KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim.

Şimdi, öğlen saatlerinden beridir vekiller bunun üzerinde bazı konuşmalar yapıyorlar, bizim Sezai Başkan da bazı şeyler ifade etti; tabii, biz her madde üzerinde sonrasında zaten detaylı bir şekilde görüşlerimizi ifade edeceğiz. Ben de genel olarak bazı şeylere vurgu yapmak istiyorum.

Şimdi, son yıllarda neredeyse bütün yasalar torba yasa olarak karşımıza çıkıyor, AKP ve MHP iktidarı son süreçte bunu fazlasıyla yapıyor. Bu AKP ve MHP iktidarı, bu yasama sürecinde, bu şekilde hukuk mantığı açısından aslında kabul edilmesi mümkün olmayan torba yasama tekniğini yasamanın yeni normali olarak karşımıza çıkarıyor. Yani AKP ve MHP'nin bir yasama klasiği olarak bu torba yasalarla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi, bu yasama kurnazlığıdır, Sezai Başkan da bunu ifade etti. Niye buna yasama kurnazlığı diyoruz? Bakın, mesela bu süreçte ne oluyor? Otoriterleşme ve Meclis yetkisinin gasbı açığa çıkıyor çünkü cumhuriyetin kuruluşundan bu yana halkın yönetime katılımı sınırlı bir şekilde oluyordu ancak karar alma süreçlerindeki bu sınırlı varoluş süreci Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle neredeyse tamamen ortadan kaldırılmış durumda. Tek adam rejiminde alınan kararlar siyasi ve ekonomik alanda büyük yıkımlara neden oluyor ve bu süreçte saray sefa sürerken milyonlar açlığa ve sefalete maalesef mahkûm edilmiş durumda.

Şimdi, bu halkı iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama faaliyeti yürüten bir merci olmaktan çıkıyor, Meclis sadece partili Cumhurbaşkanının talimatlarını yerine getiren bir onay makamına dönüşmüş durumda. Saray tarafından yapılan bu torba yasalar Mecliste sadece şekil şartıyla maalesef görüşülüyor. Yine, tek adam rejiminin bu yeni iktisadi politikası, sınıflar ve bölgeler arası ekonomik ve sosyal adalet uçurumunu da maalesef gittikçe derinleştirerek karşımıza çıkarıyor.

Yine, bu torba yasanın bir vaadi var "yoksula vergi yükü, sermayeye vergi istisna ve muafiyetleri" olarak karşımıza çıkıyor. Neden bunu söylüyoruz? Çünkü 80 maddeden oluşan bu torba yasanın gerekçesine baktığımızda ülke ekonomisinin rekabetçiliğinin geliştirilmesi, ihracatın desteklenmesi, ülkeye döviz girişinin sağlanması, mükellef haklarının korunması, vergi güvenliğinin sağlanması, ihracatta götürü gider uygulaması gibi bazı indirimlerin kaldırılması, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarına uyum sağlanması gibi birçok lafla sıralanmış bunlar ancak bu torba yasa da geçmiş yasalarda olduğu gibi yine halkın çıkarını gözetmeyen düzenlemelerden oluşmaktadır. Yapılan düzenlemeler sorunlara kalıcı çözümler getirmekten çok maalesef palyatif adımlardan oluşmakta, yine iktidara yakın kişi ve gruplara iltimas sağlamak amacı taşımakta.

Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi de bu torba yasanın 70'nci maddesinde yer alan düzenleme. Ağır ekonomik krizin gölgesinde milyonlarca emekçi, emekli ve yoksul açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermeye çalışırken ve neredeyse her gün yeni bir vergi yükünün altında ezilirken birden fazla maaşla çalışan bir avuç yandaşın elde ettiği huzur haklarından doğan vergi borcunun çalıştıkları ya da ilgili kurum tarafından ödenmesi için düzenleme yapılmakta. Sadece bu madde bile aslında AKP ve MHP ittifakının sınıfsal pozisyonunu çok net bir şekilde açığa koyuyor. Bu pozisyonu göstermesi için yeterli bir maddedir diye düşünüyoruz.

Torba yasada dikkat çeken bir diğer husus da yine Anayasa Mahkemesinin bazı kararları sonrası uyum gereken düzenlemeleri içermesi. Can Atalay konusunda Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan ve Yargıtayın Anayasa Mahkemesi konusundaki tutumunda kararlı bir duruş sergilemeyen Meclisin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak için bir düzenleme yapması da ayrıca ironik bir şey olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi, Sezai Başkan da ifade etti, bunun altını ben tekrar çizmek istiyorum: AKP ve MHP iktidarının yasama önceliği sınıfsal pozisyonunu da çok net bir şekilde açığa çıkarıyor çünkü bu torba yasa teklifi jet hızıyla, daha 2024 bütçesi Genel Kurulda henüz görüşülmeden, henüz gelmeden, araya sıkıştırılarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bir oldubittiye getirilmek isteniyor. Bu kabul edilir bir durum değil yani yasama süreci hıza kurban edilecek bir süreç değil; toplumun pek çok kesimini bir biçimde ilgilendiren yasal düzenlemeler "Zaten teknik mevzular" denilerek geçiştirilmeye çalışılıyor. Yasama süreci, ilgili taraflar ve toplumsal kesimler de dâhil edilerek gerçekleştirilmesi gerekiyor. Toplumun dışarıda bırakılması suretiyle sarayda hazırlanan ve tıpkı bir hazır giyim konfeksiyon ürünü gibi Meclise düzenleme getirilmesi yasama kalitesizliğini de beraberinde getiriyor. 80 maddeden oluşan bir yasa teklifi kapsamlı bir yasa teklifidir fazlasıyla, bu kapsama ve ciddiyete uygun bir biçimde görüşülmesi gerekiyor. AKP-MHP iktidarının neden bu kadar acelesi var, açıkçası anlamış değiliz. 80 maddelik kapsamlı bir yasa teklifi için neden bu kadar hızlı davranmak isteniyor? Kaldı ki ülkenin acil çözüm bekleyen birçok sorunu orta yerdeyken 80 maddelik bu torba yasanın ülkenin hiçbir acil sorununa çözüm getirmeyeceği de ortada. Ülkenin öncelikli çözüm bekleyen sorunları var. Ülkede resmî enflasyon yüzde 62'ye, bağımsız kuruluşların yaptığı araştırmalara göre ise yüzde 126'ya dayanmış; emekliler 7.500 lira gibi bir sefalet ücretine mahkûm edilmiş, asgari ücret açlık sınırının altında kalmış, özellikle büyük kentlerdeki kiralar fahiş seviyelere ulaşmış, engelliler kamuda istihdam edilmiyor, öğrenciler barınma sorunu yaşıyor; on binlerce öğretmen atama beklerken bu sorunlar yokmuş gibi davranıp böyle bir torba yasa getirmek AKP ve MHP iktidarının yaşam önceliğini de net bir şekilde ortaya koyuyor, ekonomide denklemi nereden kurduğunu açıkça gösteriyor bu tarz. AKP- MHP iktidarının yasama önceliği, emeğiyle geçinen on milyonlarca yurttaş ve onların geçim sıkıntısı değil, tamamıyla AKP ve MHP iktidarı sermayenin iktidarıdır. Bunu bu şekilde bir kez daha ortaya koymuş oluyor.

Yine, AKP ve MHP'nin ortaklığıyla bu iktidarın ekonomideki denklemi yanlış kurduğunu görüyoruz. Sermayenin her istediğini yapınca ekonominin düzeleceğini zannediyorlar, sermayenin çıkarının tüm toplumun çıkarı olduğu manipülasyonunu sahiplenmektedirler. Sermayenin çıkarı tüm toplumun çıkarı demek değildir; demokrasinin rafa kaldırıldığı, hukukun iptal edildiği, en temel insan haklarının ortadan kaldırıldığı bir süreçte ekonomi düzelmez, bunun düzelmesi de mümkün değildir.

Teşekkür ediyorum.