Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Kamu Denetçiliği Kurumu c) Sayıştay Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 31 .10.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekrar hoş geldiniz Sayın Meclis Başkanı ve değerli bürokratlar.
Şimdi, biraz evvel de sözünü ettim.
(Uğultular)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - İsmail Bey, hep böyle yapıyorsunuz.
Şimdi, Sayın Başkan…
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Oluç, orada bir otuz saniyemiz gitti Sayın Güneş yüzünden, onu tekrar ekliyorum.
Buyurun.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım “on dakika” deyince, biz dedik ki: “Yirmi dakika verecekti.”
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Tamam, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sizin yasama kalitesini artırma ve yasamayı demokratikleştirme konusundaki çabalarınızı görüyoruz ve gerçekten önemsiyoruz. Bunun hem Meclis iklimi açısından hem de topluma yaydığı ve yayacağı olumlu iklim açısından çok önemli olduğunu elbette ki biliyoruz. O nedenle dikkatle izliyoruz bu çalışmalarınızı ve gereken yerlerde de desteklerimizi veriyoruz. Ama biraz evvel de sözünü ettim usul tartışmasında; şimdi, biz burada yasamayı, merkezî demokrasiyi ne kadar güçlendirir ve mükemmel hâle getirirsek getirelim, yerel demokrasi böyle tahrip edilirse kayyım atamalarıyla ve halkın iradesinin gasbedilmesiyle, yok sayılmasıyla, seçim hukukunun tahrip edilmesiyle ve yok sayılmasıyla, biz, yerel demokrasisi sağlam olmayan, yerel demokrasisi güçlü olmayan, yerelden demokrasinin merkeze doğru yükseldiği bir ülkede yaşayamazsak toplumda da demokratikleşme olmaz, merkezde de biz demokratikleşmeyi gerçek anlamda sağlayamayız. Bu açıdan, biz gerçekten bu kayyım ataması meselesinin Meclis iradesiyle ve yasada yapılacak değişiklikle bir an evvel sona ermesi gerektiğini düşünüyoruz. Hani yargı paketleri geliyor, çok zor değil, bir yasa maddesinde yapılacak bir değişikliktir bu esas itibarıyla; çok kolay yapılabilecek bir değişikliktir, yeter ki bu konuda Meclisteki grupların siyasi iradesi olsun. Zaten sorun buradan kaynaklanmaktadır. Onun için, özellikle bunu bir kez daha vurguluyorum ve Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasını ve yerine kayyım atanmasını en sert biçimde eleştirdiğimizi ve protesto ettiğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Başkan, sizin sunumunuzda benim önemsediğim bir nokta var yani hepsi önemliydi elbette ama özellikle üzerinde durmak istediğim bir konu var, o da Anayasa tartışmaları, ona dair birkaç şey söylemek istiyorum. Yani biz hepimiz -büyük ihtimalle siz de- bu Anayasa 1982 yılında kabul edildiğinden bu yana bu Anayasa’nın değişmesi gerektiğini söyleyenlerdenizdir; ben de o cenahta hep yer aldım 82'den beri ve iktidara gelen her parti, maalesef, bu konuda çeşitli sözler vermiş olmasına rağmen -yani kırk iki yıl geçti- Türkiye'de bu Anayasa değişikliği gerçek anlamda yapılamadı ve biz maalesef, 1980 darbe cuntasının Danışma Meclisinin hazırladığı ve cuntanın onaylayarak halk oyuna sunduğu bir Anayasa’yla kırk iki yıldır yaşamak zorunda kaldık. Elbette ki birçok maddelerde değişiklikler oldu ama tam bir yamalı bohçaya döndü bu Anayasa ve o Anayasa’nın despotik ruhu, otoriter ruhu, demokratik olmayan ruhu bir türlü değiştirilemedi sonuç olarak. Şimdi, dolayısıyla yeni bir anayasanın yapılması, sivil, demokratik, özgürlükçü bir anayasanın yapılması çok ciddi bir hedeftir ve bu konudaki bizim yaklaşımımız çok açıktır DEM PARTİ olarak. Biz, bu konuda eğer samimi, güven verici adımlar atılırsa ve yeni bir toplumsal sözleşme yapma imkânı ortaya çıkarsa elbette ki elimizden geleni yapmak isteriz. Toplumsal sözleşme diyorum yani Anayasa’nın önemi aslında bu toplumdaki bütün farklılıkları, bütün özgün durumları göz önünde bulundurarak herkesin eşit ve demokratik bir şekilde yaşayabileceği koşulları oluşturmaktır esas itibarıyla. Yani toplumsal sözleşme derken bunu ifade etmeye çalıştım. Şimdi, böyle olduğu zaman bizim önemsediğimiz konular nedir? Birkaç tane önemli... Yani şüphesiz ki birçok Anayasa maddesi önemlidir ama birkaç temel ilkeye değinmek istiyorum. Bir tanesi kuvvetler ayrılığı meselesidir. Sayın Başkan, siz de bunu konuşmalarınızda ifade ediyorsunuz, kuvvetler ayrılığı meselesi demokrasinin en temel meselelerinden bir tanesidir. Yani burada hangi sistemin var olduğuna aslında buna bakarak tespit edilir. Şimdi "başkanlık sistemi" dediğimiz sistem dünyanın bazı ülkelerinde var. Başkanlık sisteminde önemli olan şey bu sistemin demokratik olup olmamasıdır, o başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığının olup olmamasıdır esas itibarıyla. Bu açıdan baktığımızda ister başkanlık sistemi olsun, ister yarı başkanlık sistemi olsun isterse parlamenter demokrasi olsun, sonuçta buradaki temel kriter demokrasi meselesidir, bu sistemlerin demokratik olması meselesidir. Bunun da en temel konularından bir tanesi kuvvetler ayrılığıdır, sizler de biliyorsunuz; kuvvetler birliği demokrasi getirmez. Kuvvetler birliği bugün Türkiye'de maalesef var ve ben hani üzülerek bu lafı kullanıyorum. Siyaset bilimiyle siz de çok ilgilisiniz, ben de bu konuyla ilgili bir yurttaş olarak yani doğrusu bu "Türk tipi başkanlık sistemi" lafının çok münasebetsiz bir laf olduğunu düşünüyorum. Yani bu kadar antidemokratik, otoriter, despotik bir başkanlık sistemi anlayışının, demokratik olmayan bir başkanlık sistemi anlayışının "Türk tipi" olarak nitelendirmesini de çok manidar buluyorum; keşke bu niteleme hiç olmasaydı. Dolayısıyla bu başkanlık sistemi eğer devam edecekse, böyle bir tartışma sürdürülecekse o zaman bunun nasıl demokratik olacağını tartışmamamız gerekiyor. Burada da birinci mesele kuvvetler birliğinin değil, kuvvetler ayrılığının öne çıkmasıdır. Kuvvetler birliği olduğu zaman yürütme, bugün olduğu gibi yasama ve yargı üzerinde bir tahakküm kurmaktadır ve yargı... Biliyoruz işte bugün kayyımlar meselesiyle hep bunu konuşuyoruz, tabii sadece kayyımlar değil başka davalar da var, siyasi davalar. Yargı eliyle siyaset alanı bugün dizayn ediliyor esas itibarıyla. Kuvvetler birliği olduğu zaman o kuvvetler birliğinin yürütmesi, en güçlü yürütmesi başkanlık sisteminde tabii ki yargı ve yasama üzerinde de bir tahakküm kuruyor; bugünkü sorunumuz budur.
İkincisi, tabii ki hukukun üstünlüğü meselesidir ve bağımsız, tarafsız yargı meselesidir. Maalesef, yine bugün Türkiye'de baktığımızda hukukun üstünlüğü büyük ölçüde tahrip edilmiştir ve bu tahribatın giderilmesi gerekir bir anayasa tartışmasında; toplumsal bir sözleşme yapacaksak eğer hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilmelidir ve bağımsız ve tarafsız yargının gerçekten işleyebilmesinin bütün imkânları sağlanmalıdır diye düşünüyoruz. Yok bugün yani bugün bağımsız ve tarafsız yargıdan söz etmek büyük ölçüde mümkün değil. Ben sadece siyasi davaları kastetmiyorum, ticari davalarda da böyledir, adli meselelerde de böyledir.
Üçüncü önemsediğimiz konu denge denetleme mekanizmalarıdır. Şimdi, siz konuşmanızda da söylediniz "Yasama denetleme mekanizmasıdır." diye, tabii çok haklısınız fakat Türkiye'de bugün denge denetleme mekanizmaları da ortadan kaldırılmıştır, işlememektedir yani işlevsiz hâle gelmiştir. Görüntüde vardır ama işlevsizdir, Meclis yasama organı olarak bunlardan bir tanesidir; maalesef, bu denge denetleme işlevini yerine getirememektedir ve yani neredeyse tek kişilik bir yürütmeye bağlı bir sistem sonucunda aslında denge denetleme yapılamamaktadır ve denetleme mekanizmaları sadece Meclis değil, Meclis dışındaki kimi kurullar da aslında yürütmenin tahakkümü altında işleyememektedir.
Şimdi, bunlar önemli gördüğümüz konular; genel olarak baktığımızda, toplum açısından önemli fakat daha başka önemli konular da var. Bunlardan bir tanesi Türkiye coğrafyasına baktığımızda, topluma baktığımızda şunu görüyoruz hepimiz -bu sadece Türkiye için geçerli değil, Orta Doğu için de geçerli olan bir durum- farklı kimliklerin, kültürlerin, ana dillerin, inançların olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Tek değil burası, tekçi bir anlayışla yönetilebilir değil burası. O zaman bizim yeni toplumsal sözleşmemiz bütün bu farklı kimlik ve kültürlerin eşit ve saygın olmasına dayanmalıdır, eşit ve saygın. Sözde eşitlikten bahsetmiyorum, gerçekten özde eşitlikten bahsediyorum. Ana dil evrensel bir haktır, bizim Anayasa’mızda ana dilinde eğitim hakkı yasaktır esas itibarıyla. Bu durumun değişmesi gerekiyor, ana dilinde eğitim hakkı. Sadece Kürtçe için söylemiyorum bunu bütün ana diller için söylüyorum. Ana dilinde eğitim hakkını kullanmak isteyen herkes bu hakkı layıkıyla kullanabilmelidir diye düşünüyorum.
Üçüncü önemli bir mesele daha var, o da hani biraz evvel de değindim fakat bunun anayasal ayakları da var onun için tekrar değinmek istiyorum; yerel demokrasi meselesidir. Şimdi, yerel demokrasisi güçlü olmayan bir demokrasi zaten güçlü değildir, onu hiç tartışmaya bile gerek yok. Yerel demokrasisi aksayan yani doğrudan doğruya yurttaşın kapısını çalıp belediyeye gittiği, yerel yönetimle sorunlarını paylaştığı ve çözüm yolları aradığı sistem işlemiyorsa, atanmış memurlar yoluyla, kayyımlar yoluyla egemenlik tesis ediliyorsa, dedim ya egemenlik kayıtsız şartsız kayyımın oluyor o zaman. Şimdi, bunun değişmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Oluç, ilave iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum.
Bizim Anayasa’mızın temel meselelerinden bir tanesi merkezî vesayettir yerel yönetimler üzerinde yani Anayasa’da da yazmaktadır bu merkezî vesayet meselesi. Bu merkezî vesayetin değişmesi gerekiyor. Yani Türkiye’nin, coğrafi olarak da baktığımızda, toplumsal olarak da baktığımızda bütün yetkilerin tek bir merkezde toplandığı bir sistem tarafından layıkıyla yönetilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bizim yerel demokrasimizin gelişmesi gerekiyor yani merkezdeki bazı yetkilerin -bunların neler olduğu tartışılabilir elbette ki- yerele devredilmesi gerekiyor, yerel demokrasinin güçlendirilmesi, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi gerekiyor. Bu son derece önemli bir konudur. Bu dediğim gibi sadece DEM PARTİ için, sadece bizim seçmenlerimiz için değil Türkiye'de yaşayan bütün herkes için önemli bir konudur. Dolayısıyla yeni anayasa tartışmalarında merkeziyetçilikten çok ademimerkeziyetçi bir yaklaşımla yerel demokrasinin güçlendirilmesi sağlanabilirse eğer, bazı merkezî yetkilerin yerel yönetimlere aktarılması sağlanabilirse gerçekten önemli bir adım atılmış olur. Hem bu, bizim partimiz açısından, bizim seçmenlerimiz açısından, Kürt halkı açısından ve Türkiye'de yaşayan bütün halklar açısından önemli bir adım olur. Dolayısıyla “Toplumun geniş kesimlerinin anayasa tartışmalarına katılabilmesi.” dediniz siz, çok önemli, sadece Mecliste yapılmaz anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme yapılıyorsa ama toplumun değişik kesimlerinin bu tartışmaya katılabilmesinin yolu Türkiye'de demokratik bir politik iklimin sağlanmasıdır esas itibarıyla. Bu sağlanmadığı müddetçe, kayyım atamaları sürdüğü müddetçe, siyasi davalar sürdüğü müddetçe bu konuda demokratik bir politik iklime ulaşamayacağımız için biz Mecliste ne kadar iyi tartışma yapabilsek bile bu, toplum açısından kabul edilebilir bir metin ortaya çıkartamaz ve herkes güvensiz bir şekilde sürece de bakar ve katılmak da istemez
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Yani “Edeceğim bir laftan ötürü eğer gözaltı, tutuklamayla karşı karşıya kalacaksam; soruşturma, kovuşturmayla karşı karşıya kalacaksam neden konuşayım.” diye düşünür. Dolayısıyla demokratik, politik iklimin sağlanması da anayasa tartışması açısından elzem olan bir durumdur. Bu konuda özellikle iktidar ortaklarına sesleniyorum; yapılacak bazı işler vardır, atılacak adımlar vardır, bunlardan uzak durmamak gerekir, eğer hakikaten sağlıklı bir anayasa tartışması yapmak istiyorsak.
Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.