KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, müsaadenizle bir ilave yapmak istiyorum. Şimdi, biraz genel personel rejimini konuşunca benim de orada aslında söyleyeceğim birkaç husus var.

Şimdi, yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılındaydı, Ömer Dinçer'in Başbakanlık müsteşarlığı döneminde personel rejimiyle ilgili kapsamlı bir çalışma yapıldı, Maliye Bakanlığından arkadaşlarımız hatırlayacaktır.

Şimdi, Ömer Dinçer'in ifadesiyle söylüyorum, daha sonrasında bir toplantıda dedi ki: "Bizim zamanında yaptığımız personel rejimine ilişkin o kapsamlı çalışmayı 'Bu çok ciddi kaynak gerektirir.' diye kabul etmediniz, şimdi parça parça yaptığınız şey o reformun bütün etkisini de aşacak boyuta geldi." Türkiye'de 2008'in ikinci yarısından itibaren memur maaşlarıyla ilgili, sürekli bir ama böyle, parça parça birtakım işler yaptık. Şimdi, en son 666'yla geldik, yani orada artık iş zirveye çıktı, yaptığımız yanlışlıklar bana göre. Orada en son... Önce şu duayı yapayım ben: Cenab-ı Allah bu milleti parlamentosuz bırakmasın.

BAŞKAN - Amin.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani bu KHK döneminde, o yetki alındığı ve yetkiler üzerine yapılan şeylerde bu ülkede çok ciddi yanlışlıklar oldu; kurumların dizaynında oldu, bakanlıklarda oldu. Şu anda o sancıları -biz o zaman çok itiraz ettik ama dinleyen olmadı- o sıkıntıları Türkiye bundan sonra daha fazla çekecek. O gün yapılanları zaten bugün reform diye... Son seçim beyannamesinde var ama bir öncekinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinde var tekrar bunların düzeltilmesine ilişkin, o yanlışlıklar ortaya çıktı.

Bir yanlışlık da o zaman 666'da yapıldıydı. 666'da, ben onun toplantısında aynen şu ifadeyi kullanmıştım bakanlarımıza. Kalkınma Bakanlığını temsilen ben katılmıştım, Bakanımız yoktu o gün. "Eşit işe eşit ücret ilkesi." diye söylendi. Hiçbir iş tanımının olmadığı bir ülkede eşit işe eşit ücret diye bir şey başlatıldı. Aslında bu, aynı unvana aynı ücret diye bir şey. Yani adı uzmansa bir şekilde, bunun ne uzmanı olduğuna hiç bakılmaksızın aynı para verilmeye çalışıldı, aynı ücrete, aynı maaşa getirildi. Tabii, o zaman şöyle bir yanlış yapıldı: Tabii, kurumlarda farklılıklar var, o farklılıklar devam ediyor çünkü müktesep hakkına bir şey yapamıyorsunuz, yapılmaması da lazım. Ben o zaman şunu söylemiştim: "Yani bu 'eşit işe eşit ücret' adı altında öyle bir yanlış yapıyoruz ki hiç de eşit olmayan, hatta birbirleriyle mukayese edilemeyecek kurumlar arasında eşitlik ararken aynı kurum içerisinde bir meslek hayatı boyunca devam edecek eşitsizlik yaratıyoruz." Şimdi Türkiye bugün o sıkıntıları çekiyor. Yani aynı kurumun içerisinde, özellikle hele hele biraz yüksek ücret alan kurumlarda, bugün gidin düzenleyici kurumlara, kurul üyesinden çok daha yüksek maaş alan uzman, uzman yardımcıları var. Uzman, uzman yardımcıları arasında 2 bin lirayı aşan farklılıklar var.

Bu, iş tanımının olmadığı, iş tanımları yapılmadan böyle bir şeyi yaparak... Orada hele bir de mesela müşavirlerin... Yani hiçbir şekilde müşavirlerin maaşını artırmak bir hükûmetin önceliği olmamalı, hele hele Türkiye gibi bir ülkede. Çünkü biz biliyoruz ki müşavirler genel olarak çalışmayan, kızağa çekilmiş insanlardır. Bazı müşavir unvanlarında, müşavir maaşlarında 2 bin lira civarında maaş artışları oldu o dönemde. İşte, Başbakanlık müşavirine diğer bütün müşavirleri eşitlemek için yapıldı bu. Bu, bence Türkiye'nin yaptığı, personel rejimine ilişkin en büyük hatalardan bir tanesiydi. Bunun kimler tarafından yapıldığını da biz biliyoruz, isimlerini söylemeye gerek yok. Şimdi, burada bunun sıkıntılarını çekiyoruz, bundan sonra daha da fazla çekeceğiz. Yani çok ciddi sıkıntılar, yani bütün kurumlarda bir huzursuzluk var. Bir defa, adaleti bir kurumun içerisinde ararsın önce çünkü en birbirine yakın, hani bir eşitlik, bir adalet arıyorsak o kurumun içerisindedir. Az çalışan, fonksiyonları itibarıyla farklılaşan kurumlar vardır, bunların hiçbirisine bakılmadan 666'yla böyle bir yanlışlık yapıldı.

Bundan nasıl dönülür? Bundan dönmek için tabii tutup şimdi çok daha fazla ücret artışı yapmak lazım; kimsenin ücretini düşüremeyeceksiniz.

Evet, ihtiyaç var mı? Var yani hele şimdi bir siyasetçi olduktan sonra bunu mutlaka böyle söylemem lazım, bütün kamu çalışanlarının maaşları artırılsın. Artırılsın da devletin de imkânları var. Yani devlet bunu kaldırabilir mi? Mesela ben arkadaştan sormak istiyorum şimdi, 2016 bütçesi için personel giderlerinin millî gelir içerisindeki oranını ne öngörüyorsunuz? Hemen bir şey yapın.

BAŞKAN - Sayın Usta, siz sorularınızı sorun, arkadaşlar hepsini birden cevaplandırır.

ERHAN USTA (Samsun) - Yok, hayır, bunun için. Bu, zor bir soru değil yani arkadaşlar söyleyebilir.

Mesela 2006 yılında, 2007 yılında bu yüzde 5'ti. Yani muhtemelen şu anda yüzde 6,5'un altında filan değil yani 1,5-2 puan. Tabii bu yüksek bir rakamdır esas itibarıyla. İhtiyaç var mı? Var. Yani bunu bir de şimdi bu kadar yaptık yani iyi bir iş mi yaptık? İyi bir iş yapmadık netice itibarıyla; birilerininkini çok artırdık ve ciddi adaletsizlikler yarattık. Bunlan mutlaka size de geliyordur, bu şikâyetler. Bunların düzeltilmesi lazım.

Benim burada şu anda Emniyetle ilgili yapılan her yanlıştan dolayı değil ama şimdi buraya yapıyorsak mesela, işte o yüzden diyorum. Ben de böyle parça parça yapmaktan yana değilim ama 2008 sonrasında, özellikle sürekli, parça parça birtakım işler yapıldı, o yüzden diyorum. O zaman öğretmenlerinkini ivedilikle artırmamız lazım. Yani öğretmen bana göre yani bir ülkenin geleceğini kurtaracaksak öğretmenlerin kalitesini de artırmamız lazım. Kaliteyle ücret arasında belli bir ilişkinin olduğunu düşünmemiz yanlış olmaz sanırım. Çok iyi çocukları öğretmen okullarına çekebilmemiz lazım. Dolayısıyla da çocuklarımızın geleceği açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

O oran çıktıysa bir alayım.