Komisyon Adı | : | (10/983,984,985,986,987,988) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, MAPEG Maden Mühendisi Salih Elitok ve Ruhsat Denetleme Dairesi Başkanı Hasan Hüseyin Irgat tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 30 .04.2024 |
MESUT DOĞAN (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle ben de Bakanlık yetkililerimize sunumlarından dolayı teşekkür ediyorum. Aslında, soracağımız soru çok yüklü miktarda vardı ama teknik soruların ciddi bir kısmı sorulmuş oldu. Ben sadece çok basit, çok yalın 2 tane soru sormak isterim ama öncesinde de tabii ki sunumunuzdan yola çıkarak bir tespitte bulunmak isterim, o da şu: Biz, bu Araştırma Komisyonunda, aslında yaşanan bu facianın gerçek nedenini öğrenmeye çalışıyoruz, görmeye çalışıyoruz. Bundan yola çıkarak, doğruyu görebilmek için sadece doğru tarafa bakmak yeterli değil, doğru noktadan da bakmak gerekiyor. Bunun daha iyi anlaşılması için hem de biraz muhabbet ortamı olsun diye söylüyorum, yaklaşık yirmi-yirmi beş yıl önce ülkemizin bir ilinde bir belediye başkanımız şehrin merkezine bir park inşa ettiler, parkın ismi de Şehitler Parkı. Bu Şehitler Parkı'nın ortasına da bir anıt diktiler, anıt da dünyadan oluşuyor, dünyanın küçültülmüşü; yaklaşık 15-20 metre yüksekliğinde, üzerinde dünyanın maketi, ekvator kısmında da "Şehitler ölmez." yazısı, sloganı yerleştirildi. Onun hemen 30-40 metre ilerisinde bir AVM var, AVM'ye giriyorsunuz, asansöre biniyorsunuz, en üst kata çıktığınızda, anıta baktığınızda gördüğünüz yazı şu "Şehitler ölmez." iki adım atıyorsunuz, tekrar aynı noktaya bakıyorsunuz bu sefer gördüğünüz şey "Hitler ölmez." iki adım daha atıyorsunuz, tekrar baktığınız zaman -affınıza sığınarak söylüyorum- "İtler ölmez." yazısını görüyorsunuz.
Bunu şunun için söylüyorum: Biz hep beraber İliç'e bakıyoruz ama her birimiz ayrı ayrı noktadan bakıyoruz; bu, yanlışın doğmasına değil de inşallah gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olur.
Bunu niye söyledim? Mesela, sunumunuzda, İliç'le ilgili insanlarımızın en çok endişe ettiği hadiselerden biri olan siyanürle ilgili sanki biraz masumlaştırma hissettim, yanlış bilgiden kaynaklı olarak. İfadenizde dediniz ki: "Dünyada kullanılan siyanürün yüzde 18'i madenlerde kullanılıyor, yüzde 82'si diğer sektörlerde kullanılıyor; bu doğru bir yaklaşım değil, burada önemli olan yoğunluktur. Dünya 510 milyon kilometrekareden oluşuyor, bunun 150 milyon kilometrekaresi kara, o "diğer sektörler" dediğiniz, dünyanın her yerine dağılmış vaziyetteyken o yüzde 18'lik kısım belki de 1 milyon metrekarede bile değil, sadece maden ocaklarında olduğu için o yoğunluğu baz alarak bir rakam ifade etmek daha doğru olur diye söylemek isterim.
Bunun yanında, yine, endişelendiğim bir bilgi verdiniz. Deniz Bey bu liç yüksekliğini 250 metre olarak ifade ettiğinde, aslında, olaya öyle değil, en merkezi yerden dikine baktığımız zaman 97 metre olduğunu söylediniz yani bunun anlamı şu: Liç zemini düz değil, yatık.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Eğimli bir zemin.
MESUT DOĞAN (Ankara) - Eğimli olması, işte benim tereddüttüm o, eğimli olması daha büyük bir tehlike. İnanın, o liç zemini düz olup da 250 metre yüksek olsaydı kayma bu kadar şiddetli olamazdı çünkü meyili artık oturmuş sert zemine siz yatık da olsa 250 metre liçi yüklediğiniz zaman onu atma şiddeti ve kayma riski daha yüksektir; bunu böyle görmek, böyle anlamak lazım.
Buradan yola çıktıktan sonra, ben 2 tane çok basit soruyu ifade etmek isterim. Bakanlığımız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bu olay yaşandıktan sonra, bu hadise yaşandıktan sonra bu yaşanan felaketin sorumlusu olarak kimi görüyor? Yani mevzuattan kaynaklı eksiklikler mi nedeni, uygulamadan kaynaklı eksiklikler mi yoksa denetlemeden kaynaklı eksiklikler mi? Yani suçlu kim? Bu kadar şey konuştuk, peki, size göre, Bakanlığımıza göre suçlu kim? Eğer "Suçlu şirket." derseniz ben bir soruya ufak bir ekleme yapmak isterim çünkü anladığım kadarıyla, sunumunuzun sonunda, komple şirkete suçu yüklüyorsunuz ama verdiğiniz tarihlere bakıyorum on yedi ayda 1 kere denetleme yapılmış, bu normal bir şey mi? Yani 2022-2024 yılı arasında on yedi ay içerisinde sadece 1 defa denetleme yapılmış; buradaki verdiğiniz tarihlere baktığım zaman onu görüyorum, siz de kontrol edebilirsiniz.
İkincisi, yine, sunumunuzda ifade ettiğiniz, bir milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ATAY USLU - Evet, buyurun.
MESUT DOĞAN (Ankara) - İkinci sorum da maddi yaklaşımlı. Yine, sizin vermiş olduğunuz rakama göre, on iki yıllık bu altın üretimi sonrasında devletin kazancı 84,81 milyon dolar, bunun anlamı yıllık 7 milyon lira para kazanmışız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Sadece devlet hakkı olan.
MESUT DOĞAN (Ankara) - Devlet hakkı olanı kastediyorum zaten.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Onun 4 katı da başka kazançlar var.
MESUT DOĞAN (Ankara) - Ben direkt oraya girmeden söylüyorum çünkü onun karşısında zararlar da var. Yıllık 7 milyon demek, bugünkü değer üzerinden 229 milyon demek yani günlük 627 bin lira para kazanıyoruz. Başka bir açıdan bir şey daha söyleyeyim, şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir yılda ödemiş olduğu faizden yola çıkarsak, oradaki bir yıllık kazancımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir buçuk saatlik ödemiş olduğu faiz parası demektir. Vahameti ortaya koymak için bunu söylüyorum ama asıl sormak istediğim soru şu: Bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın birinci asli vazifesi ülkemizi korumak, devletimizi korumak olduğuna göre, bu kazanç bu kadar riske değer mi? Yani verimliliği esas alıyoruz ya. Şimdi insanlarımızı tehlikeye atıyoruz, toprağımızı riske atıyoruz, havamızı riske atıyoruz, bütün oradaki canlıları riske atıyoruz ve bunun karşılığında günlük kazancımız 627 bin. Kâr zarar penceresinden baktığımız zaman, bu, Bakanlığınız açısından bakıldığında bu riske değer bir gelir midir? Bunu sizlerden öğrenmek isterim.
Sayın Başkan, benim soracaklarım bu kadar.