KOMİSYON KONUŞMASI

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Herkese iyi akşamlar.

Sıklıkla bahsediliyor, kutsal öğretmenlik... Kutsal nedir ve bir şey nasıl kutsallaşır? Herhangi bir şeyin kutsallığı nasıl mümkündür? Kuşkusuz değilleyerek yani bir şeyin, fiil ya da kavramın kendisini değillemesiyle başlayan bir süreç kutsallık. Kavram ya da eylemin değillemesiyle önce elimize işlevsiz bir eylem ve kavram geçiyor arkadaşlar. Bu işlevsizlik hâline biz fuzuli hâl diyelim. Neydi fuzuli? İşlevsiz, gereksiz, atık, fazlalık. Şimdi, büyük şiirimizin büyük Şairi Fuzûlî'nin kendisine neden böyle bir kavram, mahlas seçtiğini düşünmeye çalışalım. Zira fuzuli kelimesinin ilk anlamı; gereksiz, işlevsiz, fazlalık oysa Arapça kelimenin ikinci anlamı faziletli yani erdemli. Çok zeki olmaya gerek yok; erdemli, yani faziletli yani fuzuli olmanın gerek, yeter şartı kuşkusuz, fuzuli olman.

Dün de söyledim, öğretmenlik nasıl kutsanır, kutsal olur? Cumhuriyetin ilk yıllarında yoksulluklar içerisinde modern Türkiye'yi kurmaya çalışan, cumhuriyeti dava edinmiş genç öğretmenleri düşünün, hatırlayın onları. Hangisinin derdi ekmekti? Hangisinin derdi paraydı? Ekmeği hürmetle reddederek, onu değilleyerek kutsamışlardı kendi çabalarını. Dün de söyledim, bugün kutsal öğretmenliğin tek yolu elbette geleceğe uzandığımız, geleceği tanımladığımız Türkiye Yüzyılı'dır. Büyük düşünür Heidegger insanı geleceğe uzanan varlık olarak tanımlar, insan ile hayvanı ayıran en önemli iki kavramdan biridir gelecek. İnsan geleceği nasıl tanımlar, kavramsallaştırır? Tabii ki yemin ederek. İsmet Özel'in dediği gibi söylersek "Yemindi olduran olduracak olanı." İnsan ancak yemin ederek geleceği tasavvur hâlinde kavramsallaştırır, onu söyler, onu okur ve onu var eder.

Son bir yıldır milletvekilliğim süresince ne kadar çok maruz kaldım DEM PARTİ'li milletvekillerinin "halklar" retoriğine, "Türkiye halkları" ya da "Anadolu halkları" ifade seslenişiyle bu hitaba maruz kaldık, ona CHP'li milletvekilleri "Atatürk milliyetçiliği" kavramıyla mukabele ediyorlar. Arkadaşlar, halk, yaratılmışlar için söylenir. Hepimiz bir Hazreti Adem olarak belirleyemediğimiz bir coğrafyaya, zaman, dil ve kültürün içine doğarız. Jean Paul Sartre'ın dediği gibi söylersek bir dünyanın içine fırlatılırız yani halk oluruz, coğrafyamızın koşullamalarıyla farklı dil, renklere bürünürüz. Elbette coğrafyamızın koşulladığı ve fakat bizim belirleyemediğimiz, belirleyemeyeceğimiz dillerimiz ve renklerimiz Kur'an'da da bahsi geçtiği gibi bizlerin birer ayetleri. Bunlar doğru, ayetlerimiz bunlar ama unutmayalım, insan ayetleriyle imtihan edilir, sonrasında akil baliğ olur ve yazgısına göre davranıp şehadet etmek üzere bütün dünyayı ister. Bakın, Birinci Meclisin Diyarbakır Milletvekili Ziya Gökalp'in sözlerini şöyle hatırlatayım size: Hayvanlar ve bitkileri kanlarına, renk, ırk, cinslerine göre tasnif edebilirsiniz ama ancak insanları seçim yapma özelliklerine göre tasnif edebilirsiniz. Bu seçim yapma özelliği onları millet kılar. Millet etimolojik olarak "söz verenler" demek. Kim söz verebilir? Elbette saygın, hür insanlar. Oysa halk "yaratılmış" demek. Bu hâliyle millet ancak tercih edilerek, söz vererek yapılan bir yapı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim, bu güzel konuşmanızı toparlar mısınız demekten hicap duyarak lütfen toparlar mısınız.

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Hemen.

Bizler kendisine "millet" diyerek yani seçim yapıp yemin ederek yani geleceği tasavvur edip onu gerçekleştirerek, onu var ederek kendimizi halk olmaktan millet olmaya yüceltir, kendimizi kutsarız. Kutsadığımız bu alanın, bu kavramın adı Türk milletidir. Türk milleti seçilir, o yüzden "Ne mutlu Türk'üm diyene!"dir. Kimsenin Müslümanlığını sorgulayamayacağımız gibi bu sorgulamanın ayıp, günah, faşizan olduğunu kabul ederek birbirimizin zaten yemin ettiği Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığını da sorgulayamayız. Ulu Önder Atatürk bizim istiklal ve hürriyet yürüyüşümüzün ilk adımını yüz yıl önce başlatmış devrimci, kurucu Önderimiz; tıpkı bu yürüyüşü yüz yıl sonra adına "Türkiye Yüzyılı" diyerek, istiklal ve hürriyet yürüyüşümüzü "Bir adım daha." diyerek bütün dünya sathına yayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi. Zira istiklal ve hürriyet ancak ve ancak bütün dünya mazlumlarıyla yürütülür.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Son paragrafa katılmıyoruz, o zamana kadar çok iyiydi.

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Hayır, bir saniye, dinleyin de...

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Evet, Sayın Vekilim...

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul) - Bitti, bitti.

Kutsal öğretmenlik ya da öğretmenliğin kutsallığı ancak bir gelecekle mümkündür. Devlet ideolojik bir yapıdır, bir idesi olmalı, "Türkiye Yüzyılı"dır bu geleceğin adı. "Vatan" dediğiniz ayağınızı bastığınız toprak parçasıyla sınırlı değildir, vatan bir tahayyülün adıdır. 2'nci Dönem Şanlıurfa Milletvekilimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın sözleriyle bitireyim: "Ölüm yabancı bir âlemde bir geceyse bile tahayyülümde vatan kalsın eski hâliyle."