Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta, Uşak Milletvekili İsmail Güneş, Bayburt Milletvekilili Orhan Ateş ve 106 Milletvekilinin Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1980) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 08 .02.2024 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na atıfta bulunuyor. Biliyorsunuz, bu kanun, 1980'li yılların ortasında sağlık hizmetlerini özelleştirmek isteyen Özal hükûmetlerinin çıkarmış olduğu bir kanundu fakat birçok maddesi -hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sözleşmeli çalışması da içinde olmak üzere- Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden kanun delik deşik oldu ama maalesef, görüyoruz ki Türkiye'nin ihtiyaçlarını gerçekten gözetecek bir yasal düzenleme yerine, tekrar bu kanuna atıfta bulunarak yeni düzenlemeler yapılmaya çalışılıyor.
Burada, az önceki maddede söylediğimiz, tıp fakültelerinin bağlamından kopartılarak yalnızca hizmet odaklı bir alana doğru sürüklenmesi -burada bir kez daha "paradigma değişikliği" demeyeceğim Sayın Bakan ama bunu tartışabiliriz daha sonra- ve tıp fakültelerini eğitimden ve araştırmadan uzaklaştıran bir yaklaşımın tercih edilmesi Türkiye'nin orta vadede de uzun vadede de yararına değil.
Bakın, ben 1988 yılında tıp fakültesinden mezun oldum. O yıllarda tıp fakültesi mezunu herhangi bir kişi, hangi fakülteden mezun olursa olsun toplumda ve meslektaşlarımız arasında hekimliğiyle ilgili bir sıkıntısı varmış gibi algılanmazdı. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalara bakın, yeni açılan tıp fakültelerinden mezun olan hekimlerle ilgili, bırakın toplumu kendi sınıf arkadaşlarının zihinlerinde bile bazı soru işaretleri var, nitelikle ilgili, yetiştirilme koşullarının uygun olmamasıyla ilgili. Bunu tekrar, mutlaka bu Komisyonun gündemine getirmeliyiz Sayın Başkanım çünkü nicelik niteliğin önüne geçtiğinde bazı sıkıntılar yaşanıyor; bu maddenin kökeninde de bu nicelikle ve nitelikle ilgili sıkıntının bazı ipuçlarını görüyoruz. Bu birlikte kullanım protokollerinin yani hastaneler Sağlık Bakanlığına bağlı, tıp fakültelerinin orada hizmet sunacak biçimde dönüştürülme yaklaşımının zaman içerisinde ne kadar sıkıntılara yol açabileceği görülebilir ki Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinde uygulanmaya başlanılan bu modelin olumlu çıktılarının olmadığı biliniyor.
Şimdi, bu maddede, öğretim üyeleriyle iki yıllık sözleşme yapılması ve Bakanlık tarafından öğretim üyelerine bir ek ödeme yapılabilmesi için hizmet sözleşmesi imzalanmasının şart olması bir zorunluluğa bağlanıyor. Burada açıkça söylemek gerekirse -tıp fakültesinden emekli olan bir öğretim üyesi olarak- tıp fakültesi öğretim üyesi olan hekimlerin Sağlık Bakanlığıyla imzalayacakları sözleşmenin içeriğinin burada sayılan şekilde belirlenmesi esasen Sağlık Bakanlığının yetki alanında değildir. Burada, Sağlık Bakanlığının Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanması ve akademideki özerkliği korumakla yükümlü YÖK'ün burada devre dışı bırakılıyor olması kabul edilemez, ayrıca Anayasa'nın 6/3 maddesine de aykırı olan bir düzenlemedir. Teklif, düzenlemenin bu hâliyle Anayasa Mahkemesinin 2021 yılındaki kararına kesinlikle aykırılık içermektedir.
Ayrıca, bu teklifte, yine -daha önceki bazı maddelerde konuştuğumuz, daha sonraki maddede biraz daha kapsamlı konuşacağımız- hastane koordinasyon kuruluna bir atıfta bulunulmaktadır. Bakın, kamu görevlilerinin tüm özlük hakları ve verilecek disiplin cezalarının yasayla belirlenmesi, yine hangi eyleme hangi disiplin cezası verileceğinin de yasada düzenlenmesi -hepimizin bildiği gibi- anayasal bir zorunluluktur. Buradaki düzenleme bir ölçüde yasama yetkisinin devri niteliği taşımaktadır ve sözleşmenin feshi gibi ağır bir sonuca yol açacak bir yaptırım olarak bir ikazın düzenlenmesi hem kabul edilemez hem de gerçekten Anayasa'ya aykırıdır.
Siz de okumuşsunuzdur, burada şöyle bir maddeden söz ediliyor: Koordinasyon kurulu tarafından 3 kez yazılı ikaz söz konusu olursa bu öğretim üyesinin sözleşmesinin feshi anlamına gelecek. Bakın, bu fesih yapılamaz; ayrıca, bu sebeple aynı sağlık kuruluşunda çalışmanın olanaksız hâle getirilmesini düzenleyen bir hukuksal dayanak da söz konusu değildir. O yüzden, bu maddenin tekrar ele alınması, yeniden düzenlenmesi, Anayasa'ya aykırılıklarının giderilmesi ve -az önce söylediğimiz- tıp fakültelerinin üç ayağı üzerinden bağlamına oturtulması önem taşımaktadır.
Teşekkürler.