MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Zaten İç Tüzük 86'ncı maddeye göre son söz milletvekilinin ya Değerli Başkanım, şimdi son sözüm.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Mahmut Bey, benim milletvekilliğini saymıyor musunuz?

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Özür dilerim, siz baş tacısınız ama bunu derken İç Tüzük 86'ya binaen söyledim, öyle şey olabilir mi?

Hukuki konuşuyorum, zaten cümle oydu, "Hukuku katledenler hukukçulardır." dedim. Bize hukuk fakültesi birinci sınıfta hocalarımızın ilk öğrettiği şey "Çocuklar, kötü emsal, emsal sayılmaz." derdi ama siz kötü emsalleri emsal saydınız ve bunu bir rövanş anlamına getirdiniz. Parlamento rövanş alanı yeri değil, olmamalı. Değerli üstadım hemen dedi ki: "Efendim, burası adı üzerinde bir ihtisas komisyonudur." Biz ihtisas görevini şu anda yapmıyoruz, şu anda bir tercih yapıyoruz. Yani onun için siyasi figürlerin tam konuşulacağı yer burası. Niye tam burası? Çünkü biz burada değerli Mustafa Bey arkadaşımız dedi ki: "İşte, şu kadar karar başvuruldu, bu kadar uyum var." Yani orada toplu başvurular var, o sayıyı arttıran o. Türkiye'de gerçekten idarenin hukuka uyumluluğunu eğer kastedecek olursak Türkiye'de en fazla hak ihlal eden kurum idaredir. Yani "Nedir, örnek verin." diyeceksiniz ben size örnek söyleyeyim: Yani Allah rızası için Millî Eğitim okulları yeni açıldı yani şu anda Şanlıurfa’da 50 nüfustan az olan okul, sınıf sayısı azınlıkta. Hak ihlali diyorsak, bu kurumun asıl amacı hak ihlallerini engellemektir. Şimdi, siyasi iktidara bağımlı olarak bir arkadaşımız seçildiği zaman ne yapacak? “Ben bu hak ihlali kararını veriyorum, kime dokunacak, iktidar bana ne diyecek?”

Bakın, artık son sözlerle bitireceğim. Değerli Mustafa Bey ve Adem Bey, çıplak bir örnek: Türkiye’de tüm barolar Ankara’ya kadar yürüdü. Ankara girişinde denildi ki "Biz buraya girişi vermeyeceğiz." İçişleri Bakanı Sayın Soylu Bey döneminde. Ben kalktım, o dönem Kamu Denetçiliği Kurumuna dedim ki: “Bu, seyahat özgürlüğünü engellemektir, bu hukuka aykırıdır; bu yürüyüş demokratiktir, barışçıldır, silahsızdır.” Bu gerekçelerden dolayı Kamu Denetçiliği Kurumuna ben şikâyet ettim, Kamu Denetçiliği Kurumu hak ihlali kararı verdi, bir.

İkinci örnek -kısa keseceğim Başkanım, özür diliyorum- bu Yüksel Caddesi'nde İnsan Hakları Anıtı var. İnsan Hakları Anıtı'nın etrafı Emniyet tarafından ablukaya alınmıştı. O İnsan Hakları Anıtı'nın ablukaya alınması demek, aslında bir düşünce ve ifade özgürlüğünün ablukaya alınması demektir. Onun için, yine, aynı şekilde Kamu Denetçiliği Kurumuna müracaat ettiğimde -Kamu Denetçiliği Kurumunun iki kararı da çok yürekli karar- dedi ki: “Bu bir hak ihlalidir, bu bir keyfîliktir.” Bunu hukuka aykırı buldu.

Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı ne yaptı? Kamu Denetçiliği Kurumuna "Siz bizim bu işlemlerimizle ilgili nasıl böyle bir karar verirsiniz?" diye baskı yaptılar. İşte, önemli olan ne, biliyor musunuz? Biraz önce ben teşekkürü yaparken boşu boşuna Kamu Denetçiliği Kurumuna yapmadım, bu tür kararların arkasında durabilen insanlar açısından, yöneticiler açısından söylüyorum. Yani bu Sayın Akarca’yla ilgili dediğim konu da çünkü siyasi misyonunu vesairesini Yargıtaydaki kararlardan belirttiği için... Anayasa Mahkemesi kararlarından bahsetti üstadımız, 13’de uymaz Anayasa Mahkemesi kararına yani orada dil sürçmesi olabilir.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - 14.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Uymadı, o da uymadı. Anayasa Mahkemesinin dünya kadar kararı var arkadaşlar yani netice itibarıyla burada şunu söyleyeyim: Hukuk nosyonuna sahip olmak farklı bir şey yani şimdi, şunu söyleyeyim…

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Mahmut Bey, sen Şeref Bey’e oy vermiş miydin? Şeref Bey seçilirken oy vermiş miydin?

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Adem Bey, üstadımız, hukukçular şey yapıyor, zaten bu tür "Hukukçuyum." diyen arkadaşlarımız hukuku katlediyor üstadım, ben değil, ben hukuku savunuyorum.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Mahmut Bey, o heyeti burası seçti, şimdiki heyeti de burası seçti.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN SUNAY KARAMIK - Sayın Vekilim, teşekkür ederim.