KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi kanaatimce işvereni ilgilendiriyor, zaten işçiyi direkt ilgilendiriyor ama emeklileri de ilgilendiriyor. Dolayısıyla toplumu ilgilendiren ve çok önemli düzenlemeler içeren bir teklifle karşı karşıyayız. Ben, tabii, kanun teklifi sahibi milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.

Şimdi, burada, önce, olumlu gördüğüm iki konunun altını çizmek istiyorum. Daha fazla sigortalının kısa çalışma ödeneği kapsamına alınması elbette olumlu. Rakamları Resul Kurt Bey verdi. Gençlerimize, kadınlarımıza, mesleki yeterlilik sahibi kardeşlerimize uygulanan teşviklerin -2011'den beri sanıyorum devam ediyor- devam ettirilecek olması da çok kıymetli. Şimdi, ben, şöyle bir değerlendirme yapmak istiyorum. Biraz önce Saruhan Bey de söyledi ama uzun yıllar özel sektörde bulunan birisi olarak aslında şu İşsizlik Sigortası Fonu meselesini bizim bir konuşmamız gerekiyor. Şunu biliyoruz: Yani "kısa çalışma ödeneği" dediğinizde -ki pandemi döneminde bunu çok derin yaşadık, bu sanayide çok önemli bir katkı sağladı- aslında kayıt dışılığı önleyen, insanların bir nebze işsiz kalmasını önleyen bir etki, küçük de olsa işverene bir destek. Aslında bu işsizliği önleme anlamında da kullanılabilir ama şimdi hem kısa çalışma ödeneğini hem de asgari ücret destek primini, ikisini birlikte konuştuğumuzda ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor. Onun için benim, buradaki ilk önerim şu: Bence pozitif bir isim verelim buna yani sermayeyle ilgili değil, ki bunun da işsizliği önlemekle ilgili bir yaklaşımdan hareketle uygulandığını biliyorum. Ya, bence buna "istihdam sigorta fonu" diyelim yani "işsizlik" demeyelim çünkü tabloya baktığımızda en son İŞKUR'un açıklamış olduğu veriler bence çok kabul edilebilir veriler değil yani ilk dokuz aylık verilerde -ya, düşünün- işsizlik için... Yani sonuçta İşsizlik Sigortası Fonu niye kurulmuştur? İnsanlar otuz-kırk sene çalışıyorlar, emekli oluyorlar; devam edenler, çalışabilir pozisyonda olanlar işlerini kaybettiğinde, işte, oraya ödemiş oldukları primlerden, işte, belirlenen süreler içerisinde devlet, bunlar hayatlarını idame ettirebilsinler diye... Yani, işsizler için oluşturulan bir Fon'dan, işte, 2023 yılının ilk dokuz ayında işverene 23 milyar verirseniz, işsizlere de yaklaşık 12 milyar verirseniz, işte, biraz önceki tabloyla karşı karşıya kalırsınız. İşte, sermayenin millî gelirden almış olduğu payın arttığını, dolayısıyla burada gelir adaletsizliğini artıran bir uygulama olduğunu insanlar eleştirirler. Dolayısıyla, benim özellikle iktidardaki arkadaşlara önerim, bu Fon'un isminin "istihdam sigorta fonu" olarak değiştirilmesidir; bence yapılması gereken uygulamalardan bir tanesi bu.

Şimdi, tabii, diğer bir konu: Burada, Fon'un devamlılığı, mali sürdürülebilirliği çok önemli bir mesele. Yani, biz pandemi döneminde bu Fon'un eksiye düştüğünü biliyoruz. Şimdi ise, işte, yıl sonu verilerine bakıyoruz, 200 milyara doğru giden bir Fon var. Dolayısıyla, burada bu Fon -şuna inanıyorum, Türkiye'de birçok fonu eleştiren birisi olarak söylüyorum- Türkiye'de en iyi uygulanan fonların başında, toplumu direkt ilgilendiren ve gerçekten insanlarımıza katkı sağlayan fonların başında ama burada bu Fon'un parasının nereye harcandığı meselesi bence çok konuşulması gereken bir mevzu. Düşünün, şu anda yaklaşık aylık 10 milyar TL bu Fon'a para giriyor yani -2023 verilerini dikkate aldığımızda söylüyorum- 200 milyar TL'yi bulmuş ve şu anda asgari ücret desteğiyle ilgili bu Fon'a başvuruyoruz, işte, şu anda kısa çalışma ödeneğiyle ilgili bu Fon'a başvurmuş oluyoruz. Bence bu Fon'un ağırlıklı olarak işsizlerle ilgili olacaksa, gerekirse ismi değiştirilmeyecekse işverenlerle ilgili olarak ayrı bir yapılanmaya ihtiyaç var çünkü Anayasa'mızın 2'nci maddesine göre eğer sosyal bir hukuk devletinin gereği olarak işsizlerimize bu destek sağlanacaksa, bence işi farklı bir yerden ele almamız gerekiyor.

Ben son olarak tabii, şunu söyleyeceğim: İşsizlik Sigortası Fonu'nda elbette, şu anda getirilen teklifte, işte, kısa çalışma ödeneği 600 günden 450 güne indiriliyor; bu, tabii, olumlu bir gelişme. Benim şöyle bir önerim var: Ya, arkadaşlar, bence iktidar tarafı, teklif sahipleri buna çalışsınlar. Mevcut İşsizlik Sigortası Kanunu'muzun 50'nci maddesinde gelin, bir değişiklik yapalım. Yani şimdi kısa çalışma ödeneği önemli de yani İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 50'nci maddesi önemli değil mi? Yani aynı, aynı maddeler; işte, üç yıl çalışacaksınız, son 120 günde çalışmış olmanız gerekecek ve sonuçta 600 günden başlamak üzere 600, 900 ve 1080 gün gibi 50'nci maddede düzenlemeler var. Siz, şimdi ne yapıyorsunuz? Kısa çalışma ödeneğinde yüzde 25 gün sayısını azaltıp 450 gün yapıyorsunuz. Gelin, işsizlik ödeneğinde de aynı şeyi yapalım. Bunun maliyetinin çok olmadığını zaten Resul Bey ifade etti, rakamlara da baktığımızda bunu görüyoruz çünkü eğer bu Fon işsizler için ödenmişse İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 50'nci maddesinde bu düzenlemeyi yapma ihtiyacı var. Gelin, buralarda esneme yapalım diye öneriyorum.

Tabii, diğer bir önerim, emeklilerle ilgili olarak konuşuldu. Cumhurbaşkanımız Emekliler Yılı olarak 2024'ü ifade etti. Bence iktidar mensuplarının, iktidardaki arkadaşların buna uygun bir teklif getirmesi lazım. Onlar adına ben bir öneride bulunayım, onu tartışalım burada. Almanya ve Belçika'da, yanlış bilmiyorsam İsveç'te de uygulanıyor, Resul Bey bunları daha iyi bilir işin uzmanı olarak; şimdi, bu fonlarda, özellikle işsizliği engellemede oluşan fonlarda ülkeler farklı uygulamalar yapıyorlar. Bu fonlarda çok ciddi paralar birikiyor. Kişi otuz yıl, kırk yıl çalışıyor, işsizlik fonundan ya az alıyor ya da hiç orayla bir ilgisi olmuyor; iki tane işe giriyor, emekli oluyor ve ayrılıyor, fondan hiçbir şekilde bir destek almıyor. Bütçeye bakılsın, Fon'da da ciddi bir para birikiyorsa emekli olmuş -bakın, altını çiziyorum- insanlara bir defa da Fon'un belli bir rakamı ödenmiş olsun yani bu yüzde 5 midir, yüzde 10 mudur. Yani bu Fon orada durdukça bu Fon'dan, farklı yapılar oradan bir para alacak. Gelin, Fon'un kuruluşuna uygun olarak emeklilerimize de "Siz buraya para yatırdınız..." Yüzde 1 emeklilerden kesiliyor, yüzde 2 işverenden, yüzde 1 devletten.

Burada, tabii, yine belki önemle üzerinde durulması gereken bir konu, işverenin sisteme, Fon'a yatırmış olduğu yüzde 2'den daha fazla para çekmiş olması bence doğru bir şey değil yani bunu bir kere, en azından bir yerde sınırlamak lazım. Yani işveren yüzde 2 para yatırıp İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yüzde 2'den fazla para çekerse işsizlerle ilgili olarak "Bu Fon işsizlere ait bir fondur:" diyemeyiz. Yani burada da bir sınırlamaya ihtiyaç var.

Şimdi, Türkiye'de yoksullukla ilgili olarak mesele... İşte, 50 bin TL'ler konuşuluyor, biraz önce de söylendi. Bakın, 2003 yılında asgari ücret ile emekliler arasındaki rakamlara baktığımızda emekliler asgari ücretten yüzde 47 daha fazla bir rakam alıyorlardı, şu anda ise yani 10 bin lira üzerinden konuştuğumuzda asgari ücretten yüzde 40 daha düşük bir pay alıyorlar. Gelin, şu "Emekliler Yılı" dediğimiz yıla uygun bir hareket yapalım ve o Fon'da biriken -yüzde 5 midir, 10 mudur, hesaplamaları yapılır- belli bir rakamı "Ey emekli, sen şu kadar yıl çalıştın, bu kadar para yatırdın buraya, benim şu anda kasamda da bu kadar para var, devlet olarak senin yaşadığın zorlukların da farkındayım." deyip onlara defaten, bir defaya mahsus olmak üzere Fon'dan bir şey yapalım ki en azından emeklilerimiz 2024 yılında bir nefes almış olsun.

Kanun teklifimizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.