Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Karabük Milletvekili Cem Şahin, İstanbul Milletvekili Şengül Karslı ve 124 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2023) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 20 .02.2024 |
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bu 6'ncı ve 7'nci maddeyi birbiriyle bağlantılı olarak konuşacağım. Birçok maddede mevzuatı Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına uyumlu hâle getirmek için değişiklikler yaptığımız gerekçesiyle bir arada bulunuyoruz ancak 6'ncı madde ve 7'nci maddede getirilen düzenlemelerin Anayasa Mahkemesinin iptal hükümleriyle bir farklılığını ben göremedim yani bu konuda bir açıklamaya herhâlde ihtiyacımız var. Mesela, bu 6'ncı maddede değişiklik getiren hüküm "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir." önceki hüküm -burası aynı zaten- değiştirilen cümle de "Bu raporun tanzimi için gerektiğinde 436 ncı madde hükümleri uygulanır." Yeni hüküm de ihdas edilen hüküm de "Resmî sağlık kurulu raporunun tanzimi için gereklilik bulunması halinde 436 ncı madde hükümleri uygulanır." Yani bu iki hükmün birbirinden farkı nedir veya neye hizmet ediyor, neye karşılık geliyor; bunu bir öğrenebilirsek aydınlanmış oluruz diye düşünüyorum.
Şimdi, Türk Medeni Kanunu'nun 409'uncu maddesine göre akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlama kararı ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine verilmektedir. Bu raporun tanzimi için gerektiğinde Türk Medeni Kanunu'nun 436'ncı maddesi uygulanmaktadır bildiğimiz gibi. Yeni düzenlemeye göre, yine az önce ifade ettiğim gibi, yine 436 uygulanacak ve 7'nci maddeyle de bağlantılı olarak söyleyeyim, 7'nci maddeye göre de... Türk Medeni Kanunu'nun 436'ncı maddesi "Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması bakımından ilgili resmî sağlık kurulu raporu düzenlenmesi için kişiden kan ve benzeri biyolojik örnekler ile kıl, tükürük, tırnak ve benzeri alınmakta, gerekli tıbbi müdahaleler yapılmakta ve gerektiğinde kişi hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilmektedir." diyor ve bu hüküm, Anayasa Mahkemesinin gerekçesine göre, kişinin hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilmesine ilişkin bölümü kişi hürriyetini ölçüsüz biçimde ihlal ettiği için Anayasa Mahkemesince iptal edildi. Şimdi, biz hem 6'ncı hem 7'nci maddede aynı şeyi tekrar getiriyoruz. Sadece burada farklı olarak yakınlarına bildirme ve itiraz süreci işletiyoruz. Dolayısıyla bu, yakınlarına bildirme ve itiraz sürecinin getirilmiş olması Anayasa Mahkemesinin kişi hürriyetinin ölçüsüz biçimde ihlal edildiği gerekçesini bence karşılamıyor yani burada başka bir şey yapmak lazım. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir hükmü aynen yazıp ondan sonra Anayasa Mahkemesinin tekrar bu hükmü iptal etmeyeceğini ummak bence biraz fazla iyimserlik. Bu konuda düzenleme ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Yani Anayasa Mahkemesinin iş yükünün arttığı gerekçesiyle Tazminat Komisyonu kuruyoruz, mahkemelerin iş yükünü hafifletmek adına çeşitli, yargı dışında ara yöntemler geliştiriyoruz ancak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir hükmü diğer hükümlerle iki önceki maddede olduğu gibi tekrar ihdas edip ondan sonra Anayasa Mahkemesi bizim kanunlarımızı niye iptal ediyor, bir inatlaşma içinde miyiz diye aslında merak ediyorum. Yani aynı hükümleri tekrar tekrar getirmek Anayasa Mahkemesine de "Gel, bu maddeyi bir daha iptal et." demek gibi oluyor. Bu iki maddenin birlikte tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.