KOMİSYON KONUŞMASI

MESUT DOĞAN (Ankara) - Ben de sunumlarından dolayı değerli mühendislerimize teşekkür ediyorum.

Bu konuştuğumuz konunun özüne yönelik direkt değil ama endirekt birkaç katkıda bulunmak isterim. Bu ihtiyacı hissetmemin nedeni de şu: Bir insan açısından bakıldığı zaman bir insanın en zayıf noktası şudur: Eğer bir kişi atacağı adımın doğru olup olmadığını öngörebilmek için çalışma yapmayıp da zaten karar verdiği adıma uygun araştırma bakıyor ise o, kesin yanılacak demektir. Bunu şunun için söylüyorum: Müslümanlar açısından baktığımız zaman da Müslümanların en zayıf noktası şudur: Kur'an-ı Kerim'i doğru anlamak için okumazlar ama hayatlarında atacakları bir adıma uygun ayet ararlar ve hayatlarının en büyük yanılgısı içerisine girerler. Peki, ben bunu niçin söylüyorum? Bir araştırma Komisyonu kuruldu ve biz, bu araştırma Komisyonu üyeleri olarak gerçeğin peşindeyiz, doğrunun peşindeyiz ve bunun için de doğruyu görmek mecburiyetindeyiz. Peki, doğruyu nasıl göreceğiz? Doğruyu görmek için doğru noktaya bakmamız yeterli mi? Asla değil. Doğruyu görebilmek için iki tane şart olmazsa olmazdır. Bir, doğru noktaya bakacaksın; iki, doğru noktadan bakacaksın. Aslında bu olayda bizim bulunduğumuz nokta doğru nokta ama doğru noktamızı kaybediyoruz gibi bir hisse kapıldım ben çünkü biz gelenleri şartlı dinleme noktasına gidersek veya tam tersine şartsız dinleme noktasına gidersek bu yapacağımız çalışmanın çokta anlamı olmayacak. İşin başında herkesin bakışı zaten belli, herkes dinlediklerinden kendi işine geleni alkışlayıp, kendi işine gelmeyeni dışladığı takdirde bizim burada yaptığımız çalışmanın Türkiye Cumhuriyeti devletine ve bu millete hiçbir faydası, hiçbir katkısı olmayacak. Ben biraz daha anlaşılsın diye bu konunun dışında ama genele yönelik bir bakış açısı olarak söylüyorum -Genel Kurulda bir örnek vermiştim- hafiften de espri olsun diye söylüyorum: Yirmi-yirmi beş yıl önce Anadolu'muzun güzel bir ilinde Belediye Başkanımız şehrin göbeğine bir park inşa etmişti, parkın ismi de "Şehitler Parkı"ydı. O "Şehitler Parkı"nı daha da anlamlı kılmak için tam göbeğine bir anıt dikti yaklaşık 20 metre yüksekliğinde. 20 metre yüksekliğindeki direğin de tepesinde dünyanın küçültülmüşü vardı, o dünyanın ekvator kısmına da şöyle bir yazı yazılmıştı: "Şehitler Ölmez" Şehitler Parkı zaten. O parkın yaklaşık 50-60 metre karşısında bir AVM vardı, AVM'nin 3'üncü katı kafeterya, asansöre biniyorsun, kafeteryada indiğinde oraya baktığınız zaman ilk gördüğün yazı şu: "Şehitler ölmez." Bir adım atıyorsun, tekrar bakıyorsun, bu sefer gördüğün şey "Hitler ölmez." Bir adım daha atıyorsunuz, tekrar bakıyorsun -affınıza sığınarak söylüyorum- gördüğüm şey "İtler ölmez." Herkesin baktığı noktadan gördüğü şey farklı ve buraya gelip sunum yapanlar eğer iş yeri sahibi ise kendi açısından tabii ki değerlendirme yapacak veya akademisyense kendi açısından tabii ki bir bakış açısı ortaya koyacak ve onların ortaya koymuş olduğu bakış açılarının hepsinin ben anlamlı, değerli ve önemli olduğuna inanıyorum ama burada bu Komisyon üyeleri dinlerken zaten baştan kara verdiler de o karara uygun kim konuşuyorsa onu doğru kabul ederse işte o zaman bizim Komisyonun hiçbir anlamı, hiçbir karşılığı olmaz diye düşünüyorum. Bugün de bunu biraz hissettiğim için işin gerçeği rahatsız oldum ben. Bu noktada biz Türkiye'de bütün konular konuşulurken, tartışılırken iki uç oluşuma alışık olduğumuz için eğer burada "Madencilik asla olmamalıdır." veya "Madencilik her şeye rağmen mutlaka olmalıdır." denklemi içerisinde bir yer edinmeye çalışacaksak bu çalışmaları yürütmemizin, bu Komisyonu bu kadar yormamızın veya bu kadar sağa sola gitmemizin, bu kadar insanı buraya çağırıp da onları dinlememizin karşılığı olmaz. Bunu şunun için söylüyorum: Eğer bu araştırmadan doğru sonuç elde edeceksek Komisyon üyeleri o örneğe -tekrar atıfta bulunarak söylüyorum- doğru duruş noktalarını asla kaybetmemeliler. Bu sunum yapan arkadaşlarımızın durduğu nokta kendimizi taşıdığımız an biz bu çalışma komisyonuna -tırnak içerisinde söylüyorum- yanlış yapmış oluruz ve sonuçta oluşturacağımız o raporun da anlamı kalmaz çünkü o raporu anlamlı kılacak şey, İliç'te yaşanan facianın neden kaynaklandığını tespit ve bir daha bunların bu ülkede yaşanmaması için ortaya bir reçete koyabilmek. O reçeteye koyabilmek için de -tekrar söylüyorum- araştırma komisyonu üyesi arkadaşların -hangi partiden olursa olsun- durdukları doğru noktayı kaybetmemelerinin çok değerli, çok önemli olduğunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyorum.