KOMİSYON KONUŞMASI

SERKAN SARI (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Komisyon üyelerimiz; herkese selamlar diliyorum.

Günün sonuna doğru yaklaşıyoruz, bugün dokuzuncu yargı paketiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Ne yazık ki bağımsız yargıdan bahsedemediğimiz şu süreç içerisinde iktidarın yaratmış olduğu deformasyonu sürekli yeni bir paketle, yeni bir öneriyle toparlamaya, çözmeye ve aşmaya çalışıyoruz. Amma velakin, atılan hiçbir adım ne yazık ki bir öncesinden daha iyiye bizleri götürmüyor. Esas olan, aslolan, aslına bakarsanız yargının bağımsızlığı. Bugün mevcut yargı maddelerine, hukuksal süreci, anayasal süreci yok sayarak siyasi iktidarların ve siyasi erkin tavrıyla ve tutumuyla karar alan bir yargının varlığında bizim yapacağımız düzenlemelerin hiçbirinin bizi daha ileriye götüreceği inancında değilim. Tabii ki bugüne kadar her dönemde yargının bağımsızlığıyla ilgili çeşitli sorular ve sorunlar yaşanmıştı ama cumhuriyet tarihinde hukukun bu kadar tahrip edilerek ayaklar altına alındığı bir dönemi ne yazık ki görmedik. Hukukun üstünlüğünü teşkil etmediğimiz sürece hukuksal anlamda yapmış olduğumuz bu, geçici, tali, noktasal çözümlerle bir sonuca varabilmemizin de kendi nezdimde mümkün olmadığını görüyorum.

Adına "reform" diyoruz, bugüne kadar 8 tane reform ve paket açıkladık, şimdi 9'uncusunu açıklıyoruz; görüyoruz ki daha nice paketler açıklayacağız ama sonuçta sokakta vatandaşın, halkın, milletimizin sorunlarına güvenli ve vicdani bir şekilde karar verebilecek bir sistem kuramayacağımızı öngörüyorum. Bunun çözümünün aslına bakarsanız daha toptancı, daha hep birlikte tartışarak ve içeriğiyle de uzlaşarak hareket edeceğimiz adımlarla mümkün olacağı inancındayım. Bugün Komisyonda sabah saatlerinden itibaren birçok farklı siyasi parti temsilcileri görüş önerilerini sunmuş olmakla beraber bütüne ve esasa dair herhangi bir değişiklik tutumu içerisinde olmadığını da Komisyonumuzun tavrından anlıyoruz.

AKP'nin reformu, aslında Anayasa Mahkemesiyle çatışan, çelişen maddeleri değiştirip değiştirip yeniden farklı paketler içerisinde yasallaştırma çabasıdır. Bu çaba aslında toplumun beklentileri değil siyasi iradenin, siyasi erkin siyasi dayatmasının sonucu oluşan reformlardır. Biz toplumumuzun çağdaş Türkiye idealleriyle ve tam bağımsız Türkiye reformlarıyla aydınlanabileceği inancındayız. Yine, bu paket içerisinde Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu kadının soyadını tercih etmesi, belirlemesi yönündeki özgürlüğünün önüne geçecek döndürüp döndürüp yeniden getirdiğiniz bir maddeyi tartışıyor olacağız. "Paket" "Paket" diyerek aslında mevzuat bütünlüğünü bozuyoruz, yasal bütünlüğü bozuyoruz amma velakin bu anlayıştan ve bu yaklaşımdan da Komisyonumuz ve iktidarınız vazgeçmiş değil. "Yargı paketi" kavramını biz, AKP iktidarıyla tanımladık. "Paket" ifadeniz yargı sisteminize bakışınızı aslında çok açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Birbirinden farklı, birbirinden alakasız farklı konu başlıklarını bir düzenleme içerisinde oldubittiye getirerek Meclise sunmanız aslında konuya ne kadar duyarsız ve ne kadar umursamaz olduğunuzun da bir göstergesidir. Yargının her unsurunu tek tek bile isteğe bugüne kadar bozdunuz ve bozmaya devam ediyorsunuz.

Yargı sistemi 3 sacayağından oluşmakta aslına bakarsanız: Savunma makamı, yargılama makamı, iddia makamı. Bu 3 makamla da ilgili sürekli dayatmacı anlayışınızla beraber sorunlar yaşanmakta. Savunma makamıyla ilgili... Sırf bir kişinin getirmek istediği, dayattığı "2 no.lu baro" "yeni çoklu baro" kavramıyla beraber kurmuş olduğunuz ve sebebinin, amacının net bir şekilde ortada olduğu, yargıyı siyasallaştıran anlayışınıza bugün kaynak yaratmak için Anayasa Mahkemesinin bozmuş olduğu kararı yine tahrip etmeye çalışıyorsunuz; buradaki adaleti ve vicdanı bile sağlayamıyorsunuz. Kamudaki avukatları baskıyla ve zorla bazı barolara üye yaparak o baroları büyütmeye çalışsanız da ne yazık ki meslek örgütlerinin ve meslek erbaplarının bu konudaki tavrı açık ve net. Siz buradaki adaleti sağlayamadığınız için Anayasa Mahkemesi bu kararı bozuyor. Bugün, işte, yüzde 40 ayrılan pay yüzde 30'a indirilerek yeniden arkadan dolanmaya çalışılıyor ama -biraz önce Baro Başkanımız da sabah yapmış olduğu konuşmada da- aradaki yaratılan fark hiçbir anlam ifade etmiyor. Bugün baroların çoğunluğunun çoğulcul bir şekilde ekonomik anlamda doğru ve oransal bir şekilde paylaşılması gerekiyor yaratılan kaynağı ama bugün yine bunu sağlamış olmayacağız aldığınız kararlarla.

Şimdi, sınav konuları genişliyor, mülakata katılım azalıyor. Aslına bakarsanız sizin mülakat kavramınıza toplumun hiçbir kesiminin güveni kalmadı. Evet, bugün Hâkimler ve Savcılar Kurulunda yapmış olduğu sınavlarda, mülakatlarda soru içeriğini, sayısını artırıyorsunuz, içeriği genişletiyorsunuz amma velakin mülakata katılan kişi sayısını yarı yarıya geri çekiyorsunuz; mülakata daha az kişinin katılması konusunda bir baskı içerisindesiniz, bunun da hiçbir anlamı yok aslına bakarsınız. Hâkimlik ve savcılık sınavında derece yapmış gençlerimiz 2'nci, 3'üncü kez mülakatlara girerek haklarını savunmaya çalışırken mülakatın aslında sınavı ezip geçtiğinin, sizin sadece siyasi kararlarla bu kadroları belirlediğiniz gerçeğinin de üstünü kapatamayız. Gerçekten bugün gerek bu komisyonlardaki mülakatlarda kimi komisyon üyeleri, mülakat üyeleri mülakatın sonucu belli olduğu için mülakata gelip katılma gereği bile duymuyor. Baktığınızda bu konudaki gayriciddi tutum ortada ama tabelaya baktığımızda, düzenlemeye baktığımızda "Soruyu artırıyoruz, içeriği genişletiyoruz." ne kadar güzel, bravo ama sonuç itibarıyla görev alacak kişilerin kararı ne yazık ki mülakatla ve ne yazık ki siyasi iradenin kararıyla alınıyor, bu da bu anlamda yapmış olduğumuz çalışmanın ve düzenlemenin hiçbir anlam ifade etmediğini açıkça ortaya koymaktadır.

İddia makamıyla ilgili de eleştirilerim olacak. Şeriat çağrısı yapanlara, anayasal düzene karşı tavır koyanlara, tam bağımsız, laik Türkiye idealine karşı meydan okuyanlara sessiz kalan iddia makamı anayasal hakkını savunmak için sokakta hak mücadelesi verenlere acımasız bir tavır ve tutum içerisinde yaptırım uygulamakta. Bu anlamda, geriye dönüp baktığımızda alınan kararlar ve uygulamalar bizim burada bulunduğumuz ve hakkını hukukunu savunmamız gereken Türk milletinin ve tam bağımsız Türkiye'nin savunucusu olma yetisini de elimizden almakta. Bu anlamda, hukuk fakülteleri birinci sınıfta anayasa hukuku dersinde en başta öğretilen gerçek normlar hiyerarşisidir ama AKP iktidarı bu anlamda da birinci sınıf dersini bile geçememiş durumdadır.

Sonuç itibarıyla ülkemizin şu anda içinde bulunduğu en büyük sorunlardan biri de ekonomik sıkıntılar. UYAP Bilişim Sistemi'ndeki 10 Temmuz tarihli verilere baktığımızda günlük 23 bin icra dosyası işleme koyulmakta ve 2024 yılının başından itibaren de 4 milyon 766 bin dosya icralık olmuş durumda; şu anda sonuçlanmamış icra dosyası sayısı 22 milyon 359 bin; ne yazık ki içinde bulunduğumuz burada harçlar ve birtakım parasal düzenlemeler aslında ülkenin içindeki gerçeklerden çok çok uzak olduğunuzun bir göstergesi.

Ayın sonu gelmesine rağmen maaşı çoktan biten bankalardaki ek hesaplarını kullanan ve kredi kartlarına sarılmak zorunda kalan borç kıskacına sıkışmış vatandaşlarımızın sorunlarına bir çözüm üretmemiz gerekirken ne yazık ki onlara yapacağımız cezai müeyyidelerle ilgili bir çaba içerisindeyiz. Vatandaşlarımızın borç batağında hayat mücadelesi içerisinde olduğuna ve bu anlamda yaşadığı mağduriyete buradan dikkatinizi çekmek istiyorum. Hukuksal anlamda yokluk içinde mücadele eden vatandaşlarımızın hakkını ve hukukunu korumak için düzenlemeler yapmalıyız. Türkiye Bankalar Birliğinin kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızla ilgili her ay açıkladığı rakamlar var, bugün Meclis gündemine de getirdim aynı konuyu. Bu yıl ocak ve mayıs döneminde yani beş aylık dönem içerisinde -şu anda işleme alınmış- 750 bin vatandaşımız, şahsi kredi ve kredi kartı borcu yüzünden mağdur edilmiş durumda; bu, geçen yıla göre yüzde 40 artmış durumda -mahkemelere düşen, icralık olan vatandaş sayısı- bunun da değeri 200 milyar lirayı aşmış durumda. Vatandaşlarımızın sizin yapacağınız düzenlemeyle bırakın takibe, davaya esas olan değerleri yatırmayı, yargılama giderlerini bile ödeyecek parası yok cebinde; bunu görmüyor musunuz? Yasal düzenlemelerle bunu aşabileceğinize mi inanıyorsunuz? Sizleri şaşkınlıkla izliyorum.

Yine, geçici 1'inci maddede -gözüme çarpan- orman alanlarının infaz kurumu inşaatına serbestlik getiriliyor. Nedir bu orman alanlarına olan sevdanız, anlamış değilim. Daha geçen hafta Türk Hava Kurumunun, işte, Ulaştırma Bakanlığının hava yolu şirketlerine depolama sahasıyla ilgili de bir muafiyet getiriliyordu orman alanlarıyla. Bütün topraklarımız bitti, bütün arazilerimiz bitti, şimdi infaz kurumları için orman arazilerini mi işgal etmeyi düşünüyorsunuz? Bunun ne vicdani ne hukuksal ne de anayasal karşılığı vardır. Şu ormanlara olan nefretinizden vazgeçip doğamızı, yeşilimizi, çevremizi koruyacak düzenlemelere odaklanmamız gerektiğini de bir defa daha vurgulamak isterim.

Çağ dışı kavramlarla kanun çıkarmaya çalışıyorsunuz. Bugün birçok konuşmacı arkadaşımız bu konulara vurgu yaptı. "Aile bütünlüğü sağlamak" "ailenin toplumsal temelini atmak" gibi kavramlarla kadınlarımızın soy isim, soyadı belirleme yetkisi... Anayasa Mahkemesi, ilgili mahkemeler bu kararı bozmuş olmasına rağmen döndürüp döndürüp, virgülün yerini değiştirip aynı maddeyi getiriyorsunuz. Bu hukuksal değildir, ulusal ve uluslararası camiada karşılığı yoktur ama sizin tek bir gerçeğiniz var; bilmiyorum size bunu dayatan kimdir, hangi tarikattır, hangi cemaattir bu konuda size baskı uygulayan. Gelin, kadınlarımızın özgür iradesiyle kendi soy isimlerini belirleyebileceği ve anayasal olarak da mahkeme kararına yansımış olan hakkını gasbetmekten vazgeçin ve bu ilgili maddeyi yürürlükten kaldırın; Komisyon eminim ki bu konuda iradeli, duyarlı davranacaktır, kadın örgütlerinin ve kadınlarımızın taleplerine sessiz kalmayacaktır yoksa kadınlarımızın sesi daha çok yükselecek, biz de o sesin yanında onların müdafaasına, onların mücadelesine destek olmaya devam edeceğiz.

Sonuç olarak AKP reform yapamaz. Siz göreve yıllar evvel "3Y" diyerek yani "Yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluklar." diyerek iktidara geldiniz; üçünden de sınıfta kaldınız. Ne yasakları ne yolsuzlukları ne de bu ülkedeki yoksulluğu bitirdiniz; bunların hepsi sizin sayenizde katlanarak büyüdü ve o günden bugüne hiçbir sorun çözemediğinizi siz de biliyorsunuz, sokaktaki vatandaşımız da biliyor. Son seçimlerde de bununla ilgili tavrını açıkça göstermiş bulunmakta. Bir önümüzdeki seçimde de görünen o ki AKP iktidarının ne yargıda ne ekonomide ne de diğer konu başlıklarında sorun çözemediğini gören iktidar, bu yetkiyi sizden alarak bunu çözebilecek olan kadrolara, Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarına vereceğine inancım tamdır. Sizin bu yaratmış olduğunuz tahribatı onarmak boynumuzun borcudur.

Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum.