alıyor; büyüme de sağ eksen, turuncu olan. Büyümeniz daralıyor, yavaşlıyor, cari açığınız düşüyor veya cari fazlaya geçiyorsunuz; mesele bu. Bu ilişki bozulmuş mu bu dönemde? Tablo 1982'den başlıyor, 2002'den bakın -sizin döneminiz- bu ilişki birebir ya. Ekonometri bilen arkadaşlar var, tanıdık simalar da var burada; tamam mı, yapsınlar, "correle" etsinler bakalım. Cari açık ile büyüme arasında birebir ilişki var; büyüme yavaşlıyor, cari açığınız düşüyor veya ay ay cari fazlaya geçiyorsunuz.
Şimdi, gelelim dünya... "Türkiye'nin dünya hasılasından aldığı pay artıyor." diye sürekli bir şey var burada, siz de bunu söylediniz. Evet, dünya hasılasından aldığımız pay hakikaten artıyor ama şimdi dünyayı kendimize emsal alabilir miyiz? Gelişmesini tamamlamış, trilyonluk ekonomiler var; onların büyümeye ihtiyacı yok artık, onlar için yüzde 1'lik büyüme yetiyor veya hiç büyüyemeyen, hiç büyüme kapasitesi olmayan ülkeler var. Şimdi, bunların hepsini bir çuvala koyduğunuz zaman, Türkiye'nin dünya millî geliri içerisindeki -sol taraftır bu- aldığı payın arttığını görüyorsunuz ama sağ tarafa bakın, emsal ülkelerimiz, gelişmekte olan ülkeler; gelişmekte olan ülkelerin millî gelir içerisindeki... Türkiye'nin payı düşüyor Sayın Bakan, bunu görmek lazım, maalesef düşüyor. Niye? Çünkü emsal ülkeler, bizim gibi ülkeler, aynı sınıfta olduğumuz ülkeler; onlara karşı rekabet üstünlüğünüzü kaybetmişiz, daha doğrusu onlarla rekabet edecek durumda değiliz, geri kalmışız.
Şimdi, biraz daha detay grafikler bunlar, hızlı hızlı geçeceğim, dünya ticaretinden alınan paylar, hep belli başlı ülkeleri verdik. Bunların niye verildiği az çok ortada. Bakın, Türkiye, işte, 1,07 ihracattan aldığımız pay, doğru ama yani bu; Kore'de 2,65; altındaki ülke, Polonya, 2,49; 1,60... Yani emsal ülkelerde bizden çok daha yüksek. Düşük olan neresi var? İrlanda var; nüfusu 5 milyondu, onun için; onun da kişi başına düşenine birazdan bakacağız. Yani dünya ticaretinden alınan pay elbette artıyor, bir şey demiyorum ama buna ithalatla birlikte baktığımızda... İthalat sizin kitabınızda hiç yok, "ithalat" diye bir şey yok arkadaşlar. Bu ithalat, cami önüne bırakıldı, yirmi iki yıldır bunun ülkede sahibi yok; tamam mı?
Şimdi diğer grafiğe gelelim arkadaşlar. Evet, sizin döneminiz; 0,55'ten ihracat içindeki payını, dünya ticaretinden aldığımız payı 1,07'ye çıkarmışsınız. İthalat ne olmuş? İthalatı da 0,77'den 1,49'a çıkarmışsınız. Ya, ithalat-ihracat birbirinden kopuk şeyler değil arkadaşlar, ihracat yapmak için ithalat ihtiyacınız var. Hatta aradaki makasa bakın, son dönemde daha da fazla açılıyor. Dolayısıyla, ithalattaki payına da baktığınız zaman, bu ihracatla ilgili söylediğimiz meselelerin analizi biraz daha değişiyor.
Şimdi, burada da millî gelire oran olarak bakalım ihracatımıza: Türkiye'nin en son dönem, 2023 yıllık rakamları, o çıktığı için o var, yüzde 23. Şimdi, bakıyorsunuz, yüzde 55 olan ülkeler var; işte, Tayland yüzde 55, Polonya'da yüzde 47, İrlanda'da yüzde 38 millî gelirin... Yani bu, böyle güzel, çıkmış, bir yere gelmiş, geldiğine bir şey demiyoruz ama gelmiş, nasıl gelmiş, nasıl maliyetle gelmiş, neleri satarak getirmişiz, borcumuz ne kadar artarak gelmiş, ithalatımız ne kadar artarak gelmiş? Bunları hiç söylemeden sadece bunları söylüyorsunuz. Böyle baktığınız zaman, mesele, resim, sizin söylediğinizden tamamen farklılaşıyor.
Şimdi, bir de fert başına dünya ticaretinden aldığımız paya bakalım. Evet, fert başına, İrlanda'yı görüyor musunuz? 39 bin dolar kişi başına ihracatı, Türkiye'nin ne kadar? 2.961 dolar. Emsal ülkelerin hemen hemen hepsinin ihracatı bizim ihracatımızdan kişi başına olarak bakınca çok daha yüksek. Tabii, Türkiye 85 milyonluk nüfus, o yüzden yüzde 23 oluyor ama kişi başına baktığınız zaman, yerlerde çok sürünüyoruz maalesef.
Şimdi, aynı konunun bir başka şeyi... Bir ezberiniz var ya, dikkat ederseniz onu bozdurmaya çalışıyorum yani oradan emsal getiriyoruz, buradan emsal getiriyoruz; birisi anlaşılmazsa belki öbürü anlaşılır diye, işte, Cenab-ı Allah'tan niyazımız var, belki anlarsanız tedbir alırsınız yoksa amacımız sizi ikna etmek falan değil.
Bakın, bu, şimdi, 2002; 100 bazlı bir endekstir, sol taraf yine bizim emsal ülkelerimiz, orta yüksek gelirli ülkeler. Hepsinin ihracatı "100" diye alıyoruz, endeks bu. Orta yüksek gelirli ülkeler 2023'te -kırmızılar 2023 yılını gösteriyor- ihracatını 594'e getirmiş, Türkiye'de tam, aynı, aynı performans ve Türkiye'de 100'den 593'e getirmiş. Bakın, bir defa emsal ülkelere göre bir farklılık yaratmamışız, onlar kadar bir performans göstermişiz. Bu, dünya konjonktürün getirdiği ticaret, küreselleşme, ticaretin artması. Bunun karşısında ithalatımız da artırıyor, onu söyledik zaten. Yani "İthalat ve ihracat ne?" diye bir baktığınız zaman zaten çok kötü durumdayız, o ayrı bir şey. Ama bakın, İrlanda ne yapmış Sayın Bakanım? Eğer bunu yapıp karşımıza gelseydiniz, biz o zaman şapka çıkarırdık burada.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz yine bir açık bulurdunuz.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani emsal ülkelerde 100'den 594'e çıkmışken siz 700'e, 800'e, 900'e falan çıkarmış olsaydınız derdik ki "Türkiye, bir değer katmış, bir farklılaşma yapmış." Bakın, görüyor musunuz İrlanda'yı, Polonya'yı görüyor musunuz? 100'ü 821'e getirmiş. Mesela, bakın, Polonya yüksek teknoloji ürünler payını yüzde 3'ten -bizim gibi yüzde 3'müş orada da- yüzde 20'ye getirmiş. 1 kilogram ihracatın bedelini 2,35 dolara getirmiş Polonya. Nasıl yapmış? Siyasetçileri yapmış, değer katmış, farklı politikalar uygulamayı başarabilmiş. Yoksa dünyada gelenle birlikte geldiği zaman, bizim gibi olunuyor işte; anlaşıldı mı?
Mehmet Baykan -burada mı bilmiyorum Mehmet Bey- geçen gün -bakın, şu, tutanaklardan okuyorum- dedi ki: "Diğer ülkelerin hayvanlarının Türk samanı yediğini Allah aşkına bir anlayın artık." Ya, bu kafa ya, bu kafa Türkiye'yi yönetiyor.
EJDER AÇIKKAPI (Elazığ) - İroni yaptı.
ERHAN USTA (Samsun) - Diğer ülkelerin hayvanları bizim samanı yiyormuş, "Bunu anlayın." diyor. Bu çok önemli bir şey. İşte, saman satarak ancak bu kadar ihracat oluyor; tamam mı? Saman satmakla övünen...
EJDER AÇIKKAPI (Elazığ) - Adam ironi yaptı ya.
ERHAN USTA (Samsun) - İroniyi mironiyi filan bilmem ben, tutanaktaki kayıt bu. Tamam ama şimdi bunlardan siz hiç bahsetmiyorsunuz, sizin böyle bir gündeminiz yok.
Dış ticaret miktar endeksi... Bir bakalım miktar endeksine ne olmuş? Miktar olarak bakın, şeyler 115 ithalatımız... Burada 2015/100 bazlı endeks Sayın Bakan bu, TÜİK rakamları zaten. Yani 2015'e 100 dersek, tamam mı, 2024'ün Nisan ayında -veya Ağustos'ta olabilir o, birkaç ay daha var herhâlde- ithalatımız 115,7 olmuş, ihracatımız 151,2; bu güzel bir şey. Yani miktar olarak ihracatımızı ithalatımızdan daha fazla artırmışız. Bunun anlamını ne? Daha fazla üretim yapmışız. Üretmek ne demek arkadaş? Faktörleri kullanmak; emeğimizi kullanmışız, sermayemizi kullanmışız, makinalarımızı kullanmışız, toprağımızı, çevremizi kirletmişiz, ihracat yapmışız, ihracatımızı miktar olarak ithalattan fazla artırmışız, çalışmışız ama boşa çalışmışız.
Arkasındaki grafiğe gelelim. Birim değer endeksi... Yani ihracatınızın, ithalatınızın fiyatı ne, değeri ne? Buna baktığımızda vaziyet tamamen farklılaşıyor. Yine, 2015/100 bazlı endeks, ihracat 115,9 ama ithalat, ithal ettiğiniz ürünlerin fiyatları, 100 olan fiyatı 131'e çıkmış. İhracatımızı ancak 115,9 yapabilmişiz. Boşa çalışmışız, boşa toprağımızı kirletmişiz, makinamızı yıpratmışız, sermayemizi kullanmışız. Bunun ikisinin birlikte olduğu grafik de dış ticaret hadleri grafiğidir. İşte bunlardan ben sunumuzda hiç görmedim.
Dış ticaret hadleri... Ya, dış ticaret hadleri Türkiye'nin aleyhine gelişiyor, buna bir çare aramak lazım, Bakanlığınızın bununla ilgili bir şey söylemesi lazım; hiçbir şey yok, hiçbir politika da yok. Bu nedir arkadaşlar? İhracat fiyatlarının ithalat fiyatlarına bölünmesidir. Bu, 100'ün üzerinde olursa ticaret haddi nötrdür, 100'ün üzerine çıktığı zaman lehimize gelişiyordur, 100'ün altına düştüğü zaman aleyhimizdedir. Bakın, burada sektörel olarak da verdik. Mavi olan, 88,3 olan, en sonu genel ticaret haddi; tamam mı? O turuncu olan gıda, bakın, gıda 86,9; daha küçük, daha kötü. Mesela, biraz sevindirici olanı söylemek lazım, imalat sanayi. Gıda haricindeki imalat sanayi en azından 103 olmuş. Son dönemde bir miktar orada hafif bir artışımız var. Ama bakın, bunlar 2015/100, geldiğimiz nokta, bunun ne kadar gideceği de belli değil yani uzun bir süre zaten hep 100'ün altında kalmış. Yani şunu söylemeye çalışıyorum Sayın Bakan: Dış ticaret hadleri aleyhimize gelişiyor, bununla ilgili de herhangi bir tedbir yok.
Şimdi, ben vaktimi çok iyi kullanmak için burasını hızlı hızlı geçeceğim.
Teknoloji meselesi... Özetle söyleyeyim, sarılar düşük teknoloji, ortadaki 2 tanesi -ortanın altı, ortanın üstü- orta teknoloji, en üstteki maviler de yüksek teknoloji. İktidarınız döneminde düşük teknolojiden orta teknolojiye bir kayış var; bu güzel bir şey ama yüksek teknoloji aşağı doğru gidiyor. Dolayısıyla, baktığımızda çok şey değil. Bunun biraz detaylarını söyleyeceğim, hemen geçelim arkadaşlar, bunun tablo hâli, bunu geçtik.
Bakın, yüksek teknoloji ürünlerin toplam ihracat içerisindeki payı... 2000 7,8; 2002 6,2; bugün, 3,4 Sayın Bakan, yüksek teknoloji ürünlerin ihracat içerisindeki payı. Durumu bile...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Onun alt kırılımı var mı? Onun alt kırılımı varsa versenize onu bana.
ERHAN USTA (Samsun) - Alt kırılımı bende yok ama veririz onu, belki Sayın Bakan verir onu. Bunların hepsi TÜİK rakamlarıdır. Orta yüksek karışımı yok, burası sadece yüksek, orta yükseği az önce gösterdim. Tamam mı orta yüksek, düşükten orta yüksek...
Sayın Başkanım, bunları vaktime ekleyeceksiniz, arkadaşların soruları üzerine geri dönüyorum.
Üsteki kahverengi gibi olan, o ikisi orta, altındaki alt, üstteki... Şimdi, oraya doğru bir kayış var düşükten. Yüksek de düşüyor yani bir miktar işi düzeltmişiz ancak yüksek teknolojide çok çuvallamışız. Şimdi orta yüksek ve yükseğe bir de şu grafikten bakalım. Şimdi bak, bunun sol tarafı ihracat, sağ tarafı ithalat. Ölçekleri aynıdır tablonun, ikisi de 30'la başlar, tamam mı? 2018-2024; geçmişle mukayese anlamında değil, buradaki vurgum ihracata ve ithalata. Yani ithalatta yüksek ve orta yüksek ithalatımız yoğun; pahalı alıyoruz o yüzden, o yüzden şeyimiz pahalı fakat sol tarafta yani yüzde 40'lar civarında orta yüksek teknoloji ihracatımız var ama ithalattaki aynı şeyin payı yüzde 55'lerde, 60'larda. Pahalı ürünleri dışarıdan alıyoruz, kendimiz üretemediğimiz için dışarıdan alıyoruz. Bunun da kilogram fiyatı 1,44; mesela Çin 2,34; Almanya 3,78; Japonya 3,86 -kilogram başına ihracat fiyatı- İtalya 3,21; Kore 2,70; Polonya 2,35; bizde efendim kaç? 1,44.
Şimdi, son dönemde bu cari açıkta bir iyileşme var. Aslında önceki tablolar zaten yani savlarınızı çok çürütüyordu.
ORHAN YEGİN (Ankara) - 1'in altından 1,5'lara gelmişiz.
ERHAN USTA (Samsun) - Orhancığım, bunlar bak daha eklenmiyor, o yüzden bitirmem lazım, sana sonra anlatırım. Tamam mı?
Şimdi, cari açıktaki iyileşmenin kaynaklarına bakıyoruz, ocak-eylül, sabah çıktı eylül ayı datası; yaklaşık 31,3 milyar dolar. Biz geçen yılın ocak-eylülü ile bu yılın ocak-eylülü arasında baktığımızda cari açığımızda bir iyileşme var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Şimdi, Sayın Başkan, ne kadar laf attılar bunlar? Bak bir on saniye...
ERHAN USTA (Samsun) - En az beş dakika.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yani on saniyeyi bir dakika...
RIDVAN UZ (Çanakkale) - Yedi dakika.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, bakın, laf atmayın. On saniye atıyorsunuz, iki dakika veriyorum. Ya, olacak iş değil.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Siz bize sordunuz "Beş dakika." diyoruz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya, değerli arkadaşlar...
Evet, Sayın Usta...
ORHAN YEGİN (Ankara) - 0,6'dan 1,5'a gelmiş, bunu takdir etmeyecek misiniz?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin...
ERHAN USTA (Samsun) - Bunun karşısında bir de ithalat var, ithalat onu oraya getirmiş.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, benim odamda çay ikram edeyim size, bu tartışmaları orada yapalım.
Bir daha laf atmayalım, ilave süre vermek zorunda kalıyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Orhan sağ olsun, beni çok seviyor, benim meseleleri açmamı istiyor da benim o kadar vaktim yok Orhancığım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Vakit yok, kendi vaktini size versin.
ERHAN USTA (Samsun) - Arkadaşlar, iyileşme 31,3 milyar dolar. Bakın ya, bir alt kırılımına bakın ya, bunu Allah aşkına bir söyleyelim bakalım. Bak, şu, ne o 12.385 olan? Efendim, orası mal ve hizmet dengesinden kaynaklanıyor. Ama esasında şeye gelelim. Mavi; 13,5 milyar dolar arkadaşlar net parasal olmayan altın ihracatımızdan veya ithalatımızdan yani ihracat ithalat farkı. Altından kaynaklanıyor 31,3 milyar doların 13,5 milyar doları. Bugünkü para politikasıyla alakalı, sizinle alakalı bir şey falan değil. Şimdi faizler bir düşsün ondan sonra göreceğiz biz kur nereye gidecek, altın ithalatımız nereye gidecek. Ya, bu ülkede 2023'ün Ocağında 4,925 milyar dolar altın ithalatı yapıldı, şu anda 1 milyar dolarlara düştü. Niye? Uygulanan para politikasından dolayı. Bu kalıcı bir iyileşme mi Sayın Bakan? Siz buna güvenerek şimdi diyorsunuz ki bana: "Kalıcı olarak cari açık iyileşti." Allah aşkına bunu nasıl söyleyebilirsiniz ya!
Bakıyorsunuz, turuncu olan da enerji. Enerji fiyatları lehimize gelişiyor, çok şükür, bu da gayet iyi bir şey ama iyileşmenin 5 milyar doları da buradan geliyor. Diğer taraftan gelen sadece 12,4 milyar dolar, o da ekonomik yavaşlamadan geliyor. Bakın, "ocak-eylül, ocak-eylül" diye baktığımızda geçen yılla bu yıl arasında 3 puanın üzerinde, 4 puana yakın neredeyse büyümede yavaşlama var. 4 puanlık esneklikleri arkadaşlar -ekonomik araştırma birimdeki arkadaşlarımız bilir- hesap etsin bakalım onun ithalata etkisi ne olacak? Bunları görmeden, "Cari açığımız iyileşti." Hani cari açık iyileşti deseniz bir şey yok, kalıcı değil ama iyileşti. "Kalıcı olarak iyileşti cari açık." filan dediğiniz zaman o yüzden mahcup olacaksınız diyorum maalesef.
Şimdi, gelelim bu İsrail meselesine. Rakamların bire bir tamamını kendi uzmanlarımla kendim çıkarttım. Türkiye'den İsrail'e ihracat: Arkadaşlar, 1 Nisan-31 Ekim. Yasak ne zaman başladı? 9 Nisanda başladığı için 1 Nisan ile 31 Ekim diye alıyoruz. Maviler 2023 yılı, yasak yok, İsrail'e ihracatımız var. Tamam mı? Turuncular da 2024 yılı; ciddi düşmüş yani yasakla birlikte. Tamam mı? Bu, tabii, şu anlama da geliyor: Katliam başladığında "Gemiler gitmiyor." filan deniliyordu, sonra da yasaklandı, nasıl oldu?
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, Mecliste dediler, Mecliste bir sürü söylendi "İthalat, ihracat yok, gemi gitmiyor." filan deniliyordu, gitmeyen gemileri yasaklamış oldunuz yani gidiyordu gemiler, yasaklandı. Evet, İsrail'e ihracat çok fazla görünmüyor, az görünüyor.
Şimdi, arkadaşlar, gelelim Filistin'le ihracata. Bakın, toplamdan gitmiyorum, mal mal... Filistin'e çelik ihracatı... Filistin, bombaların altındaki Filistin, orada binlerce kardeşimiz şehit olurken Filistin şu anda büyük bir imar ve yapılanma işine girişmiş değerli arkadaşlar, çelik ithal ediyor Filistin bizden, çelik alıyor, efendim, demir alıyor, elektrik-elektronik alıyor, iPhone alıyor, bilmem ne alıyor, kimyevi maddeler alıyor. Ya, şu sektörlere bir bakın ya! "Bunların hangisi daha önce İsrail'de gözüküyordu da şimdi Filistin'e kaydı?" filan diyebilirsiniz. Bunların hepsi Filistin'e gidiyor Sayın Bakan, Filistin'e gidiyor, bunun belgeleri var ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, şimdi laf atan olmadı, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, hemen.
Yunanistan'a ihracat... Bakın, bu da Yunanistan. Yunanistan'a bir anda bizim ihracatımız arttı. Niye? Çünkü İsrail'e Yunanistan üzerinden gidiyor. İşte, aynı sektörler, aynı dönem, bakın, belli dönemde arkadaşlar. Nedir yani? Yani, bize açıklayın o zaman bu Yunanistan'la ihracat seferberliğinin mantığını bize bir söyleyin ya! Yunanistan'a bizim ihracatımız niye arttı? İlişkilerimiz mi düzeldi? Ne oldu yani, Yunanistan'ın büyümesi mi arttı?
Gelelim, Mısır'a ihracata. Bakın, rakam konuşuyor, öyle hamaset yok, hamaset yok! Mısır'a ihracat, görüyor musunuz? Aynı hikâye. Vaktim olmadığı için uzatmayacağım. Bu da bana ait olmayan fakat Twitter'dan aldığım şey, zaten bu da net bir şekilde gösteriyor. Bakın, buraya bir dikkatli bakın. Şu sarı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Sarı, Türkiye'den Filistin'e ihracat, tamam mı? 1 Nisandan itibaren 2024 yılda Filistin'e ihracat patlıyor, İsrail'e ihracatımız düşüyor ama aynı zamanda İsrail-Türkiye... Değerli arkadaşlar, bizim sıfır gösterdiğimiz rakamları İsrail Türkiye'den ithalat olarak rakam açıklıyor, bunu da Sayın Bakana bir sormamız gerekiyor. Şimdi, gelelim...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz, Filistinli yöneticilerin açıklamalarını hiç dinlemediğiniz için anlamıyorsunuz.
ERHAN USTA (Samsun) - Biz hepsini dinliyoruz Orhancığım, sabote etme.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Estağfurullah.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, Trendyol'a geleceğim ama Trendyoldan önce bu İhracatı Geliştirme AŞ... Bakın, güzel işleri takdir ediyoruz, güzel bir şey yapıldı, takip de ediyoruz, tamam mı? Yani, az bütçeyle gayet güzel işler yapıyor, inşallah bozmazsınız, inşallah oralara birileri musallat olmaz; sadece o kadarla geçiyorum.
Sizin kitabınızda esnaf yok, esnaf maliyenin pençesine düştü, siz uyuyorsunuz Sayın Bakanım. Yani, burada vergi kanunu çıktı, sizin bir tane görüşçünüz yoktu, sizin temsilciniz de yoktu "Ya, esnafa bunu yapmayın arkadaş." demediniz siz, tamam mı? Sadece kayıt dışılıkla bakıyorsunuz.
Bu Mısır meselesine gelecektim, ona vaktim kalmadı.
İhracatçılar diyor ki: "Teknolojiye yatırım yapmazsanız kur yatar gidiyor, ihracatta zorlanıyoruz." Ya, kuru artırıyorsun, ondan sonra, iki ay sonra yine aynı şey oluyor; bu, nereye kadar gidecek? Dolayısıyla, cari açığı kalıcı olarak iyileştirmek istiyorsanız sanayide, tarımda bir dönüşüm yapmanız lazım.
Son konu olarak da -diğer meseleler vardı, oraya giremeyeceğim- bu Trendyol meselesi Sayın Bakan. Küresel tekelcilere teslim oldunuz, net, nokta. Modern bir kapitülasyondur bu Trendyol kanunu. Bakın, şu Mecliste, Genel Kurulda -o zaman da ben Grup Başkan Vekiliydim- Sayın Mehmet Muş Ticaret Bakanlığı döneminde geldi, bütün gruplarla konuştu, hepimiz şapka çıkardık "Çok güzel bir şey yapıyorsun." dedik. "E-ticaret piyasası tekelleşmeye doğru gidiyor, burada bir firmanın hâkim olma riski var, bunu düzeltmemiz lazım, bütün dünyanın başına geldi, bizim başımıza gelmeden bununla ilgili bir kanun çıkaralım." dedi. Bakın, belki de Meclis tarihinde ilk kez bir şey oldu ya, oy kullananların... Bir tane red yok bu kanunda biliyor musunuz? Bir çekimser var, kalan herkes olumlu oy kullandı; bu kadar mutabakatla geçmiş bir kanunu iğdiş ettiniz ya, felç ettiniz! Kanunu kaldırdınız ortadan; o ilanların, reklamların, onların kalmasının bir önemi yok, o kanunun esas güvencesi lisans bedeli meselesiydi. Lisans bedelini ne yaptınız? Trendyol'a uydurdunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, bitireceğim, bu çok önemli.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam, mutlaka ama yani şimdi laf atan da olmadı Sayın Usta ben...
ERHAN USTA (Samsun) - Vallahi bunu, 10 tane önerge veririm, 10'unda da açıklarım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam o zaman, 10 tane önerge vermiyoruz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, bilgi edinme hakkımızı alıyoruz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Tanal, hakkınızı veriyorum, kabul mü?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Tamam, benim hakkımı verin.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam, peki, Sayın Tanal'ın hakkını verdik.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakanım, hakikaten içimiz sızlıyor. Sadece vazgeçtiğimiz tutar -arkadaşlarımın birisi 25 milyar TL dedi, bizim hesabımız öyle değil- bugünkü parayla yıllık net 46 milyar TL Trendyol'un cebine bıraktınız. Ya, mesele sadece...46 milyar TL'yi Trendyol'un cebine bıraktınız; yıllık, her yıl artan miktarlarda bu devam edecek ama mesele sadece o da değil. Ya, bu Trendyol... Bakın, şimdi, Amazon'u takip etmiyor musunuz Sayın Bakan? Yani bu kanun çıktığında Trendyol'un pazar yerleri içerisindeki payı 45'lerdeydi -adam birilerinden garanti almış demek ki ya- adam gaza basmaya devam etti, 15-20 puan daha artırdı, 60-65'e getirdi. Hâlbuki, normalde bu kanun o kadar güzel düzenlenmiş ki hakikaten Sayın Mehmet Muş'u bir kez daha tebrik ediyorum, aslında çok da içimden gelmiyor tebrik etmek çünkü aynı seçim bölgesindeyiz yani Samsun'a... İyi olanı takdir etmemiz lazım. Şimdi, mesela bazen kanun çıkartıyoruz biz, bir şeyi yapıyorsun, hemen ertesi gün yürürlüğe giriyor, değil ya, iki buçuk yıl süre verilmiş "Arkadaş, bak, kendine çekidüzen ver, tamam, politikalarını buna göre yap, eğer sen büyümeye böyle devam edersen çok ciddi bir lisans bedeliyle karşılaşırsın." denilmiş. Kanun iyi tanzim edilmiş bir kanun ama Trendyol garantiyi almış bir yerden, sizden mi aldı, kimden aldı bilmiyorum, sizden cevap bekliyoruz, hiç sesinizi duymadık. Yani almış garantiyi bir yerden, ne aldı, nasıl aldı, nasıl bir ahbaplık var onları ben bilmem ama olan ortada. Almış garantiyi bir yerden, gaza basmaya devam etti. Ya, öyle bir hesap yapıldı ki arkadaşlar, Orhancığım, öyle bir hesap yapıldı ki "Şimdi, Trendyol'u nasıl bu lisans bedelinden kurtarırız?" diye. Normalde lisans bedeline konu olacak işlem hacmi tespit edilirken ihracat düşülüyor. Ya, bir rakam ne kadar düşülür, bir kere düşülür değil mi ihracatın varsa? Dediler ki: "İhracatı 4 defa düşürelim." 4 defa düştü. Hâlâ lisans bedeline takılıyor. "Yatırımlarını düşürelim." dediler. Ya, yatırım bir kere düşse olmuyor. "Yatırımı da 4 defa düşürelim." dediler, yatırımı da 4 defa... Ya, bu utanç orada oy kullanan herkese yeter ya! Onun lehinde, bu kanunu bozan, o 2 tane -11'inci, 12'nci madde miydi- maddeye oy kullanan hiçbirisine şu memleketin bir vatandaşı olarak hakkımı helal etmiyorum ve bu utanç ömür boyu onların boynunda olacak. Şimdi gelmiyor lisans bedeli "Tekrar onu da 4 defa düşürelim." O da 4 defa düşüldü. Ya, yine takılıyor. Ya, o yüzde 20 oranı toplam ticaret içerisinde "Bu yüzde 20 aşılırsa buna bir yüzde 15 marjı koyalım." dediler. "Yani yüzde 20'yi yüzde 15 aşarsa yani 23 olursa da yüzde 20'yi aşmış sayalım." dediler. Ya, böyle böyle Trendyol'un 56 milyar dolarlık lisans bedelini 19 milyar dolara düşürdüler, Çinli Trendyol'un. Yazıklar olsun ya! Bunu yapana da bunun karşısında sessiz kalan herkese de yazıklar olsun diyorum, olmaz böyle bir şey! Bakın, dövüneceğiz, dövüneceğiz, Sayın Bakanım, dövüneceğiz! Yani bu sadece 46 milyar, 50 milyar meselesi değil, tüketici de perişan olacak, istediği komisyonu alacak, üretici de satan da yerli millî firmaların tamamı perişan olacak ve Trendyol'u defedemeyeceksiniz, defedemeyeceksiniz bu Trendyol'u.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Lütfen toparlayın Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür edeceğim.
Yani içim sızlıyor. Bundan sonra bir şey yapılabilir mi? Yapılabilir tabii yani yine yapılabilir ama biliyorsunuz, Meclisin iradesi yok; Hükûmet, iktidar ne derse saray ne derse öyle bir irade var. Dolayısıyla sizin içinize siniyor mu, bunu size sormak istiyorum yani nasıl buna itiraz etmiyorsunuz, nasıl uyuyorsunuz? Şundan dolayı: Ben sizi suçlamak için söylemiyorum. Konunun bakanı sizsiniz, kanun sizin kanununuz ya, sizin kanununuzu perişan ettiler, sizin sektörünüzü, sizin alanınızı bitirdiler, siz buna sessiz kaldınız.
Komisyonu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.