KOMİSYON KONUŞMASI

CUMHUR UZUN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız ve Bakanlığımızın değerli bürokratları; deveye "Boynun niye eğri?" demişler, o da "Nerem doğru ki?" diye cevapta bulunmuş. Biz aslında bugün burada, 2'nci baro şeklinde yarattığımız bir sorunun bir başka versiyonu, mali güçlendirilmesine ilişkin iradenin "2 no.lu barolardan yana nasıl bir tavır gösterebiliriz?" kısmını konuşuyoruz.

Çoklu baro, geçen süre içinde, sayılarından da anlaşılacağı üzere, ülkemizde, hukukumuzda bir kabul, yerleşme sağlayamamış; aradan geçen süre içinde, bütün hukuk camiasında, özellikle de avukatlar camiasında gereksiz bir düzenleme olduğu konusunda hemfikir olunan bir hâl almış durumda. Çoklu baro çalışmaları sırasında bu salona "Baro Başkanı" sıfatıyla geldiğimizde, Cahit Başkanım ile Özlem Başkanım bizi kabul ettiler ve biz kendilerine çoklu baronun hukukumuza, ülkemize, adalet sistemimize ne kadar gereksiz olduğu konusunda açıklamalarda bulunduk. Bizi itinayla dinlediler ve meslektaş olmanın samimiyetiyle de şöyle bir anekdot yaşandı aramızda -Cahit Başkanım da hatırlayacaktır, Özlem Başkanım da burada olsaydı keşke, her iki kişi de aynı anda duymuş olacaktı- aktarmak isterim: "Özlem Başkanım, Cahit Başkanım; bu yasayı hazırlayanlar olmanız hasebiyle size kıskançlıkla bakıyorum. Daha doğrusu, size kıskançlıkla bakıyorum ama kıskançlığımın sebebi milletvekili olmanız değil, kıskançlığımın sebebi Grup Başkan Vekilleri olmanız ve kendi grubunuzda kıymetli milletvekilleri olmanız değil; kıskançlığımın sebebi, mesleğimizle ilgili bir düzenlemeyi yapan ve bu düzenlemeyi hazırlayan meslektaşlarımız olmanız. Ve öyle bir şey yapın ki mesleğimiz, sizi, yıllar boyunca, bir yanlışı düzelten ya da bir yanlışa gidilmesini engelleyen meslektaşlarımız olarak tarih boyunca ansın ya da 'bu mesleğe zarar veren avukatlar' olarak tanımlamak durumunda kalacaktır." Cahit Başkanım bu konuşmamdan etkilendiğini ve bununla ilgili düzenlemelerde değerlendireceğini söyledi ama hiç de öyle olmadı sonuç. Şimdi, ben Cahit Başkanımı hukuki deyimle "Çoklu baronun faillerinden birisiydi." diye tanımlıyorum, aramızdaki samimiyetin de bunda etkisi var. Fakat bugün geldiğimiz noktada, çoklu baroyu ekonomik olarak güçlendirmek ve bu güçlendirmenin sonuçlarından bir şeyler beklemek, emin olun, bedene uymayan bir şeyi bedene uydurma çabasından öteye gitmiyor, gitmeyecek. Bugünkü çaba, ekonomik güç katma ve onunla hayat bulmasına nefes olma çabası, ikinci kez aynı yanlışta ısrar ediliyor olmasının sonucunu doğuruyor ve bunun da başında Cahit Başkanımı görünce, yine hukuki bir tanımla: Tekerrüre uğratıyorsunuz Cahit Başkanım. Biliyorsunuz, tekerrürün yatarı çok, affı yok. O yüzden, çoklu baronun artık ülkemiz hukukuna hiçbir şey katmadığını lütfen kabul ederek bununla ilgili düzenlemeye, gelin hep beraber, çoklu baronun ülkemizden çıkarılması ve önceki hâlinde olması gereken hâliyle ilgili çalışmalara mesai ayıralım ve bu mesaide burada, bu işle ödevli milletvekilleri olarak mesleğimizi koruyalım; bu, bize belki de mesleğimiz açısından bir ödev.

Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi ölçülülük ilkesine aykırı bularak yüzde 40'lık oranı, böyle belirlenme şeklinin ve esaslarının belli olmadığı ve aynı zamanda ölçülü olmadığını gördüğü bu hükmü iptal etti. Biz şimdi sizin önerdiğiniz düzenlemeyle yüzde 40 olan oranı yüzde 30'a çekiyoruz. Bu yüzde 30'un neden, nasıl gerektiği, altında ne vardır; bu bilinmiyor ama bilinenlerden bahsedeyim ben size: Türkiye'de 2 tane 2 numaralı baro var, Ankara ve İstanbul. Olabilecekken olmamasını da -ayrıca parantez içinde- bunun diğer illere nasıl sirayet etmediğinin ya da nasıl kabul görmediğinin kanıtı olarak sunmuş olayım. Ankara'da 1'e 10 oranı var, İstanbul'da 1'e 20 oranı var üye sayısı itibarıyla ve ürettikleri hizmet itibarıyla da benzer oran ve katsayı devam ediyor. O nedenle, 40'ı 30'a çektiğimizde biraz azalttığımızı var sayacağız ve bununla Anayasa Mahkemesinin önüne gene "Bu ölçülüdür." diye gideceğiz.

Ben aslında bu yasanın genelinde Anayasa Mahkemesinden gelen hükümleri düzenlerken -diğer maddeler için de geçerli- özellikle Adalet Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin kararında vermiş olduğu kriterleri anlamamış hukukçular olmaktan endişe duyuyorum doğrusu. Bizim, Adalet Komisyonu olarak en azından, Anayasa Mahkemesi kararını doğru okuyabilen ve okuduğundan Anayasa Mahkemesinin önerileri ve çerçeveleri doğrultusunda yeni bir yasal düzenlemeyle Meclise, Genel Kurula aktaran ve orada da bunu savunabilen insanlar olmamız gerektiğini düşünüyorum. O nedenle görev Genel Kurulumuzdan önce bize düşüyor ve bizim Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarındaki esasları doğru okuyup düzenlemeleri ona göre yapmamız lazım. Bizim bununla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sunduğumuz bir önerge var ve bu önergede yüzde 5'e düşürülmesini, yüzde 5 esasının da İstanbul örneğinde olduğu gibi, Ankara örneğindeki yüzde 10'la da ölçülülüğü tabandan aldığımız bir esasla bu payın dağıtılmasının düzenlenmesini öneriyoruz ve bu nedenle tarafınızdan önerilen yüzde 30'un yüzde 30 rakamına götüren objektif verilere dayanmaması ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararında yer alan ölçülülük ilkesini sağlayıp ikna edici bir argüman taşımaması nedeniyle değiştirilmesini, önergemizin kabul edilmesi yönünde değerlendirmelerde bulunmanızı sizlerden talep ediyorum.