Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .07.2024 |
KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Ben bu konuya değinmek istiyordum ufak bir, misafirimiz geldi, çıkmam gerekti.
Şimdi, bu ÇEDES uygulamalarıyla ilgili genel eleştirimizi biz zaten ifade etmiştik. Bakın, eğitimde dincileşmenin bir adımı olarak karşımıza çıkan bir uygulama, dün de bahsetmiştik. Aynı zamanda, ÇEDES projeleriyle öğrenciler dinsel bir yaklaşımla itaatkâr bir nesil yetiştirilmek isteniyor ve proje MESEM'lerle destekleniyor; işin bu boyutunu çok dile getirdik. Bu soruşturma bana neyi hatırlattı biliyor musunuz? Ben yirmi yıl boyunca öğretmenlik yaptım ve başıma buna benzer vakalar geldi. O zaman Millî Eğitim Bakanlığındaki yöneticilerin ve müdürlerin pek çoğu şu an "FETÖ" denen, o zaman "Fetullahçı" denen bir oluşum, bildiğiniz o oluşumun içindeydiler, sonra zaten soruşturmalar falan.
Şimdi, bizler, meseleye daha farklı bakan, demokratik bakan, eşitlikçi, bilimsel eğitimden yana olan öğretmenler, karşımıza bu tarz projeler geldiğinde özellikle ders saatleri içinde -bakın, bu çok önemlidir, altını özellikle çizmek isterim- öğretmen öğrenciden sorumludur, her türlü sorumluluk öğretmene aittir, onun fiziki olarak güvenliği, manevi olarak güvenliği öğretmeni aittir. Bu etik olarak da böyledir, yasal olarak da böyledir. Ben etik kısımlarıyla ilgili daha çok konuşmak istiyorum. Böyle bir sorumluluk altındayken bizim yasal olarak da uygun olmayan noktalarda direnç geliştirdiğimiz oldu. O zamanlar CİMER fazla yaygın değildi, hemen bir telefon şikâyetiyle o zaman Fetullahçı bazı olan idarecilerin kışkırtmasıyla soruşturmalar geçirdik, çok geçirdik. Bakın, şimdi onlar tu kaka oldu yani o yöneticiler tu kaka oldu hatta bilmiyorum artık nerelerdeler, kaç yıl cezalar yediler bilmiyorum.
Şimdi, biz benzer bir şeyle karşı karşıyayız. Peki, biz burada neye göre karar vereceğiz? Akla göre, mantığa göre, vicdana göre ve mesleki etiğe göre karar vereceğiz. Mesleki etik gereği bir öğretmen kendi sorumluluğunda olan öğrencisinin uygun bulmadığı, -bakın, etik olarak uygun bulmadığı- etkinliklere katılmasını istemeyebilir. Çok başımıza geldi, istemediğimiz oldu ve bakın, sadece böyle etkinlikler değil, o müdürlerin bize başka dayatmaları da oldu. Şimdi "Fetullahçı" diye, "FETÖ"cü diye kenara atılan, onların bize başka dayatmaları da oldu ve şu anki iktidar partisiyle birlikte yönettikleri zamanlarda o dayatmalara karşı da direndik biz. İşte "Emir." dediler, biz yasaları koyduk önlerine "Yazılı tebligat verin." dedik. Yazılı tebligat veremediler, bunları dayanak aldık. O yüzden yasalar çok önemlidir.
Bakın, bu kanun teklifini o yüzden biz çok önemsiyoruz çünkü bilimsel eğitimden yana olan, mesleğini hakkıyla yapmak isteyen eğitimci öğretmen arkadaşlarımızın korunması gerekiyor, yasalarla korunması gerekiyor. Böyle bir korumayı biz burada göremiyoruz. İşte "6'ncı madde" deniyor, "idarecinin görevleri" deniyor ama öğretmenlerin de belli hakları var. Ben bu anlamda o geçmiş göndermeleri de mutlaka herkesin hatırlaması gerektiğini düşünüyorum. Neyse ki alnımız ak, yüzümüz açık, hiçbir şekilde o soruşturmalardan aleyhimize bir şey çıkmadı. O Fetullahçıların emirlerine de uymadığımız için şimdi dimdik burada yer alabiliyoruz. Şimdi direnen, o bilimsel eğitimden yana olduğu için direnen eğitimci arkadaşlarım, öğretmen arkadaşlarım da gelecekte saygıyla anılacaklar; ben buna inanıyorum.
O yüzden hepinize tekrar teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için, süre verdiğiniz için; sağ olun.