KOMİSYON KONUŞMASI

AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinize merhaba tekrar.

Tabii, tartışmalı başladık ama tartışmalı başlamak iyidir diye düşünüyorum. Ben ilk toplantıda da bazı düşüncelerimi aslında siyasal olarak söyledim, burada hep "Siyasal olmayalım." deniyor ya ama bizim siyasal bir bakış açımız var, bir tartışma biçimimiz var, bir yöntem arayışımız var, hepsi farklı farklı. Dolayısıyla burada, çok fazla, böyle "Siyasal olmayalım." gibi kavramlar... Ben kendi adıma söyleyeceğim: Ben tartışacağım yani siyasal olarak tartışacağım. Politik olarak meseleyi...

RESUL KURT (Adıyaman) - Önce telefonunuzu bırakın efendim, bakın telefon da altından üretiliyor.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Mesele o değil, kişilerin telefon kullanımı değil yani siyanürlü altın gibi bir meseleyi kadınların takacağı takı üzerinden örneklendirmek -bence- çok hafif kalan bir örneklendirme oldu.

RESUL KURT (Adıyaman) - Niye hafif kaldı, niye? Sebebini de söyleyin.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Çünkü burada devasa bir sorundan bahsediyoruz yani toplum sağlığının, çevrenin, herkesin bir bütün içerisinde öldüğü bir sistemden bahsediyoruz.

RESUL KURT (Adıyaman) - Ben söyledim, hepsini söyledim.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Müdahale etmezseniz, bir bitirsin.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Yoksa mesele kadınların taktığı takı meselesi değil yani meseleyi buradan da ele alıp örneklendirmek meselenin kendisini küçük kılıyor.

Şimdi, elbette ki bizim tartışma biçimlerimizde farklılıklar olacak yani ben onu belirteyim. Birimiz farklı belirteceğiz, birimiz tartışacağız, birimiz belki, bazen bir yeri işaret etmeye çalışacağız. Dolayısıyla Komisyonun bunların hepsini dikkate alarak bu durumu yürütmesi gerekiyor. Yoksa burada mesele birbirimizin ne söylediği ve nasıl söyleyeceğine ilişkin yorumlar olmamalı diye düşünüyorum. Sadece birbirimizi doğru anlama üzerinden hani usulen belki birbirimize hitap şeklinde bazı uyarmalar olabilir ama ben orada da çok ciddi bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum kendi adıma.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Vekilim, konuşma metniniz hazırsa isterseniz Komisyon Başkanımıza verin, o uygun görülmeyen kısımları çıkarırsa...

AYTEN KORDU (Tunceli) - Muhtemelen uygun görmeyecek versem de... O yüzden muhtemelen uygun görülmeyecektir zaten öyle bir şey yapsam da.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Deniz Bey, seninkini alacağız önceden, bakacağız yani...

AYTEN KORDU (Tunceli) - Şimdi, tabii, belki daha tartışacağız, burada, birçok vekil arkadaş bazı şeyleri ifade etti.

BAŞKAN ATAY USLU - Şimdiye kadar kimsenin mikrofonunu da kapatmadık ama anlamadım niye... Hani benimle ilgili de "Uygun görmüyor." falan gibi zanlar oluşturmayın lütfen.

Buyurun.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Atıflarda bulunduk, böyle hani bir şey de bulunduk yoksa... Her şeyi suçlama olarak algılamayın, bu kadar hassas olmayın yani.

Şöyle bir şey tabii yani bu altın madenlerinin tarihi Türkiye'de nasıl başladı? Mesela Balıkesir Balya'da kurşun çıkartılırken onun sonuçları hâlâ Manyas Gölü'ne doğru devam ediyor; bu konuda oldukça makale var, bu konuda oldukça fikir sunan bilim insanları da var. Ben Komisyonumuzun madenler konusunda meseleyi çok başından ele alması gerektiğini düşünüyorum çünkü siyanür söz konusu olduğunda meselenin İliç'le başlamadığını düşünüyorum, İliç'ten öncesi ve bundan sonrası var. Dolayısıyla biz, İliç meselesini ele aldığımızda genel anlamda dinleyeceğimiz kurumlar, kuruluşlar, STK'ler biraz maden... Yani hem dönemin bakanları açısından söylüyorum hem de bu işin Türkiye tarihinde en başlangıcından ele alınarak konuşulması gerektiğini düşünüyorum çünkü biliyorsunuz bu maden yasalarının kolaylaştırılması için defalarca maden yasası gündeme geldi bu Mecliste ve defalarca yasalar değiştirildi. Ne için değiştirildi? İşte, siyasal bulacaksınız, söyleyeyim: Bir grup sermayedarın daha fazla zengin olması için değiştirildi. Şimdi, bu siyasal olarak yansıyor size, politik olarak yansıyor size ve ben de siyasal ve politik bir belirleme yapıyorum bu konuda. Şimdi, dolayısıyla, eğer, biz, bu meseleyi alacaksak elbette ki gündem maddelerine ilişkin hani nasıl ilerleyeceğiz, onu konuşalım ama yöntem olarak hangi fikriyattan doğru başlayacağımız bu Komisyonun sonucunu belirleyecek diye düşünüyorum. Yani tartışmayı nereden ele aldığımız, nasıl götürdüğümüzün raporun sonucunu da aslında yansıtan bir yaklaşım olduğunu düşünerek söylüyorum. Dolayısıyla eğer, burada, tarafsız -tırnak içinde- ideolojiüstü, siyasal üstü bir şey ortaya çıkartacaksak o zaman tartışmalarımızda da buna göre ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, en genel anlamda, siyanürlü altın çıkarma işi belki en başından yasaklanması gereken bir şey yani bunun denetimi nasıl olmalı? Yani siyanürlü altın çıkarma işi -yarın uzmanlar gelecek, ben bu işin uzmanı değilim, burada, bu işin meslek gruplarından arkadaşlar da var, onlar daha ayrıntılı anlatacaklar, bilim insanları gelince anlatacak- oradan altın çıkarma işi öyle "Şöyle denetimli yapayım, böyle burasından yapayım." işi değil yani dolayısıyla oraya girecek yabancı firma ve onunla beraber çalışacak yerel firmalar büyük kârlar üzerinden hareket ederek o alanlara giriyorlar, dolayısıyla büyük kârlar üzerinden bu işi yapıyorlar. Bu konuda da hani yoksa "Siyanürü sadece şu kadar üretelim, bu kadar üretelim." üzerinden yapılmıyor bu işler dolayısıyla tartışmayı belki oradan ele alarak yaklaşım göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Onun için, en genel anlamda -şimdi politik ve siyasal bulabilirsiniz- biz mesela sürekli Mecliste de şunu söyledik: "Madenler kapatılmalıdır, siyanürlü altın madenleri işlememelidir, kapatılmalıdır." Mesela yarın bakanlar gelince konuşacağız, soracağım, ben de soruları hazırlayıp burada soracağım: İliç neden devam ediyor hâlâ? Cenazeler üzerinden konuşuluyor burada. Tabii ki çok hassas bir mesele, doğru ele almak gerekiyor yani acılar var, cenazeler içeride...

RESUL KURT (Adıyaman) - Çalışmıyor.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Meselenin kendisinin çok doğru ele alınması gerektiğini düşünüyorum ve bir çalışma var.

RESUL KURT (Adıyaman) - Efendim çalışmıyor, İliç'te çalışma yok.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Mesela "İliç nereye dökülüyor?" soracağız burada. Oradaki bir mermer alanına dökülüyor ve oradan sızma yaşanacak.

RESUL KURT (Adıyaman) - Maden çıkarma yok, yanlış bilginiz var.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Şimdi, yarın buraya gelince bu konudaki uzmanlar da bunu belirtecektir. Ben buradan yeni bir tartışma açmayayım, orada tartışacağız.

BAŞKAN ATAY USLU - Sayın Vekilim, zaten...

AYTEN KORDU (Tunceli) - Şimdi şöyle...

BAŞKAN ATAY USLU - Sayın Vekilim, tam bunu demek istiyoruz, bu soruların hepsini sormak serbest ama...

AYTEN KORDU (Tunceli) - Burada tartışacağız belki asıl tartışmalarımız da...

BAŞKAN ATAY USLU - ...muhatabımız yokken -baktığımızda- bu sorular boşta kalıyor.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Tabii, tabii.

BAŞKAN ATAY USLU - Yoksa bu soruların hepsini soracağız.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Doğrudur, doğru, ben soru anlamında söyledim yani bütün bunlar üzerinden belki kamuoyuna daha fazla bilgi aktarmak gerekecek. Dolayısıyla ilk elden dönemin Bakanları olmak üzere, STK'lerin ve ekoloji hareketlerinin mutlaka dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda, siyanürle altın çıkarılan sadece İliç değil -başka başka yerlerde de isimlerini sıralamayayım, uzun sürecek- Gümüşhane var, Kütahya var, Uşak var, bir sürü yer var dolayısıyla buralardan da halk sağlığının oraya nasıl yansıdığı biçiminde, ekoloji grubu varsa onlar ve yerel halktan insanlar mutlaka burada dinlenmelidir diyorum. Mutlaka TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği buraya çağrılmalıdır. Ben şu oda, bu oda demiyorum yani tek başına sadece madenler dinlensin falan demiyorum, mutlaka TMMOB ve Türk Tabipleri Birliğinden buraya sunum yapılmalıdır. Bunun sonuçlarına ilişkin -kendi bölümlerinde de- mutlaka -var zaten, raporlar kamuoyuna da yansıyor, onlar da açıklamalar yapıyorlar- buraya gelip... Ki en son İliç'te liç yığılmadan önce, akmadan önce -neyse bir sürü ifade kullanılıyor- hemen çok kısa bir süre öncesinden hem Mecliste hem de başta Cemalettin Küçük olmak üzere bazı bilim insanları çok yakın bir zamanda orada akma olacağını, bunun kaçınılmaz olacağını, mutlaka olacağını her taraftan bas bas bağırmasına rağmen bu gerçekleşti.

Şimdi, siyasal ve politik bir söylem daha söyleyeyim: Biz "kaza" demiyoruz, "iş cinayeti" diyoruz ve bu iş cinayetinin sorumluları mutlaka açığa çıkmalı, tartışılmalı, kamuoyuna bu konuda bilgi verilmelidir diyoruz.

Ben genel olarak kısaca bunları söyleyeyim. Dolayısıyla belki bir dahaki -Bakanların geldiği- toplantılarda muhataplarla belki daha güçlü tartışmalar yürüterek karşılıklı sorularla biraz siyasal ve politik olan fikrimizi de orada beyan edeceğimizi belirteyim.

Teşekkür ederim.