| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .07.2024 |
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, siz göreve geldikten kısa bir süre sonra her sabah güne sizin "tweet"lerinizle başlar olduk. Bu "tweet"lerin çok önemli bir kısmı suç örgütlerine yönelik operasyonlarla ilgili "tweet"lerdi. Bunlar, gerçekten çok takdir topladı; sadece milletvekilleri nezdinde değil, tüm vatandaşlar nezdinde de olumlu karşılanan operasyonlardı. Ancak şuna da değinmek isterim: Bu operasyonların sayısı çokçaydı ve çok fazla suç örgütü elemanı ile örgüt liderleri, daha da önemlisi, yurt dışındaki uluslararası mafya liderlerinin Türkiye'de yaşadıkları gerçeği ortaya çıkmıştı ve operasyonlar bunlara yönelik yapıldı.
Şimdi akla şu geliyor: Herhâlde bu suç örgütleri, bu mafya yapılanması, bu suç örgütü liderleri, siz Bakan olduktan sonra ortaya çıkmadı ya da örgütlenmediler. Geçen bu süre zarfı içerisinde, yirmi iki yıllık süre içerisinde bu ülkenin İçişleri Bakanları vardı. Peki, nasıl oldu da bütün bu suç örgütleri hayatlarını idame ettirdiler; ta ki siz Bakan oluncaya kadar? Bu çok önemli. Eğer böyle bir anlayış sizden önce yoksa bu, cumhuriyet tarihi açısından bir skandaldır ve çok çok önemli bir sonuca evrilmiştir.
Şimdi, sizin altı aylık dönem sonrasında yaptığınız açıklamada 593 operasyon yaptığınızı ve 191 organize suç örgütünün çökertildiğini ifade ettiniz. Keşke son hâliyle, bu sunumun sonunda bize bu rakamlar verilseydi daha somut bilgilere sahip olacaktık. Olsun, bu altı aylık süre içerisinde yapılan operasyonlar da çok kıymetli. Ancak dediğim gibi, bu örgütler sizinle birlikte doğmadı. Peki, bu örgütler Türkiye'de çok vatandaşın canını yaktı; hayatlarını kaybettiler, sakat kaldılar, mal varlıklarını kaybettiler. Operasyon yapılıyor, bunlar tutuklanıyorlar; acaba bunun gerisinde olanlarla ilgili de bir çalışmanız olacak mı? Yani sadece örgütlere yönelik değil, onların hayatiyetini sürdürmesine yol açanlar kimse onlarla ilgili de bir çalışma yapacak mısınız? Birinci sorum bu.
Şimdi, ikincisi, işte, teröre karşı, uyuşturucuya karşı, FETÖ'ye karşı, IŞİD'e karşı binlerce operasyon yaptığınızı ifade ettiniz. Çok iyi, çok sevindirici ama düşünün, aradan sekiz yıl geçmiş, FETÖ'ye karşı 5.543 operasyon gerçekleştiriliyor. Peki, bu sekiz yıllık zaman dilimi içerisinde neredeydi bunlar ya da bunlara yönelik operasyonlar ya da herhangi bir girişim niçin yapılmadı? Aynı şeyi diğer örgütler için de söylemek mümkün.
Çok hızlı geçiyorum, cenaze yetişmek zorundayım. Şimdi, bir başka konu, yine, sizden önce bir açıklama yapıldı: "Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu." Müthiş, müthişti adı da Bataklık Operasyonu'ydu. İyi, sevindirici, bu uyuşturucu çetelerinin kökü kurutulmalı, çocuklarımız perişan oluyorlar, elimizden kayıp gidiyorlar. Ama dönüp baktık ki bu büyük bir şeyle, âlâyıvalayla belirtilen Bataklık Operasyonu'nda şu anda tutuklu yok. Peki kim suçlu? Vallahi dönüp bakarsak o zaman neredeyse devlet suçlu çıktı. Böyle büyük bir operasyonun adı Bataklık ama o bataklığı kurutmak adına tutuklananların bir tanesi gözaltında dahi, tutuklu dahi değiller, serbest bırakıldı. Bununla ilgili bir girişiminiz olacak mı? Bu tür operasyonlar böyle anlatıldığında çok farklı algılar oluşuyor ama sonuçta büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor ve o mafya yapılanmaları, uyuşturucu tacirleri bundan cesaret alıyorlar.
Bir başka konu, elbette, her intihar üzüntü vericidir. Polis intiharları da keza öyle; mobbing, geçim sıkıntısı, stres, gerilim, yorgunluk, bunların alt başlıkları hâlinde izah edilebilir ama bazı intiharlar var ki son derece manidar. Bunlardan birisi, Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan'ın intiharı. Çok idealist, memleketini seven, yurtsever bir Emniyet görevlisi. Durup dururken makamında intihar etti ama o gün, o intihar sırasında çok farklı birtakım konuları gündeme geldi. Örneğin, bir uyuşturucu operasyonu sonrasında yapılan telefon görüşmeleri, bir araç plakası gündeme geldi. Fakat sonra, maalesef, Hakan Çalışkan'ın bu intiharıyla sonuçlandı ve soruşturma öylece kapatıldı. Sayın Bakan, siz bu soruşturmayı yeniden başlatacak mısınız? Yani böyle bir emniyet görevlisinin intiharının arkasında yatan gerçek nedenleri ortaya çıkarmak adına bir girişimde bulunup bu soruşturmayı yeniden başlatacak mısınız?
Bir başka konu: 95'ten beri Cumartesi Anneleri kayıplarını, faili meçhulleri, çocuklarının kemiklerini bulmak adına her cumartesi günü Galatasaray Meydanı'nda toplanıyorlardı. Ellerinde silah yok, ellerinde herhangi bir patlayıcı madde yok; sadece dövizler var, çocukların resimleri var, bir arayış içerisindeler ama bunlar çok çirkin birtakım uygulamalara maruz kaldılar. Coplandılar, itilip kakıldılar yaşlı anneler, babalar, eşler ve orada onlara hayatı zindan ettiler fakat siz geldiniz, bir cümle sarf ettiniz, bu cümle çok önemliydi, dediniz ki: "Cumartesi Annelerinin yaşadığı mağduriyettir, en kısa zamanda çözüm üreteceğiz." Çok kıymetli. Ne oldu? Siz çözüm ürettiniz, Cumartesi Anneleri orada toplanıyor, bir iki saat o hafta bir kaybın ismini zikrediyorlar, açıklıyor, dağılıyorlar; bir şey yok, terör yok, eylem yok, müdahale yok; sorun çözüldü. Belki faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin kayıplarını ortaya çıkarmayacak, hâlâ sonuç alınmayacak ama en azından o insanlara olan saygı böyle bir anlayışla ortaya çıkarıldı. Sizden önce böyle bir şey yoktu, bu da değerli. Değerli olan her şeyin altına biz imzamızı atıyoruz.
Sayın Bakan, son günlerde, emeklilerin, öğretmenlerin anayasal hakları var, Parlamentoya gelip basın açıklaması yapıyorlar, farklı bir anlayışları yok ama gelin görün ki son bir haftadır bunlara karşı da bir direnç gösterilmeye başlandı. Sayın Bakan bu tavrınızı lütfen sürdürün, bu tavrınız kıymetli. Bunların hepsi bu ülkenin insanları, haklarını ararken yani bu müdahaleye maruz kalmasınlar. Ben şunu da biliyorum: Yani o kolluk kuvvetleri aldıkları talimatla o tavrı sergiliyorlar, hiçbirinin belki içine sinmiyor ama maalesef bir talimat, belki sizin dışınızda bir talimat burada hoş olmayan, kamuoyuna veya uluslararası basına yansıyan kötü görüntülere sebebiyet veriyor. Umarım, Cumartesi Annelerine gösterdiğiniz toleransı bu arkadaşlara, bu vatandaşlara da gösterirsiniz.
Son bir şey... Hemen bitireceğim Sayın Başkanım. Yeni bir olayla karşı karşıyayız, çok ilginç. Önce bir şeyden bahsedeceğim, Geçen Sağlık Komisyonuna Sağlık Bakan Yardımcısı geldi, orada Sayın Bakan Yardımcımızın sunumunda belirtilmişti: Şimdi, gözaltıa alınanların sağlık kontrolleri sağlık kuruluşlarında yapılır. Bu, yasal bir düzenlemedir, insanidir, vicdanidir ve etiktir ama maalesef, geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyet Müdürlüğünün bir yazısıyla gözaltındakilerin sağlık kontrolleri nezarethanede, gözaltında oldukları ortamda yapılıyor. Bu doğru değil Sayın bakan. Bununla ilgili bir tavrınız olacak mı? Bu bir resmi yazı, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün yazdığı bir yazı.
Son bir konu... Hemen bitiriyorum, biraz belki uzadı, kusura bakmayın, hızlı hızlı da konuşuyorum. Bir fişleme yöntemi çıktı, birkaç gündür basında, kamuoyunda yer aldı. İçinde 63 gazetecinin olduğu -ki bugün 24 Temmuz gazeteciler için çok önemli bir gün- yer aldığı 154 kişilik bir liste. Yani böyle bir şey olabilir mi? Bu liste neye göre hazırlanıyor? Bir suç varsa, yasal olarak bir şey varsa gidilir, savcılığa başvurulur, gereği yapılır, savcılık da yetkili kurumlar da onun gereğini yapar ama dosya düzenleyip "Biz bunun gereğini yapacağız." derseniz Sayın Bakan, bu bir fişleme yöntemidir. Burada size çok büyük bir iş düşüyor, o da şudur: Siz ileride yaşanabilecek bir olumsuzluğu, bir saldırıyı, herhangi bir şeyi nasıl ortadan kaldıracaksınız? Bırakın siyasetçileri, bırakın akademisyenleri, bu 63 gazetecinin can güvenliğini koruyabilecek misiniz? Uzun oldu, kusura bakmayın.
Ayrılmak zorundayım Sayın Başkanım, kusura bakmayın.
Teşekkür ediyorum.