| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .07.2024 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Kanun Teklifi, sorunun çözümüne yönelik olmaktan çok, sorunu daha da karmaşık bir hâle getiren bir tekliftir. Bu hâliyle teklifin tümden geri çekilmesi ve tüm tarafların ortaklaştığı bir teklifin hazırlanması daha gerçekçi bir çözüm olacaktır.
Bu kanun da milletvekilleri tarafından sunulsa da kanunu yürütme yetkisi olan Cumhurbaşkanının onayıyla getirilen bir düzenlemedir. Yürütme, diğer kanun tekliflerinde olduğu gibi burada yer almamaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı ise kanun yürütücü değil, kanun düzenleyici bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır. Değişen Anayasa'ya göre "Kanun teklifi milletlervekilleri tarafından hazırlanır." cümlesinden hareketle teklifi milletvekilleri sunmaktadır. Kanun teklifinin, tüm tarafların görüşü alınarak oluşturulmadığı, bu bağlamda gelen tepkileriden anlaşılmaktadır.
Evet, sokak hayvanlarıyla ilgili bir sorun vardır ve bu sorunun çözümü için de farklı düzenlemelerle sorun aşılabilir. Sokak hayvanları nedeniyle mağdur olanların da varlığı dikkate alındığında herkesin çözümde ortaklaşacağı çalışmalar oluşturmak olasıdır. Ancak bu kanun teklifinin özü itibarıyla insan, hayvan ve çevre sağlığı öncelikleniyormuş gibi yapılarak, sahipsiz hayvanların öldürülmesine yol açacak düzenlemeler içermektedir. Sahipli ve sahipsiz hayvan tanımlarının yeniden yapılması ile Tarım ve Orman Bakanlığının veri tabanına kaydı yapılmamış, tüm evcil hayvanlar da sahipsiz tanımı içine alınıyor ki bu, sorunun daha derinleşmesine yol açacak bir yaklaşımdır. Veri tabanında yer almayan hayvanların bakımevi dışında yaşam olanakları ortadan kaldırılmaktadır. Mevcut yasada yer alan "Yakala, kısırlaştır, sal." anlayışı "Yakala, öldür."le yer değiştirmektedir. Sahipsiz hayvanlara ötanazi yolunun açılması bu hayvanların öldürülmesine olanak yaratmaktadır. Kanuna aykırı davrananlara para cezası verilmesinin yanında belediye başkan ve meclis üyeleri için de hapis cezasının getirilmesi teklife ayrı bir boyut katmaktadır. Sorumluk tamamen belediyelerin üzerine yıkılırken İçişleri, Tarım ve Orman ve Çevre Şehircilik Bakanlıklarının bu süreçte asli sorumlu sayılmaması, ayrıca soruna bakıştaki darlığı göstermektedir.Kanun teklifi, özü itibarıyla, sokak hayvanlarının öldürülmesi ile sorunun tamamının belediyeler üzerinde bırakılmasından ibarettir.
Değerli milletvekilleri, değerli katılımcılar; dünya, var olan tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Canlıların farklı biçimlerde yok edilmesi tarih boyunca tanık olunan ve bazı hayvan varlıklarının da bu nedenle sonlandırıldığı bilinmektedir. Sokak hayvanlarından oluşan sorunlara karşı da genelde öldürerek denge sağlama uygulamaları gerçekleşmiştir. 1910 yılında İstanbul'da 100 bin civarında köpeğin toplanıp Sivriada'ya taşınarak su ve yemek bulamayıp ölüme terk edilmelerinin sonrasında; doğmasını engellemek değil, doğanı öldürmek çözüm olarak hâlâ gündeme alınabilmektedir. 2004 yılında yapılan düzenlemelerle belediyelere verilen kısırlaştırma sorumluluğu kısmi olarak olumlu bir sonuç yaratmasına karşın, uygulamada farklı nedenlerle aksamalar oluşmuştur. Kısırlaştırma büyük kent merkezlerinde sağlanırken, kırsal ve daha küçük belediyelerde kısırlaştırma sürdürülebilir olmamıştır. Kırsalda, göçle başıboş kalan hayvanlarda da kontrolsüz üreme devam etmiştir. Hayvanların toplanıp başıboş alanlara terk edilmesi gibi uygulamalar da sorunun farklı bir boyuta erişmesine neden olmuştur. özellikle beslenme sorunuyla yol boylarında aç kalan hayvanların görüntüleri yanında trafikte çarpma ve benzer durumda ölüm ve yaralanmalar sorunun farklı bir boyutudur.
Türkiye genelinde kırsalda kısırlaştırmanın sağlanmamasının yanında bazı belediyelerin kısırlaştırma konusunda yeterli olanaklarının olmaması da pandemi süreci sonrası sokak hayvanı sayısının artışına yol açtığı ifade edilmektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 4 milyon civarında başıboş sokak köpeği olduğunu tahmin ettiklerini, resmî rakamın ise 2 milyon olduğunu, her yıl bu rakamın yükseldiğini ve kuduz tehdidinin de aynı oranda büyüdüğünü belirterek konuya farklı bir boyut daha getirmiştir. Üremede bir artışın olduğu, kısırlaştırma faaliyetlerinde yeterli çalışmanın sağlanamadığı... Sorumlusu sokak hayvanları değildir.
2020 yılında Mecliste kurulan komisyonda farklı partileriden vekillerinin katılımıyla çözüm olarak hayvan hakları fonu kurulması, etkin bir kısırlaştırma seferberliği başlatılması önerisi sağlansa belki bugün bu sorun aşılmış olacaktı. Bu bağlamda bir fon oluşturulması ve bu kaynağın yalnızca bu amaçla kullanılması esas alınmalıdır.
5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu'nda yer almasına rağmen, sahipsiz hayvanların bakımıevi ve kısırlaştırılmasıyla ilgili düzenlemelerde istenen sonuca ulaşılamadığı ve nerede yetersiz kalındığı öncelikle sorgulanması ve buradan çözüme gidilmesi sağlanmalıdır. 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu'nun 6'ncı maddesi şöyledir: "Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır." Yeni düzenlemede bu "Yakala, kısırlaştır, sal." yöntemi hayvanlar sahiplenilene kadar bakımevinde kalması, insani ve vicdani olarak sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakmak isteyenlere ancak bakımevi kurarlarsa izin verilmesi koşulu getirilmektedir. Bakımevleri dışında bir hayvana bakmak, yasal sorumluluk alarak sahiplenilmesi durumunda olası olabilmektedir. Teklifte bakımıevlerinde yer kalmaması durumunda ne yapılacağı yönünde bir açıklık yer almamaktadır.
Ötanaziyle ilgili düzenleme getirilen maddede sahipsiz hayvan popülasyonunun kamu güvenliği açısından tehlike oluşturması ifadesiyle hayvanların hastalık dışında bir sebeple öldürülmesine yol açılabilecektir. Sahipsiz hayvanlara tıbbi gerekçeler dışında ötanazi yapılabilmesi olanağı tanınmaktadır.
Yerel hayvan koruma gönüllüleri uygulaması toplanan hayvanların salınmayacağı gerekçesiyle bu teklifin 15'inci maddesiyle kaldırılmaktadır. Kötü muamele hâlinde sahipli hayvanlarla ilgili düzenleme yapılırken sahiplenilecek nitelikte olmayan hayvanlar arasında yapılacak düzenlemeler teklifte net olarak yer almamaktadır. Doğanı öldürmek değil, doğmasını engellemek yönünde düzenlemeler yerine öldürmeye yönelik bir yaklaşım bu teklifin özünü oluşturmaktadır. Sahipli hayvanları terk edenlere hayvan başına getirilen ceza 60 bin liraya çıkarılıyor. Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk eden veya bakımevinde barındırılan hayvanı, bakımevi dışında bir yere bırakanlara hayvan başına verilen ceza da artırılıyor. Burada hayvanların ev hayvanı, yaban hayvanı, şehir hayvanı ve çiftlik hayvanı tanımlamalarıyla soruna bir yaklaşımın sağlanmadığı da görülüyor.
Büyükşehir belediyesi, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler için 31 Aralık 2028 tarihine kadar hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanların sahiplenilinceye kadar bakılması için kesinleşmiş olan en son bütçeden gelirin binde 5'i, büyükşehir belediyeleri için de binde 3'ü oranında kaynak ayırma zorunluluğu getiriliyor. Bu maddeyle bu kaynağı ayırmayan belediye başkan ve meclis üyelerine ayrılan kaynağı bu amaçla harcamayan ya da bu kaynağı başka amaçlar için kullanan belediye başkan ve meclis üyeleri için altı aydan iki yıla kadar hapis cezası getirilmektedir. Kanun teklifi hazırlayıcıların, yerel yönetimlerden hangilerinde bahsi geçen altyapının ne düzeyde olduğu ve ne kadarlık bir yatırım gerektiğiyle ilgili bir çalışması olmuş mudur? Bütçeden ayrılacak binde 5 ve binde 3'lük oranların, kaynak yeterli midir?
Büyükşehir statüsünde olmayan iller için nasıl bir yol izlenecektir? Niğde merkez ve Bor ilçesi dışında ilçe ve kasaba belediyenin nüfusa göre barınak yapma zorunluluğu yok. Bu durumda toplayıp diğer belediyelere götürürse olanakları sınırlı. İl özel idarelerin bu bağlamda barınak korunması yönünde bir düzenleme neden bu kanunda yer almamaktadır?
Değerli arkadaşlar, bir köpek günde 400 gram mamaya ihtiyaç duymaktadır. Köpek başına mama masrafı 16 bin lira civarındadır. Piyasada köpek mamasının 15 kilosu 600 lira civarında bulunmaktadır. Veteriner hizmetleri, bakım işçiliği ve de hijyen koşullarının oluşturulması ve diğer barınak giderleri maliyeti üzerinde bir çalışma yapılmış mıdır? Kırsaldan göç ve özellikle hayvan varlığının azalması, sürü köpeklerinin ortada bırakılması ve köpek sayısında artışların kırsaldaki kontrolsüzlüğüyle ilgili bu düzenleme bu teklifte yer almamaktadır.
Hafta sonu kullanılan hobi bahçeleri, sezonluk eden ve hayvanlar ve farklı nedenlere hayvanları terk edenler de sorunun artmasında bir nedendir. Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sürecin içinde mutlaka yer almalı ve barınak giderlerine de katılmaları yönünde düzenleme getirilmelidir. Geliri, sağlıklı ve sürdürülebilirliği sağlanmadan bu sürecin önümüzdeki süreçte de benzer biçimde devam edeceği görülmektedir.
Kent merkezlerinde, dağ, taş ve ıssız alanlara köpek bırakılması, yol bayırlarında bakımsız ve ölüme terk edilmiş hayvanlara rastlanılması normal bir durum olarak görülemez. Bu soruna kuduz olayıyla da bir bakış getirilme noktasında diğer kuduzu oluşturan hayvanların bu anlamda başıboş gezdidleri dikkate alındığında gerçekçi bir anlatım değildir. Bazı kentlerde yapılan hayvan barınaklarının yetersiz kalması, giderlerinin karşılanamaması, 1.393 belediyeden 1.300'ünde dahi bakımevi olmaması ve kısırlaştırma sağlanamaması, belediye dışı alanlarda terk edilen hayvanların kontrol dışı kalması da sorunu derinleştirmiştir. Sokak hayvanları için barınak yapılan yerlerde sokakta hayvan varlığının azalmaması sorunun başka bir boyutudur.
1.393 belediyede bir günde bir veteriner hekim operasyon hazırlığını tamamlasa yaklaşık 20 köpeği kısırlaştırması olasıdır. Yılda 264 gün bu sürecin devamıyla kısırlaştırma gerçekleştirme sağlanabilir. Bu süreç bir seferberlik mantığıyla ele alınırsa, sorunun ortadan kaldırılması da mümkündür.
Sokak köpeklerinin hepsi aynı oranda saldırgan değildir. Sınırlı sayıda saldırgan sokak hayvanları vardır. Saldırgan sayılabilecek köpekler bakımevine alınırken diğer sokak hayvanlarının kısırlaştırılarak alanda olmasının herhangi bir sorun oluşturması da olası değildir.
Sitelerde sınırlı hayvan barınakları sağlanarak, hayvan edinîmlerinin büyük kentler için ayrıca değerlendirilmesi düşünülebilir. Çok katlı, alanı bulunan sitelerin bu anlamda da olayın içine katılarak hayvanların sahiplenilmesi, oradaki bakımın sağlanmasına yol açabilir. Veterinerler ve eğitmenler okullarda bu konuda eğitim vererek çocukların köpeklerle olan ilişkisi ya da diğer sokak hayvanlarıyla oluşan ilişkileri de ortada olan sorunların da ortadan kaldırılmasına yol açacak düzenlemeler getirilebilir. Gönüllü hayvan edinimleri, çok katlı yapılar da bu yönlü bir düzenlemeyle fayda sağlar.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, hayvanlarla ilgili ortaya çıkan sorunlar da kene sokmasından yılan sokmasına ya da yarasa gibi zararlılarla oluşan sorunlar da vardır ama onların yerine yalnızca bu kanunda sokak hayvanları tanımında köpekler hedefe konmuş durumdadır. Biraz evvel de söyledim, bu resimlerdeki olanlara, olaylara üzülmemek olası değil ama o olayların yaratıcısı da yaratılması da bugünkü yönetimin doğrudan sorumluluğudur. Kış saati uygulamasını kaldırarak, saat düzenlemesini gece vakti çocukların, çalışanların işe gitmesine yol açmak dahi bu sorunun bir farklı boyutudur. Bunun için yapılması gerekli olan siyasi iktidarın bu sorunu ortadan kaldıracak önlemleri öldürme ötesinde planlaması gerekir. Bunun bir çözüm yolu olmadığının da görülmesi şarttır. Bu anlamda yaşanan olayları yok sayarak değerlendirme yapmak mümkün değildir.
Doğrudur, camiye giderken sabah erken saatlerde bu olaylarla karşılaşan ya da okula giden çocukların yaşadığı sorunlar vardır ama bu sorunlar... Öldürmeyle çözme mantığı, yaşadığımız diğer bütün sorunları değerlendirirsek, o zaman farklı alanlarda da öldürme yöntemlerini savunur bir noktaya düşülür ki bu, doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle bu kanun teklifinin hem çekilmesi hem de öldürme anlayışı yerine yaşatarak sorunu çözümcü bir yaklaşımla ele alınmasının doğru olduğunu düşünüyor, teşekkür ediyorum.