KOMİSYON KONUŞMASI

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, muhterem Meclis Başkanım, kıymetli hazırun; çalışmalarınızda başarılar diliyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Meclis Başkanım sunumlarını ifade ederken yeni bir anayasaya duyulan ihtiyacın ve bu ihtiyaçla ilgili de aciliyetin şu anda âdeta ülkemizin en temel sorunu olduğunu, 82 Anayasası'nın artık hükmü geçersiz olan bir yamalı bohça durumuna düştüğünü ve bunun mutlak surette değiştirilmesi gerektiğini ifade ettiler. Ancak niçin böyle bir zorunluluk, böyle bir aciliyet var? Yani toplumun, toplumsal sorunun hangisi hangi ölçekte kendisini ne kadar dayatıyor ve bu Meclisi nasıl zorluyor da bugün böyle bir anayasaya ihtiyaç var konusuna değinmediler. Şahsi olarak kanaatim odur ki özgürlükler sorununun bugün ülkemizin en temel, en acil sorunları olduğunu ve artık o yamalı bohça hükmünde olan yapının içerisinde tutulamayacak kadar büyük olduğunu inanıyorum ki genel kanaat olarak o şekilde mülahaza ediliyor.

Şimdi, tabii, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu bir gereksiz tevazu olarak arkadaşlar görmesinler, gerçekten hayranlıkla istifade ediyoruz, eminim ki bu salonda oturan zevat şahsıma öğretmenlik yapabilecek evsafa da sahiptir, biz de o anlayışla istifade etmeye çalışıyor ve daha fazla dinleyerek bu şekilde zamanımızı değerlendirmek istiyoruz. Bunu bir hayranlık olarak ifade ederken bugün müsaade ederseniz bir de hayretimi dile getirmek istiyorum. Sayın Meclis Başkanımız buradayken bu hayretimi sizinle de paylaşmak istiyorum. Ülkemizin bir tarafında, bir parçasında kıyamet kopuyor. Şimdi, kıyamet derken elbette ki büyük kıyamete götüren alametler var. Yani her bir insanın ölümü bir küçük kıyamet hükmündedir ve insanlar ölüyor. Bu ölümler yaşanırken "bizim" kaydını da koyalım, doğru olmasa da bizim insanımız ölüyor; askerimiz ölüyor, polisimiz ölüyor, gencimiz ölüyor, gerillamız ölüyor ve halkımız ölüyor. Yani bizim derken, bu ülkenin vatandaşı olan, bu ülkenin...

HİKMET AYAR (Rize) - Gerilla derken kime diyor!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Terörist, terörist, gerilla değil.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Terörist de bizim insanımızdır. Sizin ifadenizle terörist de bizim insanımızdır, bizim ülkenin vatandaşıdır.

SALİH CORA (Trabzon) - Çoğu yabancı.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Bakınız, bir bölgeden bir milletvekili olarak müsaade buyurunuz. Emin olun ki bu uygulama bu şekilde devam ederse askere alacak genci bölgede bulamazsınız. Bunu lütfen bir tespit gibi kabul edin. Kendi uygulamamızı, kendi siyasi programlarımızı, planlamalarımızı; kutsal bir uygulama, kutsal bir metin, kutsal bir çalışma gibi lütfen görmeyelim.

Bu nedenle, Sayın Başkanım buradayken, bakınız, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız bir talepte bulundular Sayın Başkandan, dediler ki: "Biz burada çalışma yürütüyoruz, bu salon bizim için yetersizdir, daha yeterli olabilecek bir salonda bu faaliyetlerimizi yürütelim." Sayın Başkanım da haklı olarak dediler ki: "Bunun üzerinde çalışacağız, elbette ki bu ihtiyacı gidermemiz gerekiyor ama zamana ihtiyacımız var." Ben, şimdi Sayın Meclis Başkanımdan, zamana da ihtiyaç duymayacak ve onun iki dudağı arasındaki müspet bir müdahaleyle elde edilecek bir haktan bahsetmek istiyorum, bir yaralının tedavi hakkından bahsetmek istiyorum. Bakınız, şu anda Sayın Şırnak Valisiyle ve Sayın Cizre Kaymakamıyla bu Meclisin huzurunda açıkça bir görüşme de yapılabilir. Bir binanın bodrum katında kan kaybından her gün ölen yaralılar var. Bu gece bir genç daha öldü. Bir önceki gece yani pazar günü akşam bir üniversite öğrencisi de kan kaybından öldü. Şu anda iç kanama geçirenler var, ağır yaralılar var. Sayın Başkanımdan ben bir ambulans ricasında bulunuyorum. O yaralıları lütfen, lütfetsinler, hemen müdahale buyursunlar ve bir ambulans göndersinler.

İkinci bir husus -zamanımız kısıtlı- Cumhurbaşkanlığıyla ilgili Sayın Kasırga'yı dinledik. Defalarca bu "külliye" kavramı kullanıldı ve sayın Kamu Başdenetçisi de "hakkaniyet" ifadelerini kullandılar. Değerli kardeşlerim, kavramlar, tabirler, ifadeler, isimler, esma müsemmaya uygun olması lazım. Şimdi, hakkaniyetten ve külliyeden bahsederken bu kavramların neyi çağrıştırdığını, hangi anlamı ifade ettiğini, külliye dediğimiz zaman halkımız, toplumumuz, insanımız bununla neyi alıyor ve algılıyor ona dikkat etmemiz lazım.

Bakınız, din hizmetinden gelen bir Meclis üyesi olarak, külliye denince, benim eksik anlayışımı mazur görün, bağışlayın, o anlayıştan hareketle, bir halk anlayışı olarak bu şeklide kabul buyurun, külliye dediğimiz zaman manevi hizmetlerin, ilmî hizmetlerin sembolü olan, merkezi olan, esası olan cami çağrıştırılır, o ifade edilir, o izah edilir ve caminin müştemilatına da külliye denir. Onun müştemilatında kütüphaneler var, yoksullara, kimsesizlere yardımcı olmak var, vesaire. Yani sonuçta külliye dediğimiz şey, külliye dediğimiz gerçeklik cami esaslıdır ve caminin müştemilatında bulunanlar da külliye hükmündedir.

Şimdi, saray görkemli... Sayın Kasırga ifade buyurdular, dediler ki: "O görkem bizim itibarımızdır ve gücümüzü gösteriyor." En azından -yanlış anlamadıysam- ben bu şekilde anlamaya çalıştım. Eğer o bir güç gösterisiyse, eğer saray bir itibarsa lütfen müsaade edin "saray" olarak ismi kalsın. Kaldı ki, buna yabancı değilsiniz, yabancı değiliz. Sayın Kuşoğlu ifade buyurdular, Muaviye'den beri zaten bu gelenekte saraylar var ve sonuçta Muaviye'nin de taklit ettiği saray Bizans sarayıdır.

Biz, bugün, kendi itibarımızı, ülkemizin itibarını bu şekilde istemiyoruz, adaletle istiyoruz. Biz istiyoruz ki, bu ülkenin itibarı adaletle sağlansın. Külliyenin çağrışımıyla ilgili kısa bir izah da müsaadenizle arz edeyim: Madem külliye manevi içerikli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, ilave süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Madem külliye ilmî ve manevi içeriklidir, o zaman israftan uzak kalması lazım, tasarrufla çağrıştırılması lazım. Külliye denince akla bu gelir. Kendisini topluma adamış ve tamamen toplumun huzuruyla ilgili, toplumun geleceğiyle ilgili oturup tarafsız bir şekilde kendisini topluma adamış insanların vermiş olduğu hizmetlerdir.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Tam da Cumhurbaşkanını tarif ediyorsun.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Eğer orası bir ilmî ve manevi hizmetler külliyesiyse, o zaman görkemin olmaması lazım. Yok, eğer görkemli bir saray olarak kalacaksa o zaman niye korkuyoruz ona saray demekten.

Sayın Başkanım, son sözümü söylüyorum: Lütfen, saraya o külahı giydirmeyelim. Külahın yeri ayrı, sarayın yeri ayrıdır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.