Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu c) Kültür ve Turizm Bakanlığı ç) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü d) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü e) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 16 .02.2016 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, başarılar diliyorum görevinizde değerli bürokratlar.
Vallahi Sayın Bakan, yorgun hâlimize denk geldiniz. Artık son bakan, bakalım ne kadar muhalefet edebileceğiz? Özellikle mi seçildi bilmiyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Kültür ve turizm pek muhalefetliği gerektirmeyen bir alan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, aslında tam da muhalefet etmeyi gerektiren yerler belki de.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Çözüm ortaklığı sağlamayı gerektiren yer.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, eyvallah, eleştiri anlamında söyleyeceğiz zaten, umarım ortak yollar bulabiliriz.
Sayın Bakan, önce turizmden başlayayım. Yani sunumunuzda eleştirdiğim şey şu olur: Sanki turizmde her şey güllük gülistanlık gibi anlattınız ve hiç krizden bahsetmediniz. Yani keşke birkaç cümle etseydiniz belki bizim için de bir şey olurdu eleştiriye başlamak noktasında. Çünkü, zaten turizmde rakamlar bir miktar geriye gidiyordu. Ancak, özellikle Rusya'yla uçak krizi sonrası -zaten öyle bir eğilim vardı ama- bir de ülkemizdeki bu patlamalar, bombalar, işte Ankara'daki olay, en son İstanbul'da turistlere dönük eylem sonrası... Ve dışarıda ben geceleri dış basını çok izlerim yani gece eve gittiğimde CNN İnternational, BBC'si, Al Jazeera'sı izlerim, hep Türkiye'yle ilgili, özellikle şu günlerde hep yok işte obüsler top atıyor, oradan bilmem ne oluyor yani neredeyse savaşa girmiş bir ülke algısı... Hani siz algı yönetimi dediniz ya istediğiniz kadar reklam verin... Hani geçenlerde bakanımız da geldi "Turkey" markası reklamı yapmaya çalışıyor ama böyle güvensiz ülke algısı çok yaygın. Yurt dışında pek çok kişiyle yazışıyorum, onlar bana mailler atıyorlar "Ya ne oluyor ülkede, savaş mı çıktı?" mevzusu çok hâkim ve bu da -şunu çok iyi biliyorum, sektörde pek çok kişiyle temas hâlindeyim- ciddi anlamda rezervasyonların başlayamaması hâline getirdi. Rezervasyon rakamları çok geride, bununla ilgili bir bilgi verin lütfen, ne boyutta? Ve sektör, biliyoruz ki, hani bu ön rezervasyonlarla aldığı rakamla gidip yani güvenceyle, bankalardan kredi alarak sezona girebiliyor ve bu bankalar da şu anda sektöre kredi vermiyorlar. Sezona girememe, hatta işçilerle sözleşme yapmama, yapamama hâliyle karşı karşıyalar. Ve pek çok mal alım anlaşmaları filan yapılıyor, bu aylarda yapılmış olması lazımken yapamama hâliyle karşı karşıyalar. Bununla ilgili bir kriz yönetimi durumunda mısınız? Yani bununla ilgili bir bilgi verin lütfen bize. Yani, bir kriz hâlinde olacağımız, bir kriz yılı geçireceğimiz belli.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Soru-cevap kısmında gireceğimiz için...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, keşke önden bilgi verseydiniz çok iyi olurdu Sayın Bakan.
Tamam, peki.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yaklaşık yetmiş günden beri günde tam on sekiz saat...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sabah beşte dinleyeceğiz sizi, o zaman iyice hâlimiz bitecek.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yani, 24 Kasımdan bugüne günde on sekiz saat. Sektörü eğer takip ediyorsanız söylüyorlardır.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, ediyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Günde on sekiz saat sektörle beraberim. Yani, bir kriz masası mesaiyi çok yakından takip ediyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Var mı? Tamam.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Pazartesi günü de Sayın Başbakanımız, bugün tamamladığımız turizm destek paketini açıklıyor, bu pazartesi.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam.
Şimdi, İstanbul'la ilgili, mesela İstanbul'daki sektörle... İstanbul, ki en önemli merkezimiz artık ve otellerin doluluk oranı çok düşük. İnanılmaz ve hiç olmadığı kadar düşük bir doluluk oranıyla karşı karşıya. Kapalıçarşı'daki esnaflarla konuşuyorum "Ya, Kapalıçarşı hiç böyle olmamıştı, hiç." diyorlar. Düşünün ki, İstanbul'da bir savaş durumu, bilmem nesi yok. Tamam, Alman turistlere dönük bir eylem oldu ama "Hiç bu kadar gerilememişti doluluk oranları ve Kapalıçarşı hiç bu kadar tenha olmamıştı." deniliyor. Bu çok kötüye alamet çünkü çarpan etkisi var. Sırf turizm için değil, diğer sektörlere de bir moral bozukluğu...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Tedarikçi sektörlere...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tedarikçi sektörlere bir çarpan etkisiyle... Yani, ben şundan endişe ediyorum: Yüzde 4 büyüme hedefliyorsunuz Hükûmet olarak bu yıl. Turizm bu anlamda çok ciddi eksi bir basamak olarak yazacak ve genel büyüme oranımızda çok ciddi bir etki yapacak kaygısı içindeyim.
Biliyorsunuz, turizm moral veren bir sektördür ülkeye. Moral verir çünkü ülkeye gelir, alışveriş yapar. Turizm kötü oldu mu ülkenin de morali bozuk olur. Zaten ekonomik gösterge kötü, iç barışımızı tesis edemedik, dışarıda savaş riski var, bilmem ne. Bir depresyon hâliyle karşı karşıya kalınabilir. Turizm mutlaka ayakta tutulmalıdır. Bu konuda kriz yönetiminde olduğunuza sevindim yani mutlaka bu kriz yönetilmeli ve sektör ayakta tutulmalı bir şekilde çünkü bizim esas önemsediğimiz yüz binlerce, milyonlarca insanın emek kapısı burası. Yani, işsizliği de ciddi oranda artırmak riskiyle karşı karşıya olur sektör ayakta duramazsa.
Sayın Bakan, şimdi, bir de sunumunuzda çok önemsediğim nokta -vaktim tabii ki az- şehirlerin tarihî dokusunun ihyası ve şehirlerin hafızasının güncellenmesi. Ben çok önemsedim bu vurguyu çünkü bu cumhuriyet tarihinde hep ihmal edilmiş bir şey. Kendi tarihimizi bilmiyoruz, hafızası yok insanların. Mesela, düşünün ki, İstanbul'a insanlar geliyorlar, bir mahallede yaşıyorlar ama kendi mahallesinin tarihini bilmiyor. Diyelim ki Tarlabaşı'nda bir binada yaşıyor, bina tarihî bir bina. Orada kaldığı binanın -ne bileyim- Ermenilerin, Rumların binası olduğunu veya oranın binlerce yıllık bir tarihî olduğunu, geçmişini bilmeyen, o yüzden de yaşadığı binaya da, yaşadığı şehre de saygı duymayan insanlar.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Aidiyet...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani "Ben bu binayı, bu tarihî eseri bir an önce yıkayım, yerine bir şey dikeyim de bir rant elde edeyim." kafasıyla bakılıyor çünkü. Hâlbuki, Avrupa'da -biliyorsunuz ki- bir binaya bir çivi çakamaz çünkü hem o şehrin insanı sahip çıkar, birisi yapmaya kalksa bütün şehir ayağa kalkar, şehre bir saldırı olarak sayar, tarihine ve kültürüne saldırı olarak sayar. Ama, maalesef bundan çok erozyon oldu, çok şeyler kaybettik. Bir an önce bunun ihyası yani tarihin farkına varmak, yaşadığı şehrin tarihine sahip çıkmak, bilmek anlamında ivedi çalışmalara ihtiyaç var.
Ben bir örnek vereyim hemen -Sayın Başkan mutlaka süre verir- lise yıllarında geziye gittik. Dolmabahçe Sarayı'nı gezdirdiler bize. Rehber anlatıyor: "Burayı Dolmabahçe Sarayı'nı İtalyan mimar Balliani yapmıştır." dedi. O zamanlar ben de bilmiyorum, inandık yani. Sonra, ben de gittim araştırdığımda bir baktım ki orayı Ermeni mimar Garabet Balyan yapmış yani benim adaşım yapmış. Düşünün ki, buranın Garabet Balyan'ını elin İtalyan'ına tercih ediyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız yani hâlbuki, arkadaşlarım da bana "Siz nereden geldiniz?" diye soruyordu Ermenilerin bu toprakların kadim bir halkı olduğunun bilincinde olmadan. Çünkü, bunlar bir korku unsuru olmuş tarih boyunca, bir Kürt olmak, bir Ermeni olmak bilmem ne, bütün bunlar. Hâlbuki bunlar bizim varlığımız. Bu anlamda bir bakışın, bir paradigma değişikliğinin artık gerçek anlamda özüne dönme noktasında, gerçek anlamda Bakanlığınız proaktif politika izleyecek mi toplumsal hafıza, kent hafızası, şehir hafızası ve topyekûn hafıza anlamında ve bütün kültürlere, bütün kimliklere, inançlara saygı anlamında?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - 69 uygarlığın tamamına.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamamına. O anlamda önemsiyorum ama şöyle bir hata da yapıyoruz bazen: Tarihi 1071'le başlatıyoruz. Tamam, 1071 önemli bir tarihtir, bir semboldür Türklerin Anadolu'ya gelişi üzerine. Hâlbuki, çok daha önce de Türk boyları Anadolu'ya gelmiştir ama Anadolu'ya gelenler gibi Anadolu'da olanlar da vardı. Yani, burada olan halklar vardı, burada olan medeniyetler vardı. Mesela, geçenlerde Doğuş grubu Davos'ta Göbeklitepe'yi sundu. 12 bin yıl önce bizim atalarımız sonuç olarak -1071'de elbette gelenler oldu ama- 12 bin yıl önce ilk yerleşik medeniyeti kuranlar da bizim atalarımız. Veya pek çok örneğini verebiliriz: "Biz Hitit'iz, biz Urartu'yuz." diyebilmeliyiz, "Biz Frig'iz." diyebilmeliyiz.
Bu anlamda bir bilince ihtiyacımız var. İnanılmaz bir medeniyetin üzerinde oturuyoruz ve gençlerimiz bunun farkında değiller. Tekçi, dar kalıpçı bir bakış hâlâ hâkim. Bunu çoğul bir bakışa, büyük bir medeniyetin üzerinde oturduğumuz farkındalığına evirmek ihtiyacı var diye düşünüyorum. Hemen bir örnek de vereyim: Hrant Dink Vakfı geçenlerde Ermeni, Süryani, Rum, Yahudi 10 bin kültürel varlığın envanterini çıkardı. Bundan faydalanmanızı öneriyorum. Ve bunların ihyası anlamında da -bütün bu kurumlar hâlâ ayakta, bizim patrikhanelerimiz veya pek çok yapımız ayakta- iş birliği yapmamız lazım.
Bir örnek vereyim: Mesela, Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi'ni yaptık. Maalesef, şimdi çok talihsiz bir bölgede ama orayı ihya ettik el birliğiyle; Kültür Bakanlığı destek verdi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi destek verdi, bizim vakfımız da ve iyi bir taşerona verdik. Gerçekten muhteşem bir restorasyon oldu, görmenizi öneririm. Ama, pek çok restorasyonda da ihaleye çıkıyorsunuz, ihalede kim düşük para verirse ona veriyorsunuz ve çok kötü restorasyonlar...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Biz seçtiğimiz zaman da "Yandaşa veriyor." diyorlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, tercihli ihale sistemi olabilir Sayın Bakan. Bakın, Malatya'da mesela merkezdeki bir kiliseyi verdiniz. Normalde bizim o götürdüğümüz müteahhit gitti 3 milyon teklif verdi, bu müteahhit 1 milyon verdi, "Kaçacak bu." dedi. Zaten mahvetti kiliseyi ve kaçtı, gitti sonunda. Çok kötü restorasyon yani Kültür Bakanlığı konusunda bütün partiler iş birliği yapabiliriz. Tercihli ihale sistemi olmalı yani bir kişinin referansı mı oluşur, nasılsa, geçmişte yaptığı işlere bakılır ve liyakatli olan gruplara verilir.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Onunla ilgili bir çalışma yaptık, 244 tane firmayı akredite ettik. Akredite firmalara iş veriyoruz sadece.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Artık öyle mi olacak?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Artık öyle olacak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, öyle olmalı.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ve artı, danışma kurulları oluşturduk. 244 tane akredite firma seçiyoruz, ayrıca danışma kurulu. Orada da güzel bir şey söylediniz. Aslında bu konuda, restorasyon konusunda bizim şu korkudan kurtulmamız gerekiyor: Yani, biz onun çalışmasını yapıyoruz ama diyelim ki -sadece bununla ilgili değil- Ulaştırma Bakanlığı 120 milyon maliyetli bir yol ihalesine çıkıyor. Adam geliyor 90 milyona yolu alıyor, yolu tamamlamadan bırakıp kaçıp gidiyor. Yani, bu konuda aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bir çözüm bulması gerekiyor. Teklifinizi o yüzden önemsiyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, hemen devam edeyim.
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Ek süre verdim ben size dört dakika.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bir de şimdi hafızayı eğer ki tekrar oturtacaksak, pek çok yerleşim yerinin ve pek çok yerin ismi biliyorsunuz değiştirildi. Hâlbuki, mesela o köylü hâlâ eski ismini kullanır ama biz oraya bir isim koymuşuz Türkçe diye illaki, hâlbuki eski ismi Kürtçe, Ermenice, Rumca isimler.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Düzenleme yapılıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, onu söylüyorum ama bunun hızlanması lazım. Bir örnek sunayım kitapçığınızdan. Mesela, ilk kez "Ani" diyen bir kitapçık gördüm, Ani kültürel peyzajı. Genelde "Anı harabeleri" koyarlardı, ilk kez... Teşekkür ediyorum o konuda.
Bir konu var mesela, "Akdamar Kilisesi" demişsiniz. Hâlbuki, o Ahtamar Kilisesi'dir.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ah Tamara.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet ama burada "Akdamar Kilisesi" diyorsunuz yani bu konuda da artık korkularımızdan vazgeçmemiz lazım. Yani, bütün dünya ona ne diyorsa, tarihsel hafızası neyse o mekânın o isimler verilmeli. Bu konudaki eğilimi de, çalışmayı da lütfen hızlandırmanızı rica ediyorum.
Mesela, Sümela Manastırı'nda ayine niye izin verirsiniz veya Van'daki kilisedeki ayine niye izin verir Hükûmet? Ya, bir kilisede ayine izin verir mi Hükûmet "Yılda bir sefer veriyoruz." diye? Olmaması lazım bunlar artık. Bir kiliseyse o, istediği zaman gider o patrikhane, orada ayinini yapar. Belki bilgi verir güvenlik açısından "Ben şu gün ayin yapacağım, güvenliğini alın." diye. İzin verme mekanizması, bunlar artık kaldırmamız gereken şeyler diye düşünüyorum.
Sayın Bakan, ben İstanbul Vekiliyim ve İstanbul'da bir sembol olan, hani silueti mahveden Onaltı Dokuz'u yıkmanızı öneriyorum. Yıkın Onaltı Dokuz'u, bir emsal olsun, ibretiâlem olsun ama Onaltı Dokuz'u yıkmadığınız için, Onaltı Dokuz'un etrafındaki araziler Onaltı Dokuz'u emsal gösterip imar alıyorlar şu anda. Yıkacak mısınız Onaltı Dokuz'u Sayın Bakan?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Bakan yeni geldi, nereden bilsin?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Onaltı Dokuz'u el birliğiyle yıkalım Sayın Bakan, ki emsal olmasın. Binlerce yıllık, bakın, binlerce yıllık bir mirası, bir silueti mahvediyor. Biz fotoğraf çekiyoruz, arkasından gökdelen çıkıyor. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde olamaz. El birliğiyle şu Onaltı Dokuz'u yıkalım ki emsal olsun, ibretiâlem olsun. Yıkım kararı da var, Sayın Cumhurbaşkanı da yıkılmasını istedi, bilmiyorum, o konuda son zamanlarda bir şey demiyor.
Sayın Bakan, bir şey daha söyleyeceğim. Çanakkale savaşlarını ben çocukluğumdan beri 18 Martta kutlarız, müdürümüz de orada. Çanakkale savaşlarının bitimini neden 24 Nisana aldınız? Özellikle, hassaten soruyorum. 24 Nisan nedir Çanakkale için? Bir şey değil. 25 Nisan günü İngilizler çıkarma yaptılar yani İngilizlerin işgal gününün bir gün öncesine biz bir tören koyduk. Ne anlam ifade ediyor? Ya, bir düşman kuvveti, bir emperyalist güç ülkemize çıkarma yapmış, o da bir gün sonra, biz bir gün öncesine tören koyduk; çok saçma. Ama, bir mantığı var, ben bunu biliyorum. 24 Nisan günü Ermenilerin büyük felaketinin yıl dönümü. Yani, bu anlamda böyle bir şey yapmayı, gerçekten, ben hiç yakıştıramadım Hükûmetinize. Şu anlamda söylüyorum, iki sebepten: Bir, 25 Nisandır zaten o gün, işgal kuvvetinin girdiği gün; iki, 24 Nisan, Ermeniler için bir sembol gündür, acılarını andıkları gündür. O güne başka bir şey koymaya çalışmak, o günü böyle hafifletmek veya başka bir algı yaratma çabası bence kötü bir algı yarattı, bütün dünyada da ekşi bir tat verdi. Bundan vazgeçin bence, tekrar 18 Martta olduğu gibi, her zaman olduğu gibi onun anması yapılsın diye öneriyorum.
Ve bir örnek daha vereyim, sayın vekilim söyledi "Yurt dışında Türklerle ilgili kötü algı yaratmaya çalışanlar var." Ama, ülkemizde de müzelere gidin, doğudaki müzelere, her müzede "Ermeniler, Türkleri nasıl katletti?" diye kafatasları vardır böyle, işte "Ermeni mezalimi" diye, hâlâ var müzelerde, bakabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen toparlayın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam.
Bu tip şeylere de artık nefret söylemini ve bütün bir halkı... Yani, mesela -ben atıyorum- ben size "Türkler şunu yaptı." desem alınırsınız değil mi? Ben de tersinden alınıyorum. Ya, tarihi bütün bağlamlarıyla anlatmalıyız çocuklarımıza, acılarımız varsa bunu da anlatmalıyız, yaşadığımız felaketlerle yüzleşmeliyiz ama bir halkı, bir kimliği topyekûn tahkir edici ifadelerden de vazgeçmeliyiz, bundan da kültür müzeleri vazgeçmeli diye düşünüyorum.
Son olarak Sayın Bakan, sanat, muhalif bir şeydir, bunu kabul ediyorsak... Büyük oranda muhaliftir ve "devletin sanatı" diye bir şey olmaz aslında, "devlet sanatçısı" diye bir şey de olmaz, olamaz, olmamalı, artık bundan vazgeçmeliyiz. Ve sanat, muhalif bir şeyse muhalif sanatçılara da engel olmamalısınız, onların işlerine son vermemelisiniz, onları koruyup kollamalısınız, muhalif olanları da, muhalif olmayanları da. Ama, öyle bir algı yaratıldı ki son yıllarda, işte Devlet Tiyatrolarında, Şehir Tiyatrolarında muhalif olan sanatçıların işlerine son verilme meseleleri, pek çok sembol isim var. Bu konuda hassaten yeni bir Bakansınız ama sanat dediğimiz şey muhalifse, Hükûmet de özellikle bu otoriter devlet, işte otoriter Hükûmet algısını kırmak anlamında her türlü sanata, muhalif sanata da yol verme ve destekleme durumundasınız. Mesela, sinema alanında... Filmleri gördük yani muhalif filmlere de destek verin, size muhalefet eden de, tarihî anlamında illaki bizim devlet ezberi bağlamında bakmayan filmlere de destek verin. Böyle açılımlar sizden bekliyorum, bu konuda açılım yapabileceğinizi düşünüyorum.
Teşekkür ederim.