KOMİSYON KONUŞMASI

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Şimdi, öncelikli olarak, var olan yasalara uyma sorumluluğu, en başta idarenin olmak üzere hepimizin ödevi ve sorumluluğu. Anayasa'ya aykırılık... Öncelikle, var olan yasaya göre etkin kısırlaştırma, aşılama faaliyeti uygulamayarak, denetim görevini yerine getirmeyerek zaten anayasal sorumluluğa, Anayasa 129'a göre kanunlara uymak zorunda olma hükmüne aykırı bir biçimin sonucu olarak bu yasa hazırlandı. Şu anki mevcut yasada kendi denetim sorumluluğunu, yaptırım sorumluluğunu yasal olarak ortadan kaldıran ve üstünü örtecek bir biçimde getirilen bir yasa var önümüzde. Öncelikli olarak bu var olan yasanın ortaya çıkış şekli Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi 2003 yılında kurulda, TBMM'de kabul edildi. Bunun üzerine yapılan çalışmalar sonrasında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası Kanunu getirildi ve bu kanunla ilgili zaten çoğu zaman hem bu kurullarda hem komisyonlarda hem de toplum üzerinde çokça tartışma var; TCK'da mala zarar verme, suç olarak değerlendirilmesi, Kabahatler Kanunu'nda değerlendirilmesi.

Yine, hayvanların kesimiyle ilgili aynı maddedeki 29 (a) anayasal tartışması ve iptal tartışmalarında hayvanların Anayasa ve yasaya göre, kanunlara göre yeri neresi olmalı, hayvanların sahipli, sahipsiz ayırımının sonlandırılması ve hayvanları gerçek bir koruma ve hayvan hakları üzerinde çokça tartışma var. Şu ana kadar getirilen bu kanun yasasında öncelikli olarak -diğer partiler de söyledi- doğrudan her ne kadar bir Anayasa maddesi, anayasal olarak Hayvanları Koruma Kanunu'na uygun biçimde Anayasa ve bir hayvan hakkı ya da canlıların yaşam hakkının korunması biçimindeki bir kanun maddesi olmasa da özellikle Anayasa 56'daki sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı yani çevre, doğa. Nedir çevre, nedir doğa, nedir ekoloji? Tek başına insanlardan, insanların yaşam biçiminden ve yaşam hakkıyla biçimde toparlanamaz. Çevre, doğa bir bütündür. Hayvanları, doğal sistemi, ekosistemi, ormanları da içine kapsayan bir biçimde hayvanları koruma, gerekli bir biçimde haklarının sağlanması, kısırlaştırma gibi bu noktadaki çevre ve doğa kapsam üzerinden öncelikle bu Anayasa 56'ya aykırı.

Yine, Anayasa 63'üncü maddede her ne kadar doğrudan hayvanlar hayvan olarak tarif edilmese de tabiat varlık ve değerlerin korunmasını sağlama yükümlülüğü vermiştir ve bunun içerisinde doğada yer alan hayvanların sahipli sahipsiz olduğuna bakmaksızın ya da hayvanların türüne ve cinsine göre bir ayrım yapmaksızın tabiatın değerleri olarak hayvanları koruma sorumluluğu anayasal bir sorumluluktur.

Yine, maddi, manevi varlık kavramı üzerinden sadece insanların değil, doğanın bir parçası olarak hayvanların da Anayasa 17'ye göre yine "Toplumun refahı ve huzuru nedir? Toplumun manevi maddi bütünlüğü nedir?" tartışmalarında birçok kere doğanın ve hayvanların da bir bütünen toplumun bir parçası olarak ele alınmasına dönük olarak Anayasa madde 5, yine Anayasa madde 2 noktasında bir bütünen Anayasa'ya aykırı olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bugün, burada, var olan, Hayvanları Koruma Kanunundaki eksiklikleri yerine getirmeyen, sorumluluk olarak addedeceğimiz, Anayasa 129,169 meselesi üzerinden tartışılacakken bugün tersinden, sorumluluğunu farklı şekilde bir şeye dönüştürmeye çalışan, sorumluluğunu yerine getirmekten kaçınan, denetim sorumluluğu, yaptırım uygulamasını yerine getirmeyen birçok örnek uygulama Belediyeler Kanunu'ndan il, orman ilgili tarım müdürlüklerine kadar birçok denetim yerine getirmeyen iktidarın bugün bu kanunu getirmesi hayvanların ekolojik dengenin, doğanın bir parçası, çevrenin bir parçası olduğu gerçeğini ortadan kaldırarak Anayasa 56,63,45,17,2,169'a tamamen aykırıdır. Bu Anayasa tartışması yaparken ev hayvanlarının korunmasına dair sözleşmeye kısmi bir atıf yapılmış. Sanki bu sözleşme -ki Anayasa 90'ı da burada tartışmamız gerekir- Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler üzerinden Anayasa 90'a bir üstünlük verir. Her ne kadar var olan tasarıda bu kanunun 12'nci maddesi üzerinden tersi bir psikoloji yapmış olsa da Anayasa o ilgili sözleşmenin Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 11'inci maddesi ev hayvanlarının ne şekilde öldürüleceği, ne şekilde ortadan kaldırılacağı dair ayrıntılı bir beyan eder. Acil durumda, müdahale edilecek veterinerin bulunmaması hâlinde ne gibi acısız ve uygun yöntemlerle yapılacağına dair bir madde hükmü var. Aynı maddenin 12'nci, aynı sözleşmenin 12'nci maddesinin ev sahipleri yani sahipli hayvan ve korunaklı hayvan üzerinden bir değerlendirme yaptı. Sahipsiz hayvanlar üzerinden böyle bir hakkın tanınacağına dair bir yanıltıcı bilgi yer alsa da 12'nci madde bir önceki maddeye atıf yapar. Yani siz sahipli ya da sahipsiz olsa bile bir hayvanın ölümüne dair bir karar vereceksiniz öncelikle ivedi, acil bir durum, ilgili veterinerin olmaması, müdahale edecek koşulların sağlanmaması, yine acı vermeyecek bir durumları gözetme ve koruma yükümlülüğü altındasınız. Aynı zamanda, bu sözleşmenin ters yüz edilmesini de kabul etmiyoruz. Burada, Anayasa 90 üzerinden de bir aykırılık iddiamız var. Bu nedenle, usulü açısından getirilen bu kanun Anayasa'ya aykırıdır, geri çekilmelidir.