Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .07.2024 |
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Öncelikle ben de herkesi selamlıyorum.
İki gündür burada çok yoğun tartışmalarla, çok büyük emek vererek yine önümüze böyle tepeden paraşütle gerilmiş gibi gelen bir kanun taslağı üzerinde çalıştığınızı biliyorum, katılamadım Genel Kuruldaki çalışmalarım nedeniyle fakat eğitim alanından gelen bir akademisyen olarak bu kısmında bile olsa gelmek istedim.
Şimdi, madde üzerinden genele doğru giden bir şeyler söylemeye çalışacağım. Sadece bu maddeye baktığımız zaman bile gerçekten çok dar ufuklu... Bu kurulan akademinin zaten önümüze nasıl bir gerekçeyle, nasıl bir ihtiyaca cevap vermek üzere ve hangi hedefe ulaşmak üzere geldiğine dair hiçbir şey yok zihnimizde ama bir tek maddede disiplin meselesine baktığımız zaman bile aslında kurumların kendi disiplin yönetmelikleriyle değerlendirebilecekleri... Bu, hemen her alanda böyledir, üniversitelere baktığınızda, tabii ki YÖK'ün genel çerçevesini kurduğu bir yerden her birinin ayrı disiplin yönetmeliği vardır vesaire, bu kadar ayrıntılı çalışmaları onlar yapar. Kanun önümüze böyle "Alkollü gelirse, bilişim sistemine girerse..." gibi detaylar getirmez. Disiplin cezasıyla ilgili en bekleyebileceğimiz, hele Türkiye'de şu günlerde bu kadar yakıcı bir biçimde yaşadığımız ayrımcılık meselesi varken baktığımızda ciddi bir biçimde hiçbir temas kurulmadığını görüyoruz. Dil, din, etnisite, mezhep temelinde ya da cinsel yönelim temelinde ayrımcılık yapan -bu, meslektaşlarına olabilir, akademideki eğitim süresinde olabilir- bir kişiye dair hiçbir şey yok yani genel olarak bir ayrımcılık perspektifi gibi daha kapsayıcı bir şey hiç yok. Sonuçta, eğitim alanında bugüne kadar AK PARTİ'nin önümüze getirdiği uygulamalar, böyle bir yapboz gibi, birden bire gelen, hiçbir derinlikli kavrayışı işaret etmeyen, hiçbir sorunu çözmeye matuf olduğuna dair bize en ufak bir umut vermeyen yönetmelikler... Ben buraya gelmesem bile arkadaşlarımla, girip çıkan arkadaşlarla da zaman zaman müzakere ettik, gördüğümüz şey yine bu.
Burada tabii ki böyle çok gerçekten fantastik ifadeler de duyuyoruz. İşte, devletin bir idesinden, ideasından, ideolojisinden -artık ne diyeceksek- söz ederek "Hepimiz bu doğrultuda istemiyor muyuz?" gibi bir şey söyleniyor. Sanki tek bir devlet tanımı var, burada da herkes üzerinde anlaşıyor ve zaten Türkiye'deki devlet pratiği de buna çok uygun işliyor, dolayısıyla da burada bu doğrultuda eleman yetiştirebiliriz. Bir kere, Türkiye'de, devlet teorilerinin devleti nasıl tanımladığını, devletin ideolojik bir aygıtı olarak eğitim alanına nasıl baktığını vesaire vesaire, hepsini bir tarafa bırakıp basit bir devlet tanımı yaptığımızda devlet, bir teşkilattır; kişilerin, kurumların ilişkilerini kolaylaştıran, kollayan, sürekliliğini sağlayan, ülkelerin birbirleriyle ilişkilerinin sürekliliğini sağlayan bir teşkilattır; böyle yüceltilecek, bir tapınışa dönüştürülecek bir şey değildir. Dolayısıyla böyle baktığımız zaman da o devletin bir ortak anlayışın ifadesi olması meselesine şüpheyle yaklaşmak gerekir. Bu bir yana, bugün Türkiye'de sanki AKP'den, AK PARTİ'den ve ittifakından ayrı bir devlet pratiği kalmış gibi "Hepimizin ortak devlet çıkarı çerçevesinde öğretmen yetiştireceğiz."
Öğretmenler Meclis Parkı'nda eylemdeler iki gündür, öğretmenler darbediliyor, öğretmenler atanamıyor, dünya kadar sorunları var öğretmenlerin. Bu sorunların hangisine bu nasıl bir ilaç olacak? Bir baskıcı zihin yapısı tek bir maddede bile karşımıza geliyor. "Alkol alırsa şu olur, o alırsa bu olur." Peki, disiplin yönetmeliğinin, başka türlü, eşitlikçi, özgürlükçü, evrensel, dünya ölçeğinde, çağcıl bir eğitimi hedefleyen bir disiplin anlayışını ifade etmesini de bekleyemez miyiz? Bekleyemeyiz çünkü AKP, eğitim alanına böyle bakmıyor, ÇEDES'lerinden, merdiven altı sübyan mekteplerinden üniversiteye kadar her alanda yaptığı, bir sene sonra bozduğu düzenlemelerle eğitim alanını gerçekten içler acısı bir yere sürüklüyor. Şimdi de öğretmenlik mesleği, teorik birikiminden koparılarak sanki böyle bir usta-çırak ilişkisi içindeki basit bir öğrenme, öğretme ilişkisine döndürülüyor, teorik bir anlayıştan, evrensel bir kavrayıştan yalıtılıyor; böyle basit bir pratik, AKP anlayışının ifadesi, başka da bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim, lütfen toparlayalım.
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkür ederim, bunları söylemek istedim.
Geri çekilmesi gerekiyor, bunun uzun uzadıya konuşulması bile abesle iştigal gibi görünen bir şey. Bir şey yapacaksak hep beraber yeniden ele alalım, Mecliste yeterince eğitimci vekil var.
Teşekkür ediyorum.
YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Tek bir soru soracağım, sataşma var.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sataşma yok.
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Bir anlayış ifade ettim, size sataşmadım.