KOMİSYON KONUŞMASI

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Ben de herkesi selamlıyorum.

Öncelikle bugün buradaki sunumda olması gereken bir hususun olmaması büyük eksiklik, o da Adli Tıp Kurumu. Yani Adli Tıp Kurumunun işleyişi, hasta mahpuslar meselesi -birinci, ikinci basamak değil- Adli Tıp Kurumunda denetimli serbestlik, daha doğrusu koşullu salıverme hakkından yararlanma üzerindeki Adli Tıp Kurumuyla ilgili sunum önceki hafta da yoktu, bu hafta da yok. Neden yer almadı? Buna ilişkin bir soruyla başlamak istiyorum.

Biraz önce soruldu, belki büyük ihtimalle benden sonra da sorulacak. Şu an cezaevlerinde, bir süre konulacaksa, son bir yıl, üç yıl ya da beş yılda yaşamını yitiren kaç mahpus var? Bizlerin basından elde ettiği verilere göre, 2019'da 107; 2020 yılında 95; 2021 yılında 128; 2022 yılında 101 -şu ana kadar en azından yine tespit edebildiğimiz- 2023 yılında 42 mahpusun yaşamını yitirdiği. Yaşamını yitiren bu mahpusların kaçı hastalık sebebiyle yaşamını yitirdi? Kaçının ilgili "cezaevinde kalamaz" ya da "kalabilir" raporu aldığına dair değerlendirmeniz var?

Yine, kelepçeli muayeneyi reddeden, kelepçeli muayene için sağlık hakkından vazgeçen, bu insanlık dışı muameleyi kabul etmeyen ve bu doktorlar hakkındaki şikâyet başvurularında şikâyet edilen hekim sayısı kaç? Bu şikâyetlerle ilgili herhangi bir işlem yapıldı mı?

Yine, darp, işkence meseleleriyle ilgili, uygulamalarıyla ilgili cezaevlerinde görev verilen doktorlara ayrıca özel bir eğitim veriliyor mu, İstanbul Protokolü ve benzeri? Bu konuda herhangi bir belgeleme ve darp, işkence vakasına ilişkin kaç rapor şu ana kadar sistemde görünüyor ya da var mı?

Yine "Cezaevlerinde kalabilir." denilen ve cezaevinde yaşamını yitiren ya da tahliye edildikten kısa bir süre sonra yaşamını yitirenlerle ilgili -ki Sayın Dilan Kunt bazı isimleri söyledi- sorumluluğu bulunan hekimlerle, doktorlarla ilgili herhangi bir işlem yapıldı mı ya da ailelerin ya da avukatların yapmış olduğu bu başvurularla ilgili yürütülen idari soruşturmalar var mı? Bu ölümler ve sorumlularla ilgili bir ilerleme var mı?

Yine, iaşe, yemek meselesi... Daha 24 Haziranda, iki gün önce Diyarbakır kampüsünde 32 tutuklu, hükümlü kusma ve bulantı nedeniyle zehirlenme geçirdi. Yine, aynı cezaevinde 14 Mayısta bu sefer 14 personel ve 41 mahpus benzer bir gıda zehirlenmesi yaşamıştı ve bu çokça gündeme geldi. Şu an cezaevlerindeki yemekleri kim yapıyor? Birçok cezaevinde, açık cezaevindeki mahpusların yemekleri yapıp getirdiği söyleniyor. Yemek eğitimi yani aşçılık eğitimi veriliyor mu, bir yemek denetimi var mı? Sağlıksız beslenmeye ilişkin yani iaşeden öğün sayısına kadar bu konuda herhangi bir denetim yapılıyor mu, ne gibi denetimler tarafınızca yapılıyor?

Yine, anlaşmalı eczaneleri söylediniz. Her cezaevinin bulunduğu şehirdeki eczanelerden sırasıyla ilaç alındığını biliyoruz ve bu ilaç alınan eczane belirlendiği için sözleşme ya da protokol gereği, o eczanede aranan ilaç yoksa başka eczaneden tedarik edilmiyor ve şu an cezaevlerinde muadil ilaç sorunu var. Bu sorun sizlere ne kadar yansıyor? Bu, anlaşmalı eczane meselesindeki sorunları aşma konusunda ne gibi çalışmalarınız olacak?

Yine, hijyen malzemeleri -birinci basamak ve koruyucu önlem olarak ifade ettiniz- cezaevlerindeki temizlik meselesiyle ilgili bazı şeyler söylendi, tekrar etmeyeceğim ancak özellikle ekonomik kriz, mahpusların çalışmıyor oluşları, birçoğunun gelirinin olmaması gözetilerek şu an -kişi başı ya da oda ya da bulunan kişilere ilişkin- hijyen malzemelerinin ücretsiz dağıtımına ilişkin ne gibi, hangi ölçüde bir önlem ve tedbir olarak böyle bir hazırlık ya da böyle bir çalışma var mı?

Yine, olağan dışı durumların yönetiminden de benzer şekilde bir sorumluluk addettiniz. Maalesef ki Türkiye'deki cezaevlerinde açlık grevleri bir protesto şekli ve birçok mahpusun yaşamını ortaya koyduğu bir durum. Şu an Türkiye'nin birçok cezaevinde farklı taleplerle yürütülen açlık grevleri var. Benim de 27 Mayısta ziyaret ettiğim Bolu F Tipinde Nurettin Kaya şu an iki yüz elli birinci gününde ve sevk talebiyle açlık grevi başlatmış durumda. Edindiğimiz bilgilere göre, şu an iki saatte bir cezaevi tarafından kendisinin kontrol edildiği bize söylendi. Bu Nurettin Kaya'nın sağlık durumu ve talebinin yani sevk gibi çok olağan bir talebin karşılanması noktasında sağlığının bu duruma erişmesi konusunda ne gibi bir yönetim ya da ne gibi bir süreç işletiyorsunuz?

Bir diğer husus, hastane sevklerindeki kelepçe, ring meseleleri var. Bir de hastaneye sevk edilen mahpuslar götürülürken bir hasta dosyası olur yani "özlük dosyası" denilen bir hasta dosyası ve bu hasta dosyalarında bilgi notları yazılır, suç tiplerine göre yazılan bir bilgi notu olur. Birçok mahpusta bilgi notu yazılmazken, sadece tutuklu ve hükümlü olduğu yazılırken özellikle siyasi mahpuslarla ilgili "terör suçu" ya da işte "şu terör örgütü" şeklindeki ibarelerin bilhassa hastanın doktordan tedaviyi alma şeklini ve kendisine yönelik olan muamelesini, tedavi etme biçimini etkilediğini biliyoruz. Bunların, özellikle doktorlar açısından, bu duruma ilişkin -"fişleme" mi dersiniz- bu tespitin gereksiz olarak kişiye tedaviye erişiminde zorluk çıkardığı gözetilerek bunun değişimi konusunda, üçlü protokol ya da bu husustaki talepler noktasında herhangi bir adım atılacak mı?

Yine bir diğer mesele cezaevlerinde diş meselesi. Hiç söylenmedi -Sayın Başkan da söyledi- diş tedavileri meselesi bizce çok önemli çünkü bazı mahpuslar çok geç tedaviye gidiyor ve tedaviye gittiklerinde bazen sevk nedeniyle tedavileri yarım kalabiliyor ya da önden ücret alınıyor. Yani diş hastanesine gittiğinde tedavi alımı esnasında bir ücret önden alınıyor, tedavi süresi çok uzun olduğu için kişi bazen tedavisini yarım bırakmak zorunda kalıyor ve o diş meselesi bir yerden sonra mide, bağırsak, birçok soruna sebep olabiliyor. Diş tedavisi konusunda Bakanlığınızın hem cezaevlerinde hem de sevkler noktasında bir girişimi var mı ya da bu konuda bize ekstra bir bilgi verebilir mi?

BAŞKAN DERYA YANIK - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Çok pardon Başkanım, özür dileyerek bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN DERYA YANIK - Tabii, buyurun.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Soruları sorarken es geçtim yani biz geçen toplantıda da İnsan Hakları Derneği, Özgür Hukukçular Derneği, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezinin hem burada gözlemci, dinleyici olmasını hem de söz almasını talep etmiştik ancak o zaman Bakan olmasından kaynaklı büyük ihtimalle çok kalabalıktık ve süre sorunu vardı. Şu an burada bilhassa hasta mahpuslar ve Adli Tıp Kurumunda hepimizin uzmanlığına güvendiğimiz, kamuoyunun bildiği Sayın Şebnem Korur Fincancı burada. Biz de kendisine söz hakkı verilmesi ve bu konuda bir bilgilendirme ya da kendisinin en azından var olan duruma ilişkin bir sunum yapması talebimizi DEM PARTİ adına da yineliyoruz.

BAŞKAN DERYA YANIK - İlerleyen vakitlerde değerlendireyim.