Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 22 .07.2024 |
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Esasında bu yasa 1'inci maddesinden başlayarak kanun tekniği açısından da sıkıntılar içermektedir. Daha ilk maddede şöyle bir ifade geçmektedir: "Hayvan haklarını esas almak bir kenara bundan vazgeçip, insan sağlığını ön plana çıkarıp..." Bu başlık nedeniyle düzenlenmiştir yani 4'üncü, 5'inci maddesi ya da 13'üncü maddesi tek başına sıkıntılı bir kanun değildir, aslında 1'inci maddeden başlayan ve topyekûn bir durum söz konusudur.
Türkiye'de hayvan haklarının yasal düzenlemelerle güvence altına alınmasına ilişkin süreç dünyadaki örneklere nazaran oldukça yavaş ilerlemektedir. İlk yasal düzenlemelere bakıldığında İrlanda'da 1635 yılında, Birleşik Krallık'ta 1835 yılında, İsviçre'de 1992 yılında hayvan onurunun korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Almanya 1990 yılında hayvanların bir mal olmadığını dolayısıyla haczedilemeyeceğini güvence altına almaktadır.
Şimdi, ötanaziyle ilgili duruma baktığımızda, AK PARTİ iktidarı her anlamda, her zaman, hep "Dış güçler, dış güçler..." savunmasına giriyor ama buna baktığımızda, bu kanun metnine baktığımızda dış güçlerden kopyalanma, alınma durumu söz konusu. Ötanazinin şartları -hukukçu arkadaşlar biliyor- öyle basit bir şey değil, bir de iradeye bağlı bir şeydir; bir hayvanın da iradesi olmayacağına göre aslında ötanazinin uygulanmaması, hayvanlara yapılmaması gerektiğini bu salonda herkes çok iyi biliyor.
Bir başka örnek verecek olursak, eğer neolitik çağda insanların üstün bir ırk olacağı, diğer canlı türlerine karşı baskın olacağı ve her şeyin insanlar için olacağını ifade etmiş olsalardı ya da o gün görüşmüş, o gün bunu tartışmış olsalardı belki o günün koşullarında ve o süreçte farklı bir anlam ifade edebilirdi ama geldiğimiz nokta bu. Belki on binlerce yıl sonra insan dışı bir ırk çıkacak ve insanların topluma faydası olmadığını, zararlı olduğunu dolayısıyla hapsedilmesi gerektiğini, barınaklarda tutulması gerektiğini ve öldürülmesi gerektiğini savunacaktır; bununla ilgili hiç kimsenin bir itirazı olamaz çünkü bilmiyoruz, hiç kimse yarın ne veya on yıl sonra ne olacağını bilememektedir.
Canlı olmaktan kaynaklı olarak hayvanların da hakları vardır, hayvanlar bir hak öznesidir ve bunun korunması gerekmektedir. Bakınız, endemik bir tür olan maymunların hakları mevcut ve bu korunmaktadır. Ankara Barosunun bu konuda yapmış olduğu araştırmalar mevcut ve aslında birkaç tane çözüm önerisi sunuyor. Kanun teklifinde diyor ya: "Biz onları barınaklarda toplayacağız." "Doğal yaşam alanı" olarak adlandırılan bu alanlar hayvanların alındıkları bölgelere tekrar bırakılmayıp buralarda ölünceye kadar tutulması gayesini taşır ki hayvan refahına tamamen aykırı olan böyle bir barınak sistemini yirmi yıl önce yürürlüğe giren 5199 sayılı Kanun dahi reddetmiş bulunuyor. Tüm ülkenin hafızasında olan bir köpeğin başına kürekle vurularak öldürüldüğü, diğer köpeklerin ölüm sırasını beklediği ve çalışanların bu durumu normal karşıladığı görüntüler Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Bakımevi'nde bulunan doğal yaşam alanı önünde gerçekleşmiştir, söz konusu doğal yaşam alanına tam 4 bin köpek doldurulmuştur; bu tip alanların çevrelenmesi de son derece maliyetleridir. Söz konusu alanların yapımı için orman arazisi seçilmektedir, ormanlar da gereksiz bir yapılaşmaya açılmış olacaktır. Bu tip alanlar ormandaki diğer hayvanlar için gürültüye ve enfeksiyonların birbirine naklîne neden olacaktır yani pandemi risklerini oluşturmaktadır. Bu alanlar bölmelere ayrılsa dahi bu kadar çok dişi ve erkek köpeğin bir arada tutulabilmesi mümkün değildir, ciddi stres nedenidir, kısırlaştırmadan dişi ve erkek köpeğin bir arada tutulması imkânsızdır. Yer ve mama nedeniyle oluşacak kavgalar yüzünden her gün onlarca köpek ölecektir. Bu kadar büyük alanları temizlemek, dezenfekte etmek ve mama vermek, mama dağıtımı yapmak imkânsız hâl alacaktır. Sonuç olarak, sokak hayvanlarının popülasyonu kontrol altına alınmasına ilişkin 5199 sayılı Yasa'nın 6'ncı maddesinde yer alan yöntem, hayvanların öldürülmesinin nüfusu azaltmadığını tespit eden Dünya Sağlık Örgütünün bilimsel görüşü üzerine birçok Avrupa ülkesinde uygulanmış ve nüfus kontrol altına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Son cümlem, bitiriyorum.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Tamamlayalım.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim.
Yani öldürmek bir sonuç olmayacaktır, popülasyon artacaktır. Avrupa ülkeleri bu konudaki önlemleri sıralamışlardır. Gündemdeki sokak hayvanlarının öldürülmesi fikri bilimsel bir veriye dayanmadığı ve bu yöntemi uygulayan ülkelerdeki etik tartışmalar üzerine, hatalarından dönmek adına... Devletlerin hayvanların da yaşam haklarını korumakla yükümlü oldukları kabul edilmiş, bunun için ayrıca anayasal düzenlemeler oluşturulmuştur. Popülasyonun kontrolü adına hayvanların öldürülmesi yoluna gidilmesi çağ dışı bir uygulamadır. Tüm sokak hayvanlarının uyutulması yani toplu katliam önerisi nedeniyle tarihî bir noktada olduğumuz aşikârdır. Böyle bir teklifin yasalaşması toplumsal kutuplaştırmayı artıracağı gibi belediyelerle halkı karşı karşıya getirecektir. Söz konusu yasa teklifi haberlerine sivil toplum kuruluşlarından siyasetçilere, sanatçılardan veteriner hekimlerine kamuoyunun pek çok kesiminden büyük bir tepki gelmiştir. Türk Veteriner Hekimleri Birliği de böyle bir teklif yasalaşsa dahi veteriner hekimlerin uyutma yapmayacağını beyan etmiştir. Dolayısıyla bu yasa kadük bir yasadır, doğmamış bir yasadır.
Ülkemizde belediyelerin sadece yüzde 10'u hayvan bakımevini kurduğu ve bunların bir kısmını hiç kısırlaştırma işlemi yapmadığı dikkate alındığında aslında uygulanmamış olan kısırlaştırma yöntemini başarısız olmuş gibi lanse etmek büyük bir haksızlıktır. Gecikmeksizin, kısırlaştırma seferberliği başlatılmalı ve bu konuda gönüllülere bir çağrıda bulunulmalıdır. Üretim ve satışı yasaklanmalıdır, sahiplenme teşvik edilmeli, hayvana yönelik ciddi eylemlere caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir.
Bir diğer husus da bu konuda, belediyelere Belediye Yasa Teklifi'yle 31/12/2028 yılına kadar barınak yapma zorunluluğu getirmiyor. Dolayısıyla, bir belediye başkanı diyebilir ki: "2029 yılına kadar ben bu barınakları yapmasam bile benim hakkımda herhangi bir cezai müeyyide olmayacağı için ben bunu yapmıyorum." Dolayısıyla, buradan da ele aldığımızda aslında yasa sıkıntılı ve amacına uygun bir yasa değildir. Amacına uygun olan 5199 sayılı Yasa'yı denetlemek görevi, bu da iktidardadır. Ne yazık ki, kendi denetleme imkânınız varken bunu yapmayıp yeni bir yasayla belediye başkanlarına atmanız bu yasanın amacına uygun olmayacaktır. Bu da doğmamış, ölü doğmuş bir yasa olarak tarihe geçecektir.