KOMİSYON KONUŞMASI

NEJLA DEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli üyeler, 17 Temmuzda başlayan Tarım Komisyonu toplantısı maalesef ki antidemokratik yöntemlerle, engellemelerle başlamıştı. Hayvan hakları savunucuları, dernek üyeleri, yaşam hakkı savunucuları, akademisyenler, veteriner hekim temsilcileri dinleyici olarak toplantı salonunda bulunmak istemişlerdi ancak salonun kapısında 3-4 sıradan oluşan koruma ordularıyla içeri girmeleri engellenmişti. "Engellenmişti" derken öyle kibarca, sözlü olarak değil, maalesef, itile kakıla, arbede oluşturacak şekilde bir engellemeyle karşılaşmıştı insanlar. Biz de arbedenin içinde kalan Komisyon üyeleri olarak bizzat şahit olmuştuk yaşananlara ve bugün de maalesef aynı tutum devam ediyor. Bu Komisyon görüşmeleri sonrası halkın yüzde 85'inin bu konudaki hassasiyeti ve tasarıya karşı tepkileri sizin nazarınızda da bir anlam ifade eder ve bu başlattığınız deli saçması süreci durdurur, yasayı geri çekersiniz, öyle umuyoruz.

Sayın milletvekilleri, söz konusu tasarının samimiyetsizliği her açıdan ortaya çıkmaya devam ediyor. Hayvan hakları alanında daha önce bu Meclis çatısı altında hiç çalışma yapılmamış gibi, mevcut yasayı yirmi yıldır uygulamayan yerel yönetimler yokmuş gibi tespitler yapılıyor. Oysa, 2019 yılında TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu kurulmuş ve bu Komisyon Mecliste grubu olan 5 partinin imzasıyla bir rapor hazırlamıştı. Raporda köpek ve insanın birlikte yaşamasının tek yolunun "Kısırlaştır, aldığın yere bırak, yerinde yaşat." yöntemi olduğu vurgulanmış ve uygulamaya ilişkin eksikler ile yol haritası belirlenmişti. Şimdi ise aradan geçen beş yıla rağmen bu çalışmalar ve tespitler hiç yapılmamış gibi amacından yoksun düzenlemeler "çözüm" diye gündeme getiriliyor.

Bakınız, teklifin gerekçe metninde 105 bin hayvan kapasiteli 322 adet bakımevi olduğu belirtilmiştir. Aynı metinde sahipsiz hayvan sayısının 4 milyon olduğu belirtilmiş, bu hayvanların hepsinin bakımevlerine alınacağı kuralı getirilirken ötanazinin keyfî bir şekilde uygulanmayacağını iddia etmek hiçbir suretle gerçekle uyuşmuyor.

Aynı şekilde, Tarım ve Orman Bakanlığının sitesinde yer alan kısırlaştırma sayıları ile kanun teklifinin gerekçesinde yer alan kısırlaştırma sayılarının hiçbir surette uyuşmadığı görülüyor. Ayrıca yurt dışından getirilen hayvan sayılarının ne kadar fazla olduğu ortada. Bu sayıların özensiz belirlendiğini veya gerçekten daha az olduğunu 2022-2023 yıllarında aynı sayıların yazılmasından da rahatlıkla görülebiliyor.

Tarım ve Orman Bakanlığının veya Türkiye İstatistik Kurumunun üretim çiftliklerine ve buralarda üretilen toplam hayvan sayısına dair ise hiçbir verisine yer verilmemiştir, bu durum da hem yasal hem merdiven altı üretimin denetlenmediğini gösteriyor. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde üretimin yasaklanmadığı, merdiven altı üretime denetleme getirilmediği, kısırlaştırma yerine öldürme yoluna gidildiği, bu teklifin popülasyon sorununa çözüm olmak yerine sorunu artıracağı ortadadır.

Sayın üyeler, mevcut uygulamada "Bütçe yok, imkân yok." ifadeleri tüm belediyelerin diline pelesenk olmuşken ve belediyeler bunu görevlerini yapmamak için bahane olarak kullanırken maliyeti "aldığın yere bırak kuralı"na göre çok daha fazla olan barınaklarda tutma uygulamasının seçenek olarak öne sürülmesi akılcı ve gerçekçi değildir. Birçok veteriner hekim, hayvanların bu şekilde toplu olarak yaşamalarının sağlıkları ve psikolojileri bakımından doğru olmadığına ilişkin onlarca görüş bildirmişken, değişiklikte sözü edilen bakımevlerinin denetim ve kontrolünün nasıl yapılacağı belirtilmemiştir, kaldı ki hâlihazırdaki belediyelerin dörtte 3'nünün bakım evi dahi yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -

NEJLA DEMİR (Ağrı) - Bu şekilde altyapı olmadan atılacak adımlar, mevcut kanun gibi uygulamama ve çözümsüzlükten başka sonuç doğurmayacaktır. Kaldı ki, hayvanların bu şekilde sağlıksız ortamlarda tecrit edildiği barınakların durumu ortada. Sağlıklı olan hayvanların da buralarda sağlıkları bozuluyor, birbirlerine zarar veriyorlar, doğru düzgün beslenemiyorlar, temiz suya ve beslenme hakkına erişemiyorlar. Israrla altını çiziyoruz, dünyada deneyip ve sonuç alındığı, 2019'daki Meclis raporlarıyla da ortaya çıkan "kısırlaştır-aşıla-yerinde yaşat" modeli tek çaredir. Bu sürece katkı sunacak binlerce gönüllü var. Ha, eğer derdiniz yeni barınak lobilerini ve yandaş lobileri zengin etmekse o ayrı, ayrıca konuşulur. Malum, bu konudaki siciliniz de pek sağlam değil -üzülerek söylüyorum bunu- Siirt milletvekilinizin aşı ihaleleriyle nasıl rant sağladığını da hatırlatmaya gerek yok sanırsam. Eğer samimiyseniz, bilimden yana, vicdandan yana tavır alın, tasarıyı geri çekin, biz de sizi takdir ederim, bu konuda da yanınızda duralım.

Son olarak sahipli hayvanların belediyelerden sağlık hizmeti alamıyor olması sebebiyle özel veteriner kliniklerine gitmeye mecbur bırakılan insanlar da hayvan sahiplenmekten imtina ediyor. Ayrıca, yurttaşların belediye bakımevlerine kısırlaştırmak üzere götürdüğü sokakta yaşayan kedi ve köpekler operasyonları tamamlandıktan sonra sahiplendirme formu ile teslim edilerek bu hayvanlar sahiplendirilmiş gibi gösterildiği için gerekçede yer alan tabloda sahiplendirme sayıları fazla görülmektedir ve bu yanıltıcıdır. Tüm bu hususlar dikkate alınmadan, daha az hayvan ölecekmiş gibi göstermek için sahiplendirme yapılacağının söylenmesi gerçekle uyuşmamaktadır.

Teşekkür ederim.