KOMİSYON KONUŞMASI

ERSİN BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Değerli Komisyon üyeleri, milletvekillerimiz ve kıymetli bürokratlarımız; İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Makroekonomik verilere göre, gayrisafi yurt içi hasıla bir yıl içinde yapılan toplam harcamaları, yatırımları, devlet alımlarını toplayıp üzerine ithalat ve ihracat farkını eklediğimizde bulduğumuz veridir. AK PARTİ iktidarı bu fonksiyonun içini doldururken Türkiye Cumhuriyeti devletini kendi şirketi gibi yönetme gafletinden bir türlü vazgeçmiyor. Harcamaları soruyoruz, "İtibardan tasarruf olmaz." diyorlar. Yatırımlara bakıyoruz "Bizim partiden olmazsanız belediyenize, şehrinize hizmet gelmez." diyorlar. Devlet alımlarını soruyoruz "Ticari sır." diyorlar. İhracata gelince hevesle anlatıyorlar ancak ithalat büyüklüğünü sorunca suspus oluyorlar. İthalatın ihracat karşısında devasa büyüklüğe ulaştığı, dışa bağımlı bir ülke olmanın risklerini ve tehlikelerini hepimiz biliyoruz. Bugün faizlerin yüzde 50 olduğu bir ekonomiden bahsediyoruz. Bugün ekonomik buhranın sonuçlarını da bugün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı nezdinde tartışacağız. Sanayi ve teknoloji sektörü, her ülkenin lokomotif gücü hâlindedir. Ülkemizde sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 33 olarak hesaplanmıştır. TÜİK verilerine göre, 2018'den günümüze kadar herhangi bir yıl boyunca ülkemiz yüksek teknolojili ürünlerin imalat, sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 4'ün üstüne çıkamamıştır. Yine, yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi içindeki ithalat kısmına baktığımızda, bu rakam ortalama yüzde 12 seviyesinde gerçekleşmiştir.

TÜİK verilerine baktığımızda, imalat sanayi içinde ihracatın ithalattan fazla olduğu tek alan ne yazık ki düşük teknolojili ürünler kısmıdır. Yüksek teknoloji üretimi konusunda sınıfta kalan iktidar, düşük teknoloji konusunda yaptığı ihracattan övünmekte geri durmamaktadır. Daha anlaşılır bir dille söyleyecek olursak, yüksek teknolojili ürünlerde imalat sanayisindeki ihracatımız geçen yıl yaklaşık 75 milyar dolarken yüksek teknolojili ürünlerde bu rakam 9 milyar dolara düşmektedir. İthalat kısmına bakacak olursak, düşük teknolojili ürünlerin yine imalat sanayisindeki payı 2023 yılında 32,6 milyar dolarken yüksek teknolojili ürünlerde bu rakam 31,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Sadece bu parametrelerden bile sanayimizin verimli bir sonuç elde etmediği, özellikle ve çok önemli olan yüksek teknolojili ürünler konusunda eksik kalındığı görülmektedir. Bu verilerin haricinde sanayi üretim endeksimizin de özellikle son üç ayda düşmesinin nedenini Sayın Bakan buradayken hem bizlere hem de milletimize açıklamalıdır.

2024 yılı Ağustos ayında madencilik sektörü endeksi yıllık yüzde 5,4 azalmıştır. İmalat sanayi sektörü endeksi ise aynı oranda yüzde 5,4 azalmıştır. Yine, sırasıyla haziran, temmuz ve ağustos aylarında takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi yüzde 5, yüzde 4 ve yüzde 5,3 oranlarında her ay istisnasız daralmıştır. İşte, bu üç aylık azalışı, lütfen, Sayın Bakan burada bizlere açıklasın.

Yıllık Ekonomik Rapor'da "Büyüme" başlığında ekonomik aktiviteye ilişkin temel göstergelerin arz yönlü göstergelerine baktığımızda, 2023 yılında küresel düzeydeki enflasyonun dış talep koşullarında bozulmaya sebep olduğu dile getirilmiştir, imalat sanayi faaliyet koşullarını ve sanayi üretiminin büyümesini olumsuz etkilediği de vurgulanmıştır. Ne olursa olsun, imalat sanayisinin faaliyet koşullarını iyileştirecek olan iktidardır. Sanayi üretiminin büyümesi konusunda sanayicimiz canla başla çalışırken iktidar da sanayicimizin önünü açmalıdır.

Son olarak, bölgeler olarak gelişmişlik farkını da buradan dile getirmek istiyorum. Toplumumuzun refahı ve ülkenin neresinde olursa olsun eşit ve adil yaşaması için bu farklılık endeksinin düşmesi gerekmektedir. Bunun için, başta belirttiğim lokomotif sektör olan sanayinin gücü Anadolu'nun her köşesinde hissedilmelidir. Bugün kişi başı geliri en yüksek olan bölgede yaşayan kişinin gelirinin, en düşük olan bölgede yaşayan kişinin gelirine oranı tam 4,25 kattır. Bu dengesizlik vatandaşlık hukukunu da zedelemektedir. Bu nedenle, sanayi ve teknoloji yatırımları, bu dengesizliği düzenlemek açısından da önemli bir etken olarak uygulamaya konulmalıdır. Bugün asgari ücretin genel ücret olduğu ülkemizde, sanayinin yoğunlaştığı şehirlerde insanlar büyük bir geçim sıkıntısı çekerken sanayinin olmadığı şehirlerde işsizlikle mücadele ediyor. Bu vahim tablo iktidarın en büyük ayıplarından biridir.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.