KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kurum temsilcileri, basın emekçileri ve salonda bulunan her bir arkadaşı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, hep "tasarruf paketi" diyoruz ama itibarımızdan da tasarruf etmiyoruz, belki bu fazlasıyla dile getirildi ama bunu ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Eğer tasarruf istiyorsanız önce itibarınızdan tasarruf edin, ondan sonra diğer tasarruf paketlerini getirirsiniz.

Şimdi, saray israfa son sürat devam ediyor. Denetimsizliğin, israfın simgesi olarak öne çıkan ve sadece AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından harcanabilen ve hesabı sorulamayan örtülü ödenek harcaması yılın ilk 5 ayında 5 milyar 34 milyon TL'ye ulaşmış, mayısta 920 milyon TL'lik örtülü ödenek harcamasına imza atılmış. Bu harcama şubat ve nisan aylarının ardından yılın en büyük 3'üncü harcaması olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Şimdi, 6 yaşında bir kızım var benim, geçenlerde Beştepe'nin oradan geçtik akşam, şunu ifade ediyor çocuk: "Anne, buranın bu kadar aydınlatılmasına, ışıklandırılmasına ne gerek var?"

Şimdi, 6 yaşındaki bir çocuğun aklıyla aslında hareket edersek bu ülkede yirmi iki yıl boyunca sizin açığa çıkarmış olduğunuz bu tahribatı bence daha rahat bir şekilde ortadan kaldırabiliriz çünkü yirmi iki yıldır bu ülkeyi yönetenler sizlersiniz, yirmi iki yıl boyunca itibarınızdan tasarruf etseydiniz belki bugün bu tasarruf paketleriyle ilgili mesai harcamak zorunda bırakılmazdı arkadaşlarımız burada.

Şimdi, bütçe harcamaları "zorunlu olan" ve "olmayan" şekilde -iki şekilde- karşımıza çıkıyor. Bu zorunlu harcamaları bir tarafa bırakıyoruz ama zorunlu olmayan giderler var mesela, bütçede işte tasarruf yapılması gündeme geldiğinde zorunlu olmayan harcamaların kısılması ve/veya bazılarından vazgeçilmesi gibi tedbirler uygulanır, bunun sonucu olarak da bütçe açığının azalması beklenir. Zorunlu olmayan giderler için bütçede ayrılmış olan ödenek tutarı 4,8 trilyon olarak karşımıza çıkıyor. Bu tutarın tamamının tasarruf edilmesi mümkün olmamakla birlikte bir kısmından vazgeçmek mümkün. Örneğin, son zamanlarda iktidarın "kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılacak transferler" adı altında yandaş vakıf ve derneklere yaptığı transferler bu kapsamda rahat bir şekilde değerlendirilebilir. Bütçede kontrolsüz yapılan birçok harcama kalemi söz konusuyken israf, tasarruf meselesi gündeme geldiğinde lojman, araçlar ve sosyal tesisler temel tartışma konusu hâline getirilmekte. Oysa bütçede çoğunluğu sermayeye peşkeş çekilen vergi harcamaları gibi 2 trilyon 200 milyon liralık devasa bir kalemle yandaş derneklere aktarılan milyonlar söz konusu olabilir ancak iktidar hem sermayeye dokunmamakta hem de yandaş dernek ve vakıflara milyonlar aktararak yükü bütçeye, dolayısıyla da bu bütçeye aktardığı yükü halka yansıtmakta.

Şimdi, bu çifte maaş düzenlemesiyle ilgili de birkaç şey söylemek gerekiyor: Bu çifte maaş düzenlemesi, sizin bugüne kadar altına imza attığınız günahlarınızı örtmeyecek, önce onun altını çizelim. Bilindiği üzere genellikle AKP'de bir dönem bakanlık, vekillik, yöneticilik ve benzeri görevlerde bulunanlar boşta kalmasınlar diye pek çok kamu kurumuna, bankaya ve şirket yönetim kuruluna üye olarak atanıyorlar, bu şekilde 1'den fazla maaş almaları sağlanıyor. Yönetim kurullarında genellikle ayda birkaç kez yapılan toplantılar sonrasında "huzur hakkı" adı altında ödemeler yapılıyor yani bir nevi bu şekilde bürokratik bir makam dağıtıyorsunuz ve AKP'nin eskilerine ulufe veriyorsunuz. Ataması yapılmadığı için fabrikalarda güvencesiz koşullarda çalışıp iş cinayetinde yaşamını yitiren, işsizlik ve yoksulluktan intihar eden gençlerin, geçinemediği için yaşamına son veren öğrencilerin, aç kalmamak için ağır işlerde çalışan emeklilerin, okula aç giden öğrencilerin büyük bir çoğunluk olduğu bu ülkede 1'den fazla maaşla yaşayan ayrıcalıklı bir kesimin olmasını kesinlikle bugüne kadar kabul etmedik, zaten bugünden sonra da bunu kabul etmeyeceğiz; bunun bir kez daha altını çizelim.

Yıllardır basına yansıyan yandaşa çoklu maaş uygulamaları AKP tarafından pek çok kez inkâr edildi, dahası, "huzur hakkı" adı altında yandaşlara, eski vekillere, AKP'li küskünlere, eski bakanlara dağıtılan kaynaklar savunulmuştu bir dönem ancak her ne hikmetse şimdi de bu torba yasayla yıllardır inkâr ettiğiniz bir şeyi değiştirmek için düzenleme yapmaktan da imtina etmediniz, çoklu maaş uygulamasına ilişkin de düzenleme getirmek istediniz. Yıllardır inkâr ettiğiniz şey bu. Milyonlarca yurttaş işsizlik sarmalında iken, en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanıyorken, ayrıca çalışanların önemli bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırının altında bir maaşa mahkûm edilmişken kamuoyunun vicdanını yaralayan çoklu maaş uygulamasını iktidarın kaynaklar tükenince gündeme alması da ayrı bir garabet olarak karşımıza çıkmakta. Bu, bize temel yaklaşımın, derdin, toplumsal adaletsizliği gidermek değil, aslında kısmen de olsa göz boyamaya dönük adımlar olduğunu net bir şekilde ortaya koymakta. Öte yandan bu düzenleme AKP'nin çoklu maaş günahlarını da asla ortadan kaldırmayacaktır, onu bir kez daha söyleyelim. Bu düzenleme, yıllarca kamusal kaynakları sömüren çoklu maaş uygulamalarını da temize çekmeyecektir.

Şimdi, bu tasarruf tedbirleriyle ilgili arkadaşlarımız da birçok şeyi ifade etti. Tekrara düşmemek adına birkaç şey daha söyleyip bitireceğim: Bu tasarruf tedbirleri işler mi ya da işlerse işe yarar mı? Bir tane örnek vereceğim size: 2024 yılı Ocak-Mart döneminde "ekonomik/mali amaçlı diğer transferler" kaleminde yer alan 21 milyar TL ve yine sınıflandırmaya girmeyen diğer "hazine yardımları" kaleminde yer alan 10 milyar TL tutarındaki harcama tasarruf tedbirlerinden önce izaha muhtaç bulunmakta. Her ne kadar tasarruf tedbirleri paketinde mal ve hizmet alımı ödeneklerinde yüzde 15, yatırım ödeneklerinde yüzde 10 oranındaki kesinti yapılacağı belirtilmişse de söz konusu kalemlerin bütçede payı görece olarak sınırlı olduğu gibi, pakette açıklanan diğer tedbirler, işte, taşıt aracı, bina, demirbaş gibi söz konusu kalemlere yoğunlaşmış bulunmakta; bu nedenle her ne kadar tasarruf tedbirleri paketinde belirtilen düzenlemelerle bütçede 100 milyar TL civarında bir tasarruf sağlanacağı belirtilmiş ise de söz konusu tutar gerçekten tasarruf sağlanması hâlinde bütçe toplamının yani yaklaşık 11 trilyonun ancak yüzde 1'ini oluşturacak, o şekilde karşımıza çıkıyor.

Öte yandan tasarruf tedbirlerinin işleyebilmesi için öncelikle söz konusu tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığının izlenmesi, yerinde denetlenmesi ve yaptırımlara bağlanması gerektiği de aşikâr. Çünkü tasarruf tedbirleri paketinde yer alan hususların önemli bir kısmı zaten kanunda çeşitli adli, idari veya mali yaptırımlara bağlanmış hususlar olup söz konusu kanunlara riayet edilmesi ve gerçek anlamda yerinde denetim yapılarak hesap verilebilirlik mekanizmalarının işletilmesi hâlinde tasarruf tedbirleri düzenlemesi yapılmasına dahi ihtiyaç bulunmayacak.

Kamuda taşıtlara, sosyal tesislere, lojmanlara ve diğer taşınır taşınmaz malların yönetimine ve yönetim kurulu ücretlerine ilişkin zaten yeterli düzenlemeler bulunmakta. Kamuda gerçekten tasarruf sağlanmak isteniyorsa ilk olarak büyük ölçekli harcamaların gözden geçirilmesi gerekmekte. Bu bağlamda öncelikle rasyonel tarafı hep tartışmalı olan yap-işlet-devret modelindeki garanti ödemelerinin düzenlenmesi, hazine yardımları ve diğer cari transferlerin kısıtlanması, kamu alımlarında israf ve yolsuzluklara mahal veren istisna uygulamalarının kaldırılması, devlet bütçesine maliyeti 1 trilyon liraya ulaşan kur korumalı mevduat uygulamasına son verilmesi ve kim olduğuna bakılmaksızın kamu kaynağı kullanan herkes hakkında hesap verilebilirlik mekanizmalarının açık, net bir şekilde işletilmesi gerekmekte. Kamu sektöründe asıl sorun aslında tasarruf değil israf olup bu sorun liyakat, denetim ve hesap verilebilirlik müessesesiyle çözülebilecek kadar basit bir sorundur.

Tasarruf ancak barış ile mümkündür. Ülke bütçesinin yaklaşık yüzde 11'ini savunma harcamalarına ayırmış bir iktidar gerçekliği karşımızda. Yoksulluğun, sefaletin, işsizliğin tarihin en yüksek seviyelerine çıktığı bugünlerde sefaleti ve yoksulluğu ortadan kaldıracak yatırımlar yerine savaşa kaynak ayırmak kabul edilebilir bir durum değil. Savaşa milyon dolarlık, milyar dolarlık kaynak ayırıp sonra da 100 milyar TL için tasarruf paketi açıklayacağınıza barışta ısrarcı olun. Barış yaptığınızda kaynaklar heba olmayacak, sefalet artmayacaktır çünkü tasarruf savaşla değil, ancak ve ancak barışla mümkündür diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.