Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2660) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 07 .11.2024 |
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Komisyon Başkanımız, değerli Komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarımız, Sayın Bakanım, değerli bürokrat arkadaşlar; hoş geldiniz. Biz de aslında hoş geldik çünkü biz de ilk toplantımızı yapıyoruz. Zannedersem burada Başkanlık seçimi yapmıştık, ondan sonra bir daha toplanamadık. Ben geçmiş dönemden Komisyon üyesiyim, birkaç kişi kaldık, galiba Kemal ağabey var, Yaşar Bey var, ben varım, birkaç milletvekili geçmiş dönemden devam ediyoruz. İçişleri Komisyonunun biraz daha bence… Kanun gelmiyor, belki ondan dolayı bir aktiflik yoktur ama geçmişte kanun olmadığı zamanlarda da Celalettin Bey -kulakları çınlasın, hemşehrim- birtakım faaliyetlerde bulunuyordu. Bunu da bir sitem olarak size iletmiş olayım Sayın Başkanım.
İlk toplantımız, ilk kanun teklifi, biraz renklendirilmiş. Evet, doğru, içinde doğru maddeler var, çakar meselesi doğru bir madde. Biz geçen dönem buradan geçerken ona çok çalıştık ve bir oy birliğiydi o, oy birliğiyle geçmişti ve hatta, cezanın da -yanlış hatırlamıyorsam- çok daha yüksek miktarlarda olması gerektiğini söylemiştik hep beraber ama gelen teklife göre bir ceza miktarı belirlenmişti. Önüne gelen çakarlı araca biniyor; kulüp başkanı da biniyor, sanatçı da biniyor. Bunu küçümsemek için söylemiyorum ama herkes binerse o zaman bir anlamı kalmaz, değersizleşmiş olur o çakar. Oysa gerçekten binmesi gereken, çakarlı aracı kullanması gereken görevliler vardır, onların kullanması gerekir ama herkes biniyordu. Silah meselesi de hakeza öyle ama içinde bazı maddeleri görünce “Cambaza bak.” diyorsunuz. Bir kez daha, işte, burada bunlarla süslenmiş, salçalanmış ama içeride başka maddeler var.
Nedir mesela? Bu 46 maddelik bir kanun teklifi, torba kanun ama çorba kanun olmuş. İçinde Adalet Komisyonunu ilgilendiren, Millî Savunma Komisyonunu ilgilendiren, Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren, Plan ve Bütçeyi ilgilendiren maddeler bir araya getirilmiş, bizim önümüze gelmiş. Noterlikle ilgili, bilmiyorum… Geçtiğimiz hafta ya da iki hafta önce -yanlış bilmiyorsam- Noterlik Kanunu Adalet Komisyonundan geçti, oraya konulabilirdi. Niye şimdi bizim önümüze geldi ki? Yani noterlikle ilgili madde oraya konulsa daha mantıklı olurdu.
Bu kanun teklifi bir çeşit kayyum kanunu teklifidir. Bu kanun teklifiyle mülkiye müfettişlerine fiilî kayyum yetkisi verilecektir. Yani şöyle bir okudum, mülkiye müfettişi gidecek, kamu kuruluşunda, bir belediyede örneğin, bilgisayarları alacak, eskiden suret alırdı, şimdi el koyacak. Olmaz, oradaki işleyiş durur, çalışma durur, hizmet etme kapasitesi biter. Maalesef, bir fiilî kayyum yetkisi verilecektir, denetleme cezaya dönüyor burada. Geçen dönem biz bekçi kanununda çok çalıştık burada, bekçi kanununda o zaman söylemiştik “Bakın, Anayasa’ya aykırı maddeler var. Bu, Anayasa Mahkemesinden döner, gelin bunu düzeltelim, Anayasa’ya uygun hâle getirelim. Bekçi kanununu hepimiz destekliyoruz, hepimiz istiyoruz. En son 1960’lı yıllarda çıkmış bekçilerle ilgili bir kanun, bunu yenilemek doğru, mantıklı, evet, olması gerekiyor ama şu şu maddeler Anayasa’ya aykırı ve bunu düzenleyelim.” denmişti. “Hayır, hiçbiri Anayasa’ya aykırı değil.” demişti arkadaşlar ama bugün görüyoruz ki 13 madde -yanlış hatırlamıyorsam- Anayasa’ya aykırılıktan dönmüş ve iptal gerekçelerini de gelen hâliyle gidermiyor; nokta değişmiş, virgül değişmiş.
Burada bir siyasi kadrolaşma hükümleri olduğunu görüyorum. Yani bugün AK PARTİ Hükûmet, ilelebet kalacak hâli yok, yarın bir başka parti gelir, başka bir şey olur ama siyasi kadrolaşmanın önünü açarsak, kim için açarsak açalım, bu yanlıştır diye düşünüyorum.
31'inci maddeyi sinsi bir madde olarak yorumluyorum çünkü yurt dışındaki derneklere yani bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yurt dışında kuracağı bir derneğe Türkiye'den para da gidebilecek, bunlar verilecek. Bu bana göre çok büyük tehlike. Biz bu işten çok çektik arkadaşlar. Zamanında “F tipi” diyorduk, sonra “FETÖ” oldu, hep beraber “FETÖ” demeye başladık ama bunlar bu işlerle büyüdüler, bu para işleriyle büyüdüler. Şimdi biz, Allah bilir, hangi cemaat, hangi tarikat… Ya da bir derneğe verdin, Türkiye'nin lehinde güzel işler yapan bir derneğe verdin ama öbürüne vermedin; bu da yanlış olacaktır, ayırımcılık olacaktır. Bu derneklere Türkiye'den, Türkiye'nin bütçesinden ya da buradan paranın gitmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.
Birkaç nokta daha var. Kaymakam adayları -size de ulaşıyordur muhtemelen- diyor ki: “Ben mühendislik mezunuyum, tezsiz yüksek lisans hakkı verildi ve çalıştım, ders çalıştım. Buna göre kendimi hazırladım, gittim yüksek lisans yaptım, yıllarımı verdim, şimdi de tezliye çevrilecek. Benim mağduriyetim ne olacak?" diyor. Bunu da dikkate almamız gerekir diye düşünüyorum.
Bakın, Sayın Bakanım, Bülent Bey'e ileteceğim bir ricam olacak, Sayın Başkanım, sizden de olacak, bütün Komisyon üyesi arkadaşlarımdan. Ben deprem bölgesi Milletvekiliyim, 6 Şubat depremiyle birlikte Sayın Ali Yerlikaya'nın bana verdiği soru önergesi yanıtına göre rakamları söylüyorum: 219 Emniyet Genel Müdürlüğü personeli, 66 da Jandarma Genel Komutanlığı personelinden görevde olmayanlar hayatını kaybetmişler. Yani şöyle söyleyeyim: Sayın Turan'ın memleketi Çanakkale'den bir polis memurumuzun tayini çıkmış, Maraş'a gelmiş deprem olmuş, adam akşam nöbette değil, çalışmıyor o saatlerde, mesai saatinde değil, evinde yatıyor ailesiyle, deprem olmuş ve rahmetli olmuş. Toru topu 219, 66 daha 300; biz bunları şehit kabul etmiyoruz. Yanlış. Bu insanlar oraya tatile gelmediler ki, keyfine gelmediler ki, gezmek için de gelmediler. Bu insanlar oraya görevli geldiler, devletin görevlisi olarak geldiler, oraya bu insanlar tayini çıktığı için, görev yapmak için, orada bizi korumak için, ailelerimizi korumak için, terörle mücadele etmek için gelmiş insanlar. Deprem olmuş, Allah'tan geldi, adam öldü. Bunu şehit kabul edeceğiz ki kalan çoluğuna çocuğuna bari bir şey verilsin. 300 kişi Sayın Bakanım, bütün deprem bölgesinde. 219 Emniyet Genel Müdürlüğü personeli, 66 Jandarma Genel Komutanlığı personeli. Nasıl yapılır bilmiyorum, bir ek madde mi verilir, önerge mi verilir, ne yapılır? Ama gelin, biz bu 300 vatan evladına şehitlik hakkı verelim. Bunlar şehit kabul edilsinler ki geride kalan karısı varsa karısı, çocuğu... Kiminin babası kalmış, yaşlı. Ki, biliyorsunuz, bizim ülkemizde polisimiz, askerimiz gariban çocuklar. Yani gidip görüyorsunuz evlerini, hâllerini görüyorsunuz. Belki bir yaraya dokunuruz, belki birinin çocuğunu okutabiliriz, bu parayla okutur aile. O yüzden, bu noktada sizden destek istiyorum. Siz verin, biz kabul oyu verelim, beraber çalışalım ya da biz verelim ama bu işi düzeltelim, bunlara bu hakkı verelim diyorum.
Maddelere geçtiğimiz zaman zaten uzun uzun konuşacağız, eleştirilerimizi getireceğiz, Anayasa'ya aykırılık çok fazla. Yine, içinde güzel, olması gereken doğru maddeler, bir de olmaması gereken, hinlik, sinsilik kokan maddeler var. Madde madde değerlendireceğiz.
Teşekkür ediyorum. Kolay gelsin diyorum.
BAŞKAN SÜLEYMAN SOYLU - Ali Bey, teşekkür ediyoruz.
Tekrar hatırlattığınız için hem Kahramanmaraş hem de tüm deprem bölgesindeki hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyoruz. Tüm deprem bölgesine de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Bu konuda da sorumluluk almanızı istiyorum.