KOMİSYON KONUŞMASI

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Tabii, biz de toplumumuzun önemli bir bölümü de uzun süredir büyük bir beklenti içindeydik, dokuzuncu yargı paketinin toplumun önemli sorunlarının derdine derman olacağına dair büyük bir beklenti vardı ama gördüğümüz tabloda, evet, paket içerisinde olumlu maddeler var ama toplumun büyük beklentisi olan konularda da bir düzenleme olmadığını görüyoruz. Bu anlamda eksik ve tamamlanması gereken bir düzenleme olduğunun altını çizmek istiyorum. Tabii, daha çok uygulamadaki sorunlara değinerek bir aktarım yapmak istiyorum çünkü bize uzun süredir toplumumuzun önemli bölümünden çok sayıda şikâyetler, çok sayıda beklentiler geliyor. Eminim iktidar partisindeki arkadaşlarımıza da geliyordur. Ben bu beklentileri buradan paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, paketin içine baktığımızda üzülerek şunu görmüş oluyorum: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bazı hükümlerle ilgili bir düzenleme var ve bu düzenlemelerin bir bölümünde aynı eski düzenlemelerin tekrar önümüze getirildiğini görüyoruz. Arkadaşlarımız farklı konulara değindiler, benim de önümde bir not var; 221 sayılı Kanun, çok bilinen bir kanun değildir, iki yıllık bir yürürlük süresi olan bir kanundu, 1961 yılında çıkıyor. Bu kanunla ilgili düzenleme geçtiğimiz aylarda yine gelmişti önümüze, biz bunu yapıcı siyaset anlayışımızla paketten o zaman çıkarttırmıştık ama bugün tekrar aynı şekilde önümüze getirildi. Biz isterdik ki ya bir düzenleme olsun.

Arkadaşlar, bakın, bu kanun, bu ve buna benzer maddeler, bu paketteki maddeler Anayasa Mahkemesinden tekrar döner, bizim itirazımız buraya. Yani mülkiyet hakkının ihlaliyle ilgili Anayasa Mahkemesinin bir iptal kararı var ama iktidar partisindeki arkadaşlarımız bu hassasiyeti dikkate almadan aynı şekilde tekrar önümüze getirmişler.

Buradan şunu söyleyeceğim, siyasi bir mesaj vereceğim: Sayın Cumhurbaşkanımız son dönemlerde olumlu bir adım attı siyasetin normalleşmesi, siyasetin yumuşaması adına. Bunu çok değerli buluyoruz, bunun altını özellikle çiziyorum ama benim nazarımda Türkiye'de en önemli yumuşamanın, en önemli normalleşmenin hukuk alanında olması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'de en başta hukukun normalleşmesi gerekir. Anadolu'da bir deyim vardır "Kavgalı eve gelin verilmez." diye. Yani, değerli milletvekilleri, kurumların kavgalı olduğu, Anayasa Mahkemesi ile diğer mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi ile yasama organının uyuşamadığı, kavgalı olduğu bir yerde, bir ülkede, kavgalı olan eve, ülkeye yatırımcı da gelmez, hiçbir şey gelmez. Türkiye'deki ekonomik kriz başta olmak üzere, birçok sorunun temelinde biz bu hukuk güvenliği, hukuka olan güven sorununu görmekteyiz. Onun için, biz hukukta bir normalleşmeye, yeni bir iklime ihtiyaç olduğunun altını çizmek istiyoruz. Bu anlamda da bizim esasında daha bütüncül bir şekilde konuları ele alan, daha geniş çaplı, gerçek manada bir yargı reformuna ihtiyacımız var. Hem hukukun... Burada meslektaşlarımız var, işte savunma alanından geliyoruz, savunma alanının, iddia hüküm alanının çok ciddi yapısal sorunları var. Bunlarla ilgili de düzenlemeleri içeren ve toplumun da beklentilerini karşılayan geniş çaplı bir adalet reformuna ihtiyaç olduğunun altını çizmek istiyorum.

Şimdi, hızlıca beklentilerle ilgili bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Şimdi, bizim önümüze gelen notlarda... Değerli milletvekilleri, geçen sene bu vakitlerde yapılan yargı paketi düzenlemesinde 5275 sayılı Kanun'a geçici 10'uncu madde eklendi. Bu maddede 31 Temmuz itibarıyla bir infaz rejimi düzenlemesi yapıldı, o tarih itibarıyla suçu kesinleşmemiş olanlara bu düzenleme uygulanmadı. Dolayısıyla burada bir eşitsizlik söz konusu oldu. Aynı suçu işlemiş, aynı cezayı almış kişiler arasında farklı bir uygulama olduğu için bir eşitsizlik söz konusu oldu ve burada haklı olarak vatandaşlarımızın bu konuda bir düzenleme beklentisi vardı. Halk arasında "31 Temmuz Covid yasası" diye anılıyor bu, burada bir düzenleme beklentisi vardı. Ben bunun komisyonda ya da Genel Kurulda bir düzenlemeye ihtiyacı olduğunun altını çizmek istiyorum.

Yine, mükerrer suçlarla ilgili "dörtte dört uygulaması" diye anılıyor, 2'nci defa suç işleyenlerle ilgili ceza infazının tamamının çektirilmesi söz konusu. Burada da "Bir şans daha verilebilir mi?" tartışması kamuoyunda var ve kamuoyunda da büyük bir beklenti var. Bizim nazarımızda bu konuyla ilgili de bir düzenleme yapılabilir. Hem toplumumuzun beklentisi hem de cezaevlerinin koşulları da gözetilerek bu 2 konuda büyük bir beklenti olduğunu ifade ediyorum. Bu konuda Komisyonda ve Genel Kurulda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ifade etmek isterim.

Uzlaştırma konusu konuşuldu. Değerli milletvekilleri, Sayın Bekir Bozdağ'ın Adalet Bakanıyken 8 Haziran 2022'de bir açıklaması vardı, "Uzlaştırmaya tabi suçlarla ilgili bir kapsam genişlemesine gitmek istiyoruz." demişti. Bunu önemsiyoruz, bu konuda da bir düzenlemeye ihtiyaç var, bu konuyu da buradan ifade etmek isterim.

Gelen notları da paylaşmak istiyorum. Ölümlü ve yaralamalı kazalara karışmamış vatandaşlarımız için bir kereye mahsus bir ehliyet affı beklentisi var. Belediye şirket işçilerimizle ilgili büyük bir beklenti var; özlük hakları yok, maaşları yetersiz her gelen belediye başkanı kendi siyasi görüşüne göre insanları işten çıkarabiliyor. Değerli milletvekilleri, burada da bir düzenlemeye ihtiyaç var özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik.

Süresiz nafaka konusunun tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda hakkaniyetli bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Çek mağdurlarıyla ilgili konuda... Ekonomik bir eylemin karşılığı hapis cezası olmamalı, burada ekonomik tedbirler alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum, garantili çek gibi. Bu konuda da yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkanım, önemli bir sorunu burada aktarmak istiyorum. Cezaevi idare ve gözlem kurullarından son dönemlerde çok fazla şikâyet geliyor, özellikle Sincan Cezaevi bu konuda en çok şikâyet gelen cezaevi. Burada cezasının belirli bir bölümünü çeken mahkûmlar şartlı tahliye konusu geldiğinde cezasının tamamının keyfî gerekçelerle uygulandığını görebiliyoruz. Burada da bu konuya Meclisin bir araştırması gerektiğini, Adalet Komisyonumuzun bu konuya eğilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Vatandaş zaten cezasını çekmiş, umarım ıslah olmuşlardır. Bu anlamda da Sayın Başkanım, Sincan Cezaevinden gelen şikâyetlere Adalet Komisyonumuzun bir dikkat kesilmesini rica ediyorum.

Şimdi, son olarak da şunu ifade edeceğim: Mülakat konusunu ben her yerde dile getiriyorum, burada da dile getireyim, burada da tutanaklara geçelim. Türkiye'de mülakatların kaldırıldığı günleri elbet göreceğiz. Buradaki tek muradımız liyakatli bir sistemin inşa edilmesidir. Geçen gün basına da düştü, bunların hepsi kamuoyu vicdanını rahatsız eden şeyler. Depremzede bir kardeşimiz ciddi puan almış, derece yapmış, enkazın altından çıkmış bu vatandaşımız, enkazın altından çıkmış ama mülakat enkazının altından çıkamamış, mülakatta elenmiş. Mülakat hassasiyetimizi de bir kere daha ifade etmek istiyorum. Derdimiz bu konuda adaletli, liyakatli bir sistemin inşa edilmesidir; mülakat da adaletin ve liyakatin katilidir değerli milletvekilleri.

Son olarak, Türkiye önemli bir sosyal yarayla yüzleşmek zorundadır. değerli milletvekilleri. Birçok AK PARTİ'li arkadaşımın da vicdanen rahatsız olduğu ama toplumda ifade edemediği bir konu KHK mağduriyeti. KHK mağduriyeti konusundan -yani dedim ya, ben toplumun önemli bir bölümünü ilgilendiren, önemli konularda geniş çaplı bir adalet reformuna ihtiyacımız var diye- büyük bir sosyal yaraya dönüşmüş bir konudan bahsediyoruz. Buradaki bizim kriterimiz çok nettir: Suçlu ile suçsuzun birbirinden ayrılmasıdır. Bu anlamda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, devletin bu anlamda radikal bir adım atması gerektiğini ifade ediyorum. Buradaki olması gereken şeyde temel referansımız adalettir. Beraat, takipsizlik alan yani yargı organının "Suçsuzdur." dediği kişilerin görevlerine iade edilmesi gerekir. Yargılamalarda adil yargılamalarla ilgili sorunlar olduğunu görüyoruz, suç vasfı taşımayan konulardan insanlara cezalar verildiğini görüyoruz. Türkiye bu konuyla, bu sosyal yarayla yüzleşmelidir diyorum. Bu konuda adalet temelinde, suçlu ile suçsuzun ayrıldığı, gerçekçi bir adımı Türkiye atmalıdır diyorum.

Bu notları paylaşmak istedim Başkanım. Özellikle infaz rejimiyle ilgili konularda Komisyonda ya da Genel Kurulda bir adım beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.