KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU (İstanbul) - Sözü çok uzatmak istemiyorum Sayın Başkanım ama şunu itiraf edeyim: Dün bizim buradaki birinci günümüzdü, alışamamıştık; şimdi çok sevdim burayı, Komisyon toplantısını, hele Genel Kuruldan daha çok seviyorum, orada karşılıklı, uzaktan sataşma yerine burada, sayenizde ve kurallar gereğince konuşma olanağına sahibiz; çok güzel bir şey, değerli milletvekillerimiz de görüşlerini açıklama fırsatı buluyor.

Şimdi, biraz bilimsel katkıda bulunmak istiyorum yani her şeyi siyasi polemik yaparsak çok kolay bu iş. Şimdi, Atatürk adının burada yer alıp almaması konusunda hakiki bir Atatürkçü, goygoycu bir Atatürkçü değil, hakiki bir Atatürkçü olarak şunu söylemek istiyorum: Atatürkçülük sadece fotoğraflı köşe yapmakla olmaz, ayrıca bugüne kadar Türkiye'deki en büyük Atatürk portresi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde asıldı -demin bulmaya çalıştım, bulamadım, ben onu paylaşmıştım- Cumhuriyet Bayramı'nda, Atatürk posteri, üstelik de Kuvayımilliye kalpaklı Atatürk posteri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde asıldı. Fotoğrafçılıkla Atatürkçülük olmaz. Benim ürettiğim kavramla Atatürkçülük, eylemsel Atatürkçülüktür yani Atatürk'ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak demektir. Eylemsel Atatürkçülük ne demek? Altı tane temel ilkesi var, sayıyoruz, onları biz söyledik, Atatürk de söyledi.

Şimdi, tam bağımsız olmak, emperyalizmle mücadele etmek yani antiemperyalist olmak ve Atatürkçülük ilkesinin en önemlisi, millî iradeye saygı demektir. Şimdi, 17 tane seçim kazanmış bir AK PARTİ iktidarı var. 18'incisinde, yerel seçimlerde CHP, muhalefet "1'inci parti olduk." diyor, mutlu olmaları lazım. Yalnız bu kazançtan bile mutlu olmadıklarını görüyoruz, o da ayrı bir mesele. Şimdi, eylemsel Atatürkçülük, yerli ve millî olmak, örneğin savunma sanayisinde yerli ve millî üretim yapmak, örneğin otomotiv sanayisinde yerli ve millî teknolojinizi üretmek demek. Siz bu alanlarda ne kadar güçlü olursanız uluslararası alanda, uluslararası camiada o kadar sesiniz güçlü çıkar.

Din konusunda bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, dinden korkmaya gerek yok. "Din" dendiği zaman toplumdaki genel anlayış şu: Din bir inançtır gibi. Hayır, din, bir inanç olduğu kadar artık bir bilim alanıdır, bilim dalıdır. İnanç, ibadet ve ahlak esaslarını incelediği gibi, çok uzun zamandır dünyada ve Türkiye'de din sosyolojisi, din antropolojisi ve din felsefesi vardır. Ben de sosyolojinin dışında felsefe ve din bilimleri doktoruyum aynı zamanda. Yani dine inanç olarak bakmayan insanlar olabilir, ayrı inançlardan olabilir, çok saygıdeğer bir şeydir, inançlar kutsaldır, hangisi olursa olsun ama dinin toplumdaki yerini, dinin sosyolojisini kimse hiçbir ülkede ihmal edemez. Hele bizler, siyaset yapıcılar olarak bunu asla dışarıda bırakamayız.

Son olarak şunu söyleyeceğim: Eğer arkadaşlarımızın, değerli vekillerin şikâyetleri, verdikleri örnekler varsa, ihmaller varsa bunun da üzerine gidip bu ihmalleri düzeltmemiz gerekir. Bilimsel bir katkı yapmak istedim.

Çok teşekkürler.