KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, sayın basın mensubu arkadaşlar ve sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum, hayırlı olsun diyorum bakanlık bütçemiz.

Sayın Bakan, konuşmama başlarken maalesef üzücü bir haberle başlamak durumundayım. Bakın, Cizre'de 27 yaralı tam beş gündür bir evin bodrumundaydı, bundan mutlaka haberiniz var çünkü ülke gündeminde ve beş gündür oraya bir ambulans gitsin, bu yaralıları alıp sağlık hizmetine ulaştırsın diye mücadele veriyoruz, Türkiye gündemine taşımaya çalışıyoruz. Bu beş günde...

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Önce şehitlere bir başsağlığı dile.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tam 4 arkadaşımız...

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Allah rızası için başsağlığı dile.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın bunlar bu ülkenin vatandaşları.

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Önce oradan başlayın!

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir sus, bir sus, dinle,

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Dinliyorum

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen hatibe müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Paylan, siz devam edin Sayın Paylan.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Beynimizi yıkadınız

GARO PAYLAN (İstanbul) - Daha çok yıkayacağız, merak etmeyin. İnsan öldü, insanlar ölüyor.

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Evet, bugün 3 şehit oldu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Allah rahmet eylesin.

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Ha, çok şükür. Şunu diyeceksin, bunu istiyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam babam, cümleme daha yeni başladım, notlarımda var.

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Hayır, orayla başlayacaksın.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Neyle başlayacağıma sen mi karar vereceksin?

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Üzücü bir haber deyince önce...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, oraya bir şey eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Paylan, söylüyorum. Siz, lütfen... Bakın, sürenizi de baştan başlatıyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devamını dinleseydiniz.

27 arkadaşımızın bulunduğu yere ambulanslar ulaşsın diye mücadele veriyorduk ve az önce gelen haber -umarım doğru değildir ama pek çok haber ajansında var- oraya yapılan top atışları sonucunda, bu sabah daha yoğun bir şekilde o ev, o bodrum çökmüş durumda ve muhtemelen altındaki insanların büyük çoğunluğu hayatını kaybetmiş durumda. Yani beş gündür bir ambulansı oraya ulaştırıp tamamı sivil olan, büyük çoğunluğu 11 ile 25 yaşında olan çocukların -3'ü de ağır yaralıydı zaten geride kalanların- şu anda o bodrum -o insanların- üzerine çökmüş durumda. Maalesef böyle kötülüğün sıradanlaştığı günlerden geçiyoruz. 3 askerimiz de bugün hayatını kaybetti, Allah'tan rahmet diliyorum. Ve çatışmalı günler, o şehirlerde, siz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanısınız, pek çok aileyi evinden etti, yurdundan etti. 1990'lı yıllarda bu ülkede binlerce köy yakıldı ve milyonlarca insan köyleri boşaltıp büyük şehirlere göç etmek zorunda kaldılar, yerlerinden yurtlarından edildi, hâlâ onun travmaları toplumun üzerindedir, 1990'lı yılların travmaları. O yıllardaki uygulanan politikalar, kontrgerilla güçlerinin yaptığı insanlık dışı infazlar hepsi hafızalarımızda ve toplumda hepimiz yaralandık ve hastalandık çünkü her ölüm toplumda insanların kalbinden bir şey koparır ve insanlıktan bir şey eksiltir. Bu günlerde de her ölümle -asker, polis, sivil kim olursa- biraz daha insanlığımızdan eksiliyoruz ve şu anda güvenlik güçleri... Bakın, asker bütün güçleriyle orada jandarma, polis, polis özel harekât ve tamamen güvenlikçi politikalara terk edilmiş durumda o şehirler, o ilçeler ve şehirlerin fotoğraflarına eminim bakıyorsunuzdur çünkü pek çok sitede var. Yani bir Felluce'den bir Halep'ten hiçbir farkı kalmamış durumda yani ateş açılmamış, tank ateşiyle vurulmamış neredeyse ev kalmamış. Hani "ev, ev" deniyordu ya, o gerçekten de pratikte şu anda Genelkurmay güçleri, ordu güçleri, polis güçleri tarafından uygulanıyor ve her ateş edilen yerde kim var kim yok diye bakılmadan oralar insansızlaştırılıyor ve yüz binlerce insan şu anda ya orada ölüme terk edilmiş durumda ya da göç etme durumunda ve bunlar pek çok mağduriyet yarattı ve yaratmaya devam ediyor. Bu, Bakanlığınızın mutlaka bir konusudur, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bir: Bu yangını durdurmakla ilgili. İki: Bu yangında mağdur olan yüz binlerce insanla ilgili ne tip tedbirler düşünüyorsunuz? Bazı tedbirleri aldınız mı? Su anda devrede misiniz? O ilçelere gitmeyi düşünüyor musunuz? O ilçelere gidip bu yangını durdurmakla ilgili ne düşünüyorsunuz? Mutlaka bununla ilgili adımlar atmanız gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, Bakanlığınız çok önemli bir bakanlık ve Bakanlığınızın ismi biliyorsunuz Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlıktı. Şimdi, ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yani "kadın" ismi düşürüldü az önce sayın milletvekilimiz bayan... "Kadın" da demekten imtina ediyoruz, kadınlara "kadın" diyemiyoruz daha ama o "kadın" ismi keşke oradan düşmeseydi yani bir cinsel kimliktir ve ismiyle hitap edilmelidir. Hep "bayan" diye bir ifade kullanılır, eminim sizi de rahatsız ediyordur bu konu. "Erkek" denir ama "kadın" denemez ne hikmetse. Ben "kadın" diye hitap ediyorum ve Bakanlığınızda da "kadın" isminin geçmesini çok önemsiyorum. Bununla ilgili bir öneriniz olacak mı? Yani "kadın" isminin yani aynı zamanda kadın bakanlığı olduğunuzu... Yalnızca aile değil çünkü. Bakın, kadınlar yalnızca evli oldukları zaman ilgi konusu olmamalı çünkü dezavantajlı bir cinsiyet grubudur. Binlerce yılın bir dezavantajı vardır ve bu dezavantajı gidermek için kadının pozitif ayrımcılığa ihtiyacı vardır. Bunu çok iyi biliyorsunuz eminim ve "kadın" ismini orada korumak da bence çok önemli. Yalnızca aile bakanlığı olarak bakmamamız lazım, bir kadın evleninceye kadar da, sonra -umarız az olur ama- boşandığında veya hiç evlenmediğinde... Pek çok kadın var bu noktada. Bütün bu kadınların dezavantajlı durumlarıyla ilgili ve pozitif ayrımcılık çerçevesinde onları hayatın içine katmak için pek çok sorumluluğunuz olmalı ve "kadın" ismini tekrar Bakanlığınıza bence kazandırmalısınız.

Ve kadını hayatın içine katma meselesi... Bakın "pozitif ayrımcılık" dedim. Şimdi, doğurganlık elbette bir mesele, doğurganlık düşüyor ve bu mutlaka yükseltilmeli, ben de bu konuda aynı görüşteyim ancak burada kantarın topuzu kaçmamalı. Yani bu konudaki tedbirlerinizi düşünüyorum, merak ediyorum. Pek çok yasa önerisi geliyor, işte kadınlar doğurganlığı artsın diye pek çok teşvik, burada torba yasalarda geçti. Ancak bu şunu getiriyor... Bir de kısmi çalışmalı bazı tedbirler de alındı, bunlar eş zamanlı oldu. Ancak bu şunu getirebilir: Bakın, kadınların daha çok kısmi zamanlı ve güvencesiz işlerde çalışması eğilimini getirebilir. Bu konuda ciddi endişelerimiz var. Yani kadınlar yalnızca part-time kısmi zamanlı çalışmalarda değerlendirilecek. Bunlar da biliyorsunuz çoğunlukla güvencesiz işler. Bu konuda da mutlaka bir tedbir almanız gerekiyor ve pek çok işveren dostumla konuştum "Şu tedbirlerden sonra, artık, daha az kadın çalıştırmayı düşünüyorum." diyenler oldu. Sebebi şu çünkü ya sık sık doğum izinleri, sürekli bu yeni haklar. Tamam, bunlar olsun ama bunlar aynı zamanda işverenleri eğer ki teşvik noktasında eksik bırakılırsa -ki bence son yasalar bu noktada eksik- yani kadın istihdamını artırmak yönünde teşvikler... Yani iş yerlerinin bu yöndeki motivasyonunu düşüren hamleler yapıldı. Şu anda pek çok iş yeri artık "Yeni işçi aldığımda erkek alacağım." diye söylüyor. Yani bu ciddi bir handikap. Bu yönde ne tip tedbirler düşünüyorsunuz, çok merak ediyorum.

Sayın Bakan, elbette ki insan... Hani, kardeşiniz bakandı beş yıl önce. Benim kardeşimle siyasi düşüncelerimiz de farklı farklı, farklı düşünebiliriz ancak kardeşinizin bir cümlesi vardı. Yani siz sakın üzerinize alınmayın, öyle bir şeyle itham etmiyorum, aynı düşündüğünüzü de umut etmek istemiyorum. "Eş cinsellik bir hastalık ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır, tedavi edilmesi gerekir." diye bir cümle kurmuştu.

Şimdi, bu toplumda kadınlar elbette ki ciddi bir dezavantaj yaşıyorlar ama cinsel yönelime, cinsiyet kimliği anlamında en dezavantajlı durumda olanlar LGBTİ bireylerdir çünkü onlar yok sayılırlar, cinsiyetlerinden dolayı, cinsel tercihlerinden, yönelimlerinden dolayı cinayete, katliama uğrayabilirler. Pek çok örneği vardır, her yıl onlarca LGBTİ birey yalnızca cinsel yönelimlerinden, kimliklerinden dolayı öldürülürler ve ayrımcılığa uğrarlar yani bir ev kiraya verilmez, işe alınmazlar, pek çok dezavantajlı durum yaşarlar. Bununla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. Türkiye'de LGBTİ bireylerle ilgili, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ne düşünüyor, ne tip tedbirler alıyor, ayrımcılığa uğramamaları için, nefret suçlarına uğramamaları için ne tip tedbirler alıyorsunuz?

Bakın, dün, Sayın Lütfi Elvan "İnsan Hakları Kurumunu 'İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu' olarak ihdas edeceğiz." dedi. Şimdi, eşitlik kurumunda... Bence mutlaka Bakanlığınız müdahil olmalı çünkü Bakanlığınızın politikalarında din, mezhep, etnisite, cinsel kimlik ve cinsel yönelim meselesinde ayrımcılık olup olmadığına dair veya kurumunuzun bütün çalışanlarının bu yönde eğitimden geçip geçmediğine dair ciddi kuşkularım var. Yani bu yönde ne tip eğitimler yapıyorsunuz kurumunuzda yani her yönden ayrımcılık ve nefret suçuna dair tedbirler? Çünkü Bakanlığınızın personeli bir hizmet verirken karşısındakinin kimliğine, etnisitesine, dinine, inancına, mezhebine, cinsel kimliğine yönelimine bakmamalı, nötr olmalı. Bu yönde bazı kuşkularımız var. Bu yönde umarım ki eğitim çalışmaları planlıyorsunuzdur çünkü bu yönde eksik eğitimler olduğuna dair bazı işaretler var. Her yönden bu ayrımcılığın olmaması için ne tip tedbirler aldınız veya almayı düşünüyorsunuz? Bunları ciddi anlamda merak ediyorum, sizden duymak istiyorum.

Bir de, Sayın Bakan, ülkemizde pek çok mülteci var, buraya sığınmış insan var ve aile olarak da var, birey olarak da var. Bunlarla ilgili ne tip tedbirler aldınız, ne tip çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz veya yapıyorsunuz, Bakanlığınız ne kadar bu konuda iştigal ediyor yoksa yalnızca diğer bakanlıkların konusu olarak mı bıraktınız, bu konuya müdahil oldunuz Bakanlık olarak? Çünkü bütün politikalarınız aynı zamanda mülteci aileleri veya bireyleri de ilgilendirir. Kadınlar, oradaki dezavantajlı durumda olan özellikle kadınlar, onlarla ilgili, kadın ve çocuklar ve aileler boyutuyla veya bireyler boyutuyla ne tip tedbirler aldınız veya almayı düşünüyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına, Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, şimdilik bu kadar.

Teşekkür ederim Sayın Bakanım.