Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .02.2024 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bugüne kadar muhalefet olarak bu komisyonlarda, bu Meclis çatısı altında ne söylediysek maalesef iktidar vekilleri hepsini reddettiler fakat her defasında haklı çıktık. Her defasında haklı çıktığımız için, tekrar, bu Meclisin iş yükü arttı ve zaman kaybı yaşandı, hem ülke ekonomisi açısından, demokrasisi açısından, usul açısından. Şimdi, şunu bir vurgulamak istiyorum: Hakikaten yani "Kuvvetler ayrılığı anayasa değişikliğiyle güçlenecek." dendi ve biz günlerce, aylarca bunun böyle olmayacağını, Meclisin etkisizleşeceğini anlattığımızda farklı anlatıldı. Şimdi, anayasa değişikliğinden beri buraya gelen bütün kanun teklifleri yürütmeden geliyor ve kanun dolanılarak bir şekilde vekiller sadece imza atarak kendileri hazırlamış gibi sunumlar yapıyorlar. Hem bakanlıkların, Bakan Beylerin söylemlerinde hem yürütmenin söylemlerinde bu kanunların bakanlıklardan geldiğini biliyoruz. Neden? Çünkü Anayasa'da kanun teklifi getirildi ve kanun tasarısı ibaresi kaldırıldı. Şimdi, bu yapılan kanun tekliflerinde de hakikaten her şey şeklî kalıyor. Daha önce de söylediğimiz gibi uygulayıcıların zihniyeti değişmediği sürece bu ülkede ne reform olur, ne hukuk devleti olur, ne insan hakları gerçekleşir, ne strateji planlarınız hayata geçer, ne eylem planları gerçekten yaşama yansır. Daha önce de söyledik, örneğin, bizim kendi kanunlarımız, usul kanunlarımız, hakikaten uluslararası insan hakları metinlerinden, İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çok çok daha ayrıntılı ve çok çok daha ileri ama yazımında, içeriğinde; ama uygulamaya gelince tam tersini yaşıyoruz. Örneğin, mesela gözaltı süreleri... Şimdi, bir üst sınır var, uygulayıcı onu sonuna kadar kullanması gerektiğini düşünüyor. Neden? Çünkü, bu konuda yeterince eğitemiyoruz, bilinçlendiremiyoruz, bunu aşamıyoruz. Halbuki, İnsan Hakları Sözleşmesi'ne baktığımızda söylemlerin daha geniş olmasına rağmen uygulamada bir dakikanın bile, bir saatin bile insan haklarının, insanın özgürlüğünün kısıtlanması açısından çok önemli olduğunu, ihlale sebebiyet verdiğini biliyoruz; ama bizde işlemler zorunlu kılmasa bile, soruşturma gereklilik sağlamasa bile, maalesef, örneğin, bu süreler, insanların özgürlüklerin kısıtlanmasında sonuna kadar kullanılıyor gibi; bu örneği vermek istedim. Şimdi, bu anlamda baktığımızda reform, işte, birtakım Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının teknik açıdan, usul açısından düzenlenmesiyle birkaç düzeltmenin yapılmasıyla olmayacak. Bu, açıkça ortada; çünkü, maalesef, böyle bir zihniyet söz konusu. Şimdi, bakıyoruz, gerçekten, bu ülkede reform yapılmak isteniyor mu? İnsan hakları konusunda, demokrasi konusunda, yargı bağımsızlığı konusunda bir samimiyet var mı? Hayır, yok. Eğer öyleyse, neden, örneğin, TCK 299'la ilgili bir değişiklik getirilmiyor. Eğer öyleyse neden Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin zorunlu din dersleriyle ilgili kararı getirilmiyor, bu paketlerin içine konulmuyor? Eğer öyleyse neden Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde, işte, terörle ilgili, terörle mücadele kanunuyla ilgili bir belirlilik, yasal düzenleme yapılmıyor ki, bu konuda hakikaten çok komik örnekler yaşanıyor. İşte, 6 Mayısta, denizlerin anmasına katılanlar 50 yıl önceki bir örgüt üyeliğinden yargılanabiliyorlar ve ülkemiz komik duruma da düşüyor; hem hepimiz açısından, hem demokrasimiz açısından, hem yargı açısından. Öncelikle bunların belirli hâle getirilmesi, samimiyetin ortaya konulması gerekiyor.
Şimdi, makul süreyle ilgili düzenleme var pakette. Ben 2015'te -Emine Hanım da çıkmış, beraber Bursa'dan geldik- Meclise geldiğimde Bursa'da 14 tane asliye ceza mahkemesi vardı, şu anda -bugün öğrendim- 39'a çıkmış; inanamadım, yani, 3 katına yakın. 4 tane ağır ceza mahkemesi vardı, şu anda 16'ya çıkmış; 4 katına çıkmış. 2 tane çocuk mahkemesi vardı, şu anda 4 tane; 2 katına çıkmış çocuk mahkemesi, işte, çocuk ağır ceza açılmış. Aile mahkemeleri zaten patlamış, 13'e çıkmış, 4 tane vardı sekiz yıl önce. Şimdi, buna bakıp biz burada yani böyle sinekleri öldürelim de reform yapalım, efendim, devrim yapalım dediğimizde hakikaten çok anlamsız geliyor. Bizim yapmamız gereken başka şeyler... Hakikaten bu ülkede, işte bu ülkenin demokratik yapısıyla oynanması, dış politikadaki yanlışlıklar, ekonomik buhran, samimiyetsizlik, iktidarın iktidarını sürdürmek için toplum içerisinde gerçekleştirdiği nefret söylemi, kutuplaşmalar vesaire. Bütün bunlar buna sebebiyet veriyor yani ben Bursa'da 2002'den 2015 yılına kadar avukatlık yaptım, ben kapı kollarının çalındığını, ben sitelerin bahçe demirlerinin çalındığını, ben klimaların bakır tellerinin söküldüğünü görmemiştim bugüne kadar. Yani yirmi iki yıllık iktidarın sonunda artık klimaların bakır telleri, kapıların tokmakları çalınıyorsa burada istediğiniz kadar kanun değişikliği yapın, burada istediğiniz kadar reform paketi getirin bu ülkede hukukla ilgili sorunları, makul sürede yargılanmayı çözemezsiniz, adil yargılanma hakkını tesis edemezsiniz. Şimdi makul sürede yargılanmayla ilgili ihlalleri azaltmak için ne yapıyorsunuz? Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde dosyalarımız patlayınca -Rusya'dan sonra 2'nci herhâlde, nüfusa oranlarsak belki 1'inci sıradaydık- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru getirdiniz, oradaki dosyalar patlayınca tazminat komisyonu getirdiniz, tazminat komisyonu patlayınca bu sefer yeni şeyler. Olmaz, istediğiniz kadar kurum getirin, istediğiniz kadar kanun getirin eğer bu ülkenin ekonomisini çözemezsiniz, bu paketteki gibi emekliye 3 bin lirayı reva görürseniz, bu ülkede işçileri ezip sadece bir avuç yandaşınızı, faiz lobisini zenginleştirirseniz ne dosya sayısı azalır ne mahkeme sayısı azalır ne makul sürede yargılanma ihlalleri azalır ne de başka bir şey olur, onu özellikle de vurgulamak istiyorum.
Maddeyle ilgili zaten Komisyon üyesi arkadaşlarımızın söylediğine katılıyorum. Bu eleştirilerimi burada dile getirmek istedim.
Teşekkür ediyorum.