KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Değerli Hocam, teşekkür ediyoruz.

Çok çarpıcı olan konulardan biri bilirkişi raporu, 2021 yılında nihai ÇED raporu onaylanan, bu rapora göre alıcı ortamlarda bazı kirletici parametrelerin zaten hâlihazırda sınır değerlerin üzerinde olmasına rağmen ÇED izni verildiği yönünde. Raporda "Özellikle cıva parametresinin alıcı ortamlarda yüksek olması faaliyetin kapasitesinin yüksek olduğunu göstermektedir, buna rağmen kapasite artışına gidilmiştir." deniyor. Yani şunu anlatıyor: "Burası kendi kendine cıva üreten bir topoğrafya falan değil, burada bir kirletici var ve bu kirleticiye bağlı olarak -işte, bu bir tesis, altın maden sahası, vesaire ona bağlı olarak- ortaya çıkan cıva konsantrasyonu sınır değerlerin üzerinde ve buna rağmen de 2021 yılında nihai ÇED raporu onaylanmış." 2021 yılında nihai ÇED raporu onaylanırken, bakıyorum ben, İl Sağlık Müdürlüğü olumlu görüş vermiş, bakalım, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü de olumlu görüş vermiş, Meteoroloji Genel Müdürlüğü olumlu görüş vermiş, Su ve Toprak Yönetimi Dairesi Başkanlığı olumlu görüş vermiş, Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı olumlu görüş vermiş. Yani demek ki... Birçoğunu bir arada söyledim ki sorumluluk alanında bir çakışma olabilir diye. Dolayısıyla buradan anlaşılıyor ki ÇED sürecinin içinde görüş istenen kurumlar aslanda görevinin gereğini yerine getirememiş. Bu nedenle "çevresel etki değerlendirme" dediğimiz ÇED sürecini de aslında bizim yeniden bir değerlendirmeye almamızda oldukça fayda görünüyor. Sizin ifade ettiğiniz "sağlık etki değerlendirmesi" gibi daha spesifik, sadece bir konuyu il müdürlüklerine veya oranın valiliğine bağlı, onun altındaki çeşitli müdürlüklere bırakan değil, aynı zamanda daha geniş akademik çevrelerin de içinde yer bulabildiği bir değerlendirme platformu, sağlıklı bir değerlendirme platformu oluşturabildikleri bir çözümle neticelendirmemiz gerekiyor gibi görünüyor. Kıymetli bir öneri olarak görüyorum. Bilirkişi raporunun da tekrar, 2021 yılında nihai ÇED raporu onaylanırken hâlihazırda zaten mevcut cıva konsantrasyonunun olması gerekenin üzerinde olduğu için aslında bu onayın verilmemesi noktasındaki görüşünü de çok çarpıcı ve dikkate değer görüyorum.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Bir şey söyleyeceğim: Onun fazla çıkması kendi doğallığından mı yoksa dediğiniz gibi çevredeki şantiyelerden dolayı mı? Çok önemli çünkü...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yani bilirkişi raporundaki ifade aynen şu; bakın, aynen okuyorum, diyor ki: "2021 ÇED Raporu'nda alıcı ortamlarda bazı kirletici parametrelerin..." Kirleticilik var yani doğallık değil.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - O zaman şantiyelerden bahsediyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, "...bazı kirletici parametrelerin sınır değerlerinin üzerinde olmasına rağmen..." diyor yani anlaşılan ifade bu. Belki daha geniş, detaylı bir inceleme de yapılabilir bu arada.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Şirket sahipleri doğalmış gibi bahsetti.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Tam söyleyeyim.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Hocam da farklı bir şey söyledi.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yani devam ediyor, diyor ki: "Raporda özellikle -ÇED raporunu kastediyor- cıva parametresinin alıcı ortamlarda yüksek olması faaliyetin kapasitesinin yüksek olduğunu göstermektedir." Yani cıva parametresinin seviyesini faaliyetin yüksek olmasına bağlıyor rapor. "Buna rağmen kapasite artışına gidilmiştir." diyor yani "Siz ne kadar üretim prosesini artırırsanız cıva parametresi de o kadar yükseliyor. Siz kapasite artışına gittiğinizde cıva parametresi daha da yüksek hâle geliyor." diyor. "Zaten ikinci kapasite artışı talep edildiğinde olması gereken sınır değerin üzerinde." diye bilirkişi heyetinin raporu var.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hocamıza onu mu soruyoruz? Ben anlamadığım için soruyorum.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Yok, hocamız...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yok, hocamız bir cümleyle ifade etti. Raporda yazdığı hâliyle ortaya koyuyoruz, "Kim olumlu görüş verdi?" dersek baktığımızda da burada "ÇED Olumlu" görüşü veren işte çeşitli kurum, kuruluşlar var.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hocam, siz de aynı fikirde misiniz? Ben orayı merak ediyorum.

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Yani bilirkişinin tespiti bence çok çarpıcı yani eğer kapasite artışı, ÇED sürecinde bölgede cıva yüksekse yani bunun onayının verilmesi biraz riskli bir durum, riski arttıran bir durum. Şimdi, "Bölgenin doğal yapısında cıva var." meselesi de aslında ilk ÇED'de değerlendirilmesi gereken bir meseledir yani bu tesis -kurulmadan önce- ÇED yapılmadan kurulamaz zaten ve kurulurken bütün bunlar değerlendirilir, bölgenin toprak yapısı, oradaki ağır metal düzeyi vesaire eğer yüksekse zaten daha orada ÇED'le ilgili bir sıkıntının olması gerekirdi.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Ama Hocam, vekilimin, sizin biraz önceki teklifinizde, sağlık etki analizi çerçevesinde, etki değerlendirmesinden hareketle siz bulgularınıza binaen mi böyle bir teklifte bulunuyorsunuz? Benim sorduğum soruyla ilintili olarak yani kuvvetli şüphe mi var?

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Şimdi, madencilik çevre açısından o kadar riskli bir sektör ki siz bütün bu değerlendirmeleri çok ayrıntılı, çok aşamalı yapmak durumundasınız.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Eyvallah.

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Elbette ki bu kadar ağır metal riski olan, bu kadar havayı, suyu, toprağı kirletebilecek yüz binlerce ton pasanın, milyonlarca ton pasanın bulunduğu bir yerde daha ayrıntılı değerlendirmeleri sürekli yapmanız gerekir. Bu anlamda, hani, ben özellikle altını çizmeye çalıştım.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Ama mevcut madenlerden hareketle diyorum. Mesela, bu işte özellikle sağlığa zararlarını pekiştirecek bulgularınız da oldu mu paralelinde?

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Şöyle söyleyeyim... Ben, hani, sorulara toptan yanıt verileceği için bekliyordum.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Eyvallah, tamam, onu da ilave şey yapalım.

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Tamam.

BAŞKAN ATAY USLU - Hocam...

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Ben sorulara yanıt vermeye çalışayım Sayın Başkan, başka soru yoksa. Deniz Vekilim bitirdi mi acaba?

BAŞKAN ATAY USLU - Olur, olur.

Buyurun Hocam.

DOÇ. DR. CAVİT IŞIK YAVUZ - Tamam, teşekkür ederim.

Şimdi, ben İliç'e gitmedim, bölgede herhangi bir ihtiyaç da olmadığı için; özellikle akut dönemde orada bulunmayı istedim ama biliyorsunuz, afetlerde "afet turisti" deniliyor yani bölgede bir işiniz yoksa yani o bölgeye gidip çalışmaları da engelliyorsunuz; bu kaygıyla bölgeye gitmedim ve bölgeye ilişkin çok görüşmelerim, gözlemlerim olmadı ama şunu söyleyebilirim: Türkiye'de hastalık istatistikleri il ve ilçelere göre yayınlanmadığı için, Sağlık Bakanlığı bu konuda herhangi bir veri yayınlamadığı için o bölgenin de hastalık profilini bilmiyoruz. Kanser kayıtçılığıyla ilgili Türkiye'de belli iller kanser kaydını yoğun olarak tutuyorlar. Daha doğrusu, Türkiye'deki belli illerin kanser kayıtları üzerinden Türkiye'ye ilişkin bazı değerlendirmeler yapılıyor. Belki bu anlamda, bu maden bölgelerinin bulunduğu yerlerin de kanser kayıt bölgelerine alınması söz konusu olabilir, bir öneri olarak getirilebilir. Bununla ilgili şöyle bir şey söyleyeyim ben, bir deneyim paylaşayım sizinle: Bundan yirmi yıl önce, o zaman ben Kocaeli'de çalışıyordum; biz Dilovası'nda bir araştırma yaptık, o dönem Türkiye'nin gündemine çok geldi. Dilovası'ndaki kanser nedenli ölümlere baktık, Türkiye ortalamasının 3 katıydı. Bizim bu tip araştırmalara ihtiyacımız var maden bölgelerinde yani bu tip araştırmaları, kansere bağlı ölümler, işte, tiroit hastalığının görülme sıklığı; bu araştırmaları artırırsak veriye dayalı daha fazla şey söyleyebiliriz. Dünyada buna ilişkin çalışmalar var. Altın madenlerinin bulunduğu bölgelerde yaşayanlarda sağlık sorunlarının, solunum yolu güçlüğü başta olmak üzere, işte, bazı hastalıklar başta olmak üzere diğer bölgelere göre daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar var. Bizim ülkemizde bu anlamda daha fazla çalışmaya ihtiyacımız var ki o kuvvetli şüpheyi daha veriye dayalı olarak ifade edelim. Hani, biz burada daha çok riskler üzerinden bir değerlendirme yapıyoruz dolayısıyla bu sorunuza bu yanıtı verebilirim.

"Madencilik doğaya zarar veriyor mu?" Evet, verme potansiyeli çok yüksek. Özellikle ölçek büyüdükçe ve elbette ki bu işin yönetimiyle ilişkili olarak, potansiyel olarak çevreye en çok baskı oluşturan sektör madenciliktir. Bütün dünyada bu böyle. Bu, ölçeğe, işte işletme teknolojisine vesaireye göre değişir ama çok ciddi potansiyeli var.

Numunelerin ne sıklıkla alınmaya devam edilmesi gerektiği, bu elbette ki mühendislerin de mutlaka değerlendirmesi gereken bir süreç ama ben İliç özelinde söyleyecek olursam, en az iki yıl çevresel ölçümlerin ve bu iki yıl içerisinde de insan sağlığıyla ilgili parametrelerin ilk etapta izlenmesi ve buradan elde edilecek verilere göre belki daha sonrasında uzun süreli bir izlem çalışması yapılabileceğini düşünüyorum açıkçası.

"Ekosistem tahribatını döndürmek mümkün mü?" Aynı ekosistemi tekrar orada yaratmanız mümkün değil. Madenler kapatıldıktan sonra rehabilite edilmesi gerekiyor, bu da ayrı bir sorun. Rehabilitasyonla ilgili de Türkiye'de sıkıntılar var bildiğiniz gibi ama orada başka bir ekosistem oluşuyor bir süre sonra. O başka ekosistem tahrip ettiğiniz ilk ekosistem gibi değil. Biraz önce söyledim, örneğin, özellikle bizim bu "vektör" dediğimiz, "börtü böcek" diyebileceğimiz hastalık taşıyan şeyler var; onlar istilacı olabiliyorlar yani o ekosistemler tahrip edildiğinde normalde orada yaşamayan ve yeni hastalık riskleri getiren bir sürü etken gelip o yeni ekosistemde yeni riskler doğurabiliyor ve tahrip ettiğiniz ekosistemdeki gıda zinciri de etkilendiği için bunun hem çevreye hem de dolaylı yoldan ya da doğrudan insan sağlığına da olumsuz etkileri söz konusu olabiliyor.

Atladığım soru var mı, bilemedim.

Teşekkür ederim.