Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .07.2024 |
SERKAN SARI (Balıkesir) - Evet, Değerli Bakanım, çok teşekkür ediyorum, görevinizde başarılar diliyorum sizlere.
Umut ediyorum ki bugünkü beyanınız gibi daha sıklıkla Komisyon üyelerimizle bir araya gelip kentlerin, şehirlerin, vatandaşların sorunlarına bire bir bizler vesilesiyle de şahitlik etmiş olursunuz. Sonuç itibarıyla, biz, milletvekili arkadaşlarımız sokakta halkın sorunlarını takip etmek üzere cansiparane çalışıyoruz ama bu sorunların çözümü de iktidarda. Biz iletmiş olduğumuz sorunlara sizlerden bu samimiyetle çözüm bekliyoruz. Ben kendim Balıkesir milletvekiliyim, eczacıyım, hem mesleğimin hem de kentimin sorunlarıyla ilgili konuları dile getirmek istiyorum sizlere.
Öncelikle eczacılık mesleğiyle ilgili yaşanılan sorunlara vurgu yapmak isterim. Şu anda geçtiğimiz günlerde YÖK Başkanımıza da aynı konu başlıklarını vurguladım. 62 tane eczacılık fakültemiz var. Bunun sadece 29 tanesinin dekanı eczacı ve bu 62 eczacılık fakültesinin sadece 14 tanesi akredite, aslında dünya standartlarında eğitim verebilen nitelikte. Burada görünen o ki aslında şu anda mezun olan eczacılarımızın dünya standartlarında ve halk sağlığına etkin hizmet verebilecek düzeyden her geçen yıl uzaklaşarak devam ettiğini görüyoruz. Yeterli eğitim verebilecek kadroları, laboratuvarları ve fiziki koşulları yok. Bir apartman dairesinde eczacılık fakültesi eğitimi vermeye çalışan üniversiteler var. Bana o iletilen raporlara baktığımda tam donanımlı bir eczacılık fakültesi için 100'e yakın bir akademisyene ihtiyaç varken nitelikli eczacılık eğitimi verebilmek için akredite olmayan üniversitelerin büyük bir çoğunluğunda 10'a yakın akademisyenle eğitim veriliyor ki hatta bir devlet üniversitesi örneği vermişler, 6 akademisyeni var; bunların hiçbiri de eczacı değil ve buradan mezun olan arkadaşlarımız da eczacılık mesleğini icra edecekler. Bu anlamda, şu anda mevcut eczacı sayısı zaten ihtiyacı karşılayan düzeyde ve bundan sonra mezun olacak eczacılarımız da aslında işsiz eczacılar ordusuna katılacaklar. Biz 46 bin eczacıyla ve 80 bine yakın çalışanımızla aslında sağlık hizmetinin en önemli ayaklarından birini icra ediyoruz. İlk sağlık danışanıyız aslında, hastalarımızın ilk uğradığı, ilk sorduğu, ilk danıştığı, ilk konuştuğu ilk fikir aldığı sağlık paydaşlarından biriyiz. Bugün 46 bin çalışanın sadece 4 bini kamuda çalışıyor ve görünen o ki yeni mezunlarla 5 bine yakın işsiz eczacımız, hatta önümüzdeki yıl mezun olacaklarla beraber 10 bin eczacımız işsizler kervanına katılacak. Bu, aslında planlamanın yersiz, niteliksiz ve yetersiz olduğunun da açık bir göstergesi. Biz nitelikli eğitimin verildiği, yeterli planlamanın yapıldığı ve mesleğimizin saygınlığının yitirilmediği bir planlamanın yapılmasını ve bu konuda sizlerin de destek olmasını talep ediyoruz çünkü yurt dışındaki örneklere baktığımızda; Almanya'da 1,4 milyon öğrenci varken üniversitelerde, bizde 8 milyonu bulmuş düzeyde. Sadece eğitim vermek aslında yeterli bir çözüm değil, bu eğitimi alan meslektaşlarımızın da mesleki faaliyetlerini saygın bir şekilde yürütebilmesi için gerekli koşulların yaratılması gerekiyor.
Önemli noktalardan biri aslında ilaç. Bizim mesleğimizin temel icra noktası ilaç. Ulusal bir ilaç politikasına ihtiyacımız olduğunu vurgulamak istiyorum. Dışa bağımlı olmamızdan kaynaklı ve içerideki ekonomik krizle beraber hastalarımız ilaç yokluklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu dışa bağımlılığımızı azaltacak ve ulusal anlamda ortak mutabakatla, paydaşların bir araya gelerek çözüm ürettiği ve bu çözümün de uygulamaya geçirilerek hızlıca adımların atılması gerektiğini vurgulamak isterim. Yurt dışından getirilen ilaçlar sorunu var, birçoğunun ruhsatı olmadığı için hastalara "Kendiniz getirin." "Dava açın, paranızı alın." gibi veya Bakanlık vesilesiyle gelen ilaçlar silsilesinde hastalar ilaca ulaşabilmek için bir sürü mevzuat, belge, raporla boğuşuyor. Bu da aslında hastalarımızın zaten sağlık stresi baskısı altındayken bir de ilacına ulaşma telaşıyla onları daha da baskı altına alıyor. Bunlara daha kurumsal ve kalıcı çözümler üretilmesi gerektiği inancındayım. Sağlık Bakanlığının envanterinde veya eczanelerin envanterinde olabilecek şekilde, hızlı teminini sağlayacak şekilde bizim bu sürece kalıcı çözüm üretmemiz gerekiyor.
İthal ilaçlar kur farkından kaynaklı sıklıkla yoka düşüyor hatta yerli üretim ilaçlarının bile ham madde yetersizliğinden kaynaklı yoka düştüğü dönemleri yaşıyoruz, yeniden de düşeceğini öngörüyoruz. Şu anda da ilaç yoklarıyla ilgili sıkıntılarımız var çünkü bu, aslında İlaç Fiyat Kararnamesinin uygulamasıyla ilgili bir sorun. Yayınlandığı yıldan beri, yaklaşık on beş yıllık süreç içerisinde İlaç Fiyat Kararnamesinde güncellemeler yapıldı ama bu güncellemeler hem günün gereklerinin gerisinde kala, kala, kala arada astronomik bir farka dönüştü hem de şu anda döviz kurunun 35 liralar civarında olduğunu düşünürsek, verilen kur değeri 17,5 lira yani yarısına denk gelen bir oranda geriletirilerek fiyat maliyeti aslında fiyat vermeyerek ekonomikleştirilmeye çalışıldı. Bu da beraberinde üretim kalitesini düşürdü, beraberinde etkinliğini azalttı, beraberinde de yokluğu getirdi. Biz, eczanelerdeki ilacın, nitelikli ilacın sağlıklı bir şekilde temin edilebilmesi gerektiği inancındayız. Bu anlamda da alacağınız, hep birlikte üreteceğimiz tedbirler bu sorunun kısa zamanda aşmamızı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Ekonomik krizin faturası ilaca kesilemez.
Bu dönemde, geçtiğimiz dönemde vergi mevzuatıyla ilgili düzenlemeler yapıldı. İlaçtaki KDV yüzde 8'den yüzde 10'a çıkarıldı. Temel gıda ürünlerinde yüzde 1. İlaçtan daha önemli bir ihtiyaç olamaz yani ilacın KDV'sinin yüzde 10 olması kadar saçma bir durum yok. Bu konuyla ilgili de ilacın KDV'sinin yüzde 1'e düşürülmesiyle ilgili bir adım atmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca, meslektaşlarımızın da ayakta kalabilmesi, saygın ve nitelikli sağlık hizmeti üretebilmesi için kârlılıklarıyla ilgili sorunları var. Eczacılarımız, sağlık sektöründe önemli bir gider kalemi hâlinde görülmeye başlandı. Aslında verdiğimiz hizmetin kalitesi, niteliği Bakanlığın nezaretindeki denetimiyle çok daha sağlıklı üretilebilecekken bir tasarruf kapısı hâline dönüştürüldü. Önce ilaç kâr marjları düşürüldü, sonra baremler eklendi, baremlerdeki kârlılıklar düşürüldü derken şu anda birçok meslektaşım iflasın eşiğinde, güçlükle mesleğini icra etmeye çalışıyor. Bu anlamda meslek hakkı, nöbet hakkı gibi güncellenecek değerlerle meslektaşlarımızın bu ekonomik sıkıntılarına, yıllardan beri mesleğine vermiş oldukları emeği heba etmelerine hep birlikte engel olabiliriz diye düşünüyorum. Dünya Sağlık Örgütünün eczacılıkla ilgili açıkladığı kar marjı aslında yüzde 35, şu anda biz yüzde 20'lere kadar düştük. Bu anlamda, dünya standartlarında bir sağlık hizmeti verebilmek için meslektaşlarımızın mesleğini geliştirebilecek belli bir geliri de elinde bulundurması gerekiyor.
Ayriyeten, meslektaşlarımızın yurt dışıyla da ulaşımını sağlayabilmek için yeşil pasaport talepleri var. Bu konuda Bakanlığınız nezdinde de eğer çağrıda bulunulabilirse, yurt dışındaki sempozyumlara, panellere, eğitimlere ve ilgili kurumlarla iletişime geçebilmek adına bu hak tanınabilirse eczacı meslektaşlarımıza çok faydası olacağı inancındayım.
Ayriyeten, şu son dönemde bize gelen şikâyetler biri de Hepatit B aşısının ulaşımıyla ilgili. Sağlık ocaklarında, aile sağlığı merkezlerinde aşının yetersizliğinden bahsediliyor. Bu anlamda, bu süreçle ilgili yeni doğan bebeklere, onkoloji hastalarına, diyalize girenlere ve yeni başlayan sağlık çalışanlarına bu aşılama takviminin yapılması gerekiyor ama sanırım ihalelerle ilgili bir sıkıntı var ve tedarikle ilgili bir sorun oldu. Bu aynı sorunun aslında kuduz aşılarıyla da ilgili yaşandığı konusu tarafımıza iletiliyor, kızamık aşılarıyla da ilgili durum aynı. Bu Temel Sağlık Aşılama Programı'yla ilgili eksikliklerin bir an evvel giderilmesi gerektiğini savunuyorum.
Geçtiğimiz dönemde Bakanımız bir de HPV aşısıyla ilgili "Yerli bir aşı üreteceğiz ve bu aşı takvimine HPV aşısını da alacağız." dedi amma velakin o günden bugüne ortaya atılmış bir adım yok, ortaya konulmuş bir adım yok. Bunu da bir eksiklik olarak görüyorum. Çünkü HPV aşısı uygulamalarıyla rahim ağzı kanserini yüzde 90 oranında durdurabilen, alınması elzem olan, tedavisinin çok daha zahmetli ve hayati sonuçlar doğurabilecek bir aşı, aşılamanın hâlâ yıllar geçmiş olmasına rağmen Bakanlığımız tarafından çözülmemiş olması bir eleştiri noktasıdır. Bugün belediyelerimizin bazıları bunu çözmek için mücadele ederken bu konuda radikal bir adımın atılmasını bekliyorum sizlerden.
Bir de şehrimizin temel sorunlarıyla ilgili birkaç konu başlığını iletmek istiyorum. Nedir bunlar? Balıkesir Devlet Hastanemiz yaklaşık 2017-2018 yıllarında yenilenmek üzere projeye çıktı, ihaleye çıktı. 400 yataklı ve 1 milyar 412 milyonluk bir bütçeyle ihalesi tamamlandı. Önümüzdeki yıl haziran ayında, on bir ay gibi bir süre kaldı ihalenin tamamlanmasına ama ortada hiçbir şey yok. Bu konuda yeterli denetim yapılmadığı düşüncesindeyim. Hastanenin atıl durumda bırakılması sağlıklı sağlık hizmetini Balıkesir'de aksatıyor. Çünkü yatak kapasitemiz yeterli değil, üniversite hastanemizin yatak kapasitesi 200'dü, bir üniversite hastanesi düşünün ki 200 yatakla hizmet vermeye çalışıyor, hayırseverler vesilesiyle bu 300'e çıkarılmaya çalışılıyor, Balıkesir'deki bazı iş adamları arkadaşlarımızın katkısıyla ek binalar yapılıyor ama oradaki açık, taşıma suyla değirmen döndürülmeye çalışılıyor. Balıkesir Devlet Hastanesinin yenilenerek aktif ve güncel bir şekilde Balıkesir sağlık hizmetine kazandırılmasını talep ediyorum.
Ayrıyeten, Edremit Devlet Hastanesi, Körfez bölgemizdedir, yazın yaklaşık 2-3 milyon insanı ağırladığımız bir bölgedir. İstanbul'un, İzmir'in, Ankara'nın, çevredeki bütün büyükşehirlerin yazın tatil için geliyor, Ayvalık'tan tutun Edremit'e kadar, Altınova Körfezi'ne kadar Edremit Körfezi yoğun bir trafik yaşıyor ve hastalarımızın büyük bir çoğunluğu Edremit Devlet Hastanesinde yetersizliklerden dolayı hayatından oluyor, kalp krizine müdahalede ve diğer sağlık müdahalelerinde geç kalınıyor, yeterli donanımı yok. Bunlarla ilgili bir ihaleye çıkıldı, 300 yataklı bir hastane ihalesi, 1 milyar 397 milyonluk bir ihale, önümüzdeki sene bunun bitmesi gerekiyor ama atılmış bir adım yok. Bunun önümüzdeki sene bitmesi mümkün gözükmüyor. Ertelenerek, ötelenerek yaklaşık dört beş yıldan beri gündemde olan "Yapıyoruz." "Yapacağız." "Bitti." "Bitecek." söylemleriyle Balıkesir'in bu anlamdaki temel yatırımları, sağlık yatırımları gecikmekte.
Aynı beklenti bizim 3'üncü büyük bölgemiz olan -3 coğrafi bölgeden oluşuyor Balıkesir Merkez, Güney Marmara ve Körfez olmak üzere- Bandırma bölgesinin de bu anlamda, bu niteliklere sahip bir hastaneye ihtiyacı olduğunu, devlet hastanesinin genişletilerek, yenilenerek güncellenmesi gerektiğini vurgulamak isterim.
Son olarak, randevular... Randevularla ilgili çok sıkıntılar yaşıyoruz, sağlık müdürlerimiz ve başhekimler vesilesiyle bunu aşmaya çalışıyoruz ama milletvekilleri olarak... Ki bu salonda bulunan birçok milletvekilimizin de en önemli görevi randevu sağlamak gibi bir duruma düştü. Gün içerisinde çokça randevu alınma, geç randevu, randevu bulamama gibi taleplerle hepimize başvuruda bulunuluyor. Biz günlük mesaimizin bir kısmını hastalarımızın randevu sorunlarını çözmeye harcıyoruz. Bunu harcamıyor olmamız lazım. Bu randevuların hızlı bir şekilde çözümleniyor olması gerektiği inancındayım. Bu anlamda, bölgedeki sağlık müdürümüz, başhekimlerimiz bize destek oluyorlar ama bize gelmeden bu konunun çözülmesi lazım. Bunun temel sebebinin de kadro yetersiz olduğunu görüyorum. Özellikle birçok ilçemizde -ki kırsal ilçelerimizde- temel birçok branşta hekimimizin olmadığını, geçici görevlendirmelerle bu sorununun çözüldüğünü, bulunduğu yerdeki sağlık hizmetini aksattığını, gittiği yerde de sağlık hizmetini tam anlamıyla çözemediğini ve yeterli bir sağlık hizmetinin sağlanamadığını, mevcut hastaneleri de bu anlamda yeterli bir şekilde kullanamadığımızı görüyoruz.
Bu sebeple, bu konularda bize, mesleğimize ve bölgemize katkısı sunacağınıza inanıyorum. İnşallah, sıklıkla da bir araya gelerek bu konuları hep birlikte yeniden değerlendirme şansı buluruz.
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.