| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Sayıştay Başkanlığı c) Cumhurbaşkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu d) Başbakanlık e) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Diyanet İşleri Başkanlığı h) Türkiye İnsan Hakları Kurumu ı) Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü i) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 26 .01.2016 |
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlar; ben de konuşmama başlamadan önce hepinizi sevgi, saygı, hürmetle selamlıyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığının 2016 yılı kanun tasarısının hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum. Özellikle bir teşekkürle başlamak istiyorum. Gerçekten Diyanet İşleri Başkanlığımızın hazırlamış olduğu bütçe tasarısıyla ilgili faaliyet ve bütçe kitapçığında çok detaylı bilgiler var irili ufaklı, bütün çalışmaları yazmışlar ve önümüzdeki yıl planladıkları faaliyetlerden de bahsetmişler. O yüzden kendilerine hassaten teşekkür ediyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığımız gerçekten büyük bir teşkilat. Köylere kadar kadroları var. Camilerde imamlarımız var, muhtarlarla beraber hizmet yapıyorlar. Bazı camilerimizde, köy camilerimizde kadrosuzluktan dolayı cuma namazı kılamamalarından dolayı kadro taleplerinde bulunuyorlar. Bu, köylerin yolu, suyu, elektriği kadar önemli. Bu konuda da kadro eksikliklerinin tamamlanmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Din görevlileri son yıllarda yüksek tahsilli, ilahiyat ve İslami bilimler fakültesi mezunu görevlilerden oluşmakta. Bu da hizmet kalitesini yükseltmiş ve cemaat ve yöneticiler, imamlar arasındaki iletişimi olumlu yönde etkilemiştir. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir teşkilatta köylere kadar teşkilatlanmış bir yapıdan da çok şeyler beklenmektedir.
Ben özellikle camilerle ilgili birkaç konuya değinmek istiyorum. Tabii, Diyanet İşleri Başkanlığımız cami mimarileriyle ilgili çalışmalar yapıyor. Bununla ilgili proje ekipleri var fakat yerinde, mahallinde birçok proje eksiklikleriyle karşılaşıyoruz. Özellikle cami projelerinde tasarımların israfa kaçar nitelikte olduğu, soğutmada ve ısıtmada çok büyük masraflar olduğu, bunu karşılamak için de iş yerleri, camilerin altına, yapılmasına dair projelendirme çalışmaları yapılmasından dolayı cami mimarisinde önemli sapmalar ve bozulmalar gözükmektedir. Bununla ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığımızın illerde ya mimarlarla çalışması ya kendi kadrolu mimarlarının olması veyahut da belediyeler ve çevre şehircilik kadrolarında cami mimarisiyle ilgili özel eğitim vermelerinin faydalı olacağını düşünüyorum. Gerçekten, apartman aralarında yapılan camilerin minarelerinin çevreye verdiği rahatsızlıktan yeşil alanların tahrip edilmesine kadar ve anıt niteliğinde olan, gösterişli, ihtiyaç fazlası mimarilere kadar birçok konuda eksiklikler bulunmaktadır.
Bir hadisişerifte "Camilerinizi, mescitlerinizi tezyin etmeyiniz, caddelerinizi ve sokaklarınızı tezyin edin." diye ifade ediliyor fakat biz camilerimizi tezyin ediyoruz, sokaklarımızı ve caddelerimizi süslemiyoruz, tezyin etmiyoruz. Dolayısıyla, bu cami projeleriyle ilgili bu konuya özellikle dikkat çekmek istediğimizi söylüyoruz ve cami projeleriyle ilgili cephe mimarisinin özellikle yöresel özelliklerden istifade edilerek yapılması lazım. Soğuk memleketlerde cam giydirme, sıcak memleketlerde beton kalıpların kullanıldığı camiler var. Bunları da gerçekten...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Soğukta beton, tam tersi.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Soğuk memleketlerde cam giydirme camiler yapılıyor, yapılmaması lazım, onu söylüyorum, o anlamda söylüyorum. Yani örneklerini gördüğümüz için söylüyoruz.
Burada, tabii, Diyanet İşleri Başkanlığımızın özellikle Şeriye ve Evkaf Bakanlıklarının ayrılmasından sonra vakıflardan ayrı hareket etmesi Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili bazı sorunları önümüze getiriyor. Özellikle mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve üzerinde cami yapılan binalarla ilgili kullanım sorunlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bunların da bir düzene kavuşturulması gerekir. Özellikle kültür faaliyetleriyle ilgili Diyanetin ilişkisi var. Bunları Kültür Bakanlığı bütçesinde söz alıp ifade etmek isterim, burada fazla vaktinizi almak istemiyorum ama Diyanet İşlerinin kültür faaliyetleriyle ilgili direkt ilişkisi var. Tarihimizle, geçmişimizle, bu geçmişle ilgili Diyanet İşlerinin yapması gereken bazı çalışmalar var. Bunlar sanki biraz eksik kalıyor gibi düşünüyoruz.
Ayrıca, Kuran-ı Kerim tefsiriyle ilgili birçok kitap var Diyanet İşleri Başkanlığının da buna ilişkin kitapları var fakat modern, çağdaş verilerin hâlâ bu tefsir kitaplarında işlenmediği ve araştırılmadığı görüşündeyiz. Eski kitaplarda bahsedilen konuların sadece tekrarından ibaret olan, yeni bir yorum katmayan, araştırma yapılmayan konular olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bunlarla ilgili çalışmaların da belki üniversitelerle ve ilgili birimlerle eşgüdüm içerisinde çalışmalar yapılırsa daha faydalı sonuçlar çıkacağını düşünüyorum. Bunların örneklendirilmesi de yapılabilir. Ben daha sonra sizlerle özel görüşmelerimde bunlardan size bahsedebilirim.
Yine, bir arkadaşım bahsetti, Vatikan'da bir geziye gittiğini ifade etti. Orada bir kütüphaneyi kendisine gezdirdiklerini ifade etti. Bu kütüphane sadece Vatikan'ın ilgili, görevlendirdiği hocaların veyahut da işte, profesörlerin veyahut da rahiplerin çalışmasının derlendiği bir kütüphane olduğunu ve bu kütüphanenin sadece İmam-ı Âzâm'ın hayatıyla ilgili, gezdiği, dolaştığı, görev yaptığı yerlerle ilgili olduğunu ifade ettiler. Yani sadece İmam-ı Âzâm'la ilgili özel bir kütüphaneleri var. Bunu gördüğünü ifade ettiler. Tabii, bizde böyle bir çalışma var mı? Diyanet İşleri Başkanlığımız yine mezhep imamlarımızla ilgili veyahut da tarihî şahsiyetlerle ilgili böyle çalışmalar yapabiliyor mu? Yapmayı düşünüyor mu? Bunu şahsen merak ediyorum. Bunun yapılmasının da çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Ayrıca, İncil ve Tevrat'la ilgili uzmanlarınız var mı? Bu konuyla ilgili İncil'i inceleyen ve bununla ilgili uzmanlık derecesinde sorulara cevap verebilecek veyahut da bu konuyla ilgili yayın yapan uzmanlarınız var mı? Bunu da şahsen merak ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Şimdi, işin bir başka boyutu: Tabii, burada Diyanet İşleri Başkanlığımız çok önemli görevler yapıyor. Bunu burada ifade ediyoruz. Özellikle son yıllarda karşılaşmış olduğumuz hususlardan dolayı bu konunun ne kadar kurumsal olarak önemli olduğu meydana çıkmış durumda. Suriye ve Irak'ta yaşanan, bugünkü dönemde yaşanan sorunların bu konunun ne kadar hassas olduğunu da bir kez daha göstermektedir. Mesela Ezidiler ve orada çok kültürlü toplumların yaşam biçimlerine müdahale edilmesi bir garabet oluşturmaktadır. İslam dini gibi barışçı bir dinin mensuplarının terör örgütleriyle ilgili bazı meselelerde isimlerinin geçmiş olması gerçekten ilgi çekicidir. Emeviler, Abbasiler döneminde, Selçuklular, Osmanlılar döneminde yaşamlarını sürdüren bu toplulukların birden bire sürülmesi gereken, yok edilmesi gereken topluluklar olarak görülmesi nasıl bir anlayışın neticesi olduğu önemlidir. O yüzden Diyanet İşleri Başkanlığımızın tarihî bir görevi var. Bu tabii, Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendi kültürü içerisinde bir diplomat gibi hareket ediyorlar, diplomasiye uygun hareket ediyorlar çünkü tarihte yaşanan sorunların tekrar yaşanmaması için bu konuda çok deneyimli ve tecrübeliler, bizim Ahi Evranlar, Yunus Emreler, Hacı Bektaş Veliler, Hacı Bayram Veliler gibi barışçı ve topluma barışçı mesajlar veren büyüklerin tekrar iyi anlatılması ve bunların Diyanet İşleri Başkanlığının özel programlarıyla tanıtılmasından büyük fayda olacağını şahsen düşünüyoruz.
Yine, Suriyeli göçmenlerle ilgili geçen Yenimahalle'de ev ziyaretlerinde bulunduk, ilçe müftümüz de vardı. Yani bu Suriyeli mültecilerden kayıt dışı olanların yaşadıkları birçok sorunlar var. Bunların tespitine dair sorunlar oluşturuluyor. Bunu cami görevlilerimiz de bu taramalarda ve ziyaretlerde bulunarak bunları ilgililere aktarabilirler diye düşünüyoruz.
Ayrıca, Diyanet İşleri personelimizin sorunları var. Sayın vekilimiz de bunu dile getirdiler, rotasyon sorunu. Biraz önce söyledim, din görevlilerimizi diğer kamu görevlilerine eşdeğer tutmamak lazım çünkü oranın bir parçası oluyorlar, uzun süre görev yapan imamlar oradaki mahallenin bir parçası olarak görev yapıyorlar, insanları, aileleri tanıyorlar, onların sorunlarını biliyorlar ve orada ayrıca bir ombudsmanlık görevi gibi bir görev yapıyorlar. Dolayısıyla, bunların yer değiştirmeye tabi tutulması birçok sorun oluşturuyor. Mesela İstanbul'da bizim görev yaptığımız yerde, mahalledeki cami imamımızın görevinin değiştirilmesini hiç kimse arzu etmedi, istemedi. O camiye gelen cami imamı da yine kendi mahallesindeki insanlar tarafından yer değiştirilmesi istenmemesine rağmen rotasyon yönetmeliğinden dolayı böyle bir mağduriyet yaşanıyor. Bunun tekrar düzenlenmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Ayrıca, müftülerin il disiplin kurulunda yer alması gerektiğini düşünüyoruz. İl disiplin kurullarında il hukuk işleri müdürü, defterdar, millî eğitim müdürü, sağlık müdürü, tarım ve köy işleri müdürü, bayındırlık ve iskân müdürlerinden oluşan bir heyet var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen buyurun Sayın Arslan.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Dolayısıyla, müftülerin il disiplin kurulunda yer almasının faydalı olacağını da düşündüğümü burada ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, yine vekil ve ek ders ücreti karşılığı görev yapan personelin de kadroya alınması, Kuran kursu, imam hatip ve müezzin, kayyım kadrolarında ek ders ücreti karşılığı görev yapan veya vekil statüsünde görev yapan personelin kadrolu statüye geçirilmelerinin de faydalı olacağını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.