KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz, Merkez Bankasının Değerli Başkanı, değerli bürokratları ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Merkez Bankası Başkanlığına seçilen hemşehrim Fatih Karahan'ı tebrik ediyorum. Tabii, Uşaklı olması bize gurur veriyor. Tabii, Uşak'tan bürokrat çok az çıkıyor, çıkınca da Merkez Bankası Başkanı çıkıyor. Bu tesadüf mü? Tabii ki değil, tesadüf değil. Tabii, Uşak'ı bilmeyenler "Niye Merkez Bankası Başkanı Uşak'tan çıkıyor?" diye düşünebilir. Tabii, Uşak, Lidyalıların yaşadığı yani ilk parayı bulanların yaşadığı bir şehir, aynı zamanda altın rezervinin büyük olduğu bir şehir. Tabii, ta Lidyalılar döneminde altın çıkarılıyor ve bu Lidyalıların Karun Hazineleri de bizim arkeoloji müzesinde hâlâ sergilenmektedir. Diğer taraftan, altın rezervi olarak ve altın üretimi olarak Uşak hem Türkiye'de hem de Avrupa'da 1'inci sıradadır. Tabii, bu anlamda baktığınız zaman Merkez Bankası Başkanının Uşaklı olması tesadüfi değildir yani.

Diğer taraftan, tabii ki Osmanlı Dönemi'ne baktığımız zaman, gerçekten de ilk defa Osmanlı Dönemi'nde Kırım Savaşı'ndan sonra işte borçlarının ödenmesi için banka kuruluyor ama tabii, o dönemlerde bankaların sahipleri genelde yabancılar oluyor. Cumhuriyet tarihiyle beraber, 1930'da kanun çıkarılıyor, 1931 yılında da Merkez Bankası kuruluyor. Tabii ki "Merkez Bankasının görevleri ne?" dendiği zaman "En önemli görevi fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele." deniliyor. Tabii, son dönemde enflasyon çok yüksek oldu. Bu enflasyon tabii ki hem bizim finansal istikrarımızı bozuyor hem ahlakımızı bozuyor hem de fakirlerden zenginlere indirekt yolla bir para transferini oluşturuyor.

Tabii, "Bu enflasyonu bizim uyguladığımız politikalar mı oluşturdu?" derseniz, muhalefete bakarsanız öyle ama işin özüne baktığınız zaman öyle değil arkadaşlar. Tabii, bunun altında uluslararası bir yapı var. Ne yapısı var? Dünyadaki geçerli para birimi nedir? Dolardır. Dolarınız olmazsa bugün ne petrol alabilirsiniz ne doğal gaz alabilirsiniz ne de diyelim ki uçak alabilirsiniz; dışarıdan ithal edeceğiniz hiçbir şeyi alamazsınız. Dolayısıyla Türkiye'nin bir cari açık problemi var, esas mesele bu. Cari açığınız 2023 yılında 45 milyar dolarmış, 2024 Mayıs ayı itibarıyla 31 milyar dolar yani size sürekli bir para girmesi lazım ki piyasalar istikrarlı olsun. Çünkü biz serbest döviz kuru veya sabit döviz kuru... Bir dönem sabit döviz kuru izlemişiz, daha çok serbest döviz kuru izliyoruz ve dolayısıyla da serbest döviz kuru izlediğimiz dönemlerde bizim ülkemizde en önemli problem, yurt dışı alıcılarından başka yurt içinde de 1980'lerden, rahmetli Özal'dan sonra ve dövizin taşınmasının serbest bırakılmasından sonra, mevduat açılabilmesinden sonra Türkiye'de ikili para sisteminin olması bizim en büyük dezavantajımızdır. Eğer burada siz politikalara bağlarsanız bunu hata yaparsınız. Yani burada esas problem, diyelim ki yabancılar belki bir döviz alıyorsa, dolar ve euro alıyorsa bizim Türk vatandaşları da onlardan daha fazla alıyor ve biz dövizle mücadelede istediğimiz şekilde mücadele edemez duruma geliyoruz ve en büyük problem de dediğim gibi, bu vatandaşların döviz cinsinden mevduat açmasının serbest bırakılması.

Bu, bizim özellikle dövize ihtiyacımız olduğu dönemlerde bize sıkıntı oluşturuyor. Şimdi, işte diyelim ki enflasyon olduğu dönemlerde ne diyorlar? İşte, "Faizleri yükselt, ondan sonra sıcak para Türkiye'ye gelsin, ondan sonra yüksek faizde burada kalsın, ondan sonra dövizler de çok sıcak para girdiği için belli bir oranda yerinde dursun, ondan sonra faizden elde ettiği geliri dövize döndürsün ve çıksın gitsin." diyor muhalefet de hep bu politikayı savunuyorlar. Bu politika doğru mu? Baktığınız zaman, günü kurtarma açısından doğru arkadaşlar, günü kurtarırsınız.

Ben tabii, ekonomist değilim, karşı tarafta ekonomist arkadaşlar var ama saygısızlık olmasın, ben böyle düşünmüyorum bu işi. Biz bu yapıyla mücadele edebilmek için... Yani diyelim ki siyasi istikrarsızlık olabilir veya diyelim ki döviz açığınız fazla olabilir veya dışarıdan başka ülkeler size ekonomik komplo düzenleyebilir, bu gibi durumlarda döviz gelmediği zaman, cari açığınız olduğu müddetçe bu problemlerle hangi hükûmet olursa olsun karşılaşır; ondan sonra, döviz fiyatları yükselir, döviz fiyatları yükseldiği için enflasyonu yükseltir, enflasyon yükseldiği için piyasanın dengesi bozulur. Bizim buna başka bir çözüm yolu bulmamız gerektiğini ben düşünüyorum. Dolayısıyla da burada nasıl bir çözüm yöntemi bulunabilir diye baktığım zaman, vatandaşlar... Tabii ki burada bir çözüm sistemi şöyle olabilir: Belki dalgalı kurdan vazgeçebiliriz, sabit kura da geçmeyiz, sadece, işte Türkiye'deki enflasyondan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki enflasyonu çıkardığınız zaman oluşan enflasyon oranında, sabit olarak, aylık olarak döviz kurunu diyelim ki devlet belirleyebilir; kimse de döviz yükselecek, düşecek derdine düşmez, enflasyon oranında artıyor diyebilir.

Yine de bu sistem bizi tamamen garantiye alır mı? Şimdi, bu sistem bizi yine de tamamen garantiye almaz diye düşünüyorum ben, talep fazla olduğu zaman yine... Çünkü bizim rezervimiz diyelim ki 130 milyar dolar değil... Benim bildiğim kadarıyla, Rusya'nın 300 milyar dolar rezervi vardı. Orada bile enflasyonu, diyelim ki, çok fazla yükselttiler ve o rezerv bile Rusya'ya yetmedi arkadaşlar. Dolayısıyla da burada yapılabilecek şey belki -saygısızlık olmasın Sayın Başkanım, tabii, tam bilemiyorum ama- en azından Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu gibi durumlarda dövize yönelmesini önlemek adına diyelim ki dövize eşit bir Türk dijital para çıkarabilir misiniz, dövize eşit dijital Türk parası... Diyelim ki millet yatırımını daha çok buralara yapsın ve döviz peşinde koşmasın, döviz almasın ve dolayısıyla da piyasaları onlar dalgalandırmasın. Ben bunu çok önemli görüyorum. Eğer biz bunu yaparsak tabii ki vatandaşlar kendi dijital Türk parasına yatırım yapacak, Türk parasının da değer kaybetmeyeceğini bilecek ve dövize de eşit olacak. Dolayısıyla da bizim döviz tutmamıza hiç gerek olmayacak. Yani yabancının parasını biz niye kendimizde tutalım, niye rezerv edelim? Dünyada bizim ülkemiz gibi vatandaşlarının yabancı para mevduatı açtığı kaç ülke vardır, ben bilmiyorum, yani ben bunu soruyorum. Eğer biz bunları yapabilirsek tabii ki çok iyi olur. Tabii ki piyasa bir kere bozulduğu zaman bu piyasayı düzeltmek zor. Tabii ki burada sadece girdilerin maliyeti artmıyor, ahlak bozuluyor, ahlak bozulduğu için de aylık olarak sürekli bazı ürünlerin fiyatlarına zam yapıyorlar, dolayısıyla da bu birbirini tetikliyor.

Şimdi, biz asgari ücreti nereden nereye getirmişiz, onu sordu arkadaşlar. Gerçekten de asgari ücret, işte, iktidar olduğumuz zaman, dolar bazında 130 dolarlardan -bugün hesapladım ben- bugün 531 dolar. Tabii belki alım gücü olarak çok yüksek gibi görünmeyebilir, yüksek olduğunu iddia etmiyorum ama bir taraftan da sizin dünyaya mal satmanız lazım. Dolayısıyla dünyayla rekabet etmeniz lazım, bunu da düşünmeniz lazım. Yani gönül ister ki... Bir taraftan da baktığınız zaman, bize en büyük zarar nerede dokunmuştur derseniz mesela, işte, sıcak para girdiği için, o dönemde, bizim ilk on yılımızda çok fazla para girdiği için dövizin uzun süreli yerinde kalması... Belki o günlerdeki sıcak para girişlerinin ve dövizin uzun süre yerinde kalmasının bedelini bugün biz ödüyoruz gibi geliyor bana. Dolayısıyla da bu, sadece AK PARTİ'nin meselesi değil, Türkiye'nin meselesi arkadaşlar, eğer işin kolayına kaçarsanız "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan faizleri yükseltti, düşürdü; bundan oldu." derseniz bu işin kolaycılığıdır. Şimdi, şöyle bir şey: Sayın Cumhurbaşkanımızın uyguladığı politika eğer sizin döviz rezerviniz yeterli olsaydı, yüksek olsaydı başarıya ulaşırdı, tüm dövizleri karşılardınız, faizi düşük tutardınız dolayısıyla enflasyon da düşük olabilirdi diye ben düşünüyorum. Tabii, bunun bize zararı olmuş mudur, olmuştur. Faydası olmuş mudur? Türkiye böyle bir Covid sürecinden sonra önemli derecede büyüyen ülkeler arasına girmiştir ve üç yılda 3 milyonun üzerinde bir istihdam artışı olmuştur; bunlar faydaları arkadaşlar. Tabii ki bir politikanın faydaları olduğu gibi zararları da oluyor yani politikada benim gördüğüm kadarıyla "Şu politika tam doğrudur." demek mümkün değil diye ben düşünüyorum.

Tabii ki Başkanımızın sunumunda ben şunu görüyorum: Sıkı para politikası uygulayacaklar, talebi azaltacaklar ve talep azalınca dolayısıyla malların fiyatları da düşecek, enflasyon da düşecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Dediğim gibi, ben bu hastalıklara bir daha yakalanmamamız için Türkiye'nin köklü çözümler bulması gerektiğini düşünüyorum.

Allah yardımcınız olsun diyorum, başarılı olmanızı canıgönülden istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.