Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Meteoroloji Genel Müdürlüğü ç)İklim Değişikliği Başkanlığı d)Kentsel Dönüşüm Başkanlığı e)Türkiye Çevre Ajansı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 08 .11.2024 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, ulusal katkı beyanımıza göre 2030 yılında -eğer hiç önlem almazsak şayet- sera gazı emisyonumuz 1 milyar 175 milyon ton karbondioksit eş değeri ve biz diyoruz ki 2030 yılına kadar alacağımız önlemlerle bunu 700 milyon tonda tutacağız yani yüzde 40 bir azaltımdan bahsediyoruz. Bugün için sera gazı emisyonumuzun ne olduğuna baktığımız zaman 558 milyon ton yani esasında biz 2030 yılına kadar sera gazı emisyonumuzu arttırmayı öneriyoruz. Hatta 2038 yılına kadar daha da artacak, 2038 yılında 800 milyon tona kadar çıkacak ve şöyle bir hedefimiz var, diyoruz ki: 2053 karbon net sıfır. 2038'de 800 milyon ton karbon eş değer bir sera gazı emisyonumuz olacak ve on beş yıl sonra da bunu sıfırlayacağız. Yani, bu çok mantıklı gelmiyor işin doğrusu.
Bir de şöyle bir şey var, sunumunuzda da bahsettiniz: COP29 Bakü; iki üç gün sonra, önümüzdeki hafta herhâlde oraya gideceksiniz ve orada bir yol haritasından bahsedeceksiniz ve bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığının bütçe görüşmesinde sunum yaptınız. Neden burada herhangi bir yol haritası üzerinde bir bilgilendirme yapmadınız, onu sizden öğrenmek istiyorum. Bir de bakıyorsunuz, bu, 2053 hedef karbon net sıfır, bunu nasıl başaracağımızı sormuştum. On İkinci Kalkınma Planı'na baktığımızda da çok fazla bir şey görmüyoruz esasında ve burada kömürden çıkışla alakalı herhangi bir plan da yok yani herhangi bir plan şimdiye kadar sunulmuş değil, On İkinci Kalkınma Planı'nda yok, tam tersi, kömürde yeni teknolojilerden bahsediliyor; böyle bir durumla karşı karşıyayız. Peki, kömürden çıkış planı ortaya koymadan karbon net sıfır hedefi koymak ne kadar akılcıl? Yani, bu hedefi, karbon net sıfır hedefini koyan ülkeler var ve bunların hemen hepsi de kömürden çıkış planını ortaya koydular. Bizim de esasında buna benzer bir planı ortaya koymamız lazım, adil bir çıkış olması lazım, kimsenin işsiz kalmayacağı -Ben Manisa Milletvekiliyim, Soma'da 15 bine yakın madenci var- bir çıkış planını bir an önce ortaya koymamız gerekli.
Şimdi, 2021 yılında iklim kriziyle mücadele etmek, etkilerini azaltmak için bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştu, ben orada görev almıştım ve sonuçta oraya katılan bütün partilerin ve bilim insanlarının da katkısıyla böylesi bir rapor çıktı, 2021 yılında çıktı ve bu raporda esaslı bir yol haritası var. Önümüzdeki süreçte kuraklıkla, iklim değişikliğiyle, iklim kriziyle, su kaynaklarının korunmasıyla alakalı yapılması gerekenler hakkında önemli bir kaynak var fakat kimsenin bir şey yapmadığını görüyoruz. Mesela, buraya bakarsanız, bu Meclis Araştırması Komisyonu raporuna bakarsanız, su kanununun çıkarılması gerektiğinden bahsediliyor, ortada su kanunu yok. İklim değişikliği kanunundan bahsediliyor, tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma kanunu, su ve kanalizasyon idaresi kanunu, taşkın kanunu, ya bir tek emisyon ticaret sisteminden bahsediliyor, bugün siz de ondan bahsettiniz ama bu saymış olduğumuz hazırlıkların hemen hemen hiçbir tanesinin yapılmadığını görmekteyiz. Bir de şöyle iddialı bir şey söylediniz: 2053'e kadar alüminyum sektöründe yüzde 75 emisyon azalımından, çimento sektöründe yüzde 93 emisyon azalımından bahsettiniz; bu, bana gayet iddialı geldi çünkü şu anda elektrik üretiminin kaynaklarına baktığımız zaman yüzde 58'inin fosil yakıtlardan olduğunu, bunun yüzde 36'sının kömür, yüzde 21'inin de doğal gazdan geldiğini ancak yüzde 42'sinin yenilenebilir kaynaklardan olduğunu görmekteyiz. Bu yapımızla imalat sanayisinin enerji tüketimine baktığımız zaman yüzde 78'i fosil yakıtlardan; alt sektörlerde mesela metal sanayisinin enerjisinin yüzde 87'si fosil yakıtlardan, çimento sanayisinin yüzde 85'i fosil yakıtlardan karşılanıyor. Yani bu rakamlarla, şu anki mevcut bu rakamlarla bu hedefe ulaşmak imkânsız gibi gözüküyor.
Sayın Bakanım, ne yazık ki sadece denizlerimiz değil yer üstü sularımız da nehirlerimiz, derelerimiz de kirli. Sadece yüzde 37'si temiz, geri kalan yüzde 40'ı çok kirli nehirlerimizin, ırmaklarımızın, yüzde 23'ü ise kirli. Rakam verdiniz "Arıtma tesisi sayısı 1.321'e çıkmış durumda." dediniz; doğrudur, arıtma tesisi sayısında artış vardır. Gene Bakanlığınızın 2020 yılında yapmış olduğu bir çalışmada 1.121 arıtma tesisi inceleniyor ve bu 1.121 arıtma tesisinin sadece yüzde 45'i yani 502 tanesi çalışır durumda, geri kalan yüzde 55'inin ya revizyona ihtiyacı var veyahut da yeniden yapılmasına ihtiyaç var; nitelikli eleman sıkıntısı var, birçoğunda mühendislik hatası bulunmakta. Zaten bunlar düzgün çalışmış olsa yer üstü sularımız bu kadar kirlenmemiş olurdu.
Sayın Bakanım, sadece sularımız, derelerimiz, denizlerimiz değil, havamız da çok kirli. Hava kalitesini izleyen istasyon sayısında bir artış var ancak yeterli ölçüm yapan istasyon sayısında azalış var. Şimdi, PM10 partikül madde ölçümü yapan 359 istasyondan sadece 216 tanesi yeterli ölçüm yapmakta, PM2.5 ölçümü yapan 189 istasyondan da sadece 88 tanesi yeterli ölçüm yapmakta. Endüstriyel hava kalitesi izlem istasyonu sayısı sadece 30, burada en büyük kirleticiler -biliyorsunuz- termik santraller. Termik santralin olduğu yerlere bakıyoruz, Afşin Elbistan'da 2 tane santral var, Soma'da 2 tane var, Kütahya'da var, Yatağan'da var fakat buralarda endüstriyel hava kalitesi izlem istasyonu yok. Nerelerde var? Çorlu OSB'de var, Hendek OSB'de var, Gebze OSB'de var ancak bunlarda da ölçüm yok yani böylesi saçma bir durumla karşı karşıyayız. PM10 ulusal sınırı geçen il sayısı 81 ilde 39, Dünya Sağlık Örgütü limitlerine göre bakarsak da 81 ilde 71 tanesi PM10'u geçiyor.
Sayın Bakan, insanlarımız zehirleniyor, insanlarımız ölüyor. Hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısı İstanbul'da 8.357. İstanbul'un nüfusu Manisa'nın nüfusundan 10 kat daha fazla yani İstanbul'da 8.357 ölüm hava kirliliğine atfediliyorsa Manisa'da 850 olması lazım. Manisa'daki rakama bakıyorsunuz 2.152 çünkü Avrupa'nın en fazla emisyon saçan 3 termik santralinden bir tanesi ne yazık ki Manisa Soma'da.
Şimdi Sayın Bakanım, burada bir video izleteceğim size çalıştırırlarsa.
(Hatibin elektronik cihazdan bir video izletmesi)
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Burası Soma Termik Santrali. Bu gördüğünüz manzarayı biz devamlı yaşıyoruz. Bu termik santral özelleştirildi, özelleştirmeden sonra bunlara belli bir müddet verildi, bunlara baca filtresi takılacaktı fakat yerine getirmediler. Siz bunlara geçici izin verdiniz, 2027 yılına kadar bu şekilde devam ediyorlar. Firma şu anda filtre takmıyor ve 2027'ye kadar takmayacak, daha sonrasında da takmayacak çünkü şu anda firma iflasın eşiğine gelmiş durumda; TKİ'ye 10 milyar lira kömür borcu var ve herhangi bir revizyon yapılmıyor, herhangi bir bakım yapılmıyor. Bu termik santralde devamlı arızalar çıkıyor, yangınlar çıkıyor, Soma bir bombanın üzerinde oturuyor -Allah korusun- burada büyük bir bela başımıza gelebilir. Aynı zamanda Soma'yı da Akhisarı da Kırkağaç'ı da Manisa'yı da zehirlemeye devam ediyor. Ben de size buradan sesleniyorum: Bu konuda mutlaka ve mutlaka bir şey yapılması lazım. Biz kanserden ölmek istemiyoruz.
Sayın Bakanım, ÇED süreçleriniz işlemiyor, böyle bir sıkıntımız var. "ÇED Olumlu" raporu verilen bugüne kadar 7.437 tane proje varmış, "ÇED Olumsuz" alan 77. Yani, bakın, 100 projeden sadece 1 tanesine "ÇED Olumsuz" raporu verilmiş ve "ÇED Gerekli Değildir" kararı verilen de 77.434. Şimdi, adam, jeotermal elektrik santralini utanmasa Salihli'de, Alaşehir'de evlerin avlusuna koyacak, insanların yatak odasından boru geçirecek. Ancak bunda ÇED istenmiyor. Gördes'te nikel madeni çalışması var ve bu çalışmada kapasite 8 katına çıkarılıyor ama "ÇED Uygun" raporu veriliyor, burada sülfürik asit tesisi kurulmak isteniyor, "ÇED Uygun" raporu veriliyor. Yani günde 3 bin ton sülfürik asit üretilecek bir tesis olacak burada ve gene "ÇED Olumlu" raporu veriliyor. İliç'te kapasite artırımı var, gene "ÇED Olumlu" raporu veriliyor. Yani bu ÇED süreçleri amacından uzaklaşmış durumda, doğru ve düzgün bir şekilde işletilmiyor ve sonuç itibarıyla baktığımız zaman, nehirlerimiz kirli, havamız kirli, sizin de işaret ettiğiniz gibi denizlerimiz kirli, göllerimiz kurumuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, toparlayın.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bir dakika, hemen.
Ege'deki Marmara Gölü'ne bakın. Ramsar Anlaşması'yla koruma altında olması gereken göl göz göre göre kurudu. Orada onlarca canlı türü vardı, balıkçılık vardı, kuşların göç rotasındaydı ancak el ele verildi, Marmara Gölü gözümüzün önünde kurutuldu.
Topraklarımız kirli. Ya, Sayın Bakanım, bu saydığım yerler biliyorsunuz en önemli yutak alanlar. Ormanlarımız... Ormanlarımızda o kadar çok tahsis var ki enerji şirketlerine, madencilik şirketlerine, turizm sektörüne. Yangınlar bir taraftan, üretim baskısı bir taraftan, bir taraftan da Cumhurbaşkanımızın kararnameleri. Bugüne kadar bir kararnameyle, imzayla 31 bin hektar orman arazisi orman olmaktan çıkarıldı, akla ziyan bir uygulama bu. Bu uygulamalar ne yazık ki yutak alanlarımızı ortadan kaldırıyor ve sonuç itibarıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, teşekkür ediyorum, sağ olun.