| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .07.2024 |
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkan, Komisyonun değerli katılımcıları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Günlerdir kamuoyunda yer alan bu önemli konu, Hayvanları Koruma Kanunu aslında yirmi yılı geçkin bir süredir iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin âdeta bir itiraf metni ve iyi niyetli olmadığının bir kanıtıdır bana göre. Ortada bir sorun varsa eğer bu sorun sadece bilimsel yöntemlerle çözülebilir ve bu da bu konu için kısırlaştırmadır, asla öldürme değildir; katliam yasasına karşıyız, öncelikle bunu vurgulamak istiyorum.
Bu metinde hangi itiraflar yer almaktadır? Kanunun gerekçesinde, teklifin gerekçesinde ilk paragraf, baştaki paragraflarda şu ibare var: "Valiliklerce yapılan bildirime göre ülkemizde yaklaşık 2 milyon sahipsiz köpek olduğu ifade edilse de hayvanların yıl içerisinde bir-iki defa doğum yapabilmeleri ve her defasında ortalama 6-8 yavru doğurmaları nedeniyle sahipsiz köpek sayısının 4 milyon olduğu tahmin edilmektedir." deniliyor. Sadece bu paragraf bile bir acizliğin itirafıdır. Son yirmi yılda veri takibi, analizi ve şeffaflığı açısından -diğer konularda da biliyoruz- hiçbir şeyi yapmadıklarının bir itirafıdır. Zira, iki katına çıktığına dair bilimsel ve geçerli bir veri elimizde bulunmamaktadır. Oysa bu konu başlangıç için en temel konudur, neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmek zorundayız.
Son yirmi yılda kadına karşı şiddet sonucu ölen binlerce kadının, tarikat yurtlarında yaşanan çocuk istismarlarının, sağlıkta yaşanan şiddet sonucu ölen sağlıkçılarımızın, iş sağlığı ve güvenliği olmayan ortamlarda çalışırken hayatını kaybeden binlerce işçinin kaybının iktidarın gözünde bir önemi olmadığının da bir itirafıdır aynı zamanda. Adı "Hayvanları Koruma Kanunu" olan bir teklif tamamen insanı koruma perspektifinden hazırlanmıştır; o da bilimsel ölçütlerle değil, tamamen ampirik, itlafa dayalı, gelecek projeksiyonu olmayan yöntemler sunarak. Oysa, taciz ve işkenceye maruz kalan hayvanlar için sadece para cezalarından bahsedilmiş, işkenceyi gerçekleştiren insanlara neler yapılacağına dair somut yaptırımlar dile getirilmemiştir, tıpkı taciz ve işkenceye maruz kalan kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler için bir şey yapılmadığı gibi aynı anlayış burada da sürmektedir. İklim kriziyle mücadelede çok önemli bir konu olan su kaynaklarının, yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zararına sebebiyet veren olumsuz koşulların durdurulması süreci tam da budur. Göz göre göre bir ekokırım yaşanacaktır, bu metin aynı zamanda bunun da bir itirafıdır.
Teklif çok önemli bir konuyu göz ardı etmektedir: Kamuda istihdamı sağlanan veteriner hekimlerin sayısı çok yetersizdir. Üstelik bu veteriner hekimler -birçoğunuz belki bilmiyor olabilir ama- sağlık çalışanı olarak da görülmemektedir kanunlar çerçevesinde. Türkiye genelinde veteriner işleri müdürlüğü sayısı yalnızca 1.389, sahipsiz hayvanlara hizmet veren rehabilitasyon merkezi sayısı ise 297'dir; 4 milyon hayvanla karşı karşıya olduğumuz söylenmektedir. Veteriner hekimin sağlık çalışanı olarak kabul edilmediği bir ortamda nasıl bunlarla mücadele edileceği çok önemlidir.
Bir taraftan "Sahipsiz hayvan sayısının kontrolünü yapacağız." derken ülkemizdeki sahipli ve sahipsiz hayvan sayısının çiplenme süreci de olumsuz gitmektedir, olumlu bir süreç olumsuz olarak sürdürülmektedir. Çiplenmeden kaçan insanların hayvanlarını sokağa bıraktığındaki yaptırımların neler olduğu belli değildir. Tam dört yıl önce hayvanlara karşı işlenen suçların önüne geçmek için "HAYDİ" adı altında bir mobil ihbar hattı oluşturulmuştur ancak sonuçları konusunda hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Kaç hayvana taciz, işkence uygulanmıştır? Kaç hayvan sokağa atılmıştır, bakımları ihmal edilmiştir? Bu sistem çalışmakta mıdır yoksa sadece şeklen mi konmuştur? Kısırlaştırma seferberliğinin hayata geçirilmesi ve gerekli organizasyon şemasının kurulması görevi Türk Veteriner Hekimleri Birliği ya da görevlendirilmiş bir bilim kuruluna yetki ve bütçe vererek sağlanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN YAMAN (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Buyurun.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Konuyu sadece belediyelere bırakmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir, kısırlaştırma çalışmalarına çok sayıda gönüllü veteriner hekimler, fakülteler ve veteriner fakültesi öğrencileri de katılabilir. Tüm ülkede aynı anda yapılacak seferberlik çalışmasıyla kısırlaştırmanın ilk iki yıl içerisinde büyük oranda tamamlanacağı değerlendirilmektedir ve sahipsiz köpeklerin en azından yüzde 30'unun kısırlaştırılması, etkin bir çözüm ortamı yaratacağı öngörülmektedir. Konuyla ilgili bir fizibilite çalışması yapılmış mıdır? Kısırlaştırma projesi, yapılmasını uygun bulduğunuz bakımevlerine maliyetinin onda 1'i kadar maliyetedir dolayısıyla bakımevlerine yatırım yapmak akılcı değildir, yatırımın kısırlaştırmaya yapılması gerekmektedir.
Sahiplendirilmeyi teşvik edeceğiniz söylenmektedir -Bitiriyorum Başkanım- ama hayvan mamalarını lüks tüketim kategorisinde tutarak KDV oranlarının yüzde 20 olarak belirlenmesi bile sahiplenmenin önünde ciddi bir engeldir.
Bir konu daha, kendi konumla ilgili söylemek istiyorum: Sağlık Bakanlığı Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı'nız vardı 2020-2023 yılları arasında "Akıbeti ne oldu?" diye soruyorduk sürekli ama iyi ki yok çünkü gerekçesi şuydu: "Ruh sağlığı politikaları doğrultusunda ruhsal bozuklukların toplumsal yükünü azaltmak için düzenleniyor." dendi, oysa bu uygulama toplumda çok ciddi bir buhrana neden olacaktır.
Sonuç olarak, konunun tek sağlık çerçevesinde; insan, hayvan ve çevre üçlüsü içinde sağlık komisyonuna dahi getirmeyi düşünmediğiniz bir perspektifte bakılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.