KOMİSYON KONUŞMASI

SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar, Sayın Meclis Başkanımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Esenyurt'taki zulüm politikalarını reddediyoruz, halkın iradesine yapılan saygısızlığı kabul etmiyoruz. Sayın Meclis Başkanım, şair "Siz konuşunca ırmak gibi konuşursunuz, nehir gibi, rüzgâr gibi konuşursunuz." diyor; siz hep öyle konuşursunuz ama halkın iradesiyle ilgili ne hikmetse konuşmuyorsunuz. Yerelde de genelde de halkın iradesine karşı büyük bir saygısızlık yapılıyor. Ben, Ahmet Özer'i çok yakinen tanırım ve bilirim; uzun yıllardır üniversitelerde öğretim üyesi, bir rektör yardımcısı ve seçilinceye kadar herhangi bir suçu yok, bir trafik suçu bile yok ama çökeceksiniz oraya, orayı gasbedeceksiniz. Savcılar emrinizde, yargıçlar emrinizde; on yıl önce soruşturmalar bilmem ne... Ben dokunulmazlığı kaldırılmış bir milletvekiliyim 1990'lı yıllarda, sonra yerine kayyum atanmış bir milletvekiliyim; onun için, açık ve net konuşuyorum: Sayın Başkanım, bu konuda söyleyebilecek sözleriniz olmalıdır. Halkın iradesi sadece Parlamento değil halkın iradesi belediyelerdir, muhtarlıklardır. Onun için, biz bu politikaları tasvip etmiyoruz.

Şimdi, uzun yıllardır bu Parlamentoda ortak vatandan bahsediyoruz, ortak bir hukuktan bahsediyoruz. 1071’de Malazgirt’te Kürtler, Türkler beraber hareket ettiler. 1514’te Çaldıran’da, Yavuz Sultan’la birlikte; 93, Rus Çarlığı’na karşı -benim dedelerim de burada yaşamını yitirmiş- Sarıkamış’ta donarak ölen Kürtler; Çanakkale'de birlikte yaşayan, birlikte kavga ederek yaşamlarını orada ortak bir vatan için inşa eden Kürtler ve bu Meclis kurulurken -Mustafa Kemal’in sözleridir- “Türklerin ve Kürtlerin ortak ana yurdudur.” diye kurulan; Lozan’da İsmet İnönü “kürdistan” ve “Kürtler” kelimesini ağzından düşürmeyerek… Ve Meclis’te Hasan Hayri ve Yusuf Ziyalar, İsmet Paşa’ya destekler sundukları için darağacına giden Kürtler… Mustafa Kemal İzmir Konferansı’nda Kürtlere özerklik verilmelidir... 1924 yılına geldiğimizde “Kürtler yok. Kart, kurt…” ve kavga başladı; o gün bugün biz bu kavganın içerisinde çok ağır bedeller ödedik.

Şimdi, geldiğimiz bu noktada, bu Mecliste her konuşmamızda anında Meclis Başkan Vekilleri Kürtçe bir tek kelime:(*) “Ben sizi seviyorum.” Belki şimdi tutanaklarda yine “Bilinmeyen bir dil” olarak geçecek. Bu haksızlığa son verin yani sizin diliniz ne kadar kutsalsa bizim dilimiz de bir o kadar kutsal. Bu dilin hayatta ve ayakta kalabilmesi için o kadar çok ölümler oldu ki. Kürtler deli değil, gidip ödüyorlar. Kürtler zindanda, sürgünde bu dil için, bu kültür için bu bedelleri ödüyorlar ama Mecliste hâlâ “Bilinmeyen bir dil” ve Meclisteki uygulamalar o kadar haksız ki Sayın Başkanım. Birkaç kez haksız saldırılara maruz kaldık, bir arkadaşımız orada yaşamını yitirdi ve orada Divan üyesi bir hatibi darbetti. Siz “Kaba ve yaralayıcı sözler” diyorsunuz; bize saldırılar olunca bazen biz de kendimizi tutamıyoruz, cevap veriyoruz ama bizim verdiğimiz her cevap tutanaklara geçiyor, bizim verdiğimiz her cevap sonrası Meclis Başkanı ve Divan üyeleri tarafından biz cezalandırılıyoruz ama darp yapanlar, gasp yapanlar hafif cezalarla cezalandırılıyor vallahi. Ben iki oturum ceza aldım ve sonrasında -bir maaş ne kadar, onu da bilmiyorum ama- bir maaşım da kesildi, “kürdistan” kelimesi dediğimiz için de kesildi.

Sayın Meclis Başkanım, sevgili arkadaşlar; bakın, bize yapılan bütün hakaretler tutanaklara geçmiyor, bize yapılan bütün haksızlıklar tutanaklara geçmiyor. Açık söylüyorum: Ama ben AKP Grubunun söylediklerini çıkıp söylediğimde yine aynı şekilde ceza alan biz. Şimdi, bu uygulamayı kabul etmiyoruz. 22 Temmuz 1922’lerden Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. bahsediyoruz, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bahsediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde gizli celselerde 19 kez “kürdistan” kelimesi kullanılıyor, tam 18 kez “Kürt” kelimesi kullanılıyor ve Mecliste hiçbir şey yok, Meclis de bölünmüyor, ülke de bölünmüyor ama bugün geldiğimiz noktada “Kürt, kürdistan” dediğimiz için cezalandırılıyoruz ve bunları demeye de devam edeceğiz biz bu topraklarda eğer bunları, birlikte ortak bir hukuku, ortak bir vatanı inşa edeceksek.

Ben yakın bir tarihte bir kanun teklifi vereceğim. Son dönemlerde Sayın Bahçeli’nin de bahsettiği Ziya Gökalp’lerden, Yusuf Ziya’lardan… Yusuf Ziya Bitlis Mebusu ve Mecliste çok önemli konuşmalar yapıyor, Lozan’a destekler sunuyor, Hasan Hayri de öyle. Hasan Hayri Mustafa Kemal’in isteği üzerine Kürt ulusal giysilerini giyerek geldiği için Meclise ve Lozan’a mesaj gönderdiği için sonrasında Elâzığ Buğday Meydanı’nda darağacına çekiliyor, Yusuf Ziya da aynı şekilde. Sayın Bahçeli geçen gün Yusuf Ziya’dan alıntılar yapıyordu, işte “Vekillik bu, ortak hukuk bu, ortak vatan bu.” Şimdi ben de bir kanun teklifi vereceğim Hasan Hayri ve Yusuf Ziya’nın iadeiitibarıyla ilgili. Eğer biz barışacaksak, eğer biz ortak vatan oluşturacaksak, geçmişimizle hem yüzleşeceğiz hem de oturacağız, yaralarımızı birlikte saracağız. Siz yeni bir anayasadan bahsettiniz. Evet, hepimiz varız, zaten bütün kavgamız bu. Neden Anayasa’da yokuz? Neden eşit değiliz? Neden Anayasa’da dilimiz, kültürümüz, kimliğimiz yok? Ama Anayasa’nın belli maddelerini siz değişmez görürseniz peki, biz toplumsal sözleşmemizi nasıl bir arada yapacağız? Nasıl ortak bir kültür, ortak bir hukuk oluşturacağız? Onun için size, bize, Parlamentoya, herkese önemli görevler düşüyor. Yüz bir yıllık kavgadan sonra barışın yolları ve taşları döşenmelidir. Parlamento buna öncülük etmelidir, siz öncülük etmelisiniz, 600 milletvekili öncülük etmeli. Bakmayın bu ırkçı, milliyetçi gruplara; bunlar barış istemezler, bunların varlık nedeni kavgadır, şiddettir, ölümdür ama biz bu topraklarda barışı inşa edeceğiz, barışı birlikte hayata geçireceğiz. Bu toprakların barışa ihtiyacı var, demokrasiye ihtiyacı var. Kürt’ün, Türk’ün, diğer halkların bu Anayasa’da var olmaya… Hepimiz birlikte ortak vatanı inşa edebilirsek çocuklarımıza geleceği birlikte inşa ederiz. Sorunlarımız var ama bu vatan hepimizin ortak vatanı, buna böyle bakılmalıdır. Kimse bize uzattığı eli bir kibir eli olarak… Biz kibir mibir ellerini reddederiz, tepeden bakmayı reddederiz. Onun için biz varız, sizin atacağınız her türlü adımda gerçekten bunun destekçisi olacağız.

Siz bir de tasarruf tedbirlerinden bahsettiniz Sevgili Başkanım. Benim de günahım var, bir Meclis kararıyla, geçmişten bugüne kadar Meclise başkanlık yapanların, bunların Meclis her türlü imkânını karşılıyor, reddeden birisi de yok. Şimdi, ben bir isim söyleyeyim: Cahit Karakaş 95 yaşında, onu hiç kimse tanımaz ama Meclis onun aracını gerecini, yakıtını, 3 personelini karşılıyor; sonsuza dek böyle bir keyfiyet yok Başkanım, bu kötüye kullanılıyor. Evet, yani bu Kurumdan zaman zaman devlet faydalanmalı ama içinde çok sevdiğim, saygı duyduğum, “abi” dediğim Meclis Başkanlarımız da var ama Meclisin tasarruf tedbirleri deyince vallahi ilk önce şunları ortadan kaldırması lazım. Meclise gelemiyorlar, yürüyemiyorlar. Uçakta gördüm, evet, bir Meclis Başkanımızı uçakta gördüm, vallahi beni tanımıyor, birlikte vekillik yapmışız ama bu Meclis ona her türlü olanağı, peki bunlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ -  Sayın Sakik, mikrofon kapandı.

Ben şimdi ilave bir dakika veriyorum size, siz toparlayın, bu eski Meclis Başkanlarının işine girersek çıkamayız.

Buyurun.

SIRRI SAKİK (Ağrı) - Vallahi bizim işimiz de bu, nerede bir haksızlık   varsa onları seslendirmek. Bunlara Meclis bir an önce son vermelidir. Evet, biz onlara çok büyük saygı duyarız yani emeklerinden dolayı. Kardeşim, bunlar Kurtuluş Savaşı'nın kahramanları değil ki ya, sonsuza dek bunlara şey... Yani, bu konuda hasbelkader... Bir yıl, iki yıl Meclis Başkanlığı yapmış, bu ülke sonsuza dek onlara her şeyi... Eğer tasarruf tedbirleri diyorsak ilk önce buradan başlamamız gerekir.

Sayın Başkan, size çok teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.